17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 KASIM 2013 / SAYI 1443 5 Gözün isyanı: GEZİ Atlas dergisi Foto Muhabiri Sinan Çakmak, Gezi olaylarının başlangıcından bitimine kadar geçen sürede çektiği fotoğrafları bir kitapta topladı. Kategorik olarak AKP’ye karşı olmadığını açıklayan Çakmak, Gezi’den sonra bakış açısının değiştiğini söylüyor. Çakmak, Gezi Parkı’nda gençlerin komünal yaşamın örneğini verdiği on günü “Hayatımın en mutlu on günü” olarak görüyor. MURAT İNCEOĞLU A tlas dergisi foto muhabiri Sinan Çakmak “Bir olayı anlayabilmemin en iyi yolu fotoğrafını çekmemdir” diyor. Gezi protestolarını fotoğraflarken amacı biraz da çevresinde olan biteni anlamaya çalışmak olmuş. Fotoğrafların ona anlattıklarını başkalarına da aktarabilmek için fotoğraflarını “Gözün isyanı: Gezi” isimli kitapta bir araya getirmiş. Anlatırken, “Gezi eylemleri bende de bazı şeyleri değiştirdi” diyor. Kitapta, Sinan Çakmak’ın fotoğrafları ile anlattığı ‘gezi günlerini’ Şebnem İşigüzel ve Ümit Alan’da yazıları ile anlatıyor. Gökhan Tan ise okurlara bir Gezi Kronolojisi sunuyor. Sinan Çakmak ile konuşurken ilk aklıma gelen soru “Daha önce bir toplumsal olayı görüntülemiş miydin?” oldu. Elbette Gezi gibi bir eylemlilik süreci sık yaşanmıyor. Doğal olarak o da böylesini yaşamamış ama “Atlas’ta çalıştığım için herkes sadece doğa fotoğrafı çektiğimiz düşünüyor. Oysa Gezi’yi daha ağaçlar kesilmeden bir yıl önce haber yapmıştık. İlk ağaçlar kesildiğinde de oradaydım. Parktan ayrılırken böyle bir olay yaşanacağını tahmin edemezdim” diye yanıtlıyor sorumu. İşte Çakmak’ın gözünden Gezi’de ne oldu sorusunun yanıtları... havaya kaldırmamıza rağmen bizi taradı. Yanımdaki fotoğrafçı arkadaşım Mehmet Kaçmaz gözünden yere yığıldı. Gözünden kan geliyordu. Yediğimiz gazın da haddi hesabı yok. Çok ciddi oranda gaza da maruz kaldık. Ben maske filan da kullanmadığım için kimi zaman çok zor oldu. Olaylara bakışın Gezi sonrasında değişti mi? Yani evet, mutlaka. En basitinden ben epey ılımlıydım, Tayyip Erdoğan’a olmasa da AKP’ye karşı ılımlıydım. Hatta dergide arkadaşlar beni m AKP’ye yakın olduğumu söylerdi. Doğru değil bu, ben AKP’ye kategorik olarak karşı değilim, yaptıkları iyi şeyleri de söylerim. Bu olaylardan sonra ben mi değiştim, karşındakiler mi değişti bilmiyorum ama karşımdakiler değişti gibi geliyor. Kullanılan dilde bariz bir fark var en azından. Duyduğuma inanmayı tercih ederim, şimdi duyduklarım bile kabul edilemez durumda. Senin için Gezi’yi en iyi anlatan fotoğraf hangisi? Benim için kapakta kullandığım fotoğrafın yeri başka. Mehmet Kaçmaz’ın vurulduğu yere daha sonra tekrar gittim. Hemen arkamızdaki kepenklerde boya lekeleri vardı ama onun dışında bir Gezi eylemleri başladığında seni fotoğraf çekmek için sokağa çıkartan neydi? Haber mi, yaşanan tarihe tanıklık etmek mi? Anlamanın yolu benim için fotoğraf çekmek, daha da önemlisi belki fotoğraf çekip, fotoğraflara bakıp onları sıralayıp, olayı kurduğum fotoğraf dizisinden sonra anlayabiliyorum diyeyim. Yani bir refleks bu benim için. Gösteri varsa mutlaka her iki tarafa da bakıyorum. Sempatimin hangi tarafa olduğu belli olsa da, mutlaka polislerin de arkasına geçip, orada da ne olduğuna bakarım. Farklı açılardan bakmam için beni disipline eden de fotoğraf. Kulaktan dolma da olsa yazı yazmak mümkün ama fotoğraf için orada olmak gerekir. İlk başta çok ciddiye aldığım bir şey değildi. Ondan sonra Taksim Meydanı boşaltılıp bir çok koldan Taksim’e gelen insanların alınmaması için polisin gösterdiği direnci görünce bir şeyler olacağı belliydi. İlk başta polislerin yanında çektim fotoğraflara nötr olarak baktım. Ama sonrasında polisin şiddetini gördükçe, hareketleri kabul edilemez hala gelince, bir noktadan sonra sizi zorluyor yani. Peki sen şiddete maruz kaldın mı? 34 tane boyalı mermi yedim. İsitklal Caddesi’nde göstericiler ile polisin arasındaydık. Ama her iki tarata da yüz metre kadar mesafemiz vardı. O sırada bir akrep geldi, fotoğraf makinalarımızı de sert darbeler nedeniyle oluşan izler vardı. Kulaktan dolma bilgiler vardı o güne kadar, işte plastik mermilerin içine bilye koyuyorlar filan diye. Atılanın ne olduğunu tam bilmiyorum, herhalde plastik mermi dedikleri buydu. Ama boya atan silah her ikisini birden atıyordu ve orada bizi resmen taradılar. Kadıköy’de de bir metre mesafeden polislerin insanlara ateş ettiği anı görüntüledim. Bir kadına onlarca sıktılar ve sonra bırakıp gittiler. Olayları anlamak için fotoğrafları dizdiğini söylemiştin, bu çalışmada nasıl dizdin fotoğrafları? İlk bölümde insanların Taksim’e girebilmek için verdiği mücadele ve karşılaştıkları şiddet var. İkinci bölümde ise benim “10 mutlu gün” dediğim bölüm var. Hayatımda mutluluğu havada hissedebildiğim bir anı hatırlamıyorum. Mutlu olduğum çok zaman olmuştur, ama orada havada hissediliyordu. Mutluydu insanlar. Değişik bir histi. Hele İstanbul gibi insanların stresli olduğu bir şehirde somurtan insanlara alışığız, ama bu on gün güzeldi. Bu bir belge amaçlı kitap değil, o zaman çok daha farklı kurgulamak gerekirdi. Tamamen görsellik üzerine kuruldu. Çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Bu kitap “Niye oldu?”nun kitabı değil. Bu kitap “Ne oldu”, “Nasıl oldu”nun kitabı ve mümkün olduğu kadar “Ne hissettim”in kitabı. Olayın görsel olarak ruh halini yansıtmaya çalışan bir kitap. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle