17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 AĞUSTOS 2012 / SAYI 1376 5 Nostaljinin annesi benim Bir Yeşilçam efsanesi Belkıs Özener. Pink Martini, onun sesinden duymaya alışık olduğumuz “Aşkım Bahardı”yı Avrupa turnesinde söylerken İstanbul’da bir de sürpriz hazırlamışlardı. Pink Martini ile sahneyi paylaşıp şarkıyı birlikte söylemesi Özener’de buruk bir sevinç yaratmış: “Pink Martini, burada asla göremeyeceğim bir tavır ve hayranlık gösterdi.” Belkıs Özener Pink Martini grubunun solisti Storm Large’la “Aşkım Bahardı”yı söyledi. ünyaca ünlü grup Pink Martini, 17 yıllık kariyerlerinin en iyi şarkılarını bir araya getirdikleri “A Retrospective” albümlerinin Avrupa turnesinde Atina’dan, Barselona’ya kadar gittikleri her şehirde sahnede Yeşilçam’ın efsanevi şarkısı “Aşkım Bahardı”yı da söylüyorlardı. Grubun şarkı yazarı, piyanisti ve beyni Thomas Lauderdale grubun menajerliğini üstlenen PasionTurca ekibinin hediye ettiği albümler arasında en çok Yeşilçam’ın unutulmaz sesi Belkıs Özener’in koleksiyon albümünü sevmişti ve Özener’in sesine ve şarkıların melodilerine vurulmuştu. Velhasıl Pink Martini İstanbul konseri öncesinde ünlü yıldızın oğlu Barkın’la iletişime geçtim ve Belkıs Özener’e beraberce bir sürpriz yapmış olduk. Konser gecesi Özener Kuruçeşme Arena’da sahneye davet edildiğinde binlerce kişinin alkışlarıyla geceye ve gökyüzüne aşk doluyordu. Grubun solisti Storm Large’ın ve CENK Belkıs Özener’in, rahmetli Yıldırım ERDEM Gürses’in bu tadına doyulmaz bestesine yaptıkları düetle Arena’da kıyamet koptu ve bu yazın en güzel konser anlarından birine imza atılmış oldu. En son bir koleksiyon albümündeki şarkılarıyla Beyoğlu sokaklarını süsleyen Belkıs Özener’le Pink Martini heyecanını, Yeşilçam yıllarını, sevinçlerini ve burukluklarını ve o güzel şarkıları konuştuk. Oğlunuz Barkın beyle en başından beri iletişim halindeydik ama size konser günü bir sürpriz yapılmış oldu; peki dünyaca ünlü bir grupla, Pink Martini ile sahnede neler hissettiniz? Konser günü yakınlarımı ziyaretteydim ve çay keyfi yapıyorduk; Barkın telefon açıp da Pink Martini davetini söyleyince apar topar kuaföre gittim. Üstüne, “Davet edilseniz sahnede şarkı da D söyler misiniz?” diye sizden bir telefon daha alınca iyice heyecana kapıldım. Solistleriyle sesimizin tutup tutmayacağını bilmiyordum, prova yok, hazırlık yok. Oğlum telefondan, Çeşme konserinde “Aşkım Bahardı”yı söylerken kaydedilmiş videodan solistlerinin sesini dinletti. Baktım sesimiz tutuyor. Devlet büyüklerinin karşısında da çok şarkı söyledim ama dünyaca ünlü bir grupla sahnede olacağımı hayal bile edemezdim. Sahnede binlerce kişinin karşısında size büyük bir hayranlıkla yaklaştılar, hatta Thomas Lauderdale diz çöküp hayranlığını gösterdi; o anı biraz daha gözümüzde canlandırabilir misiniz? Burada asla göremeyeceğim bir tavır ve hayranlık gösterdiler. Piyanistleri diz çöküp, günah çıkarır pozunda bana doğru eğilince kendimi ben de yerde buldum. Tüm dünyada ilgi gören bir grubun tevazusuna ben de hayran kaldım. Demek gerçek yıldızlar büyüdükçe, parladıkça böyle tevazu içinde oluyorlar. Peki yüzlerce Yeşilçam filminde neredeyse filmlerden bile büyük sükse yapan o meşhur şarkılardaki seslerine can verdiğiniz Türkan Şoray’dan ya da Hülya Koçyiğit’ten böyle yakınlıklar gördünüz mü? Türkan Şoray ile el bile sıkışmışlığımız yoktur. Sadece bir kez “Ayşen” filminin kutlaması sırasında, Acar Film stüdyosunun tüm ekibiyle beraberken karşılıklı kadeh kaldırdık hepsi bu. Oysa ki Filiz Akın, çok daha az filmde sesi olmama rağmen bana çok yakınlık göstermiştir. Hatta koleksiyon albümüm çıktığında tedavi görüyordu ve beni Amerika’dan arayıp rahatsız olduğu halde nezaket gösterip tebrik etti. Ama açıkçası bana en çok yakınlık gösteren Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit’tir. İçinizde bu kadar zaman kalıcı bir albüm yapmamış olmakla ilgili bir burukluk yok mu? Olmaz olur mu? Aslında yıllar boyunca sessiz kaldığım halde böyle projelerle, albümlerle ortaya çıkmanın ve kıymet görmenin beni ne kadar da mutlu ettiğini fark ettim. Nostaljinin annesi benim; şimdi 6. torun yolda, son perdede güzel sürprizler yaşıyorum. Fakat sinema emekçilerine büyük vefasızlıklar olduğuna hep şahit oldum; kimbilir kaç cenazede içim burkuldu. Yine de böyle fırsatlarla oyun bitmeden son perdeyi yaşıyorum gibi geliyor; Pink Martini de bana böyle güzel bir duygu yaşattı. Peki o albümün yeni yayımlandığı dönemde sahnelere çıktınız mı? Çıkmaz mıyım? Bir ev parası giyindim o dönemde, çok özendim. Şöhretli bir ablanın kız kardeşi olarak Gönül Yazar’ı en iyi şekilde temsil etmek istedim. Sibel Can’la birlikte sahneye çıktım. Ali Kocatepe’nin bir BKM organizasyonu vardı ve Ömür Göksel’in de olduğu bir grup sanatçıyla birlikte sahneye çıktım. Emre Altuğ kulise gelip, “Kadın ben sana ve sesine âşığım” demişti; çok mutlu olmuştum. O dönemde bol bol televizyon programlarına katıldım. 47. Altın Portakal gecesinde Devlet Senfoni Orkestrası ile birlikte “Buruk Acı” ile açılış yaptık ve bize ayrıca Serkan Çağrı ve Rumeli Band eşlik ediyordu. Sevemedim Karagözlüm özeldir Sizin o güzel sesinizle en çok sükse yapan şarkınız 1970 senesinde, “Sevemedim Karagözlüm” olmuş ama o yüzlerce film içinde bir film sahnesi olarak sizi en çok hangi şarkı ve film hislendirmişti? “Sevemedim Karagözlüm”, aynı zamanda bir jön olarak Kadir İnanır’ı da meşhur eden filmin şarkısı ve benim için de yeri çok özeldir. Ama bir film sahnesi olarak beni en çok “Sürtük” filmindeki bir sahne hep çok etkilemişti. Filmde assolist piyanistine âşık, gazinonun patronu Ekrem Bora da assoliste. Hülya Koçyiğit’in piyaniste hakikaten yanarak “İçin için yanıyor”u söylediği sahne çok etkileyici. 19621978 yılları arasında yüzlerce film ve birbirinden güzel şarkılardan bahsediyoruz; peki neden sahnelerden ve plaklardan bu kadar uzak kaldınız? Aslında daha 16 yaşımda Tepebaşı’nda sahne alıyordum. Hatta yaşım tutmadığı için Emniyette polislere yalvarıyorduk. Henüz 17 yaşındayken evlendim. Hem rahmetli eşim çok kıskançtı hem de ardı ardına çocuklarım Benek, Bengü, Barkın dünyaya gelince onları sahne yüzünden ihmal etmek istemedim. Ünlü besteci Sadun Aksüt sizin için “çok kibar şarkı okuyor” demiş; şimdi de hayranlık uyandıran bir zarafetiniz var; hatta “civ civ çıkacak” şarkısını kaydettikten sonra filmin erotik bir film olduğunu öğrendiğinizde çok utanmışsınız; bizimle hikâyesini paylaşır mısınız? Seks filmleri furyasının başlangıç filminin şarkısıdır ve benim için son olmuştur. Erman Film stüdyosunda şarkı bana zaten daha başından bir tuhaf gelmişti. Ben bu şarkıyı okumam demiştim. Müzisyenler de “ekmek paramız okuyalım bitsin” diyorlardı. Şarkının kayıtlarına girdik, bir baktım ki “civ civ çıkacak” kısımlarında filmin başrolü havuz başında soyunuyor. O şarkıyı nasıl bitirdim; kendimi nasıl sokağa attım bilmiyorum. Beyoğlu sokaklarında utancımdan kan ter içinde kalmıştım. Yeşilçam’daki öyküm Sinekli Bakkal’la başlamıştı; bu filmden sonra da bitti. Zaten rahmetli eşim de kıskanç, bir de bambaşka türde filmler başlayınca elimi eteğimi çektim. Sizin yeteneğiniz sadece o şarkıları okumakla da kalmıyor; zannedildiğinin aksine aktrisler sizin okuduğunuza dudak oynatmamış aksine siz onlara sesinizi uydurmaya senkron tutturmaya çalışarak kayıt yapmışsınız; çok zor iş değil mi? Montaj odalarında kesip; usul tutup saatlerce uğraşırdım. Şarkı ağza uysun diye yüzlerce prova yapardık. Stüdyoda her şarkıya en az 30 prova alıyorduk. Barkın’a hamileyken 10 şarkılık “Sürtük” filminin kayıtlarında nasıl yorulduğumuzu hiç unutmam. Öğle molası vermeden çalışırdık, helva ekmekle karnımızı doyurup yeniden kayda girerdik. Hele hele rahmetli Atıf Yılmaz çok titizdi; senkron tam tutsun diye canımız çıkardı. Aşkta masumiyeti korumaya çalışıyorum DENİZ ÜLKÜTEKİN Müzikte bir iddiam yok Dizide söylediğiniz Ellerimiz Değmesin şarkısından sonra mutlaka müzikle ilgili bir şeyler yapmanızı isteyenler olacaktır. Müziği çok seviyorum. Hayatıma tat katıyor. Şarkı söylemeye hep ilgim vardı. Lise ve üniversite yıllarımda her türlü etkinlikte sahneye çıkardım. Tamamen doğaçlama bir şekilde söylüyorum. Bu konuda bir iddiam veya bir düşüncem yok. Sevilip beğeniliyorsa ne mutlu bana. Senaryoyu çok okurum Oyuncu olarak ilginç çalışma yöntemleriniz var mı? Maalesef role hazırlanmak için çok uzun bir zamanımız olmuyor. Gönül ister ki aylarımız olsun çok sıkı bir çalışma yapalım, fakat piyasanın bugünkü koşullarında bu pek mümkün görünmüyor. O nedenle kısa süre içinde elimden geleni yapıyorum. Senaryoyu yüzlerce kez okurum, her okuyuşumda yeni bir şey keşfederim. Daha önce biriktirdiğim gözlemlerimi kullanıyorum; karaktere ait her cümlenin altını kazıyorum. Sürekli karakterle ilgili sorular soruyorum kendime. enelde yazları sönük geçen dizi piyasasına ismine uygun şekilde düşen Sudan Bıkmış Balıklar dizisi giderek artan bir popülariteyle yoluna devam ediyor. Dizinin başrol oyuncusu Ezgi Eyüboğlu da Muhteşem Yüzyıl’da Aybige Hatun karakterinden sonra tamamen zıt bir kişilikle karşımızda. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda eğitim alan, 2006’da Elite Model Look üçüncülüğü, 2008 Miss Turkey ikinciliğiyle dikkat çeken Eyüboğlu, İstanbul’a gelip oyunculuk kariyerine başladıktan sonra artık zirve basamaklarını hızla çıkmaya başladı. Biz de sözü kendisine bıraktık ve Ezgi Eyüboğlu’nu tanımaya çalıştık. Şu anda Zeynep karakteriyle çok başarılısınız ama başlangıçta Aybige Hatun karakterinin altında ezilme korkunuz var mıydı? Malum Muhteşem Yüzyıl çok izlenen bir dizi ve karakterler de hem görünüş hem de rolleriyle fazlasıyla ağır. Evet haklısınız. Bu nedenle ardından oynayacağım karakterin Aybige’den farklı olması gerektiğini düşündüm; seçimimi yaparken bu faktörü de göz önünde bulundurdum. Şu an oynadığım Zeynep karakteri neredeyse Aybige’nin tam zıttı bir karakter. Aybige erkeksi ve çok cesur bir kızdı; Zeynep tam tersi çok naif ve kırılgan. Sudan Bıkmış Balıklar’daki hikâyenin gerçek hayatta yaşanabilme ihtimali ne kadar? Konuya aşk ve ilişki açısından bakınca siz kendinizi Zeynep karakteriyle özdeşleştiriyor musunuz? Maalesef günümüzde her şeyin masumiyeti kayboldu, aşkın da.. Dizimizdeki çok masum bir aşk.. Gerçek hayatta ender de olsa böyle aşkların varlığına inanıyorum ya da inanmak istiyorum diyelim. Ben de Zeynep gibi aşkta masumiyeti korumaya çalışıyorum, o yönden benzeşiyoruz. G Sudan Bıkmış Balıklar dizisinin başrolündeki Zeynep son derece naif ve kırılgan bir karakter. Bu karakteri canlandırmak, Muhteşem Yüzyıl’ın dişli Aybige Hatun’u Ezgi Eyüboğlu’na düşmüştü. O da işin altından başarıyla kalktı. Romantik ve biraz gerçeküstü bir aşk hikâyesi yazın en ilgi çeken dizisi oldu. Sudan Bıkmış Balıklar bir yönüyle Tarık Akan ve Filiz Akın’lı eski Türk filmlerini anımsatıyor. Yeşilçam filmlerindeki naif ve masum aşklara benzetiliyorsak ne mutlu bizlere. Eski Türk filmlerindeki o samimiyeti yakaladığımızı düşünüyorum. Hâlâ büyük bir zevkle izleniyor Yeşilçam filmleri, umarım biz de onlar gibi yıllarca ekranlarda kalmayı başarırız. Zeynep çok naif, masum, kırılgan, ailesine düşkün, heyecanlı bir kız. Ben de rolüme hazırlanırken bu yönlerimi keşfetmeye çalıştım. Kafamda yeri geldiğinde heyecanı yüzünden komik durumlara düşebilen bir Zeynep vardı. Sanırım bazı sahnelerimizde bu yönü de göze çarpıyor. Yeni sezonda Muhteşem Yüzyıl’da devam edecek misiniz? Muhteşem Yüzyıl’da 13 bölüm oynadım. Hikâyemiz bittiği için Malkoçoğlu ve Aybige saraydan ayrıldı, dolayısıyla devam etmeyeceğim. Sudan Bıkmış Balıklar’ın akibeti ne olacak? Artık hangi dizi ne kadar sürecek hiç belli olmuyor; bir bakıyoruz çok büyük paralar harcanan diziler iki bölümde yayından kalkıyor. Her şey pamuk ipliğine bağlı; dengeler çok hassas fakat biz dizimizin şu an gördüğü ilgiden çok memnunuz. Eğer böyle gidersek yeni sezonda da devam edeceğine inanıyoruz. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle