26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ 7 TEMMUZ 2013 / SAYI 1424 PolDer olsaydı polis şiddeti yaşanmazdı Ethem Sarısülük’ün meslektaşları tarafından öldürülmesine tepki olarak “duran adam” eylemlerine bir de eski polis katıldı. Ankara’da Ethem Sarısülük’ün öldürüldüğü yerde eylem yapan eski polis şefi Sıtkı Öner 1970’li yılları bilenler için hiç de yabancı olmayan bir isimdi. Sıtkı Öner, 1970’li yıllarda kurulan PolDer’in bir süre genel sekreterliği görevini yürütmüştü. Öner, gençlerin demokratik haklarını kullandığına ve şiddete başvurmadığına dikkat çekerek PolDer gibi örgütlerin var olması halinde polisin böyle bir şiddeti kullanamayacağı görüşünde. ALİCAN ULUDAĞ G ezi Parkı’nda ağaçların sökülmesine tepki olarak başlayıp, hükümete yönelik protestoya dönüşen eylemler geçen aya damgasını vurdu. Eylemlerde polis şiddeti görüntüleri “penguen medyanın” sansürüne rağmen çeşitli kanallardan kamuoyuna ulaştı. Eski PolDer yöneticisi Sıtkı Öner ise, Kızılay’da Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yerde meslektaşlarının şiddetine karşı eylem yapanlar arasındaydı. “Halkın Polisi PolDer Anıları” (İletişim Yayınları) adlı bir kitabı bulunan Sıtkı Öner’le 1970’lerin polis meslek örgütü PolDer ve Gezi eylemleri üzerine sohbet ettik. “Eğer şu an PolDer olsaydı Gezi eylemlerinde yaşanan polis şiddetine izin vermezdik. Polis devleti oluşmuştur artık” diyor. Sıtkı Öner’in sorularımıza yanıtları şöyle: Siz Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılanmasına katıldınız, değil mi? 1967 yılıydı, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde göreve döndüğümde on parmak daktilo öğrendim. O sırada 1971 muhtırası yaşandı. Sıkıyönetim ilan edildi. On parmak daktilo bildiğimiz için sıkıyönetim emrine verildik. Bizi zabıt kâtibi olarak kullandılar. Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan’ların mahkemelerinde bulundum. Hüseyin İnan, Kayseri Sarızlı’dır. Ailesini tanırım. Onun için hiç unutamam onları. O Deniz Gezmiş’i, böyle babayiğit haliyle polislerin arasında gördükçe içim kan ağlardı. Yargılanmalarına daha fazla dayanamayıp tekrar Emniyet’e döndüm. Deniz’lerin yakalanması için kurulan özel ekipte de yer almışsınız... Deniz’lerin arandığı dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bir ekip kuruldu. Gece 8’den sabah 8’e kadar 4’er polis sivil taksiler kiralayarak görev çıkardık. Deniz’lerin Amerikalıları kaçırıp sakladıkları apartmanın önünde biz çok dinlenme molası vermişizdir. Ben ekip şefi olarak çalıştım. Kendimi hiç saklamam. Yanımdakilere, “Bu insanlar adam öldürmedi, banka soymadı ama bugünkü düzene isyan ediyorlar” dedim. Kimisi bu sözlerimden hoşlanmadı. Daire başkanına şikâyet ettiler. Daire başkanı beni çağırdı, “Sıtkı Bey, senin başka işin yok mu” dedi. Daha sonra başımıza hukuk okuyan iki yıllık bir polisi verdiler. Sonra ne oldu? 1971’de Elazığ’a şark hizmetine gönderdiler. 1974’te ise Muş’un Varto ilçesine sürgün edildim. Aynı yıl Ankara’da göreve başladım. 1974 yılında Cumhuriyet gazetesi ile Ankara Emniyeti’ne girdim. DAL’ın başında bulunan komiser yardımcısı Kemal Yazıcıoğlu’na o zamanlar “Kel Kemal” derlerdi. Cumhuriyet ile Emniyet’e girdiğimi görmüş. Adam arkamdan demiş ki “bu eşek oğlu eşek ya manyak, ya bizim başımıza bela olacak.” Emniyet’e her gün Cumhuriyet ile giren tek kişiydim. Sokakta Cumhuriyet okunamazdı. Sokakta faşistler katlediyordu. Polisin yapısı nasıl değişti? Bizi tasfiye edildikten sonra Fethullahçılar, polis yapıldı. 2007’de Yurtsever gazetesi benimle bir söyleşi yapmıştı. 2559 sayılı yasanın polise çok yetkiler verdiği dönemdi. Ben, “Polis devleti oluşturma çabasıdır bu. Bilginiz olsun” dedim. Ne partiler ilgilendi, ne de başka birisi. Hiç kimsenin umurunda olmadı. Ama şimdi polis devleti oluştu. Gezi eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Normalde gençliği çok eleştiririm. Yozlaşmış, asimile olmuş, sindirilmiş bir gençlik var derdim. Ama şimdi değişti. Gezi eylemleri çok farklı. İktidarın 11 yıllık Sıtkı Öner, Varto’da sürgünde. Yıl 1974. döneminde yaşanan baskıya karşı gençlik harekete geçti. Hiçbir siyasal partinin yandaşı da değiller. Sırf özgürlüklerini elde etmek için sokağa dökülen çocuklar. 1956 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ayaklanmalar başladı. Düşünce özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliğini savunuyorlardı. Ankara’ya sıçradı olaylar. 1960 İhtilali’ne gelene kadar böyle bir şey yaşadık. Bu dönemi bildikleri için Başbakan, bu ayaklanmadan çok korkuyor. Şimdi gençler iktidarın yarattığı korku zincirini kırmıştır. Halk sokaklara inmiştir. Halen de halk tepkisini dile getiriyor. Bunu durduramazlar. Ben Adnan Menderes dönemini çok iyi biliyorum. Gezi eylemlerine yönelik polis şiddeti yaşandı. PolDer gibi bir örgüt olsa bu polis şiddeti yaşanır mıydı? PolDer olsa, bu faşist polislere karşı aynı tepkiyi gösterirdik, böyle müdahaleye izin vermezdik Hiç kimseye bu gazı kullandırmazdık. Ethem Sarısülük olayını insanlarımızın hiç unutmaması gerektiğini düşünüyorum. Ethem’i özellikle öldürdüler. O benim için çok önemli bir insan. Eylemler sırasında polis nasıl hareket etmeliydi? Polis, insan gibi davranmalıydı. Oradaki insanlar yasal haklarını kullanıyorlar... Bugün Türkiye’de yeşil alanlar tamamen egemen güçlere, iktidar yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Onun için halkın tepkisine karşı polis gücünü kullanıyor. Ben Ege Mahallesi otobüslerini kullanıyorum. Bir bakıyorum, köşede polisler. Üstelik olay da yok. Sırf halka korku vermek için bekliyorlar. Polis devleti oluşmuştur artık. Süleyman Demirel, faili meçhul olaylar ayyuka çıktığında “Bana sağcılar suç işliyor dedirttiremezsiniz” demişti. O günlerde o nasıl o işkencecileri koruduysa, bugün de aynı şekilde Erdoğan “Benim polisim destan yazmıştır” diyerek onları koruyor. Emniyet içinde yaşananlara karşı ses çıkaracak hiç mi sol, sosyal demokrat polis yok? Sol hiç yok denemez. Varlar ama görünürlerde yoklar. Seslerini çıkarmıyorlar. EmniyetSen’i kuran çocuklar ihraç edildi. Görüşleri ne olursa olsun böyle bir sendikanın oluşması benim düşüncem açısından bir güvencedir. Herkes, haksızlıklara yolsuzluklara karşı sesini çıkarır. Polis içinde sosyal demokrat olanlar varsa onlar da örgütlenir. Ama hepsini susturdular. l Kendilerini ‘HALKIN POLİSİ’ olarak gören bir PolDer vardı MİYASE İLKNUR G ezi Parkı direnişçileri gaza boğulduklarında en çok o sloganı attılar: “Polis halkına ihanet etme.” Polisi halkın değil, hatta rejimin de değil, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve Emniyet teşkilatına hâkim olduğu bilinen Fethullah Gülen’in polisi olarak görüyorlardı... Polis halkın polisi olabilir miydi? Olduğunu iddia eden polisleri de gördük geçmişte. Kendilerini “Halkın polisi” olarak tanımlayan PolDer’li polislerdi onlar. Kendilerine “Halkın polisi” diyen, 1 Mayıs’larda bildiri yayımlayan, ülke sorunlarının tartışıldığı dergi çıkaran, kendi görüşlerini içeren afişler hazırlayan, duvarlara yazı yazmak, pankart asmak ya da bildiri dağıtmak gibi suç bile sayılmaması gereken eylemlerden dolayı gözaltına alınan gençleri kendilerini “devletin polisi” olarak gören PolBir’li polislerin gazabından koruyan, devleti egemen sınıfın baskı aracı olarak gören polislerin örgütüydü PolDer. Kuruluş amacı polisin özlük haklarını korumaktı. Kurucuları çoğunlukla ortaokul mezunu komiserlerden oluşuyordu. Komiserlerin emniyet amiri olmalarını engelleyen düzenlemeye karşı haklarını koruma amacıyla kurulan PolDer’in başlangıçta üye sayıları az olduğundan her görüşe mensup polisler de derneğe üye olarak alındı. Ancak hak arama mücadelesinde solcular daha ön plana çıkınca doğal olarak ilk yönetim de sol görüşlü polislerden oluştu. MC hükümetleri döneminde sokakta devlet destekli sivil güçlerin ve kontrgerillanın yaptığı katliamlar, tutuklanan ülkücülerin korunup kollanması ve cezaevlerinden ellini kolunu sallayarak sırra kadem basmaları, solculara yönelik sistemli işkenceler PolDer’i de siyasi bir tavır almaya itince sağ görüşlü polislerle yollar da ayrıldı ve duruşları daha bir netleşti. İkinci genel kurul sonrası yayımlanan bildiri de bunun açık bir kanıtıdır: “Polis halkla organik bir birlik oluşturur. Hizmet etmekte olduğu toplumdan ayrı değil fakat onun bir parçasıdır. Polis; anayasal ve demokratik hakların kullanılmasının önünde bir engel, öğrencilerle küskün, toplantı ve gösterilere gereksiz müdahale eden, yurttaşlara kötü davranan bir örgüt değildir. Bu duruma çevrilmesine hiçbir zaman hiçbir çevrenin gücü yetmeyecektir.” Bazı çevrelerin değil halkın polisiyiz PolDer tarafından çıkarılan dergide de benzer görüşler savunulmaktaydı. Derginin yayın politikası sol bir derginin çizgisinden ve sol jargondan çok da farklı değildi. “Bir grev, boykot veya gecekondu sözü geçince akla hemen polis gelir olmuştur. Çünkü egemen sınıflara sırtını dayamış olan politik çevreler, polisi bu sınıfların yararına yasal maşa gibi, daha genel bir ifade ile halkı halka karşı kullanagelmişlerdir. Oysa çoğunluğu yaşam ve geçim sıkıntısı içinde olan polisin kardeşleri olan öğrencilerimize ve gecekondu komşusu olan işçilerimize, yasadışı davranışlarını düşünmek bile olanaksızdır. Bu tür durumlarda kusur ve suç polise yön verme yetkisinde olan üst makamlarındır. Bir tek şeyin bilinmesinde hem de tüm politikacılarca bilinmesinde fayda vardır. Polis toplumun karşısında gösterilmekten artık hoşlanmıyor. Politikacıların ve onların