07 Ocak 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 TİYATRO 12 ŞUBAT 2012 / SAYI 1351 Bu Düğün’e herkes davetli A ile yadigârı bir köşkün mutfağında bir düğün telaşı... Gelin, gelinin annesi, anneannesi, en yakın arkadaşı; damadın annesi, damadın ablası, evin emektar yardımcısı ve düğün gecesi için ayarlanmış bir yardımcı kız… Herkes, az sonra başlaması planlanan düğün için hummalı bir hazırlık içinde... Herhangi bir evde, herhangi bir ailenin yaşayabileceği, herhangi bir düğün telaşı aslında. Her iki ailenin de sırlarını duyulmaya başlandığı mutfak; yıllardır görülmemiş hesapların açıldığı bir mekâna dönüşür. Anne ve kız, anneanne ve anne, damadın annesi ve ablası kendi hikâyelerini anlattıkça, birbirleriyle ama aslında kendileriyle, “kim oldukları” gerçeğiyle yüzleşir. Hiçbirinin, birbirinden farkı yoktur aslında. Hepsi bir sebeple “mağdur” ve bir başka sebeple “fail”dir. Sekiz konusu gibi yazarından oyuncusuna, yapımcısından yönetmenine kadar tüm kadrosu da kadın. Yönetmeni tiyatronun önemli isimlerinden Tilbe Saran, yazarı Tiyatro 2010 ödüllerinde “Yılın Yazarı” seçilen Ayşe Bayramoğlu. Oyuncuları; tiyatro ve sinemanın efsane isimleri Tilbe Saran, Güler Ökten, Zerrin Sümer ve Şebnem Dönmez ile genç kuşağın başarılı temsilcileri Serpil Göral, Eda Çatalçam, Evren Ercan, Maria Akgülü. Sahne tasarımı Başak Özdoğan, ışık tasarımı Ayşe Ayter, müzikler Serpil Günseli’ye ait. Oyunun fotoğraflarında Laleper Aytek’in, afiş tasarımında ise Esra Bayramoğlu’nun imzası var. Sahne amiri ise Dilara Özbay. Bu Düğün'e siz de davetlisiniz. 19 Şubat Pazar, saat 18.00 Kozyy Alışveriş ve Kültür Merkezi. 22 Şubat Çarşamba, saat 22.30, Profilo AVM Soldan sağa: Gamze Karaca, Sevda Polat ve Nazan Karaca iş dışında vakitlerini bilardo oynayarak geçiriyor. Fotoğraf: VEDAT ARIK kadının her biri, birer kurbandır. İçinde yaşadıkları eril dünyayla baş edebilmek için buldukları tek yol, aynı eril sistemin bir parçası olmaktır. Kadınlık hallerini sahneye taşıyan Düğün adlı tiyatro oyunundan söz ediyoruz. Oyunun KİTAP Erkekleri yenmenin zevki başka... Bilardoyu, her ne kadar kadın ve erkeklerin eşit şartlarda yarışabildiği nadir sporlardan olsa da genelde erkeklerin alanı içinde, kahvelerde ya da birahanelerde oynanan bir oyun olarak bilirdik. Oysa Türkiye’deki kadın bilardocular bir hayli aktiflermiş. Bahçelievler’deki Max Women’s Club kadınların bilardo oynamak için toplandığı sosyal bir platforma dönüşmüş. Baştarafı 1. Sayfada Size başvuranlar oynayacak yer ya da partner sıkıntısı yaşıyor muydu? G. Karaca: Burayı görmedikleri için çekinenler oldu. Hep erkeklerin hâkim olduğunu düşünüyorlardı. Ancak mekânı görünce önyargıları kırıldı. Bir arkadaşımız hep televizyondan “snooker” izliyormuş ve oynamak istiyormuş. Bizimle başladı ve bayağı da ilerletti. Kendisi Bulgaristan vatandaşı. Onun vasıtasıyla Bulgaristan Federasyon Başkanı'yla görüştük. Yakında Bulgaristan'daki kadın bilardocularla özel bir turnuva yapacağız. Buraya gelip 30 kadın görünce “ne oluyoruz” diyenler oldu mu? S. Polat: Dönem dönem oldu tabii. G. Karaca: Daha çok kendilerine çeki düzen veriyorlar. Bilardo sizin için ne ifade ediyor? N. Karaca: Çok stresli