19 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 ARALIK 2012 / SAYI 1396 5 Bu film bizim çocuklarımızın hayatıdır! Grup Yorum’un F Tipi Film’i gösterime girdi. Belki çoğunuz için bu bir film, oysa kimileri için hayatın ta kendisi. Filmde kendilerini oynuyor onlar. “Oğlu” cezaevinde olduğu için ölüm oruçlarında ciğeri titreyen, 30 insanın öldürüldüğü “Hayata Dönüş” katliamı boyunca cezaevi önünde bir ölüp bir dirilen, F Tipi’ndeki hakaretleri yaşayan ve zorla müdahale edileceği için kendini yakan bir evladın cenazesiyle yüreği dağlanan Kadriye Çavuş onlardan sadece biri. Ona kulak verin… Nail. Sonraki görüş gününde içeri alınmıyor Bedriye Çavuş, “yakın aile”den olmadığı için. Dava açıp onu vasi tayin ettiriyor Nail. Ziyaretine gittiğinde, “Kim demiş ki devlet güçlü, anneevlat ayrılmaz” diyor Nail mutlu, “Haftayı iple çekiyorum.” Haftaya 36 yaşındaki Nail Çavuş’un yanmış bedenini teslim ediyorlar Bedriye anaya. “Kendini ‘feda etti’. Görüştüğümüzde bana, ‘Biz çıkacağız’ demişti. Ben de ‘Nail’im 36 sene almışsın, ben görmem çıkışını’ dedim. ‘Hayır, ben eve geleceğim, bana sımsıkı sarılacaksın’ demişti. Anlatmış, anlamamışım. Ölüm oruçlarındakilere zorla müdahale ediyor, sakat koyuyorlardı. Siz belki bilmiyorsunuz, biz biliyoruz, bir sakat ordusu bıraktı devlet… Yanmış cesedimizi aldık. Yıkayamadan kaldırdık. Dökülüyordu. Onlarca anne bu şekildeki evlatlarına sarıldı. Tam 122 insan öldü. Niye?” Beklemeden yanıt veriyor Bedriye Çavuş, çünkü kendi anlatımıyla “bir kitaptan ya da filmden değil, cezaevi kapılarında sürüklenerek, gözaltılara alınarak” öğrendi bunu: “Çocuklarımızın bedenleri hapishanelerde kilitliydi, F Tipleri’ne götürdüler ki beyinlerini de hapsetsinler. Ölüm orucu sürecinde Hikmet Sami Türk’le görüşmüştük, bize demişti ki, ‘Çocuklarınıza konforlu odalar yapıyoruz, beş yıldızlı oteller’. Ona, yanına bir de akıl hastanesi yaptır, çocuklar kafayı yer buralarda, demiştim. Onlar yemediler, yine yazdılar, çizdiler, mektuplaştılar... Yasaklara rağmen direniyorlar”. Hâlâ içi acıyor Bedriye ananın. Nail gitti belki, ama arkadaşları, başka evlatlar hâlâ F Tipi’nde. “Bu kadar olaydan sonra yedi yıl psikolojik tedavi gördüm” diyor, “Yaşadıklarınız sizi bitiriyor”. Şimdi iki Nail daha büyütüyor, torunları, 8 yaşındaki Nail Ali ve dördündeki Nail Boran’ı. Fotoğraflarından oluşan köşeden her gün ona gülümsüyor Nail. Son lafı mı? “Bir gün F Tipi projesine imza atan herkes girecek oraya. Ben görmem, ama siz bir teyze vardı, kafayı yemişti, ama bunun olacağını demişti, deyin.” G [email protected] H er yer beyaz, bembeyaz ve soğuk gri. Renge izin yok burada. Bir çiçek, hatta böceğe bile izin yok. Gazeteye, kitaba tahammül de sınırlı. 8 metrekarelik bir alandasınız. Yani on adım bile atamadan duvarlarına çarpacağınız bir odada, yalnız başınızasınız. Sessizlikte ya da demir çığlıkları arasında nefes almaya çalışıyorsunuz, hayatı anlamaya ve hatta hâlâ anlatmaya, dönüştürmeye... Evet, F Tipi’ndesiniz... Grup Yorum’un tasarladığı ve yapımcılığını üstlendiği, Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, ESRA Mehmet İlker Altınay AÇIKGÖZ ve Grup Yorum’dan oluşan dokuz yönetmence çekilen F Tipi filmi sizi işte bu gerçeğe taşıyor. Tecritin “çıldırtıcı” tutsaklığına... Çekimi için birebir boyutlarda hücreler, havalandırma koridorlarıyla bir F Tipi hapishane oluşturulmuş. Bu tek gerçeklik de değil, “rol” alanlardan kimileri tam da kendi hayatlarını oynuyor mesela. Bedriye Çavuş onlardan biri. O kim mi? Durun size “rol”ünü anlatsın da onunla tanışın: “Grup Yorum arayıp ‘Bedriye Abla bir F Tipi filmi çekiyoruz, sen de katkı sunar mısın’ deyince, tamam, dedim. Ama pek de oynamadım, normal günler gibiydi. Cezaevi gibi bir şey yapmışlar, orada görüş gününe gittim. Bir de cezaevinde yanan bir çocuğumuzun cenazesini kaldırdık, meşaleli bir eylemle. Hiç film gibi gelmedi bana.” Yüzüne vurmuş çizgiler, çoğu ağır, acı geçmiş 58 yılın izleri. 36 yıl önce eşiyle Malatya’dan İstanbul’a geldiğinde daha genç kızdı oysa, hatta neredeyse çocuk. Kendiyle bir büyüttü, beş çocuğunu. Dördünü o doğurmuştu, biri eşinin kardeşi Nail’di. Çocuklar onu abi bildi. Eşi ekmek parası, Bedriye’yse çocukların peşindeydi. “Ama hayat yarılanmadan eşim vefat etti. Manavlık yaptım, pazarda çalıştım. Çocuklar da simit, su, sandviç satıp bana ekmek parasını bırakıyor, gerisini okul harçlığı yapıyorlardı” diyerek anlatıyor o günleri. Büyüdü çocuklar, kimi çalışmaya başladı. Nail, Marmara Üniversitesi Basın Yayın’ı bitirip, önce Güneş, en son da Çözüm dergisinde işe başladı. Ne olduysa bundan sonra oldu. Tutukladılar Nail’i. Bedriye Çavuş, cezaevi yollarını aşındırmaya böyle başladı; Ankara, Eskişehir, Bayrampaşa, Maltepe, Çanakkale. Dokuz yazı ve kışı cezaevinde atlatmıştı ki F Tipleri’nden Fotoğraf: VEDAT ARIK bahsetmeye başladı “devlet büyükleri” ve bir gün televizyonu açtı Bedriye Çavuş, tarih 19 Aralık’tı! “Cezaevlerinde olay çıktı, diye anlatılıyordu operasyon! Çanakkale’ye gittim. Ailelerle üç gün cezaevinin önünde bekledik, silah ve teslim olun çağrısından başka şey duymuyorduk. Kendi kendime, silahı, bombası yok, hapisteler zaten nereye, nasıl teslim olacaklar, diye düşündüğümü hatırlıyorum. Komutana, öldürecekseniz açıkça söyleyin, ne istiyorsunuz, ne teslimiyeti dedik. Silah sesleri hiç kesilmedi üç gün boyunca. Sonra ceset atar gibi çocukları attılar. Kalkıp, kırmızı kazaklarını sallıyorlardı bize, yaşıyoruz, demek için.” Ölenler açıklanmaya başlandı yavaş yavaş. Hepsi tanıdık. Ölüm orucundaki arkadaşlarını korumak için önlerine siper olduğu söylenen Fidan Kalşen’in babasıyla az mı yemeğini, sohbetini paylaştı. Fidan’ın babasını yalnız bırakmayıp adli tıbbın yolunu tuttu Çavuş. “En azından onlara destek olayım, diye düşündüm. Tunceli’de Fidan’ın cenazesini defnettik. Bedenim onlarla ama kafamda hep Nail var. Ertesi gün İstanbul’a geldim. F Tipleri’ne gidip Nail’i arayacağım; Edirne’ye mi, Tekirdağ’a mı gidem, her yere yapmışlar F Tipi. Kilitlendim. Kızım, avukatlara gidelim, dedi. Edirne listesinde çıktı Nail. Bizi görüşe aldılar. Ama keşke almasalardı, her şeyimizi soyup aradılar. Gururumuz öyle rencide edildi ki... ‘Bundan sonra böyle’ dediler, ‘çok kıymetli vücudunuz varsa gelmeyin’. Nasıl gelmeyelim? İçerde bir parçan var. Seni bekliyor”. Bedriye ağladı, Nail teselli etti. Ağlamayacaksın, diyor, onlar görmesin gözyaşlarını. Hâlâ ölüm orucunda. “Nail’im” diyor bir keresinde Bedriye ana, “öleceksiniz.” “Hapishanedeki tutsağın tek silahı bedenidir. Onlar bedenimizden, var olmamızdan korkuyorlar” diye lafını kesiyor C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle