Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 ARALIK 2013 / SAYI 1445 7 Enis Arıkan ve Güven Murat Akpınar “Garaj”da. Aşkı da saklayan garaj Craft Tiyatro’nun yeni oyunu Garaj, bir aşk hikâyesi. Yazarı Kemal Hamamcıoğlu, bu kez, bir garajda tam da yılbaşı gecesi Kahraman’la travesti Orkide’nin yakınlaşma öyküsünü anlatıyor. Özellikle de geçtiğimiz sokaklara yakından bakmak isteyenlere ve aşktan korkanlara... B ir oyun yazarı kimliğiyle ilk olarak o sert oyunu “Kabin”le çok çok yakından duygularına, kalemine ve hassasiyetlerine bakma fırsatı veren “insan insan” bir gönül adamı Kemal Hamamcıoğlu. Tüm derinliklerini ve kalbini, kalemiyle ve özellikle yazdığı diyaloglarla açan bir yazar olarak yeni oyunu “Garaj” ile karşımızda şimdi… Hikâyesini beş günde yazıverdiği ancak son bir yıldır ekipçe üstünde çalıştıkları oyun adı üstünde bir garajda tam da yılbaşı gecesi gelişen insani bir yakınlık öyküsünü anlatıyor. Usta isim İpek Bilgin’in yönetmenliğini üstlendiği oyunun iki güzel insanı; Enis Arıkan’ın canlandırdığı, hatta canlandırmakla kalmayıp direkt oluverdiği travesti Orkide ve Güven Murat Akpınar’ın şair ruhunu, çiçekliğini izleyicinin kalbine de ulaştıran “Kahraman”. Garaj’ı Craft Tiyatro sahnesine Jesse Gagliardi ve Simone Mannino’nun dekoruyla taşımışlar ama o garaja bir kez girdikten sonra kalbinize Orkide ve Kahraman’ı da alıp çıkıyorsunuz. Orkide’ye yaklaşmak da İstanbul gibi üstelik... Kemal Hamamcıoğlu’ndan hesap sorası geliyor izleyicinin, ne yapmış böyle, diye. Aşkı, insanlığı yazdıklarıyla unutturmamak için nasıl bu kadar güzel direniyor? Unutmadan söyleyelim Garaj’ı, Craft Tiyatro’nun Taksim’deki mekânında her pazar ve salı günü izleyebilirsiniz. Garaj için size ilham veren daha önce yazdığın Kabin’in yönetmeni Çağ Çalışkur’un gösterdiği bir garaj fotoğrafı olmuş; peki fotoğrafta sizi dertlendiren neler yakalamıştınız? Hayatın tek düzeliği içinde çoğu yerden öylesine geçiyoruz. Oysa öylesine geçtiğimiz birçok yerde yaşanmış ve izi kalmış derin hikâyeler var. Fotoğrafta gördüğüm CENK garajın hikâyesi de öyleydi. Bir ERDEM hacmi vardı. Tüm karanlığına rağmen apaydınlıktı. Orkide ve Kahraman, Garaj’ın içindeki hikâyelerle güçlensin, iyileşsin istedim. “Kabin” çok daha sert bir oyundu, Garaj’ın da geri kalır yanı yok, ama önceki oyununuza göre bizim cıoğlu. Kemal Hamam n Bozyel Fotoğraf: Dila sokaklara, insanımıza çok daha yakın bir oyun bence... Buranın hikâyelerini anlatıyorum. Çünkü tek bildiğim bu ve tek derdim buralı olmak. Garaj, Kabin oyununa göre daha buralı. Geçtiğimiz sokaklara daha yakın. Yaşadığımız klişelere daha dürüst dokunuyor. “Garaj” ayrıca Orkide’nin yalnızlığını anlayabilmek ve ona yaklaşabilmek için de kalbimizi dürtüyor sayılmaz mı? Orkide çok güçlü çünkü ne kadar yalnız olduğunun farkında. Çoğumuz çok yalnız ama kalabalık yaşıyoruz. Bu yüzden dünya çok kalabalık ve çok güçsüz artık. Kalbimizi dürtecek Orkide’lere ihtiyacımız var. Enis Arıkan Orkide’yi öyle canlandırıyor ki, izleyici Murat Akpınar’ın oynadığı o genç üniversiteli fotoğrafçı Kahraman’a Orkide ile aynı anda kızıp, aynı anda şefkat duyuyor. Oyuncular yazarken hayal ettiğiniz “Garaj”a neler katmış oldu? Doğru castı bulamasaydık Garaj’ın yolculuğu başlamayacaktı. Enis ve Murat çok iyi oyuncu olmalarının ötesinde çok iyi insanlar. İkisi de Kahraman ve Orkide’nin seslerini daha duyulur kıldılar. Yönetmenimiz İpek Bilgin ile çalışmak benim için bir okul gibi oldu. Oyunun ilk halini beş günde yazmış olsam da bir sene boyunca garaj üzerine İpek ile çalıştım. Provalarda ekipteki herkesin fikri benim için çok değerliydi. Yaşadığımız süreç, sonuçtan daha keyifli. Garaj bir ekip, dostluk işi. Güven Murat Akpınar’ın şair ruhunu verdiği Kahraman’ın ağzından Hz. Mevlana’dan sözler çıkarken, oyun öyle aşka boyun eğdiriyor ki; ayrıca aşka inananlar için yazılmış diyebilir miyiz? Dünyada milyarlarca korkak var. Aşksızlıkları arsızlıklarından. Aşk cesur insanları seviyor. Aşk olmasaydı gecenin gündüzden ne farkı kalırdı. Aşka inananlar aşklarından vazgeçmesin. Ben vazgeçmemeyi öğrendim. Sonu karşılıksız da olsa aşk aşktır çünkü. Oyunun içine yerleştirdiğiniz ve karakterlere yakınlaştıran öyle sahici sıcaklıklar var ki; provalarda Orkide’den ve Kahraman’dan kolay ayrılabildiniz mi? Orkide ve Kahraman bir sene boyunca beni dinlediler, benleydiler. Şimdi kendi yolculuklarına çıkma zamanı. Benim de yoluma devam etmem gerekiyor. Her ayrılık zor ve zamansı, ama bir arkadaşımın hep dediği gibi “her hoşça kal bir merhabadır” aslında. “Garaj” prömiyeri duyurulurken biletleri tükenmeye başlayan bir oyun oldu; böyle bir ilgi göreceğini düşünüyor muydunuz? Ekipçe çok çalıştık ve hiçbir şeyi oluruna bırakmadık. Güzel bir şeylerin olacağını umuyordum. Ama bu ilgi beklediğimin çok üstünde oldu. Bu aralar çok heyecanlı ve mutluyum. Heyecandan uyuyamıyorum. İyi ki Çağ, o garaj fotoğrafını göstermiş! Oyundan haberdar olmaya başlarken ilk duyduğumuz cümlelerden biri “Kötüler büyür, sen çocuk kalmışsın” cümlesiydi, büyüyünce aşkı harcıyor muyuz? Büyüdükçe kendimize hoyratça sırt çeviriyoruz. Hepimizin içinde hiçbir zaman büyümeyecek yalnız ve kırılgan bir çocuk var. O çocuğa sırt dönmemek; aksine sırtını sıvazlamak gerekiyor. Aşk, içi çocuk kalanlar için koca bir aferin! l Engelsiz kariyer istiyoruz ESRA AÇIKGÖZ E ngelliler İnsan Kaynakları ve Kariyer Portalı Engelsizkariyer.com, engelli aday arayan işverenlerle iş arayan engelli adayları buluşturan bir site. Kurucusu Mehmet Kızıltaş ve Genel Müdürü Hasibe Kızıltaş için bir kariyer sitesinden fazlası. Çünkü onlar, aynı zamanda iş dünyasının engellilik hakkındaki yetersiz, yanlış bilgilerini düzeltip, önyargı ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak için çalışıyorlar. Bu çabaları dünyaca takdir ediliyor, öyle ki TOYP 2013 Dünya Ödülü onlara verildi. Gerisini Mehmet ve eşi Hasibe Kızıltaş anlatıyor... Engelsizkariyer.com’un çıkış hikâyesi nedir? Mehmet Kızıltaş: Henüz 12 yaşındaydım. Yaz tatili başlamıştı. Arkadaşlarımın işleri çoktan hazırdı. Onlara özenerek, büyük umutlarla şehrin en işlek çarşısına doğru yola koyuldum. Gözüm camlardaki “Çırak Aranıyor” yazılarındaydı. Umudum büyüyordu, Engelsizkariyer.com, engelli çünkü herkes çırak arıyordu, “Ben neden çalışan arayan işverenlerle, iş olmayayım” diyordum. Küçük bir işyerine arayan engellileri buluşturan girdim. Tebessümle selam verip, “Amca çırak lazım mı” diye sordum. “Evet, lazım da, bir internet sitesi. Kurucusu bize sen lazım değilsin” dedi. İlk iş başvuru Mehmet Kızıltaş, şimdiye deneyimimde engellerim yüzüme vurulmuştu. kadar iş ararken yaşadığı Bu diğer işyerlerinde de değişmedi. Günün zorluklardan yola çıkarak sonunda özgüvenim, hayata ve topluma bakış açım değişti. Bunun üzerinden 23 yıl kurmuş bu siteyi. Dolayısıyla bir geçmesine rağmen hâlâ benzer öyküleri kariyer portalından öte ve “Ten farklı şekillerde duyuyoruz. Bunların Outstanding Young Person devam etmemesi ve yaşadıklarımızı diğer engellilerimizin yaşamaması için beş yıl önce of the World 2013”ün sahibi çalışmalara başladık. Engelsizkariyer.com, olması da boşa değil. Biz de Türkiye’nin tematikte İŞKUR Özel İstihdam Mehmet Kızıltaş ve hem Bürosu lisansına sahip, engelli insan kaynakları ve kariyer portalı. eşi hem de sitenin Kaç üyeniz var? genel müdürü Mehmet K.: Altı binin üzerinde olan Hasibe engelli aday CV’si var. Yüzde 44’ü lise, Kızıltaş’la yüzde 19’u lisans, yüzde 12’si önlisans, yüzde 8’i ortaokul, yüzde 4’ü görüştük. ilkokul ve yüzde 1’i yüksek lisans mezunu. Sayılar her geçen gün artıyor. Ne gibi işler yer alıyor sitede? Hasibe Kızıltaş: Hemen her sektörden ve her pozisyondan ilan var. Finans, sigortacılık, bilişim, perakende, turizm, lojistik, ilaç, kozmetik gibi sektörler; finans, insan kaynakları, idari işler, çağrı merkezi çalışanı, yazılımcı gibi işler... Önemli olan işverenin Fotoğraf: engelliyi eğitim ve potansiyeline, VEDAT ARIK güçlü yanına en uygun pozisyonda görevlendirmesi. Bazen adaylara istemedikleri pozisyonlar teklif edilebiliyor. Bu devamlılık ve verimlilik sağlamıyor. Daha çok hangi sektörde çalışıyor engelliler? Hasibe K.: Call center’larda. Çünkü devletin kota içi her engelli adayın SGK ve benzeri giderlerini karşılaması, kota altı ya da üstündeyse bunun yüzde 50’sini karşılaması call centerlara kurumsal giderlerde önemli bir avantaj sağlıyor. Unutmadan belirteyim ki, araştırmalar, engellilerin diğer çalışanlardan daha başarılı performans sergilediğini, engelli olmayanlardan çok daha uzun çalışarak devamlılık ve verimlilik sağladığını gösteriyor. Engellilerin iş ararken karşılaştıkları en önemli problemler neler? Mehmet K.: İşveren ve çalışanlardan kaynaklı önyargı, mobbing ve ayrımcılık! Önce kişinin sonra engelinin düşünülmesi gerekirken engelliler birey olarak görülmüyor. İşyerinin mimari ve donanımsal teknik altyapısının engellilere uygun olmaması da ciddi engel. İşverenlerin engelliler için yapılacak küçük bir düzenlemeyi, esnekliği külfet görmesi, engellilere yetkinlik kazanmak için staj fırsatı verilmemesi, en az iki yıllık deneyim aranması gibi temel problemler var. Ayrıca işverenlerin engellileri değerlendirme bilgileri yok. Engellilere yönelik kamu harcamaları içinde istihdama ayrılan pay istenilen seviyede değil. Kamuda engellilerin grubu ve oranına göre hangi işlerde çalışabileceklerinin ön çalışması yapılmadığından kadrolar doldurulamıyor. İtiraf etmek gerekirse bazı işverenler engellileri, diğer çalışanların psikolojisini bozacağı düşüncesiyle istihdam etmiyor ya da ön plandaki pozisyonlarda görevlendirmiyor. Türkiye’de 50 çalışanlı özel sektör firmalarında en az yüzde üç oranında engelli çalıştırma zorunluluğu var. Bazı firmalar cezaya rağmen engellileri çalıştırmıyor. Ağır sanayi ve benzer uygun olmayan işletmeler de maaş ve sigorta primlerini yatırıp engellinin işe gelmesini istemiyor. Hatta, bu zorunluluğunu yerine getirmemek ve ceza almamak için çalışan sayısını 49’da donduran firmalar bile var! Sorunların çözümü için neler yapılmalı? Mehmet K.: Eğitim ve istihdamda önce engelliler her fırsatı kaçırmadan değerlendirmeli. Meslek liselerine engellileri teşvik ve yönlendirmede yepyeni stratejiler geliştirilmeli. İşgücü ihtiyacına göre kurslar açılmalı. Kurslarda kişisel gelişim eğitimleri de verilmeli. Firmalarsa ülkemizdeki engelli gerçeğini daha iyi görüp değerlendirmek için mutlaka engellilik hakkında ve engellilerle doğru iletişim metotları eğitimi almalı. İş dünyasında algı ve farkındalık yaratmak için 2007’den beri Engellilerle Doğru İletişim Metotları eğitimi veriyoruz. Hasibe K.: Kotaya ek olarak yurtdışında yapılan destek sistemi uygulanmalı. Örneğin bir görme engellinin iş pozisyonuna göre gereksinim duyduklarının alımı vergi muafiyeti ya da vergiden düşme gibi formüllerle desteklenerek teşvik edilebilir. Engelsizkariyer.com TOYP 2013 Dünya Ödülü’nü kazandı... Hasibe K.: 2012’de de İnsanlığa ve Gönüllü Kuruluşlara Hizmet Kategorisinde TOYP Türkiye birinciliğini kazanmıştık. Bu yıl, dünyanın en saygın ödüllerinden “Ten Outstanding Young Person of the World 2013”ün Dünya Ödülü’nü alarak önemli bir başarıya imza attık. Ödülümüzü Türkiye’deki 10 milyon engelli ve aileleri ile dünya engellilerine armağan ettik. Geçen yıl bir de kitabımız çıktı: Engellilerle 360 Derece İletişim. İnsan kaynakları profesyonelleri, çalışanlar, kamu yetkilileri ve çalışanları, eğitimciler, akademisyenler, öğrenciler gibi geniş bir kitle için rehber bu. l FİGEN ATALAY Bilgisayar yaşamdan koparmasın B ilgisayarla erken tanışan çocuklar, bunu yaşamlarını kolaylaştıran bir araç olarak kabul ediyor, gerçek oyun arkadaşları bulamadıkları zaman kolaylıkla sanal ortamda arkadaş bulabiliyor ve oyun oynayabiliyor. Ancak bu durum, bazen çocuğu gerçek yaşamdan kopuk bir hayata yöneltebiliyor. Teknoloji konusunda hem annebabaların hem de öğretmenlerin çok dikkatli olmaları gerekiyor. Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay, Özel Sezin Okulları’ndaki “21. Yüzyıl Uluslararası Eğitim Sempozyumu”nda yaptığı “21. Yüzyılın İnsanını Yetiştirmek” başlıklı konuşmasında, bilgisayarla tanışma yaşının giderek küçüldüğünü belirterek, bunun çocuklara neler sağladığını şöyle anlattı: “Bilgisayarla erken tanışan çocuklar, günlük yaşamla ilgili bilgilere sanal yoldan kolayca ulaşabilmektedirler. Doğal olarak erişilmesi hiç de kolay olmayan uzaklıklarda yeni dostlar edinebilmektedirler. Gerçek oyun arkadaşları bulamadıkları zaman kolaylıkla sanal ortamda arkadaş bulabilmekte ve oyun oynayabilmektedirler.” Teknoloji kullanımının, özellikle erken dönemde gerçek yaşam deneyimleri ile dengelenmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Oktay, “Gerçek yaşamdan kopuk yalnızca teknoloji ile sağlanacak bir eğitimin insanlık değerlerini ne ölçüde kazandırabileceği günümüzün tartışmaya en açık konularından biridir. Bu durumda çocuk ve gençlerin teknoloji kullanımlarını engellemek yerine, onların gerçek yaşamla bağlantılarını kesmeden, çok yönlü gelişmeleri için gerekli tüm aktivitelerin yanında, dengeli bir teknoloji kullanımına imkân yaratmak gerekir” dedi. l Bilgisayar nasıl zarar veriyor? Özellikle gelişimin tüm alanlarının desteklenmesi gereken erken dönemlerde çocukların zamanlarının çoğunu bilgisayar veya tablet başında geçirmeleri; Hareket olanaklarını kısıtlıyor, obezite olasılığını arttırıyor. İnternet sitelerine kontrolsüz ulaşım, olumsuz davranışların oluşmasına ve pekişmesine neden oluyor. Çocuk ve yetişkinlerle yüz yüze iletişim kurmalarını, Gerçek nesnelerle etkileşimde bulunmalarını sınırlandırıyor. Bazen bu, çocuğu gerçek yaşamdan kopuk bir hayata da yöneltebiliyor. Şiddet içerikli oyunlar, özellikle küçük yaştaki çocuklar için olumsuz örnek oluyor. figenatalay@yahoo.com Mesajlara dikkat... Klinik Psikolog Doç. Dr. Azmi Varan, AREL Koleji’nde verdiği “Annebabalığın farkında olmadığımız yanları” konulu konferansında annebabalara, birbirleriyle ve çocuklarıyla ilişkilerine farklı bir yönden bakma fırsatı sundu. Çocuğa bırakılabilecek en kötü mirasın “Sen iyi değilsin” mesajı olduğunu vurgulayan Varan, bu duygunun bir ömür boyu kişinin peşini bırakmadığını, hayatının senaryosunu bunun üzerine kurduğunu, hayat boyu aynı mutsuzluk, hayal kırıklıkları ve başarısızlıklarla devam ettiğini söyledi. l Erzurumlu öğrencilere internet TTNET Gönüllüleri, Erzurum Pasinler Ortaokulu öğrencilerine, “İnternetle Hayat Kolay” eğitimi verdi. Okula 15 bilgisayar bağışlayan gönüllüler, internetin güvenli kullanımı, eposta adresi alımı ve kullanımı, görüntülü haberleşme gibi konuları anlattı. l C M Y B