bir işim var, muhasebeciyim. O gün ne yaşadıysanız birkaç saatliğine kopuyorsunuz. Gerçek bir meditasyon haline geliyor. Masadaki problemi çözmeye çalışıyorsunuz. Çünkü sonsuz problem var. Bilardo oynarkense tamamen dış dünyayla ilişkinizi kesiyorsunuz. S. Polat: Bir şey başarıyoruz aslında. Bizim kulübün yaş ortalaması 30'un üzerinde. Sporda bir kupa almak çok büyük bir keyif. Ben bir iş kadınıyım ama spor da yapıyorum. Bu özgüveni de besleyen bir şey. İş sırasında akşamki maçı düşünüyor musunuz? S. Polat: Mesela arabayla giderken “şu önümdekine bi vursam, köşedeki arabaya çarpar, o da öbür sokaktaki çöp kutusuna girer” diye düşündüğüm oluyor. Eşli turnuvalar nasıl geçiyor? G. Karaca: Zaman zaman kavgalar oluyor Onlarca dil tek duygu: AŞK ezi gı sirem gor (Batı Ermenicesi / İstanbul), S’agapao (Rumca), Si maoropen (Lazca / Ardeşen), Ez to ra hes kana (Zazaca), Volim te (Boşnakça), Te dua (Arnavutça), Me moliv tu (Çingenece), Kezi haz genim (Hemşince), Krohamloh (Süryanice), Uzuz uvu kkunduzuz (Tabasaranca), Anee ohev otakh (İbranice), Ho’ sona duk yeza (İnguşca)... Her dilde farklı bir söylenişi olsa da tüm dünyada aynı hissi uyandıran bir kelime; seni seviyorum. Sözlü tarih araştırmacısı İsmail Keskin hayykitap’tan çıkan “Aşk Sevda Süveyda” adlı defterkitapta işte bu kelimenin Anadolu’daki dillendirilişlerinin peşine düşüyor. Şu anda konuşulan ve hatta konuşanı kalmamış yetmiş üç dil ve lehçenin, elin uzandığı tüm şivelerinde ayrı ayrı seslendiriyor. Mahalle kahvelerinden internet forumlarına, arkadaş sohbetlerinden Facebook sayfalarına günlerce süren araştırma sonucunda 240 sayfa boyunca hem okuyup, hem doya doya yazabileceğiniz Anadolu’ca, K Anadolu’nun anadillerince bir “seni seviyorum defteri”, Aşk Sevda Süveyda. Neden mi bu isim seçilmiş? Yanıt Keskin’den: “Aşk kalpte başlar. O ilk gizli niyet kalbe insanın sahip olduğu o tek mekânsız iklime küçük, siyah bir nokta bırakır. Bu siyah nokta tohumun çeperini çatlatan o ilk sürgüne benzer. İşte ‘aşk’ı başlatan o ilk gizli niyete, kalbe imlenen ilk siyah noktaya süveyda denir. Süveyda sevgilinin kalbinde büyür, büyür, mekânsızlığı aşıp da kalpten bedene sıçrar. O küçücük siyah nokta, âşığın tüm ruhunu ve bedenini kaplar. Âşık yemekten kesilir, sevgiliden başkasını düşünemez, bir müddet hiçbir şeye akıl, güç yetiremez. Her yanı siyahtır. Buna da siyahın en siyahı, yani sevda denir. Sevda karanlıktır ama daha da kararır ve yâre değer. Öyle büyür ki, sevenin ruhunu genişletir, âlemlere yayar. Anlamlar derinleşir, sevdanın iş bilmezliği, aşkın ateşiyle hüner olur. Âşık, sevgilisini de kendine katarak meşke döner. Görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen aşkın sırrı budur. O sırrın kapısına anahtar ise, o ilk siyah nokta, yani süveyda’dır. Süveyda’nın dile gelişi de 'Seni seviyorum' ile olur. Ey kalbine süveyda düşen, al sana sevgilinin evinin çevresinde konuşulan tüm dillerden birer anahtar. Süveydan sevdaya, sevdan aşka dönüşsün de meşk eyle diye”... Farklı dillerden sevgi anlatıları da var defterkitapta. Sevgiden bahsetmeye en çok ihtiyacımızın olduğu şu günlerde hem kendiniz, hem de sevdikleriniz için iyi bir hediye, Aşk Sevda Süveyda, ne dersiniz? DENİZ ÜLKÜTEKİN tabii. Hatta benim de eşimle böyle bir anım var. O üç bant oynadığı için pek “pool”la arası yok. Üç bantçılar “pool”u biraz hakir görüyor. Turnuva öncesinde benimle hiç antrenman yapmadı. Rakiplerimiz de Avrupa şampiyonu ve ikincisiydi. Onların yanında biraz istaka tuttuk, dolayısıyla kavga çıktı. Bir kadın olarak erkeği yenmenin verdiği özel bir his var mı? S. Polat: Var! G. Karaca: Ben memnun oluyorum. N. Karaca: Yani... S. Polat: Normal şartlarda olmayabilir de onlardaki “zayıfsın sen” tavrını hissedebiliyorsunuz. N. Karaca: O konuşmalar olunca yenmek zevk veriyor tabii. S. Polat: Aslında bir şey demiyorlar. Nazikler ama avans vermeye filan çalışıyorlar. En büyük kâbus o. Bilardo kadına daha çok yakışıyor Ü ç bant bilardonun dünya çapında isimlerinden biri Gülşen Değener. Bursa’dan Berlin’e uzanan yaşamını şekillendiren bilardo kariyeri olmuş. Yurtdışındaki pek çok ligin aranan oyucusu haline gelmiş. Şimdiki hedefiyle Antalya’daki şampiyonada birinciliğe ulaşmak. Kendinizi tanıtabilir misiniz? 43 yaşındayım, Berlin’de yaşıyorum. 15 yaşında bir kızım var. Aslında İngilizce öğretmeniyim ama 12 yıldır bilardo oynuyorum. Ben de herkes gibi üniversite yıllarımda hobi olarak başladım. Ancak bilardonun avantajı tabii ki, yaş gözetmeden oynayıp eğlenebileceğiniz bir spor olması. Bilardo kariyerinizden bahsedebilir misiniz? Yedi yıldır Türkiye şampiyonuyum. Avrupa ve dünya şampiyonalarında ise yarı finale kadar yükseldim. İki kez dünya üçüncüsü oldum. Üç bant, “pool” disiplinlerine göre biraz farklı bir branş. Birçok disiplin var. Ancak üç bant en zor disiplindir. Doğrudan sayı yapmanın mümkün olmadığı bir oyun. Masa en ufak bir nem ya da rutubet yüzünden değişkenlik gösterebiliyor. Birçok matematik formülleriyle sayı çözümlerine ulaşmaya Darülaceze sakinleri bilardo yeteneklerini Gülşen Değener’e karşı gösterdi. çalışıyoruz ama tabii ki formülü ezberlemek her zaman sayı yapacağınız manasına gelmiyor. Hemcinsleriniz arasında bilardo oynamanız nasıl algılanıyor? Bilardoya çok uzak olanlar, “kadına bak, erkeklerin arasında bilardo oynuyor” diye düşünebilir. Bu Türkiye’deki kültür farklılığından kaynaklanıyor. Eskiden beri erkeklerin kahvelerde oynadığı bir spor olduğu için garip gelebilir ama artık çok da problem yok. Bilardonun pek çok spordan farkı kadınlarla erkeklerin eşit şartlarda rekabet edebiliyor olması. Buna rağmen yarışmalarda kadınerkek ayrımı ne kadar doğru? Bu sadece ulusal ve uluslararası şampiyonalarda oluyor. Ancak birlikte oynadığımız birçok özel turnuva da var. Ben Alman liginde oynarken takım arkadaşlarım ve rakiplerim hep erkek oluyor. Erkekleri yenmeyi de defalarca başardım. İşin en güzel tarafı da o. Nedense “elinin hamuruyla erkek işine karışma” gibi bir durum var. Oysa bilardoya ilk başlayanlar kadınlar. Yıllar önce erkekler savaşa gittiğinde kadınlar saraylarda oynarmış bu oyunu. Bilardo zaten çok estetik bir spor, diğer sporlarda olduğu gibi eşofman ya da spor ayakkabı kullanmıyorsunuz. Son derece şık kıyafetlerle mücadele ediyorsunuz. Bu yüzden kadınlara daha çok yakıştığını düşünüyorum. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle