Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Cezaevlerindeki cehennemin adı, tecrit. Türkiye bu işkenceye yabancı değil, ama Amerika’daki cezaevlerinde bir aydır süren açlık grevi gösteriyor ki, tecrit sadece Türkiye’nin de sorunu değil. Zaman zaman 30 bin mahkumu bulan açlık grevlerini ve Amerika’daki cezaevi sistemini New York Eyalet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Denis O’Hearn’le konuştuk. 11 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1429 Koçluk bir farkındalıktır GİZEM MADEN K ABD’den yükselen çığlık: Tecrit insanlık dışıdır merika’da cezaevleri tarihinin en büyük çaplı açlık grevi yaşanıyor bugünlerde Kaliforniya’da. 8 Temmuz’dan beri devam eden açlık grevine katılan tutuklu ESRA ve mahkumların sayısı AÇIKGÖZ sürekli değişse de, en kalabalıklaştığı dönemde 30 bini buldu. İstekler aynı bizde olduğu gibi basit aslında; kötüleşen cezaevi koşulları düzeltilsin, işkencenin bir biçimi olan belirsiz süreli tek kişilik hücre cezaları kaldırılsın, tecrit son bulsun”. Amerika’da tecritte 80 bin mahpus var ve bunların 12 bini Kaliforniya’da. Biz de konuyu cezaevleri üzerine çalışan New York Eyalet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Denis O’Hearn’le konuştuk. Cezaevi üzerine çalışmaya neden ve nasıl başladınız? 1970’lerde cezaevi protestoları ve açlık grevleri döneminde İrlanda’da yaşıyordum. O dönem birçok arkadaşım, akrabam, ailemden insanlar İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) nedeniyle hapse girdi. Uzun süre bu konuda yazıp çizmek istemedim, çünkü ölüm oruçları çok acılı bir dönemdi. Ama 1990’larda barış sürecinin İrlanda’ya gelmesiyle, yedi yıllık bir araştırmayla ölüm oruçlarının en aktif figürlerinden Bobby Sands’in biyografisini yazdım. Kitap yakında Türkçe olarak yayımlanacak. Neyse 2006’da yayımlandığında Amerika’daki yüksek güvenlikli cezaevilerinde tecritte kalan bazı arkadaşlar kitabı okumuşlar ve bana yazmaya başladılar. New York’a taşındığımda onları ziyarete başladım. Şimdiye kadar yaptığınız çalışmalarda cezaevleriyle ilgili sizi en şaşırtan neydi? Tecritin kendisi... Ankara’da F Tipleri’ni gezdiğimde onlara çok şaşırdım, insanlık dışılar. Amerika’da yüz bin kişiye 800 mahpus düşüyor yani kişi başına düşen mahpus sayısı en yüksek ülkelerden. Diğer yandan Türkiye, dünyada Amerika’nın yanında tecriti en yoğun kullanan ikinci ülkedir. Amerika’daki cezaevileri çok gayriinsani. Kötünün kötüsü de Kaliforniya ve Ohlahoma kentinde. Neden? Çünkü tecritin düzeyi, şartları berbat. Pek çok cezaevinin en azından penceresi vardır. Onlarda pencere de yok. Bazıları 30 yıldır bu koşullarda yaşıyor, penceresiz. Birine, ayı en son ne zaman gördün, diye A Denis O’Hearn grevine başladılar. Bunda Bobby Sands'in biyografisini okuyunca İrlandalılar yaptıysa biz de yapabiliriz, diye düşünmelerinin etkili olduğunu söylediler. Tabii var olan yaşam koşulları o kadar kötüydü ki zaten kaybedecekleri bir şey yoktu. Temel talepleri ziyaretçilerinin en azından ellerini sıkabilmek, diğer mahpuslarla havalandırmaya çıkmak, davalarını araştırabilmek için bilgisayara erişebilmekti. Yönetim dışarda da başlatılan kampanyalarla 13 gün sonra taleplerini kabul etti. İki yıl sonra, geçen ay da Pelikan Körfezi Eyalet Hapishanesi’nden yapılan bir çağrıyla bu büyük açlık grevi başladı. Bu hapishanenin kısa koridor diye adlandırılan yerinde hücreleri bulunan sekiz kişi on yıl boyunca hücreden hücreye, koşulları hakkında neler yapabileceklerini konuşuyorlar. Kendilerine Kısa Koridor Kolektifi diyen Tecritin yoğun olduğu Pelikan Körfezi Eyalet Cezaevi. bu gruptaki iki siyahi Siyah Gerilla Ailesi’nden, bir beyaz Aryan Kardeşliği’nden ve beş Latinden ikisi de Latin çetelerinden olmakla suçlanıyor. Bunlardan biri de üniversitede verdiğim cezaevi dersine interaktif olarak katılan Todd Ashker. 25 yıldır tecritte çünkü cezaevinde hukuk bitiriyor ve cezaevindekilere hukuki destek vermesi yönetimi rahatsız ediyor. Yönetim, diğer mahpuslarla ilgili gammazlık yaparsa tecritten kurtulacağını söylüyor defalarca. Açlık grevine başvurmalarının temel nedeni bu aslında; Tecrite ve bu ispinyoculuk politikasına son vermek. Neden bu çağrı bu kadar geniş yankı buldu? Bu insanlık dışı uygulamaların Kaliforniya’daki cezaevleri arasında sonucunda Amerika cezaevleri tarihinin en Pelikan Körfezi'ndeki mahpuslara ayrı bir büyük çaplı açlık grevine tanıklık etti. ABD saygı söz konusu, çünkü tahayyül sınırlarının genelinde katılımcıları 30 bini bulan açlık ötesinde şartlarda yaşadıkları ve ispiyonlamak grevine nasıl gelindi? yerine dayanışmayı seçtikleri biliniyor. 80’lerde Müslüman mahpuslar alkol Şu anda sağlık durumları ne? bulunan tüberküloz aşısı yapılmaya Todd’u ve arkadaşlarını pencereyi bırakın, zorlanınca büyük bir isyan patlak verdi, kapısında dahi açıklık olmayan, sürekli soğuk Müslümanlara siyah milliyetçiler ve beyazların havanın üflendiği cezalandırma hücresine üstünlüğünü savunan Aryan Kardeşliği de koydular. Dışarıyla bağlantıları tamamen destek verdi. Bu Amerikan cezaevi tarihindeki koparıldı. Açlık grevine hâlâ devam eden en uzun süreli ayaklanma oldu. Duvarlara 600 mahpusun kimisi 50’li, 60’lı yaşlarda, “Burada tek ırk, mahpus ırkıdır” diye yazdılar. dolayısıyla kısa zamanda revire kaldırılıyorlar. Yönetimin itiraf ettiği gibi ayaklanma Geçen hafta bir mahpus öldü, arkadaşları boyunca gerçekleşen ölümlerin hiçbirinde revire götürün demiş, ama dinlememiş parmakları olmadığı halde Lucasville yönetim ve ölüm nedeni intihar dendi. Cezaevi’ndeki ayaklanmanın Dışarının desteği nasıl? beş lideri, ölüm cezasına Mahkumlar genelde siyahiler ve mahkum edildi. Bu beş Latinlerden oluşuyor. Hepsi fakir. mahkum için ABD'nin ilk Medya, politikacılar yüz yıldır insanlara yüksek güvenlikli cezaevi “Mahpuslardan korkmamız gerekiyor, Ohio Eyalet Hapishanesi çünkü bunlar kötü insanlar” diye bilgi kuruldu. Mahpuslar pompaladığından tek destek, solculardan, bir insanla temas anarşistlerden, Katolik ve Müslüman bazı kurmalarına bile izin dini gruplardan geliyor. ABD’nin en ilerici verilmeden, günün eyaleti olan Kaliforniya’nın ABD çapındaki en 24 saati yalnızlar. gerici, sağcı cezaevi yönetimine sahip olması, Ocak 2011’de ironik. Cezaevinin bir önceki yöneticisi tecritin Ohio’daki durması için açıklama yaptı. Pek çok uzman, arkadaşlar ilk aydın cezaevi sisteminin işe yaramazlığında büyük açlık ve insan hakkı ihlali olduğunda hemfikir. Amerikan genelinde bu hapishanelerin kapatılması ya da Ohio’daki gibi şartların iyileştirilmesi konuşuluyor. Birkaç gün önce Jay Leno gibi ünlüler destek açıklamasında bulundular. Yönetimin ve iktidarın üzerinde baskıların artmasıyla politikalar değişebilir. l sormuşlar. 1988’de demiş! Arkadaşım Bomani Shakur’a en son ne zaman bir ağaca dokundun, diye sorduğumda hatırlayamadığını söyledi. 16 yıldır cezaevinde. Mahkumlar, havalandırmaya bile tek başlarına çıkıyorlar, asla başka bir tutuklu olmuyor. Üstelik onun da üstü telle kapalı. Bomani bir gün o telden bir ağaç yaprağının girdiğini anlattı, hücresine götürüp saklamış, ta ki gardiyanın biri gelip alıncaya kadar. Yani yaşayan hiçbir şeyle bağlantı kurmalarına izin verilmiyor. oçluk uzun süredir yararları, gerekliliği ve mesai tanımı üzerinden tartışılan bir meslek. Öte yandan farklı alanlardaki koçlara da büyük talep var. Sonunda koçluk, bir meslek olarak resmen tanındı ve böylece tartışma bir başka boyuta geçti. Artık koçlar yeterlilikleri ve iş etikleri üzerinden değerlendirilecek. Uluslararası Profesyonel Koçluk Derneği (ICF) Türkiye Başkanı Nur Velidedeoğlu Kavuncu’yla koçluk mesleğinin geleceğini konuştuk. Koçluk hizmeti alanların düşünme ve karar alma süreçleri nasıl değişim gösterir? Koçluk, müşterilerin bireysel ve profesyonel potansiyellerini en üst seviyeye çıkarmalarını sağlamaları için ilham veren, düşündürücü ve yaratıcı bir süreçtir. Bu süreç kişinin kendisini tanımasına, değerlerini fark etmesine, potansiyelini daha iyi anlamasına yardımcı olur. Böyle bakıldığı zaman da koçluk yapılandırılmış bir süreçtir diyebiliriz. Hangi alanlarda koçluk yapılır? Değişik koçluk türleri bulunmaktadır: Kariyer koçluğu, ilişki koçluğu, yönetici koçluğu, takım koçluğu, yaşam koçluğu, öğrenci koçluğu gibi. Profesyonel koçluk yapabilmek için özel bir eğitim alınır mı? Bu mesleğin okulu var mı? Profesyonel koç olabilmek için eğitim almak gerekiyor. Koçlar, müşterinin çalışma yöntemlerini bireysel ihtiyaçlarına göre uyarlamak konusunda eğitim almaktadırlar. ICF koçları, ICF tarafından belirlenmiş etik kurallar ve standartlar çerçevesinde hizmet vermeyi kabul etmiş koçlardır. ICF bir meslek odası kimliğindedir. Eğitim standartlarını sağlar ancak doğrudan koç yetiştirmeye yönelik eğitimleri ve sertifika programları yoktur. Koçluk mesleği ülkemizde de resmen tanındı. Yakında farklı branşlardan koçları, çalışma şartlarından yakınırken görürseniz, şaşırmayın. Uluslararası Profesyonel Koçluk Derneği Türkiye Başkanı Nur Velidedeoğlu, koçluğu şöyle tanımlıyor: “Koçluk çalışmaları kişinin bugünden geleceğe yönelik gelişimiyle ilgili her türlü kişisel farkındalığını artırarak yapılan bir çalışmadır. Koç, müşterinin kendini keşfetmesi için yüreklendirirken çözüm ve stratejileri müşterinin bulup çıkartmasını sağlar.” Bu derneğin kuruluş amacını bize anlatır mısınız? 1995’te Amerika’da kurulmuş olan ICF koçluk mesleğinin etik kurallarını ve temel yetkinlik düzeylerini belirler, koçluk eğitimi veren okulları akredite eder, koçlara belirli koşulları sağlamaları ve yapılan sınavlarda başarılı olmaları karşılığında dünya genelinde kabul gören değişik düzeydeki unvanları verir. 110’dan fazla ülkede 22.000’den fazla üyeye sahiptir. ICF, Türkiye’de 2005 yılında ICF Global’in şubesi olarak kurulmuştur. Her geçen gün artan üye sayısı ile koçluk mesleğini ülkemizde doğru tanıtmayı hedeflemiştir. Uzun geçmişe sahip ICF Global’in koçluk mesleğinde edindiği saygınlığı ülkemizde de yaymayı hedeflemiştir. Bu amaçla 2009 yılında Uluslararası Profesyonel Koçluk Derneği olarak varlığını resmileştirmiştir. Koçluğun mentor ve psikolog hizmetlerinden farkı nedir? Mentorlukta yönlendirme olabilir. Koçluk çalışmalarında yönlendirme yoktur. Hizmeti alan kişinin oluşturduğu ajandaya göre çalışılır. Psikolog ile koçun çalışma alanı birbirlerinden çok farklı. En belirgin özellikse psikolog kişinin geçmişten gelen sorunlarıyla baş etmesine yardımcı olurken, koç kişinin bugünü ve geleceği ile ilgili çalışır. Koç, müşterisinin belirlediği amaçlar doğrultusunda yol almasına yardımcı olan profesyonel kişidir. Koçluk her zaman bugün ve gelecek odaklıdır. Kişi ve kurumların bir koçla çalışmak istemelerinin nedenleri nelerdir? Koçluk çalışmaları kişinin bugünden geleceğe yönelik kişisel gelişimiyle ilgili her türlü kişisel farkındalığını artırarak yapılan bir çalışmadır. Koç, müşterinin kendini keşfetmesi için yüreklendirirken çözüm ve stratejileri müşterinin kendisinin bulup çıkartmasını sağlar. Koç müşterinin hali hazırda sahip olduğu beceri, yetenek ve yaratıcılığını geliştirmesini destekler. Koçluk hizmeti almak isteyen sektörlerin başında telekom, ilaç, hızlı tüketim, finans ve sigorta şirketleri geliyor. Şirketler orta ve üst düzey yöneticileri, potansiyel yöneticileri ve satış ekibi gibi kişi ve takımların performansını artırmak için koçluk aldırmaktadırlar. Koçluğun son yıllarda bu kadar ilerleme göstermesinin nedeni nedir? Yapılan çalışmalar koçluğu, dünyada en hızlı gelişen ikinci meslek olarak belirlemiştir. Her geçen gün koçluk hizmetleri kurumsal ve uluslararası Şirketlerce de daha fazla tanınıyor. Bireyler ve KOBİ’ler de koçlukla ilgili bilgi sahibi olmaya başladılar. Bu konuda bir bilinç oluşmaya başladı. Koçluk nasıl yapılmaktadır? Koçla ne kadar süre çalışılır? Koçluk önce ihtiyaç tespiti ile başlar. Koçla çalışma talebi ister kişiden ister kurumdan gelsin neden koçluğa ihtiyaç duyulduğu öncelikle netleştirilir. Sonra çalışmalara başlanır. Belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda koçluk, yapılandırılmış bir süreçtir. Koç, hizmeti alan kişinin geliştirmesi ya da değiştirmesi arzu edilen davranış ve becerilerine odaklanarak kişinin gelişme planını yapıp hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı olur. Koçluk mesleğinin resmi olarak tanınmasının bu işi yapanlar için ne gibi faydaları var? Derneğimiz Koçluk Platformu Derneği ile birlikte MYK’nin önderliğinde meslek standartları çalışmasını yürütmüştür. Koçluk mesleğinin tanımının yapılarak mesleki sınırların, uygulanma biçiminin ve yeterliliklerinin belirlendiği bu çalışma ile koçluk süreci tanımlandı. Koçluk hizmetine ihtiyaç duyan kurum ve kişiler için değerli bir kılavuz olacak meslek standartları aynı zamanda koç olmak isteyenlere de, bu mesleği yapmak için hangi yetkinliklere sahip olabileceklerini göstermektedir. Koçluk eğitimi olmayan kişilerin koçluk adına yaptığı ve mesleğin yanlış tanınmasına neden olan çalışmaların önüne geçeceğini umduğumuz bu gelişmenin, koçluk mesleğinin ülkemizde doğru anlaşılmasına büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. l C M Y B