17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 ŞUBAT 2012 / SAYI 1353 5 Basketbolun rock starı Duman’ın “kimseyi tanımadım ben senden daha güzel” şarkısına sesiyle farklı bir renk katan ve oldukça da beğenilen KEREM TUNÇERİ bir anlamda parkelerin “rock star”ı. Başarılar ve önemli deneyimlerle dolu kariyerinin olgunluk döneminde de yavaşlamaya niyeti yok. Şimdiki hedefi zor günler geçiren takımını yeniden ayağa kaldırmak. Güvenç Dağüstün Bu şarkıları hapisteki dostlarım dinleyemiyor üvenç Dağüstün’ün “Evde Yoklar” isimli ilk albümü yayımlandı. Kontrtenordan baritona uzanan ses aralığıyla operadan caza, birçok eseri seslendiren Dağüstün, Fazıl Say’ın bestelediği “Nâzım Oratoryosu”nda solist olarak görev aldığında müzikseverlere kendisinden bahsettirmişti. Bu, sanatçının ilk solo albümü. İsmini ise 1993 yılında Sivas katliamında kaybettiğimiz şair Metin Altıok’un şiirinden alıyor. Türk halk ozanı Pir Sultan Abdal’ın “Bin Cefalar Etsen Almam Üstüme” adlı eserinin ve İranlı şair, filozof Ömer Hayyam’ın “Kimse Bilmez” adlı şiirinin Mehmet Güreli’ye ait bestesiyle yer aldığı “Evde Yoklar” albümünde sanatçı, eski Azerbaycan Kültür Bakanı Polad Bülbüloğlu’nun kızı için yazarak bestelediği “Gel Ey Seher” adlı eseri de seslendiriyor. Dağüstün, ilk solo albümünde ayrıca sözleri ve müziği Zafer Cımbıl’a ait, Birsen Tezer ile seslendirdiği “Sevdanın Yolları”na da yer veriyor. Opera menşeilisiniz. Aslında müziğinizde bu tadı rahatlıkla duymak mümkün. Peki, ne kattı size? Nasıl bir tecrübedir opera? Opera, içinde sanatın birçok dalını barındırmasının yanında bir çokseslilik eğitimi. Bunun dışında bir tarih dersi! Aynı zamanda günümüzde çok eksikliğini gördüğüm, aynı dönemin farklı ALİ DENİZ alanlarının sanatçılarını bir araya USLU getiren bir çöpçatan. Aklıma ilk planda gelen tüm bunlar birleşince de tabii ki çok besleyici. Leziz. Aslında sizi uzun yıllar dinledik, “albümünüz olmasa da olurdu” demek doğru değil belki ama sizi canlı dinlemek ayrı bir keyif. Albüm, “Evde Yoklar” nasıl bugünlere geldi? Söylediğiniz gibi yıllardır söylüyorum ben bu şarkıları. Yıllardır da kafamda aslında böyle bir albüm yapma fikri. Sonuçta Cihan Sezer’le ben bir araya gelince de bunun üzerine beraber düşünmeye başladık. Yıllardır birlikte müzik yaptığım müzisyen dostlarım da katıldılar ve “Evde Yoklar” çıktı ortaya. “Evde Yoklar” sindirilmesi gereken bir albüm, demlenmeli. Belki de dinleyicide olgunlaşmalı. Ne dersiniz? Galiba biraz öyle. Albümün adından gönderme yaptığımız şair Metin Altıok sindirimi zorlaştırıyor. Ben söylerken bile yüzüm kızarıyor, utanıyorum, biz nasıl bir toplumuz, sanatçılarımızı cayır cayır yaktık, gazetecilerimizi kodeslere tıktık. Hep bu geliyor aklıma. İçerdeki arkadaşlarıma albüm göndermek istedim ama öğrendim ki orada dinlemeleri mümkün değilmiş. Utanç! Albümün müzikal tarafına gelirsek; dinleyenin bünyesine yapacağı etki sanırım herkeste farklı olacaktır. Ancak şunu fark ediyorum ki ben bu şarkılarla olgunlaşıyorum. Caz standartları için hep şöyle derler, “önce kuralları öğren sonra onları yık”. Aynı fikirde misiniz? Sanatta ve özellikle müzikte stil çok önemlidir. Evet kuralsa kural. Ancak o stil zaten içinde çok farklı tavırlara izin veriyor. Çok uzun uzun konuşulabilecek bir konu bu. Ama müziğin bazı kurallarını marjinallik adına yıkmaya çalışmak abes olabilir. Aslında müzikli hikâyeler anlattıklarınız. Ne kadarı sizsiniz, ne kadarı kurgu bunların? Çok güzel bir tanım bu. Dur bundan sonra “ne tarz albüm yaptın” diyenlere böyle cevap vereyim. Sorunuza gelince; kurgu yok. Ben buyum. Katkısız, organik. G Başta utangaç olsalar da Kerem Tunçeri ve arkadaşları müzik konusunda yetenekli olduklarını gösterdiler. 1. Sayfanın devamı Basketbola Galatasaray altyapısında başladınız. O günleri yaşayan biri olarak geçmişe döndüğünüzde neler hissediyorsunuz? Çok zamanım geçti Galatasaray’da. Baktığınız zaman 16 yaşında çıktım A takıma, en öncesinde alt yapısı var. Ama çok uzun zaman sonra A takıma çıkıp, oradan A Milli olan belki ilk oyuncuyum. Bununla da gurur duyuyorum. Çok şey kattı, öğretti bana Galatasaray'da oynamak. Onun için bende çok değerlidir Galatasaray. Üst düzey bir basketbolcu olmanızda en çok pay sahibi olan isimler kimlerdir? Pek çok antrenörüm var hem alt yapıda, hem üst yapıda. Ailem olsun, eşim olsun, bana en çok destek olan kişilerdir. Tek tek isim sayamasam da başarımda katkısı olan herkese çok teşekkür ediyorum. Sonrasında Anadolu Efes’i neden seçtiniz? Anodolu Efes’te önceden de 4 yılım geçmişti. Burada da çok DENİZ güzel şeyler yaşadım, pek TÜRKÜLER çok şampiyonluklara şahit oldum. Bu benim yedinci KARAYILMAZ senem. Galatasaray’dan sonra ikinci evim gibi oldu burası. Galatasaray’da alt yapıda yetiştiğim için, biraz daha amatör ruhum vardı. Efes’te o amatörlüğü profesyonelliğe çevirmeyi öğrendim. Real Madrid’de iki sezonun ardından bir yıl da Rusya’da oynamıştınız. Yurtdışı deneyimleriniz size neler kazandırdı? Tam bir sene değil aslında yarım sezon oynadım sayılır. İki sene İspanya çok iyi geçti benim açımdan. Hem Real Madrid gibi bir dünya devinde oynamak, orada kendini kabul ettirmek, hem de özellikle iki senede iki şampiyonluğumuzun biri Avrupa Ligi diğeriyse İspanya Ligi Şampiyonluğuolması çok güzel, unutamayacağım anılar. Çok iyi arkadaşlıklar edindim, değişik tecrübeler kazandım. Bu yüzden hayatım boyunca unutamayacağım bir anı olarak kalacak bende. Bundan sonra sizi ekranlarda daha sık görebilecek miyiz? Hayır. Böyle bir reklam teklifi geldi bunu kabul ettim ama tadı damağında kalmalı diye düşünüyorum. Maçlar dışında ekranlarda olmayacağım. Her maç bir tecrübe Oyununuzda eksik ya da fazla bulduğunuz yanlar var mı? Ne kadar daha basketbol oynamak istiyorsunuz? Artık 32 yaşındayım ve herkes kendini iyi bilmeli diye düşünüyorum. Her geçen sene, her oynadığım maç bana bir tecrübe olarak yansıyor. Böyle de olması gerektiğini düşünüyorum. Şimdiye kadar çok ciddi antrenörlerle çalışıp çok ciddi takımlarda oynadım, hayatım boyunca çok çalıştım. Allah bir sakatlık vermezse oynayabildiğim yere kadar oynamak istiyorum. Basketbolu çok seviyorum ve hayatımın hiçbir zamanında sıkılmadım. Yorulduğum, bunaldığım kötü zamanlarım tabii ki oldu ama hiçbir zaman bırakıp gitmeyi düşünmedim. Abiniz Kemal Tunçeri ile birlikte kurduğunuz bir organizasyon var. En başta basketbol okulu olarak açtık orayı, şimdi spor organizasyonu olarak devam ediyoruz. Çok ciddi işler yaptık beraber, hâlâ da yapıyoruz. Özellikle Antalya'da ve diğer illerde bayağı bir organizasyonumuz var. İstanbul’da da yapmaya başladık. İşin başında abim duruyor, ben de gidebildiğim, zaman ayırabildiğim kadar gidiyorum. Bizim açımızdan çok önemli ve çok da iyi gidiyor. (tuncerispor.com.tr) Anadolu Efes Maccabi Tel Aviv Anadolu Efes Olin Edirne Basketbol ligi inişli çıkışlı Son zamanlarda futbolda yaşanan şike olayları ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Şu anda yargı aşamasında, pek yorum yapmanın bir anlamı yok ama futbolu çok derinden zedelediği, kaliteyi düşürdüğü, taraftarlarını üzdüğü bir gerçek. Fakat yargıya inancımız tam. İlerleyen zamanlarda belli olacaktır neyin ne olduğu. Hepimiz izleyip göreceğiz. Basketbol ülkemizde hak ettiği değeri görüyor mu? İnişli çıkışlı diyebilirim. Baktığınız zaman 2001’de Avrupa ikincisi olduk ondan sonraki senelerde basketbola yoğun bir ilgi oldu. Ardından bir düşüş, kriz yaşandı. Sponsorlar çekildi, takımlar pek yatırım yapmadı ama yakın dönemde yavaş yavaş sponsorların tekrar devreye girmesi tabii özellikle 2010'da aldığımız dünya ikinciliğinin de bunda payı çok büyük oldubasketbola ilgiyi biraz daha arttırdı. İnsanlar maçları daha fazla takip etmeye başladı. Son iki sezondur Türkiye basketbol ligi bayağı kaliteli ve heyecanlı geçiyor. Başarılı oyuncular geldi ve gelmeye devam ediyor. Eskiden bir ya da iki takım arasında geçen ligde şimdi zirveye oynayan takım sayısı dörde, beşe çıktı. Ayrıca alt sıralardaki takımlar da üst sıradakileri çok zorlayabiliyor, hatta yeniyor. O yüzden çok kaliteli, hırslı, başarılı bir lig olmaya başladı. Bu da basketbol açısından oldukça keyifli bir durum. Anadolu Efes Olympiakos ADNAN BİNYAZAR C M Y B C MY B Diriler mezarlığı Şu sıralar daha çok fotoğraflarıyla tanınan şair Mahmut Turgut, Yüreğimdeki Çiçekler adlı albümüyle objektifini şairlere, sanatçılara, yazarlara çevirmiş. Soğuğun bıçak gibi kestiği kış Ankara’sının bir otel odasında, özlemi yüreğimde tüten o yüzlere bakıyorum. Albümün ilk fotoğrafı Ahmet Taner Kışlalı... Bedeni sözcüklerinden, sözcükleri bedeninden ince, aydın bir kişilik. O Kültür Bakanı, ben daire başkanı, ilk işimiz HasanÂli Yücel dönemi klasiklerini canlandırmak olmuştu. Sonraki sayfada Ali Püsküllüoğlu. Doğallık ne ise oydu, erdem ne ise oydu, arı gibi çalışmak ne ise oydu... Ardında onlarca sözlük, onurlu bir yaşam bırakarak, usulca çekildi aramızdan. Sayfayı çeviriyorum. Güleğen yüzüyle Aziz Nesin. O ömrünün kışını yaşarken, Macbeth’in “Ömrüm Güze Erişti” sözünü başlık yapıp ona mektup yazmıştım. Bir başka sayfada Cahit Külebi. Oğlunun ölümünü gördü, “Senin dudakların pembe / Ellerin beyaz / Al tut ellerimi bebek / Tut biraz” diye dizeler düşürdüğü eşini yitirdi, çok sevdiği kedisi “Sarman”ın ölüsünü penceresinin önündeki ağacın dibine gömdü. Acısı ne ovaydı, ne derin vadiler, doruğuna ulaşılmaz dağlardı. Deniz Som’la çok az bir araya geldik. Yerinde duramayan bir telli turna, hızlı adımlı bir dervişti Som! Kaşla göz arasında, ölüm aldı, yer gizledi. Dursun Akçam sıra arkadaşımdı. Başkası üzerine yazdığım ilk denememde kalemim ona kaydı. O yazı Varlık’ta yayımlandı, radyolarda okundu. Bir sayfada da Erdal Öz; güleç yüzlüydü. Fotoğrafta da gülüyor. Bin kez ölse, benim gözümde milyonlarca kez diri! Büyük Sinema’nın üstündeki kitapçı dükkânında o raftan bu rafa fişek gibi gidip gelişi gözümün önünden gitmiyor. Altmış beş yaşında, Masalını Yitiren Dev romanımı masasının üstüne koyduğumda şöyle bir gülümsedi, dört gün sonra, “Romanını basıyoruz,” diye telefon etti. Fakir Baykurt’la Fazıl Hüsnü Dağlarca karşılıklı sayfalarda. Baykurt’a bakarken soruyorum: Onca yazının arasında kendine bir dakika olsun ayırmış mıdır? Yolda yolakta, üst cebinden çıkardığı kâğıtlara notlar alırdı. Dağlarca bir söz büyücüsü idi. Bir akşam sabaha kadar benimle konuşmuştu. Birkaç gün sonra eşim üzerine yazdığı “Eş Ölümü” postadan çıktı. Gazeteciler, köşe yazarlığının bilgelik olduğunu anlamak için her gün İlhan Selçuk okumalılar. Yoksa yazdıklarının kalem hamallığından kurtaramazlar kendilerini. Melih Cevdet Anday, bilgeliği halklaştırmanın yazarıydı. Mustafa Ekmekçi, halklaşmanın hamurkârı, Necati Cumalı, edebiyatın coşkular esintisi, Nezihe Meriç, sözün inci dizicisi... İroniyi dudağının ucunda zekâ şimşeği gibi parlatan Salâh Birsel’in üslubu bir komedya oyuncusu kıvraklığında idi. Şükran Kurdakul bireycilikle “birey”in ne olduğunu anlatmaya adamıştı ömrünü. Server Tanilli hayattan intikamını emekle alan bir bilgeydi. Düşüncenin çeliğine karikatürleriyle su veren bir sanatçıydı Turhan. Türkân Saylan, o “ölü can”ıyla bir irade anıtı diktirdi düşünce tarihine. Türkel Minibaş, ölümünden bir hafta önce, bir yazımdan dolayı beni kutlama inceliği göstermişti. Minibaş, biliminin yanında mahzun yüzlü bir edebiyat prensesiydi. Vedat Günyol, insanlıkçılığın, hoşgörünün, aklı kılavuz eylemenin evrensel savaşımcısı... Yüreğimdeki Çiçekler albümünde kimler yok! Attilâ İlhan, Bülent Ecevit, Can Yücel, Demirtaş Ceyhun, Dinçer Sezgin, Doğan Aksan, Duygu Asena, Erhan Bener, Fethi Naci, Füsun Akatlı, Gürhan Uçkan, Halit Çelenk, Halit Refiğ, Jülide Gülizar, Memet Fuat, Orhan Asena, Sadun Aren, Vüs’at O. Bener, Yıldız Sertel... Her ad bir diri mezarı... [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle