17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 20 OCAK 2013 / SAYI 1400 Benim esas mesleğim inşaat mühendisliği Bora Kozanoğlu’nu nasıl bilirsiniz? Eda Taşpınar ile yaşadığı aşk ve magazin haberleriyle mi? Sörfte dünyada ilk beşte olmasıyla mı? Şimdi de oyunculuk yapıyor, ama konuşunca öğreniyoruz ki inşaat mühendisliği okumuş, iyi de gitar çalıyormuş. Yeni tutkusu oyunculuğu anlatırken “Sörf yaparken dalgaların üzerindeyken aldığım heyecana eş tek duygu oyunculuk” diyor. Söyleşi: ALİ DENİZ USLU Fotoğraf: VEDAT ARIK B ora Kozanoğlu, “Merhaba Hayat” dizisinde hastane sahibinin torunu Berke’yi canlandırıyor. Havalı, çapkın ama aklı başında bir karakter bu, büyük sırları da var. Bir yanıyla Kozanoğlu’nu da yansıtıyor gibi. Dünya sörf şampiyonu Kozanoğlu, tutkusu dalgalardan vazgeçmemiş ama bir tutku daha kanına karışmış. Adını koyan halası Şahika Tekand gibi o da oyunculukta kendini sınıyor. “Senden sörfçü olmaz” diyen Alman hocaya inat dünya şampiyonluğuna giden Kozanoğlu’na gelen bir oyunculuk eleştirisi belki de onu Oscar’a bile götürebilir, kim bilir? Göründüğünüz dışındakileri kimse bilmiyor. Nasıl bir aileden geliyorsunuz? Binlerce kez dünyaya gelsem yine aynı ebeveynleri isteyeceğim bir aileden geliyorum. Windsurf 2012 dünya ikincisi oldunuz ve onun dışında başka alanlarda da sizi görüyoruz. Oyunculuk ve yarışma da keza öyle. Mesleğiniz nedir sorusuna ne yanıt veriyorsunuz? İnşaat mühendisliği! Yedi yıl okudum, en azından söylemeliyim. Diğer alanlar sizi nasıl besliyor? Yeni şeyler deneyimlemeyi ve onlardan öğrenmeyi çok seviyorum. Beni motive ediyor ve üretkenliğimi artırıyor. Sizi en çok mutlu eden şey ne? Neyi arıyorsunuz hayatta? Beni en çok mutlu eden sevdiğim işi yaparken insanlara örnek olabilmek. Hepimiz birer yolcuyuz bu hayatta, önemli olan bu büyük otobüsten inerken içini yeni gelen yolculara temiz bırakmak. Yaşamayı seviyorum hayatı değil. Yaşam bize hediye ama günümüz hayatı insanoğlu tarafından bu kadar kirletilebilir. O dediğim otobüsün camları kir içinde, dışarıyı gören yok. Herkes içerideki yolculara fena sarmış durumda. İşin kötüsü camı temizleyen de yok denecek kadar az. Elbette hayat hep yolunda gitmiyor. Sizi üzen ya da moralinizi bozan durumlarda nasıl şarj ediyorsunuz kendinizi? İşte o zaman alıyorum elime klasik gitarımı ve yeni notalar deşifre ederken notaların tınısıyla ruhumu senkronize edip derken bakın unuttum bile can sıkıntımı... Mesleki anlamda hedefleriniz neler? Sporda hedeflerime ulaştım. Dünyada ilk beşe adımı yazdırmayı başardım ve kendi adımda sörf merkezimi kurdum. Sıra yeni tutkum oyunculukta! Belki de eski bir tutkuyu hayata geçirmek bu. Oyunculukla ilgili eğitim ya da destek almak istiyor musunuz? Benim halam hatta bana Bora ismini veren Şahika Tekand. Aslanların ailesi yine aslanlardan oluşmaz mı? Tabii ki çalışmak çok önemli ve ben de yolun daha başındayım ama siz bir insana doğal olmayı ve gönülden empati kurmayı öğretemezsiniz. Halamın adını göğsümü gere gere övüne övüne söylüyorum her yerde. O bütün zorluklara rağmen tutkusunun peşinden koşmuş ve adını, oyunlarını dünyaya kabul ettirmiş. Sanırım zoru sevmeyi bir yetenek haline dönüştürmek ailenin genlerinde var. “Merhaba Hayat” dizisinde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Ben hastane sahibinin torunu Berke’yim. Berke; havalı, çapkın ama aklı başında biri. Aslında büyük sırları da var. Yazıp çizdiğiniz hikâyeler var mı? Kendi yazdığınız bir hikâyede yer almak gibi bir hedef? Evet var. Yazmayı, düşünmeyi çok severim. Oyunculuk nasıl bir heyecan? Ne hissediyorsunuz? Sörf yaparken dalgaların üzerindeyken aldığım heyecana eş tek heyecan deneyimim oyunculukta oldu. Oyunculuk da bağımlılık yapıyor insanda. Hele başka karakterlere bürünmek, onları tanımaya çalışırken kendinizde yeni şeyler keşfetmek var ya... Harika bir duygu. Sörf tutkusu ne zaman başladı? Bir de aslında denizi pek sevmezmişsiniz? Küçük yaşta denize girmeyi sevmeyen bir çocukken babamın beni windsurfle tanıştırmasının ardından “senden sörfçü olmaz” diyen Alman hocaya olan inadım beni bu günlere getirdi. Sörfte sayamayacağınız kadar ödülünüz var. Hayatta en büyük başarınız bu mu? O ödülleri ve kupaları gösterip anılarını anlatabileceğim dostları kazanmış olmam. Profesyonel yarışçılık dışında bir de size ait olan bir okul var sanırım. Evet, kendi okulum var. Yediden yetmişe herkese açık. Malum, kameralarla ve fotoğraf makineleriyle aranız nasıl? Meraklısı değilim. Ekranlara ısındığınızı düşünüyor musunuz, dans yarışması, dizi?.. Sporcular çabuk ısınır. Bir dönem spor başarılarınızdan çok magazin basınında yer alıyordunuz. Hiç rahatsızlık duydunuz mu? Ben sonuca bakarım. Bir taksiye bindiğimde ya da markete veya mağazaya gittiğimde “Kore’deki yarışta kaçıncı oldun?” diye soruyorsa ve sörfü konuşuyorsa ben mutlu bir insanım. [email protected] SELÇUK EREZ Herkes uydu yapmalı O rtadoğu Teknik Üniversitesi öğrencileri, demokratik ülkelerde doğal karşılanan bir şekilde haklarını, hukuklarını kısıtlayan koşulların düzeltilmesini istediler. Coplandılar, biberlendiler. Başbakan, onlara ve hocalarına söylemediğini bırakmadı. Göktürk Uydusu’nun atıldığı günü biz bu nedenlerle demokrasi tarihimizin kara günlerinden biri olarak hatırlayacağız. Bundan sonraki uydu fırlatmalarını da olumsuz bir şekilde anımsamamız için böyle davullu zurnalı gösterilerden vazgeçmeliyiz. Bunun yerine vatandaşlarımıza kendi uydularını yapmaları için gerekli bilgileri verelim, proje geliştirenlere parasal katkı sağlayalım. Bu gün yeryüzünün birçok köşesinde çok sayıda üniversite öğrencisi, “mikro” (1050 kg) ya da “nano” (110 kg) uydular yapıp uzaya yollamaktadır. Milyonlarca doları şuna buna kaptırıp “uzay çağına atladık” diye böbürlenmekten daha akla yatkın bir tutumdur bu: Böyle davranırsak çok sayıda vatandaşımız uzay çağına geçişin ilkelerini öğrenir, aralarından yetişenler, yarın en görkemli uyduları üretirler. ABD’de öğrencilerin uyduları, “Discovery” uydularına eklenerek yörüngelerine ulaştırılmış, Fransız ve Rus öğrencilerinin oluşturdukları ise, Mir uydusundaki kozmonotlarca istenilen yere bırakılmıştır. Bir dergide kendi uydumuzu yapıp fırlatmak için topu topu 8 bin doların yeterli olduğu anlatılmaktaydı. Bu bilgileri aktardığım kızım Esin işi gırgıra vurdu: “Baba” dedi, “8 bin dolar çok...” Peki, en ufağını yaptın, Çinlilerin uzaya kaça attıklarını biliyor musun? Ben olsam, bunu alır İşkuleleri, olmazsa Özdilek Plaza’nın tepesine çıkar, oradan bir mancınıkla yollardım. Belki FB’li Bekir İrtegün’e rica eder uyduyu binaların tepesinden iyi bir rövaşatayla yollamasını sağlardım. Esin, uyduya “Babam sağ olsun!” diye yazacağını söyleyince ben bu fikri daha da benimsedim. Ben uyduma öyle “Göktürk” gibi İstanbul’da zenginlerin yaşadıkları semtlerin adını vermezdim! Ne derdin? “Selamsız” derdim, “Küçük Armutlu” derdim. Şaka bir yana, olanak sağlasınlar bizim öğrenciler bak ne güzel şeyler yaparlar. En görkemlisini ODTÜ öğrencilerinin yapacağından kuşkum yoktur. Ancak ellerini çabuk tutmalılar. Neden? Bakarsın YÖK bir “feza tüzüğü” çıkarır uydu değil ibrik bile yapamazlar! www.selcukerez.com İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir Yerel süreli yayın [email protected] C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle