02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 ŞUBAT 2012 / SAYI 1353 3 Meşhur olan ben değilim, adım DENİZ ÜLKÜTEKİN kranın en yeni yüzlerinden biri Reyhan Tüysüz. Okan Bayülgen'le bilikte Çarşamba günleri TV8’de Kral Çıplak'ta yayına çıkıyor. Aslında öncesinde de Okan Bayülgen müdavimleri onu yakından tanıyordu. Bayülgen’in yayın sırasında devamlı pas attığı gizemli kadındı. Kimileri için gizemi devam ediyor, pek fazla konuşmaması dert ediliyor, ama onun böyle bir derdi yok. Ekrana çıkış hikâyenizi anlatır mısınız? Bir gün tam yayına girmek üzereyken Okan geldi dedi ki “bundan sonra Kral Çıplak’da beraber ekranda olacağız.” Ne olduğunu anlamadan zaten yayın başladı. Ben de hiç üstünde durmadım ve hatırlamadım da. Kral Çıplak günü yaklaştığında Okan tekrar “Çarşamba için hazır mısın?” dedi. “Okan sen ciddi misin?” diye sordum, çünkü 16 senedir bu işi yapıyorum ve hayatımın hiçbir döneminde kameranın öbür tarafında olmayı aklımdan geçirmedim. Orası bana çok zor geliyor. Okan’a hak veriyorum o yüzden. O kadar insanın önünde ve en ufak bir hatada morali bozuluyor. Bizim yayında çok göz teması ve paslaşmamız vardı. Çok fazla olunca insanlar bu adam kimle konuşuyor diye merak ediyordu. “O Reyhan siz misiniz?” diye soruluyordu. Ben de “meşhur olan ben değilim, adım” diye cevap veriyordum. İlk yayın anına gelirsek... Dedim ki, herhalde karşısında duracağıma yanında durayım istedi. Pek Okan’a itiraz etmem. Karşı karşıya paslaşmak belki iyi olabilir diye düşündüm ama oturuyorum yani pek bir şey yapmıyorum. Hatta “heyecanlı mısın?” diye soruyorlar. Hiç heyecanlı değilim. Çünkü bir zorunluluğum ve sorumluluğum yok. Bazıları sinir oluyor. Ekşi Sözlük’te filan “konuş be kadın” diye yazmışlar. Dedim ki bir grup erkeğe “konuş be kadın” dedirtebilmiş bir kadınım. Yayına çıkmak E Fotoğraf: VEDAT ARIK için belli bir ekran terbiyesi gerekir. Orada konuşulan konular hakkında fikrim olmayabilir mi? Elbette var, ama ne Okan’ın sözünü bölecek kadar tecrübeli bir ekran kişisiyim ne de gelen konuğun. Ancak zaman içinde çok daha konuşur hale geldiğiniz görülüyor. Olacak, fırsat verseler. Şaka tabii, ciddi yazmayın bunu. Elbette konuşurum çünkü benim de kendime has düşünce ve fikirlerim var. Onları elbette paylaşmak isterim. Okan Bayülgen’in yayın ekibinin 12 senedir en önemli isimlerinden olan Reyhan Tüysüz artık haftada bir gün ekranda da yüzünü gösteriyor. Bayülgen’le yıllardır ekranın dışına taşan sohbeti artık çarşamba akşamları Kral Çıplak’ta... Kaç senedir Okan Bayülgen’le birlikte çalışıyorsunuz? 12 sene filan oldu sanırım. Bir anlamda bu kadar uzun süredir kahrını da çekiyorsunuz. Valla herkes birbirinin kahrını çekiyor. Her şey güllük gülistanlık gibi bir durum söz konusu değil. Dışarıdan şahane görünen bu iş, tamamen stresten ibaret. Dolayısıyla ben Okan’ın kahrını çektiğim gibi o da benim kahrımı çekiyordur. Uzun süre haftada bir yayın yaparken şimdi haftanın beş günü yayındasınız. Bu tempoya nasıl karar verdiniz? Tabii ki cahil cesaretiyle girişmedik. Okan’ın hep böyle bir ideali vardı. Konuştuğumuzda “hep aynı formatı yapmayalım” dedik. Çünkü Okan Disco Kralı’nda çılgın kralı oynuyor, eğleniyor, coşuyor. Hafta içi yaptığımız programlarda da gayet ağırbaşlı ve aklı başında laflar ediyor. Böyle bir adamken hepsini göstermeliydi. Onun amacı göstermek değildi ama böylece görülmüş oldu. Aslında sizin bir gün ekranda olmanız da bu farklı formatları ortaya çıkarması açısından önemli. O da belki “ben de beş dakika nefes alırım” ümidiyle yaptı ama pek istediği gibi olmadı sanırım. Belki zamanla, bilmiyorum. Hayatta hiçbir şeyde olmadığı gibi bu konuda da hırsım yok. Ne şuursuzlar var orada olmak için canını verebilecek, her lafa atlayabilecek. Öyle bir derdim yok, yeri gelirse bir şey söylerim. Sizin tartışmaya yer olmayacak özelliğiniz kahkahalarınız. Başta hiç çekinceniz oldu mu? Benim zaten meslekte en çekilmez tarafım buydu. Bazen dizi setinde, klip çekiminde gülmemek gerekiyor, ama ben kahkahasını tutabilen biri değilim. Çok ince durumlarda tutmaya çalışıyorum, orada da fenalaşıyorum. Sonra Zaga’ya skeçler çekerken, o kadar eğlenceli işler yapıyorduk ki, kahkahayı geçtim, artık tepiniyordum. Okan da “gülmek serbest” dedi. İşte o an bana cennet oldu. Ben gülünce arkadaşlarım da arkadan... Bizde gülmek yasak değil o yüzden rahat gülüyorum. Okan Bayülgen’le ekranı paylaşıp sonra kendi kariyerlerini çizenler de oldu. Benim için intercom başında son saymakla Okan'ın yanında oturmak arasında hiçbir fark yok. Sadece biraz daha süsleniyorum. İnsanların “Vay be bu anı bekliyormuş demek. Ne süslendi” demesinden de çok korkuyorum. [email protected] İstanbul ve Boğaz kıyılarına pitoresk seyahat G ravürler olmasaydı Osmanlı’yı nasıl hayal edebilecek, İstanbul’un güzelliklerini, mimarisini; insanların giyim kuşamından, kayıklarının süslemesine kadar birçok detayı nasıl öğrenebilecektik? Mimarlarımızın çizimlerini, tasarımcılarımızın motiflerini, gezdiğimiz gördüğümüz kentler üzerine yorumlarımızı neler etkileyecekti? Kısaca “kazıma resim sanatı” olarak tanımlayabileceğimiz gravür, fotoğrafın icadından çok önce, bir levhaya kazınan resimlerin kâğıt üzerine aktarılmasıyla elde edilen meşakkatli bir çoğaltma tekniğiydi. Geçmişi geleceğe taşıyan işte bu gravür kitapları arasında en seçkini, Orhan Pamuk’un da “Boğaz manzaralarını konu edinen bütün Batılı ressamlar içerisinde görmenin ve seyretmenin zevklerini bana en çok tattıranı ve bana en inandırıcı geleni Melling’dir” diye bahsettiği ressamın eseridir. Melling’in akıl almaz detaylarla süslediği resimlerinden oluşan ve yaklaşık iki yüz yıl önce yayınlanan “Voyage pittoresque de Constantinople et des rives du Bosphore”, daha evvel birçok koleksiyoner, kitapsever ve İstanbul âşığı için ulaşılması son derece zor bir eser iken nihayet Türk okuruna kendi dilinde ulaşıyor. Prof. Dr. Edhem Eldem’in önsözünü yazdığı kitapta 48 gravür ve 3 haritanın dışında, gravürlerde tasvir edilen yerlerin detaylı anlatımının da bulunduğu metinler dünyada ilk kez İngilizce, Türkçe ve Fransızca olarak 3 dilde yayımlanıyor. Melling’in eseri, İstanbul’un (bugün hâlâ varlığını devam ettiren ya da yok olan) görkemli yapılarını sunmanın dışında, “Bayram günü Padişah’ın tören yürüyüşü”, “Türk düğün alayı”, “Tophane’de bir kahvehanenin iç görünümü” gibi bölümleriyle sosyal hayattan kesitleri de tasvir ediyor. Bu kitap, yalnız Osmanlı tarihçileri ve toplum bilimciler için bir kaynak olmakla kalmayıp şarkiyatçı söylem konularında da eleştirel ve karşılaştırmalı çalışmalar için zengin bir uygulama alanı sunuyor. Bu eserin yeniden yayımlanmasında Gebzelilerin yakından tanıdığı, tarih ve sanat dostu, Bericap eski genel müdürü Oğuz Aydemir önayak oldu. Gebze’de, Eskihisar kalesi olmak üzere Fatih otağı ve Osman Hamdi Bey’in eserlerinden oluşan gerçek boyuttaki röprodüksiyon koleksiyonunu müzeye armağan etmesi gibi birçok tarihi ve sanatsal çalışmalara imza atarak Gebze’ye kazandıran Aydemir, yine Türk tarihine ışık tutacak bir esere imza attı. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle