Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 OCAK 2013 / SAYI 1398 3 Fransız lüksü İstanbul’a geliyor DENİZ ÜLKÜTEKİN Maketlerim evlere girsin istiyorum F ransız kültürü, çağlar boyunca en yakınından en uzağına pek çok ülkenin başta moda ve sanat olmak üzere bir çok alanda şekillenmesinde önayak olmuştur. Elbette tarihe baktığımızda, bunda Avrupa’nın yayılmacı politika mirasının etkisi olduğunu da söyleyebiliriz. Öte yandan günümüzde, bu kültür çok farklı boyutlarda yayılmayı sürdürüyor. Comité Colbert bunun en iyi örneklerinden biri. Şu anda Fransa’nın 75 lüks üretim markasını içinde buluduran birlik, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptığı etkinliklerle, Fransız kültürünü daha iyi tanıtmayı hedefliyor. Bu seferki durakları da İstanbul. 1622 Ocak arasında yapılacak Festival Colbert öncesi, organizasyonun CEO’su Elisabeth Ponselle des Portes bize neden İstanbul’u tercih ettiklerini anlattı. Öncelikle Comité Colbert’ten bahsedebilir misiniz? Comité Colbert 1954’te parfüm üreticisi JeanJacques Guerlain tarafından Fransa’yı lüksün merkezi yapmak amacıyla kuruldu. İsmini, Kral XIV. Louis’nin Maliye Bakanı olan ve Fransa’nın kültür ve üretim merkezi haline gelmesinde büyük rol oynayan Jean Baptiste Colbert’den aldı. Kuruluşunda 14 üyesi bulunan Comité Colbert’in şu an 75 üyesi var. Comité Colbert, üyelerinin geleceğini en iyi şekilde planlamasına, her konuda fikir alışverişinde bulunmasına ve büyümesine destek olarak Fransız lüksünü ve yaşam tarzını tanıtmayı amaçlıyor. Biz “Fransız yaşam tarzının temelini oluşturan lüksün hayatın her alanında yer alması inancını” yaymak için kurulmuş bir komiteyiz. Bu amaç doğrultusunda kültürümüzü paylaşmak istediğimiz ülkeyle ortak geçmişe yönelik organizasyonlar hazırlıyoruz. Bugüne kadar Japonya, Çin, Hindistan, Brezilya, Beyrut ve en son 2010'da Dubai’de etkinlikler yaptık. Şimdi de iki ülke arasındaki çok eskilere dayanan ilişki ve işbirliğini tazelemek, Fransız lüksünün modern yüzünü ve yaşam tarzını tanıtmak amacıyla yönümüzü Türkiye’ye çevirdik. Fransız kültürünün önemli parçalarından biri de moda markaları. Modanın Fransız kültüründeki yerinden bahsedebilir misiniz? T Chanel (solda) ve Chiristian Dior (üstte) defilelerinden. İstanbul, 1622 Ocak arasında Festival Colbert isimli organizasyona ev sahipliği yapacak. Bu organizasyon sayesinde, Louis Vuitton, Chanel ve Lacoste gibi pek çok Fransız lüks tüketim markası İstanbullularla buluşacak. oluşan bir programımız var, dolayısıyla festivale özel bir indirim uygulaması olmayacak. Başka ne gibi etkinlikleriniz olacak? Festivalle eşzamanlı olarak, İstanbul Modern’de 16 Ocak16 Mayıs arasında gezilebilecek “Modernlik? Fransa ve Türkiye’den Manzaralar” başlıklı serginin ana sponsoruyuz. Çağdaş Fransız ve Türk sanatçıların ortak yönlerini ve modernliğe yaklaşımlarını yansıtan sergiye sponsor olmamız bizim için hem Türk sanatının enerjisini hissetmemiz hem de kültürel çeşitliliği görmek için bir fırsat oldu. ek tek, ince ince detaylara yoğunlaşıyor. Pür dikkat. Hassas mı hassas dokunuyor. Heyecanlı, bir ayını verdiği maket bitti bitecek. Azmi Gökser, Osmanlı saltanat kayık ve arabalarının bire bir boyutta küçültülmüş maketlerini yapıyor. Önce sizi biraz tanıyarak başlayabilir miyiz? Ben 1947 İstanbul doğumluyum. 1972 senesinde inşaat mühendisi olarak hayata atıldım. 27 sene yurtiçi ve yurtdışı şantiyelerde mühendis olarak hizmet verdim. Evli, iki çocuk ve iki torun sahibiyim. Hobilerimle kendime hayat vermeye çalışıyorum. Osmanlı saltanat kayıklarına ilginiz ne zaman, nasıl başladı? Liseden 1966’da mezun olunca tek hedefim Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmekti fakat başaramadım. Bir yıl evde beklemem gerekiyordu. Ben de babam pilot olduğu için olsa gerek Moda, Fransa’nın kültürel kimliğinin bir parçası. Örneğin “zarafet” bir Fransız konseptidir. Moda dünyasında sıkça duyduğumuz “Haute Couture” de Fransız zanaatkârlar tarafından yaratılmış bir mirasın önemli bir sembolü olmuştur. Comité Colbert kapsamında hangi ünlü Fransız markalarını İstanbul’da görme şansımız olacak? İstanbul’da Festival Colbert’i “Fransız Lüksünün Modern Yüzü” temasıyla düzenleyeceğiz. Comité Colbert üyesi; Christofle, Bernardaud, Dior, Hermès, Louis Vuitton, Chanel, Chloé, Lacoste ve Cartier gibi markalar Nişantaşı ve İstinye Park’ta yer alan mağazalarında özel etkinlikler ve kültürel buluşmalar gerçekleştirecek. Bu markalar İstanbul’da ne gibi etkinliklerin parçası olacak? Herhangi bir indirimli satış söz konusu mu? Yoksa tanıtıcı etkinlikler mi olacak? Festivalin amacı; lüks ve kültür arasındaki ilişkiyi gözler önüne sererek Fransız lüksünün temelini oluşturan yaşam tarzını tanıtmak. Etkinlikler de bu doğrultuda hazırlandı. Ticari kaygısı olmayan her biri özel etkinliklerden İstanbul artık trendleri belirliyor İstanbul’u lüks açısından nasıl bir şehir olarak değerlendiriyorsunuz? İstanbul, Fransız lüks markaları Türkiye’ye gelmeden yüzyıllar önce, Fransız lüksü ve yaşam sanatıyla tanışmış bir şehir. Topkapı Sarayı’ndaki Sèvres seramik koleksiyonu, Dolmabahçe Sarayı’nın dekorasyonunda kullanılan Baccarat kristalleri ve Beyoğlu’ndaki Fransız Sarayı, İstanbul’da Fransız yaşam sanatını temsil ediyordu. Bu açıdan İstanbul, iki ülke arasındaki kültürel ilişkileri güçlendirme, günümüze taşıma ve Fransız lüks markalarının kültürümüzü yansıtmasına olanak tanıyan bir başkent olmuştur. İstanbul’un lüks alışveriş dünyasında Fransız modasının hâkimiyeti vardır. İstanbul’a gelme kararı almanızda bu ilişki etkili oldu mu? Türkiye’ye gelmeye 4 yıl önce karar verdik. Türkiye bizim için önemli bir pazar haline geliyor. Yalnızca ekonomik büyümesiyle değil, kültürel hareketlilik açısından ülkenizin dünyada edindiği yer önemli. İstanbul bir trendsetter haline geliyor. Elisabeth Ponselle des Portes önce uçak maketleri yapmaya başladım. Sonra otomobil maketleri ile devam ettim. Merakımın hareket noktası budur. 1972’de inşaat mühendisi olarak hayata atılmamla birlikte bu merakımı askıya almıştım. Emekli olunca iş hayatımdaki faaliyeti bir nebze olsun devam ettirmek amacıyla maket yapmaya başladım. Sanat şaheserlerinden olan İstanbul Deniz Müzesi’ndeki saltanat kayıkları ile Topkapı Sarayı’ndaki saltanat arabaları uğraşılacak en gözde eserlerdi. Şimdiye kadar kaç maket yaptınız? Şimdiye kadar yüzün üzerinde maket yaptım. Bunlardan bir kısmı Kültür Bakanlığı Dösim mağazalarında satıldı. Bir kısmı yakın aile bireylerine yapıldı. Bir kısmı da bir hobi mağzasında satışta. Bu işin en büyük zorluğu nedir? Aslına sadık kalınamamasıdır. Çünkü bu objelerin bulunduğu mekânların özelliğinden dolayı gerçek ölçü ve detay alınamıyor. Bir maketi yapmak ne kadar sürüyor? İşin cinsine göre bir ay veya daha fazla sürüyor. Hedefiniz ne? Amacım dünyada bir eşleri daha bulunmayan bu güzellikleri, müzelerden alıp insanların evlerin de sergilemek. Tabii yetebildiğim ölçüde. eni bir yılın bu ilk pazarında sizlerle, belki az bilinen, hüzünle ve umutla karışık bir şiirimi paylaşmak istedim... Herkese, hepimize mutlu bir yıl dileyerek… Y ATAOL BEHRAMOĞLU Bir arka odada Kendi ruhum için, kendi rüzgârım için, kendi kederlerim için Herkesi bekleyen geceden payıma düşen için Bir arka odada müzik dinlerken, akşamın ruhunu dinlerken Usul akşamı, balkonda askerler gibi dizilmiş minderler Ölümün hareketsizliği, ölü doğa, yıldızların hareketsizliği Ama yıldızların ölü olmadığını biliyorum Bir arka odada müzik dinlerken, yeniden kendimi ararken Bir gençlik şiiri, bir hüzün şiiri, her şeyi her şeyle ilişkilendiren Bir göğü anlatan, bir aşkın yitip gitmesini Her şeyin her şeyle ilişkili olduğunu biliyorum, bir dolabın açık kapısı, koridorda bir arya söyleyen kızım, radyonun cızırdaması, akşamın usulca inişi, bu defter, bugün hasta oluşum Rüzgârda usulca kıpırdayan ırmaklar, hayatın usulca kıpırdanışı gibi, hayatın usulca kıpırdayan gülü Bir musluğun açılması, kalemin defter üstünde hareketleri, radyoda okunan ajansın ilerleyişi Bir kaplumbağanın ya da bir aşkın ilerleyişi, gecenin ya da bir trenin, rüzgârın ya da yalnızlığın Bir umudun ilerleyişi, bir düşüncenin, tahta içinde bir kurdun, kumaş içinde bir güvenin, aşkın içinde kuşkunun, çocuğun içinde geleceğin Her şeyin ölüme doğru ilerleyişi, toza, boşluğa, başkalaşıma Bir Arka Odada Sözcükler içinde bir sözcük var beni bekleyen Zamanın hem devindiği hem durduğu bir noktada var olmak Kederi alt edip sonsuz devinimi yakalamak Sonsuz ve durağan devinimi, hayat denilen şeyi... Telaşsız ve duygusuz, derin ve kendisi Belki bir volkan ağzı kadar duyarsız, unutulmuş bir dağ gölü kadar durağan Bir genç kızın kalbi kadar kırılgan ve onarılabilir Çocuk kadar duyarlı ve unutkan Kadın kadar bağışlayıcı, bilge Şiir kadar doğurgan Aşk kadar tanımsız Ölüm kadar ölümsüz Akşamüstü (Hayatın içinde ve dışında) Bir arka odada... Temmuz 1991 ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr http://behramogluataol.blogspot.com C MY B