sırt dayadıkları bazı çevrelerin polisi değil, halkın polisi olmak istiyor.” İkinci Milliyetçi Cephe iktidarında faşist terör daha da azgınlaşmıştı. Birçok bilim adamı, sivil toplum örgütü yöneticisi ve aydın suikasta kurban gitmişti. PolDer bu suikastlara da kayıtsız kalmamış, bir bildiri ile artan faşist terörü şöyle kınamıştı: “Her gün halka ihanetin yeni bir örneğini veren faşizmin, halkın dostlarını, aydınları, düşünürleri, namuslu insanları, güzeli, düşünenleri hedef almaları rastlantı değildir. Amaç toplum katmanları arasında yılgınlık yaratmaktır. PolDer olarak azgınlaşan faşizm karşısında tüm namusluları, halkın dostlarını, yüreği insanlar ve insanlık için çarpanları birliğe ve dayanışmaya demokratik yoldan mücadeleye çağırıyoruz.” PolDer, Emniyet teşkilatı içinde kısa sürede binlerce üyeye ulaştı. Kapatıldığında 18 bini aşkın üyesi bulunuyordu. Bu örgütlenme hızı devlet içindeki derin güçleri harekete geçirdi. Hemen “Halkın polisiyiz” diyen PolDer’e karşı “Devletin polisiyiz” diyen PolBir’i kurdurdular. Aydınlar Ocağı’nda temeli atılan PolBir’in isim babası da ANAP döneminde tetikçi PolDer İstanbul Şubesi Olağan Genel Kurulu, Aralık 1976. olarak kullanılan ve topluma “Dürüst polis” imajı ile sunulan, ancak daha sonra kendisi dolandırıcılıktan arandığı için kapağı ABD’ye atan eski İstanbul Mali Şube Müdürü Salih Güngör’dü. PolBir’in kurdurulmasındaki temel amaç, polisin içinde ikilik görüntüsü vererek PolDer’in kapatılmasına zemin hazırlamaktı. İlginçtir, bu kapatma kararı da PolDer üyelerinin çoğunlukla seçmeni olduğu CHP iktidarı döneminde alındı. İrfan Özaydınlı’nın İçişleri Bakanı olduğu 1978 Haziranı’nda PolDer ve PolBir hakkında kapatma kararı verildi. Ancak bu kapatma kararı bir ay sonra Danıştay tarafından iptal edilince PolDer yeniden faaliyetlerine başladı. PolDer’liler 12 Eylül’e giden yolda kitlesel bir eyleme de imza attılar. 1 Eylül 1980 günü Ankara’daki Toplum Polis Merkezi’nde PolDer üyesi bin kadar polis direnişe geçti. Binayı işgal eden polisler çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle oturma eylemine başladılar. Dönemin Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun olay üzerine Toplum Polis Merkezi’nin etrafını tanklar ve askeri birliklerle çevirmeye aldı. Elindeki megafonla, direnen polisleri “Size üç dakika süre veriyorum. Bu süre içinde teslim olmazsanız ateş emri vereceğim” diye tehdit etti. Çatışmaya ramak kala devreye Sıkıyönetim Başsavcısı Dündar Soyer girdi. Polislerin amirleri ile konuşarak direnişi bitirmelerini aksi takdirde çatışma çıkacağını, sorunları ne ise bir komisyon kurup iletmelerini istedi. Polislerin cevabı, “Çatışma çıkarsa çıksın zaten yaşamıyoruz ki, çalışma koşullarımız çok ağır. Ahır gibi yerlerde yatıp kalkıyor, çalışıyoruz” oldu. Ama amirlerle yapılan kısa görüşme sonrası direniş bitirildi. Bu olaydan iki hafta sonra 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Cunta, PolDer’li polisten bu olayın acısını fena çıkardı. 1982 yılında çıkarılan “Zorunlu erken emeklilik yasası” ile 3 bine yakın PolDer’li polis emekliye sevk edildi. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle