Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 28 NİSAN 2013 / SAYI 1414 ABD’li gazetecinin İstanbul sevdası Claire Berlinsky, ABD’li bir gazeteci. Ülkesinde ve Avrupa’da çok sayıda gazete için Türkiye hakkında makaleler yazıyor. O bir İstanbullu ama aidiyeti kentin güzellikleriyle sınırlı değil. İstanbul’un çarpık yapılaşması ve beraberinde getireceği sorunlar üzerine çalışıyor. Belki de çok az kişinin yapacağı bir şey yapıyor; İstanbul’u dolaşarak insanları deprem hakkında bilinçlendiriyor. İ stanbullu olmak ülkemizden bakınca oldukça zorlama bir mesele gibi görünebilir. Memleket neresi sorusuna İstanbullu karşılığı veren çok az insan bulursunuz. Oysa ABD’li gazeteci Claire Berlinsky tam da İstanbullu denilecek türden birisi. Mesela onu, tarihi bir binayı yıkmaya çalışan inşaat firmasına dava açarken görebilirsiniz ama asıl uğraş alanı İstanbul’u bekleyen büyük deprem için insanları bilinçlendirmek. Bunun için İstanbul’da çalmadık kapı bırakmamış ve insanlara evde alabilecekleri küçük ama hayat kurtarabilecek önlemleri anlatıyor. New York Times dahil ABD ve Fransa’da Türkiye hakkında çok sayıda makale yazan Berlinsky’nin hayat hikâyesini kendi ağzından dinledik. Türkiye’ye olan ilginiz nereden geliyor? Hikâye şu: Burada bir erkek arkadaşım vardı ve İstanbul’a yerleşmeye karar verdim. O da benim gibi Amerikalı bir gazeteciydi. Birkaç yıl birlikte olduk ve sonra ayrıldık. O buradan gitmeye karar verdi, bense kaldım. Peki İstanbul’daki depreme yönelik çalışmalarınız nasıl başladı? Deprem hakkındaki hassasiyetim, kardeşim ve eşi yüzünden başladı. Kardeşim, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nde çalışıyordu ve o büyük deprem olduğunda, eşi ve çocuğuyla Haiti’deydi. Çalıştıkları bina dümdüz olmuştu. İlk başta tüm ailenin yok olduğunu düşündüm çünkü haberlerde binadan kimesenin sağ kurtulamadığı söyleniyordu. Şansılıymışız ki, o gün işe gitmemiş. Ancak yaşadıklarım sonunda deprem hakkında kişisel bir hissiyat edindim. Öncesinde de İstanbul çevresinin sismik olarak çok hareketli bir bölge olduğunu biliyordum. Türkiye ekonomisi güçlendikçe, insanların güvenliğe daha çok dikkat edeceğini sanıyordum. Belki bir açıdan da böyle oldu. Fakat daha büyük gelişme gösterilemediği için hayal kırıklığına uğradım. Türkiye’de bir şeyler yapmak çok zor. Çünkü insanların devlete güveni çok az. Ancak şunu anlamalılar ki, sevseler de sevmeseler de hükümetin yapmaya mecbur olduğu birtakım şeyler var. Hiçbir zaman yüzde yüz güvende olamazsınız. Yine de yapabilecek çok sayıda küçük şey var. Sadece yarım günlerini alır. Bu küçük detaylar hayatınızı kurtarır. Türkiye’nin birçok büyük problemi Söyleşi: DENİZ ÜLKÜTEKİN Fotoğraf: VEDAT ARIK var. Bunları çözebileceğimi sanmıyorum ama yine de bir şeyler yapabiliriz. Makalelerinizden gördüğüm kadarıyla Türkiye gündemi hakkında da oldukça yerinde analizleriniz var. Bu çok normal çünkü burada yaşıyorum. Beni en çok rahatsız eden şey, Türkiye’de gerçekten bir şeyler bilen gazeteci ve yazarların yanlış şeyler yazıyor olması. Mesela, Amerika’ya gidip konuşma özgürlüğü karşıtı herhangi bir yasa olmadığını görenler, dünyanın her yerinde bu tür yasaklar olduğunu yazabiliyor. Neden bilmiyorum ama böyle bir konuda yalan söyleyebiliyorlar. Deprem konusuna dönersek, 1999’da söylendiğine göre 40 bin insan hayatını kaybetti ve İstanbul’u bir büyük deprem daha bekliyor. Her şey binanın sağlamlığıyla bitmiyor. Küçük bir depremde buzdolabı çocuğunuzun üzerine düşüp ölmesine sebep olabilir. Bunları bir yabancının söylüyor olması olayı daha ilginç kılmıyor eğer benim bu konuda konuşmam işe yarayacasa harika ama deprem farkındalığını artırmak için çalışan çok sayıda Türk de var. Gerçekten insanların evlerine gidip deprem hakkında alabilecekelri küçük önlemleri anlatıyor musunuz? Her zaman. Gülüyorlar ama önemli değil. Size ilginç bir hikâye anlatayım. AKUT’un bir deprem karavanı var. Deprem simülatörüyle çalışıyor. Taksim meydanında simülatör için gönüllü arıyorlardı. Çok büyük bir kalabalık vardı ve ben de tabii ki gönüllü oldum. Mekanizma çalışmaya başladığında, karşımdaki adam, olduğu yerde oturmaya devam etti. “Bir dakika bu eğitim amaçlı bir etkinlik olmalı” diye düşündüm ve masanın altına girerek ellerimi başımın arasına aldım. Meydandaki herkes bana gülmeye başladı. “Amerikalılar işte her şeyden korkuyorlar” diye düşünmüş olmalılar ama bu problem değil. Belki zamanı gelince ne yapmaları gerektiğini hatırlamalarına yardımcı olur. l denizulk@gmail.com Margaret Thatcher’ın yakınlarıyla konuştum Aynı zamanda bir yazarsınız. Evet, öyle görünüyor. Kendimi bildim bileli yazıyorum. ABD’de ekonominin çok iyi olduğu bir dönem vardı ve yazar olarak hayatınızı sürdürmeniz çok kolaydı. Ancak şimdi internet dönemi ve yazı mecrasına giriş bariyeri oldukça düştü. Birçok açıdan bu iyi bir şey ama hayatınız yazarak kazananlar için kötü haber. Bundan şikâyet edemem ama kendimi ifade etmek için başka yollar da bulmam gerekiyor. Geçenlerde hayatını kaybeden Margaret Thatcher hakkında da bir kitap yazdınız. Ona karşı nasıl bir bakış açınız var? Çocukluğumun bir kısmı İngiltere’de geçti ve o dönemi yaşadım diyebilirim. Amerikalılar Thatcher’la çok ilgiliydi ama aslında ne yaptığını pek bilmiyorlardı. Sovyetler Birliği tamamen totaliter bir ülkeydi ve ben bunun canlı tanığıyım. Annem Seattle’lıdır. Oldukça liberal bir müzisyendir. Seattle’lılar genelde, solcu ve barışçıl insanlardır. Bu yüzden Sovyetler’e gidip oradaki insanlarla iletişim kurmaları gerektiğine inanıyorlardı. Annemin de içinde bulunduğu bir grup müzisyen Moskova’ya gitmeye karar verdi. 1986 olması lazım, uçaktan indiler ve orada yaşananların ABD propagandasından ibaret olmadığını gördüler. Korkunçtu, insanlar çok paranoyaktı. Müziyenlerden biri yanında paha biçilmez bir keman getirmişti. Gümrükte enstrümanı parça parça ettiler çünkü içinde ajanlıkla alakalı bir şey olduğuna inanıyorlardı. Soğuk Savaş gerçekti. Bu yüzden Thatcher da bu kapsamda değerlendirilmeli. Kitabı yazarken hiç Thatcher’la konuşma şansınız oldu mu? Ona yakın olan pek çok kişiyle konuştum. Ancak kendisine ulaşma şansım olmadı çünkü ben bu işe giriştiğimde zaten konuşamayacak kadar hastaydı. l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi:?Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir Yerel süreli yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B