17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 HAZİRAN 2013 / SAYI 1421 5 Bir zamanlar Başbakan da çapulcuydu B ehzat Ç.’nin yaratıcısı, yazar Emrah Medya bundan çok önce ölmüştü. Zaten Serbes’le Çarşı’da, Beşiktaş’ta, Taksim kim izliyordu ki ya da izlese de inanıyor muydu? Meydanı’na yürümeden önce buluştuk. Gün geldi bardak taştı, bardağı taşıran bir Şiddeti, tezgâhları, mizahıyla Gezi Direnişi’ni damla barajı da yıktı. Ciddi bir öz eleştiri ve konuştuk. Serbes bir başbakanın 3500 özür gerekli. “Biz ahmaklık ettik, halktan özür korumayla gezmesinin halkı kendine düşman diliyoruz ve bunun tekrarı olmayacak” derlerse ettiği anlamına geldiğini söylüyor. AKP’nin tek belki yeniden tanışabiliriz. parti siyasetinden tek adama doğru gittiğini, AKP iktidarı sallandı mı peki? Başbakan’ın yol arkadaşlarını da dinlemeğini AKP halka rağmen iktidar olmadı. Hani düşünüyor; “Çözülmeyi bu başlatacak. AKP sohbetlerde konuşurduk ya; “ben vermedim, yükselirken ondan pay almak için bu sinsi sen vermedin, kim verdi yüzde 50 oy, niye denk oyuna katılanlar, AKP treninin vagonlarına gelmiyor iki kişiden birinin oy verdiği ortam” sondan katılanlar da ilk ayrılacaklar.” diye. İşte o sorunun şimdi sorulması gerekli. Beşiktaş’tayız, sokak kıyamet gibi Çünkü “ben vermiştim ama buna vermedim, kalabalık. Çarşı slogan atıyor. vermeyeceğim” diyor mesela halk. Meydana yürüyüşe az kaldı. AKP içindeki manzarada tek parti Bugünleri yaşayacağımız aklınıza siyasetinden tek adama gidiyor. gelir miydi? Başbakan yanlış yapıyor. Kendi yol Yılların birikimiydi bu! arkadaşlarını da dinlemiyor, orada da Sosyalistlerin ve muhaliflerin bir domino etkisi olacak ve çözülme sosyalleşmesi, bayramlaşması, başlarsa AKP çok hızlı dağılır. birbirlerine dokunması gerekiyordu. Zaten bu oy oranına ulaşırken de Her şeyin bir zamanı vardı ve şimdi o Tayyip Erdoğan’ın peşine takılanlar zaman geldi ve buradayız. Uzun ince çok fazlaydı. Herkes ondan pay ALİ DENİZ bir yola çıktık, birbirimizi ezmeden almak için sinsi bir oyuna bulaştı. USLU ilerlememiz gerekli. Küçük bir grup Ama vagona sondan katılanlar ilk yılların öfkesini doğru bir eylem ayrılanlar olacak. Bu olay CHP’yi tarzına kanalize etti. Bu grup büyüdü, geri vites bitirdi aslında, AKP’yi değil. Herkes muhalefetin yapmadan, yaratıcılığını kullanarak Türkiye’yi ne olduğunu anladı. sardı, salladı ve dünyaya ulaştı. Gençler hem Polisin uyguladığı şiddet hiçbir orana sıkı espriler yapıyor hem de eline giydiği fırın sığmıyor. Bunu daha önce de defalarca eldiveni ile kafasına atılan gaz bombasını yerden yaşadık ama bu sefer çok daha amansız alıp geri yollamayı biliyor. Bu özel bir kuşak. başladı. Apolitik olmaları, depolitize Polisler amirine soruyor “gaz bombası yetiştirilmeleri onların kusuru değil. Hem atayım mı?” diye, amiri de diyor ki “gördüğüne bunlara rağmen hareke geçip, bu kadar yapıştır, Allah kolaylık versin!” Şimdi bu emiri bilinçli bir direniş yaratmalarını nasıl veren de uygulayan da suçlu. Bu emir her türlü buluyorsunuz? müdahaleyi meşru kılıyor. Beşiktaş’ta gördük Artık gençler sessiz kaldıkları için utanmıyor, polisler belediye otobüslerinde uyuyordu, sefil utanmayacak. Yedikleri baskı üstlerindeki ölü haldeydiler. Onlar memnun mu halinden? toprağını rüzgâra savurmalarını sağladı. Artık Neyle, niye savaştıklarını bilmiyorlar ki! Biz herkes korkmadan konuşuyor. inandığımız için savaşıyoruz, irademiz ve Haber kanallarının ve medyanın beyin düşüncelerimiz var. Polis emirle saldırıyor, ölümü de gerçekleşti bu dönemde. Hayata yaptığına inanmıyor. Tabii şiddetten keyif alan, döndüklerin çok şey kaybetmişlerdi. çok psikopatlarını da gördük. l Yeniden güvenilir miyiz medyaya? [email protected] Fotoğraf: VEDAT ARIK Emrah Serbes’e göre Başbakan da çapulcuydu! Serbes, “Tayyip Erdoğan geldiği yeri unuttu, o mazlum olduğu için sevildi. Kendisine ‘çapulcu’ diyenlere direndiği için bugünlere geldi. Şiir okudu, hapis yattı. ‘Öteki’ görüldü, horlandı ama o günler geride kaldı ve yaşadıklarını unuttu” diyor, “Çok uzun zamandır çapulcu değil, çünkü şimdi çapulculuk bir onur madalyası!” Sosyal medya sansür ve kontrol için zor bir mecra ama gözaltılar oldu. Bu direnişi az da olsa kırdı mı? Yaptıkları atak aileleri korkutmak içindi. Ebeveynlerin çocuklarını koruma güdüsünü kullanıp direnişi kırabileceklerini düşündüler. Tabii yaptıkları gençleri kışkırtmak ve direnişi arttırmaktan başka işe yaramadı, yaramıyor. Böyle bunun sonuna ulaşamayacaklarını anlamaları lazım. Patatese bile orantısız ketçap uygulasan isyan eder! Gezi Parkı direnişi daha yaşanabilir bir dünya için umut veriyor mu? Daha yaşanabilir bir dünya hep mümkündü. İnsanların da algısı değişti artık. Bu eylem için yurtdışında çalıştığı, eğitim gördüğü halde her şeyi bırakıp gelen gençler var. Ne yaptıklarını ve niye yaptıklarını da çok iyi biliyorlar. Bu hareketin omurgasını gençler oluşturuyor. Beş tane somut talep var ama ilki ve önemlisi saygı. Kimse aşağılanmak, hor görülmek, “ötekileştirilmek” istenmiyor. Kimse hayatına müdahale de istemiyor. “Ben çoğunluğum ve bu yüzden size istediğim her şeyi yaparım” denmesinden bıktık. Tüm haber kanalları haberlere “rezidans” ve “lüks toplu konut” reklamları ile başlıyor fark ettiniz mi? Şaşırılacak şey değil ki! Boğaz’a asfalt döşe, köprü sorununu çöz, Boğaz otobanı yap! Demokrasiyi hiç bilmediği ve anlamadığı halde demokrasiden bahsediyor Başbakan. 15. kata saksı ekince oraya toprak koyup üstüne saksıyı, hazır çiçeği dayayınca doğaya saygılı ve çevreci olunmuyor. l Taksim iki haftadır devrimcilerin elinde Nasıl sonlanacak, daha neler göreceğiz Gezi Parkı direnişinde? Kim bilir? Bu işin çözümü seçim değil. Erdoğan ve ekibi çıkıp “alın Gezi Parkı size helal olsun” diyecek! “Suçlular cezasını çekecek” diyecek, orantısız şiddet gösteren polislerin soruşturmaları takip edilecek ve sonuçlarını bize gösterecek. İki ay sonra bugünlere baktığımızda çok şeyin değişmiş olacağını umuyorum. Elbette Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Ama biz haklarımızı kazanırsak geriye dönüşü olmayacak. Buna tarih de müsaade etmez. Önemli olan bu mücadelede hakkımızı alabilmemiz. Baksanıza İstanbul’un merkezi iki haftadır devrimcilerin elinde. “Sen Taksim’i 1 Mayıs’ta iki saat vermiyordun değil mi?” Olayların en şiddetli olduğu zamanlarda evimde 15 genç kaldı. Sabah erkenden kalktılar ve Gezi Parkı’nı temizlemek için gittiklerini söylediler. “Ulan” dedim “evin haline bak önce evi süpürün!” Tabii onlar parkı süpürdü ben evi! Çarşı’yla birlikte Gezi Parkı çatışmaları sırasında revire çevrilen Dolmabahçe’de bulunan Bezmi Alem Valide Sultan Camisi’ne gidip kandil simidi de dağıttınız. Tüm bunlar birbirimizi tanımamız, anlamamız açısından güzel şeyler. Caminin imamı ve müezzini çok doğru ve ferahlatıcı konuştular. “Allah mücadele eden herkese zihin açıklığı ve güç versin” minvalinde bir konuşma yaptılar. Tabii “amin” denilmesi gereken her yerde bizimkiler alkışlamaya ve “bravo hocam, helal hocam” diye bağırmaya başladılar. Çok komik ve sahici bir ortamdı oradaki. Herkes mutlu ve huzurluydu. l Herkesin içinde bir “Çarşı” var Çarşı, Gezi Parkı eylemlerinin seyrini değiştirdi. Nedir Çarşı’daki bu ruhun sırrı? Çarşı bir ruhtur, orada kimse insanları yönlendirmiyor. Belki de bu ruhla doğduk da farkında değiliz. Hatta bulaşıcı da Çarşı. En önemlisi kimsenin tekelinde değil. Bu ruh her yerde ve herkeste beden bulabiliyor. Behzat Ç’de gibi bir efsaneyi de tüm tepkilere rağmen yayından kaldırdılar. O da “eyvallah” demeden geldiği gibi gitti. Biz haberleri ve gerçekleri oradan öğreniyorduk bir yandan. “İyi polis” olabileceğine bile inandık. Behzat Ç üç boyutlu bir kişilikti, insanlar onu polis olduğu için değil vicdanı olduğu için sevdi. Sevmeye de devam edecekler. l D SELÇUK EREZ Yalakalara ne olacak? emokrasi yoksunluğuna Taksim Gezisi’nde başlayan tepkiler, yurdun dört bir köşesine yayıldıkça ben kıdemli yalakalarımız için üzülmeye başladım: İşin artık böyle süremeyeceğini, üç vakte kadar bu zavallıların işsiz kalacağını anlıyorum. O tarih gelip çattığında ki maalesef bu kaçınılmazdırişadamı, basın üyesi vb. yalakalarımız ne yapacaklar? Dante, bu kimselerin Cehennemde Sekizinci Daire’nin İkinci çukuruna gideceklerini ve orada süreksiz ve ağırlaştırılmış bir eylem sürdüreceklerini, dışkı eşeleyeceklerini söyler. Bunu bilerek yeryüzünde sefalet çekmelerine karşı duyarsız kalamayız. Araştırdım ve eski yalakaların bundan sonra yapabilecekleri, onların karakter yapısı ile çelişmeyeceğinden kolay uyum sağlayacakları birçok anafor işi saptadım. İskatçılık: Bazı ülkelerde cenazelerde saçını başını yırtıp ağlaması için parayla adam tutuluyor. Özellikle Tayvan’da ve Kenya’da hatta İngiltere’de böyle kimseler var. Britanya’da saatine 45 sterline ağlıyorlar. Arabistan’da kral yelpazelemek: Klima cihazlarının yayılmasına rağmen Arap yarımadasının emirleri, kralları, Mısır fıravunları gibi tavus tüyü yelpazelerle serinletilmeyi yeğliyorlar. Bu canlı soğutucuların da Venedik gondolcuları gibi işlerini görürken bir taraftan da şarkı söylemeleri hoşa gidiyor. Bu nedenle sesi güzel olanlar ve Arapça gazel bilenler tercih ediliyorlar. Tek riski: On beş yıl önce bir görevlinin yelpazeyi gereğinden fazla sallaması sonucu emir, ağır sinüzit olunca yelpazecinin çöle götürülüp taşlandığı biliniyor. Yemek tadımcısı: Zehirlenmekten korkan birçok devlet büyüğü, yiyeceklerini belli bir süre önce tadacak kimseler kullanıyorlar. Maaşın kabarık olması yanında yemeklerin en âlâsından beleş çimlenmek önemli avantalardır. Riski: Sendikaları yok ve iş kazası çok. Tebrik kartları basıp satmak: Taksim Gezisi’nde ve Beyoğlu’nda, sokak hattatlarımızca haziran ayı boyunca yazılmış duvar yazılarının resimlerini çekip bunları bayram tebrik kartları haline getirmek ve yılbaşı, dini ve milli bayramlarda satışa çıkarmak bol kazanca yol açabilir. l www.selcukerez.com İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın [email protected] C M Y B Direnişin mizahı gözyaşı ile beslendi Demokrasinin ne olduğunu bilmiyorlar Gezi Parkı kendi mizahını da yarattı. İnanılmaz yaratıcı çalışmalar gördük. İnsanlar ilk günlerde çok gözyaşı döktüler, hatta Fethullah Gülen’in ömrü boyunca döktüğünde fazla gözyaşı döktü herkes. Bu gözyaşı mizahı besledi, sahici yaptı. Akaretler’deyiz polis gaz bombasını barikata nişanladı ama denize gitti. Bir anda biri dedi ki “sanırım gaz bombalarını Sabri atıyor!” Sonra da hep bir ağızdan; “gaz bombalarını Sabri atsın!” diye bağırmaya başladık. Çarşı’dan bir çocuk geldi “Abi, Holosko artı bir miktar para verelim Başbakan’ın çalışma ofisi buradan gitsin” dedi, ben de “Holosko’nun suçu ne? On gol attı böyle bir sezonda” dedim. İşte Tayyip Erdoğan sinirlendikçe biz gülüyoruz. Üslup sorunu da var gibi. Mesela Bülent Arınç da aynı zihniyette ama daha ılımlı konuşuyor, aslında farklı bir şey de söylemiyor. Arınç’ın iyi bir üslubu var, ortamı dengede tutuyor. Hatta sakinleştiriyor genelde. Zaten bir başbakan 3500 korumayla geziyorsa yazıktır, ülkenin başbakanı olamamıştır. Halkı kendine düşman etmiş olduğunun kanıtı bu. Tayyip Erdoğan geldiği yeri unuttu, o mazlum olduğu için sevildi, güvenildi. Kendisine “çapulcu” diyenlere direndiği için bugünlere geldi. Şiir okudu, hapis yattı. “Öteki” diye horlandı. Ama o günler geride kaldı ve yaşadıklarını unuttu. Başbakan artık çapulcu değil, şimdi çapulculuk bir onur madalyası çünkü! l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle