17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 MAYIS 2013 / SAYI 1415 3 İnterneti Türkiye’ye getiren Mustafa Akgül: Kahve kültürünü internete taşıdık Türkiye’de internet bu yıl 20. yaşını kutluyor. İnternetin Türkiye’ye gelmesinde önemli rol oynayan bilim insanlarından Doç. Dr. Mustafa Akgül, Türkiye’de internetin en çok sohbet, haberleşme, gazete okuma, oyun oynama gibi nedenlerle kullanıldığına dikkat çekerek, “Biz kahve kültürünü internete taşımış durumdayız” diyor. İKLİM ÖNGEL İ nternetle tanışıklığımız sanki dün gibi gelse de 20 yılı doldurdu. Bugün 20 yaşlarındaki bir erişkin doğduğundan beri internet kullanıyor. Artık internetsiz bir yaşamı hayal etmek bile kâbus gibi. İlk geldiği yıllarda internetin nimetlerini henüz keşfedemeyen halkımız bu iletişim kanalını çoğunlukla chat yapmak, arkadaş bulmak yapmak için kullanıyordu. Öyle ki internet geyiklerinden kitaplar bile yapıldı. Ancak günümüzde interneti bilgiye en hızlı ulaşmamızı sağlayan ve yaşamamızı kolaylaştıran bir iletişim aracı olarak görüyoruz. Ama yine de dünyayla kıyaslandığında interneti eğlence amacıyla kullandığımız ortaya çıkıyor. Bunu kim mi söylüyor? İnternetin Türkiye’ye gelmesine öncülük etmiş bilim adamlarından biri, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül söylüyor. İnternetin kullanılmaya başlamasından günümüze sosyal anlamda ne gibi değişiklikler yaşandı? İnternet, tarihte şimdiye kadar olmadığı bir şekilde, bireyi öne çıkaran, ona olanaklar sunan bir ortam, araçlar topluluğu. Ekonomiyi, ticareti, halkla ilişkileri, reklamı, eğitimi, devlet hizmetlerini, eğitimi, kısaca yaşamın her boyutunu geri gelmeyecek bir şeklide değiştirdi ve değiştirmeye devam edecek. İnternet basitçe, “kolay, hızlı, ucuz” demek. İnternet bireye kendini geliştirme, kendine matbaa, gazete, radyo ve TV kurma olanağı sunuyor. Bir anlamda dünyaya açılan bir sokak ve bu sokak artılarıyla eksileriyle dünyanın bütün sokaklarına açılıyor. Gençlerin, sosyal yaşamı internet etrafında yeniden şekillendi. Dijital göçmenler ve hatta dinazor dediğimiz daha yaşlı kuçak için bile sosyal yaşamda önemli değişiklikler oldu. Facebook, Twitter, Youtube ve benzerleri toplumun yaklaşık yarısının yaşamını önemli ölçüde değiştirdi. Türkiye’de internet kullanımının kent yaşamına ne etkileri oldu? İnternet ülkemizde şehirlerde, kırsal kesime göre daha fazla kullanıyor. Ülkemizde; sohbet odaları, kız ve erkek arkadaş bulma siteleri, Facebook gibi sosyal ağlar çok kullanıyor. Yaşam üzerinde uzun vadeli etkilerini ölçmek için erken. Ama, insanlar bir yandan internet üzerinden daha çok sosyalleşiyor, öte yandan kendi dar özel dünyasına yoğunlaşıyor. Paradoks gibi gözüken bu durumu ABD’li bir araştırmacı “Connected and alone” yani “bağlantı ve tek başına” ifadesiyle özetliyor. İnternette, bazı olumsuz olaylar, kandırılmalar, internet kavgalarının fiziki kavgaya dönüşmesi, çeşitli yolsuzluk ve soyulma vakaları yaşandı. Yaşam farkında olmadan internet etrafında dönmeye başladı. Yaşam pek çok bakımdan kolaylaştı, çeşitlendi. Türkiye’de internet en çok ne amaçla kullanılıyor? Biz kahve kültürünü internete taşımış durumdayız. En çok sohbet etmek, haberleşmek, resim paylaşmak için, gazete okumak, oyun oynamak, film ve müzik indirmek için kullanıyoruz. Bunlarda Avrupa ortalamasının üzerindeyiz. Facebook’ta İngiltere’yle yarış halindeyiz, dünyada 4 ya da 5’inci konumdayız. Banka işleri ve fatura ödemede yoğun kullanıyoruz. Ama, alışverişte biraz çekimseriz, ürün araştırmasında kullanıyoruz ama Avrupa ortalamasının altındayız. İş arama, devletle işlerini halletme, kendini geliştirme için dah az kullanıyoruz. Profesyoneller kendi işleri için yoğun kullanıyor. Pek çok kurum için, internetin bozulduğu noktada işler duruyor. O nedenle, internet ve iletişim altyapısı kritik altyapı haline geldi ve ulusal güvenlik stratejisi içine girdi. İnternetin demokrasiye herhangi bir şekilde katkısı oldu mu? İnternetin demokrasiye katkısı oluyor. Aktivistler, şayet bu teknolojiyi etkin kullanabiliyor ve örgütlenme becerileri varsa, seslerini daha iyi duyurabiliyor, hızlı örgütlenebiliyorlar. İnternet seçimleri de önemli ölçüde etkiliyor. İnternet tek başına seçim sonuçlarını belirlemiyor ama farkı yaratıyor. ABD’de 1996’da Minnosata eyalet seçimlerinde ilk farkını ortaya koymuştu. Obama’nın iki seçiminde de interneti, özellikle sosyal medyayı düzgün kullanması kazanmasında fark yarattı. Bu arada sadece teknolojiyi bilmek yeterli değil, doğru politika tavırları almak, saydam ve katılımcı bir yapı kurmak, sempatizanlara söz hakkı vermek ve dürüst olmak bu sonucu yaratmıştır. Arap Baharı’nda, Wall Street işgalinde, çok daha önce Seattle’daki IMF/Dünya Bankası bozgununda, pek çok isyan ve azınlık hareketinde, WikiLeaks, RedHack ve Anonymous’ta internet çok önemli bir katkı sağladı. Türkiye’de getirilen kısıtlamalara ilişkin ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de, hâlâ eski korku ve refleklerle hareket ediliyor. İnternetin temsil ettiği değişim henüz algılanamadı. Bilim, teknoloji, ArGe ve inovasyon gelişmenin ana motorudur. Bu nedenle “bilgi toplumu” diyoruz. Bunun içinde ifade özgürlüğü, farklı ve aykırı düşüncenin yeşerebildiği bir ortam, hoşgörü, dayanışma ve bunlar için kültürel ortamın dışında kurumsal yapılar gerek. Ülkemiz henüz bunu algılayamadığı için, yasaklamakla, devlet tarafından koruma, iktidarın sosyal değerlerini, tüm topluma dayatma içgüdüsüyle hareket ediyor. Asıl yapılması gereken, bireyi esas alıp, bireye güvenmek, bireyi yetkin ve yetkili kılmaktır. Ana babaların çocukları korumak için gerekli tedbirleri alacak konuma getirmek, ona yol göstermek, gerekli araçları ücretsiz sağlamaktır. İnternetin kullanımının yaygınlaşmasından beri internet aracılığıyla gerçekleşen en iyi ve kötü işler nelerdir? İnternet bir ortam. Nasıl telefonları kötü insanlar da kullanıyorsa, interneti de aynı şekilde kullanıyor. Tekli tüklü pek çok olay yaşanıyor. Banka hesapları boşalıyor, insanlar kandırılıyor, çocuk istismarları oluyor. Yaşam kolaylaşıyor ve hız kazanıyor, olanaklar artıyor. İnterneti telefon ve elektrik gibi hayatın vazgeçilmez bir olgusu olarak düşünmek gerek. Artık interneti; dünyanın bütün sokaklarına, müzelerine, kütüphanelerine, sergilerine, insanlığın tüm kültür mirasına, tüm beyinsel birkimine, şu anda 2.4 milyar kişiye açılan bir pencere olarak düşünmek gerek. l Sıra dışı mobilya yapıyoruz DENİZ ÜLKÜTEKİN M REBEL MOVES Yalnızca konsere değil stüdyoya da bekleriz ALİ DENİZ USLU 2000 yılından bugüne kadar bir araya geldikleri her anda doğaçlama müzikleri ile hatırı sayılır bir yer edinen Rebel Moves yedi yıl aradan sonra geri döndü. Hakan Özer prodüktörlüğünde hazırlanan, söz ve müziklerin tamamı Rebel Moves ait albümün misleri Sarp Özdemiroğu, masteringleri ise Ian Cooper’a ait. Rebel Moves’un şu anki kadrosu Hakan Özer, Erol Çay ve Ömer Ahunbay’dan oluşuyor. Yeni albüm “Kimileri Bir İleri”, French Fries Ala Turca”, “Sheep” ve “Are You Satisfied?”in harmanı ama hepsinden fazlası. Yeni albüm için neden bu kadar uzun süre beklediniz? “Are You Satisfied” albümü sonrası yoğun bir konser dönemi yaşadık. Gerek o dönemin yorgunluğu gerekse taze üretim olmaması gerekse bazı grup elemanlarının ayrılması en önemli nedenler. Herkes biraz kendi dünyasına daldı. Hayatta her şey olması gerektiği zamanda olmuyor mu zaten. “Kimileri Bir İleri”nin müzikal hikâyesi nedir? En önemli farklılık tabii ki yeni kadro; artık üç kişi olarak yolumuza devam ediyoruz. “Kimileri Bir İleri”de önceki albümlerimize nazaran daha elektronik bir sound dünyasındayız. Gerçi elektronik sound eskiden de vardı. Hakan Özer’in alameti farikası o. Bunun haricinde bu albümde Anadolu ezgilerini belirgin duyabilirsiniz. Şarkılarımızda, sahnemizde bağlama ve asma davul da var. Parçaların çoğu da Türkçe. Albümde bir de İngilizce şarkı var. İsmi “YY”. O şarkının özel bir hikâyesi var. Albümde tamamen İngilizce olan “YY” isimli eserden bahsediyorum. Tüm dünya çapında, “Mikro Kredi” sistemini bulan ve yaymaya çalışan Nobel ödüllü Profesör Muhammad Yunus’un kurduğu “Yunus And You” vakfına destek amacı ile yaptığımız bir şarkı. Ayrıca bu parçanın tüm telif gelirlerini de “YY” vakfına bağışlıyoruz. Şarkı sözleriyle de öne çıkıyor albüm. Nasıl bir süreç yaşıyorsunuz? Bizim o eseri yazarkenki hissiyatımız, o sırada yukarıdan ne geldiyse olduğu gibi müziğimize yansıyor. Bu şekilde plansız, programsız müzik yapmayı çok seviyoruz. Biz mutlaka genel beğeniye uygun bir şeyler üretme derdi gütmüyoruz. Bunun için çabalarsak yaptığımız sanat olmaktan çıkıp kopya olmaya başlıyor. Rebel Moves’ı kurulduğu günden bu yana seven, takip eden bir kitlemiz var. Yüzlerce konser verdik, birçok yerde şarkılarımız ezbere söylendi. Bu bizim için yeterli. Albüm iki farklı şekilde satışa sunuldu. Albümün bir bölümü standart bilinen albüm, bir bölümü ise saf ahşap ve geri dönüşümlü malzemeden hazırlanmış, sadece 999 adet ve seri numaralı olarak yayımlandı. Önümüzdeki günlerde seri numaralı albümleri tercih eden dinleyicilerimize de aldıkları albüm numaralarına bağlı olarak çeşitli sürprizlerimiz olacak. Mesela bir konserimize ya da stüdyoda çalışmaya davet edebiliriz! Sahne için kafanızda neler var? Günümüzde konser katılımcıları açısından müziğin yanı sıra görsel materyal de çok önemli. Biz de izleyicilerimiz için müziğimize farklı bir boyut katmak istedik ve ekibimizle beraber özel olarak tasarlanmış bir sahne, görsel ve ışık şovu hazırladık. Ciddi anlamda büyük ölçülerde led ekranlar, özel ışık şovları, bizim özel setup’larımız bunlardan bazıları. l obilya üretimi son dönemde iyiden iyiye fabrikasyon tasarımların elinde. Artık gelir düzeyi gözetmeden, hemen her kesime göre üretilen standart mobilyaları bulabilirsiniz. Ancak farklı bir trend de mobilya üretiminde kendini göstermeye başladı. Haute Couture Mobilya diyebileceğimiz bu trend tamamen kişiye özel mobilya tasarımı anlamına geliyor. Evinize alacağınız her mobilya ve aksesuvar size özel ve el yapımı tasarımlardan oluşuyor. Şimdilik fiyatlar yüksek, ama kimbilir belki bu trend yayıldıkça gelecekte herkesin evini kendine özel tasarımlarla donatması mümkün olur. Kişiye özel mobilya üretiminde önemli bir yere sahip olan Bellagio Plus’tan Nilüfer Kaptan bize kişiye özel tasarımların inceliklerini anlattı. Dediğine göre işin püf noktası, tasarımın zarafetiyle işlevselliğini bir araya getirmek. Standart mobilya üretiminden ne gibi farklarınız var? Kişiye özel butik mobilya üretiyoruz. Müşteri buraya gelip ne istediğini anlatıyor. Bizim için ondan alabileceğimiz her detay çok önemli. Eve gidip ölçü alıyoruz, aynı zamanda Nilüfer Kaptan yaşam tarzını belirliyoruz. Duvardaki bir tablo bile bir çıkış noktası olabiliyor. Çizimler yapıyoruz, evi en doğru şekilde nasıl kullanabileceğimizi tasarlıyoruz. Sonra da iş mobilya seçimine geliyor. Alternatifli tasarımlar hazırlıyoruz. Modellere, kumaşlara ve aksesuvarlara karar veriyoruz ve anahtar teslimine kadar her şeyi hazırlıyoruz. Ancak bu şekilde yaptığımız iş bir bütün olarak anlam kazanıyor. İlk bu fikirle mi yola çıktınız? Hep bu şekilde çalıştık. Standart üretim yapan çok firma var. Ancak kendilerine özel şeyler talep eden bir kitle de var. Kendilerini yansıtsın istiyorlar. Biz de onlara hizmet veriyoruz. Bu işte mobilyayı mekâna uydurmak da önemli olmalı. İşte bu yüzden yaşam tarzlarını incelememiz çok önemli. Dinledikleri müziklerden evin manzarasına kadar ipuçları bulmaya çalışıyoruz. Nasıl müziğe nasıl mobilya gider? Mesela klasik tarzda yaşayan insanlar daha klasik mobilya seviyorlar. Bazen mobilyaların arasına antika da karıştırıyoruz. Müşteriyle aranızda anlaşmazlık oluyor mu? Mümkün olduğunca hazırladığımız plan üzerinde diretiyoruz. İşimiz tabii ki insanların zevklerini göz önünde bulundurarak tasarlamak ama, bir de doğrusu var. Onlar da bize güvendikleri için çok ısrarcı olmuyorlar. Mesela dergide ya da televizyonda gördükleri bir aksesuvarı kullanmak isteyenler oluyor. Ancak orada tavan beş metre, müşterinin evinde iki buçuk. Olmayacağını bazen çizimlerle gösteriyoruz, ya da istenilene yakın şeyler üretmeye çalışıyoruz. Çok uç tasarım talep edenler oluyor mu? Sıradışı talep pek olmadı ama değişik formlar isteyenler var. Mesela bir müşteri antrede çiçek formunda bir koltuk istedi. O tarz şeyler yaptık. Uzay ya da tropik ada konsepti gibi tasarımlarınız da var mı? Hayır, daha çok günlük hayata yönelik çalışmalar yaptık. Fakat Baku’de de projelerimiz var, orada ahtapot şeklinde avizeler bile tasarladık. Son dönemde ne gibi trendler öne çıkıyor? Daha çok ardeko, modernle klasiğin bir birleşimi olan bir tarz. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle