26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 8 OCAK 2012 / SAYI 1346 Tüketirken HAK da arayın! Zamlara karşı onlarca dava açtı, şirketlere karşı kampanyalar yaptı. TÜKODER, 21 yıldır tüketiciyi korumak için uğraşıyor. En büyük uğraşından biri de tüketicilere haklarını öğretmek. Tüketmeden önce düşünün... Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ TÜKODER’in benzin zammına karşı taksicilerle Taksim’de yaptığı eylemden... Tüketiciyi koruyan kampanyalar Birçok kampanya yaptık. Özellikle döviz kredileri alan tüketicilerin mağduriyetleri, otomotiv sanayisiyle ilgili ve köprü zamlarının iptali için yaptığımız kampanyalarda çok destek gördük. Biliyorsunuz 2000’li yıllarda dövizle kredi alan tüketiciler dövizin anormal artmasıyla inanılmaz bedeller ödemek zorunluluğuyla karşı karşıya kaldılar, dernek o tarihte 5000 6000 mağdur tüketiciye danışmanlık yaptı, dava açmaları için yönlendirdi. Keza bir otomotiv firması tüketicileri çok mağdur etmişti, buna karşı da eylemler yapmış, dava açtırmıştık. Köprü ücretlerine zamları protesto eylemlerimizde de binin üzerinde motosikletle köprü gişelerini kitlemiştik. 15 Mart’ta Birleşik Taksiciler Derneği’yle yaptığımız akaryakıt zamlarını protesto eylemimize 250 taksi katıldı ve Taksim’i trafiğe kapattık. Yaraları sarmak için yazmalı... Pamuk Yıldız, “Babam Yalnız Öldü” kitabında bir kadının çocukluğundan olgunlaşana kadar karşılaştığı şiddeti gözler önüne seriyor. “Babam Yalnız Öldü”, Pamuk Yıldız’ın ikinci kitabı. “O Hep Aklımda”da, 12 Eylül cuntasının işkencelerini, yargılamalarını, Mamak Askeri Yazılar: Cezaevi’nde ESRA yaşadıklarını anlatmıştı. Yeni AÇIKGÖZ kitabındaysa sadece devlet şiddetini anlatmakla yetinmiyor, bir kadının çocukluğundan olgunluğuna kadar karşılaşacağı tüm şiddeti döküyor gözler önüne. Ayizi Kitap’tan çıkan “Babam Yalnız Öldü”, mizahı da yüksek bir roman. Mutlaka okuyun, ama önce yazarına kulak verin... Babam Yalnız Öldü kitabını yazma fikri ya da ihtiyacı nereden doğdu? 1980 cunta döneminde 6 yıl 7 ay Mamak’ta kaldım. Tahliye olup yaşama bırakıldığımda eski Pamuk değildim. Bıraktığım hayat da eski hayat değildi. Ne yaşadığımızı anlayan vardı ne de biz anlatabiliyorduk. Yaşam gailesinin içine öfkemizle, travmalarımızla düşmüştük. Bu zorlu günlerde, sözcüklerimin gücü yettiğince, yaşadıklarımı unutmamak için yazdım. Önce “O Hep Aklımda” oluştu. Kitabım ve okuyucularım bana dönüp dönüp sanki “Eeee sonra ne oldu” diyordu. Ben de sonrasını “Babam Yalnız Öldü”de anlattım. Kitap sadece devlet şiddetini değil, bir kadının çocukluktan olgunlaşana kadar hayatında karşılaşabileceği şiddeti de gösteriyor bize; baba dayağı, abi kısıtlamaları, anne tembihleri... Neden sadece birini anlatmakla yetinmediniz ve bunları iç içe geçirmeyi nasıl başardınız? İçerdeyken de, tahliye olunca kafama çiviyle çakılan, çözmeye, anlamaya çalıştığım soru, “İnsanın insana zulmüydü”. Bu nasıl oluyordu? Devlet; yukardan aşağıya doğru, gücü yeteni baskıya ikna ederek, aileye kadar şiddeti ulaştırıyordu. Devlet, işçisini emekçisini eziyor, aileyi de şiddete ikna etmek için yasalarla yapamadığını “gelenek, görenek, örf, âdet, ayıp, günah…”la dönmesi gereken çarkına dahil ediyordu. Ailesini geçindirmekle yükümlü, ezilen, horlanan “reis” güçsüzlüğünün hıncını karısından, çocuklarından çıkarıyor, baskısı göz yumularak onaylanıyordu. Buradan bakınca yaşadıklarım, dolayısıyla da anlattıklarım birbirlerine neredeyse kendiliğinden bağlanıverdi. Yine aynı şekilde kitapta acıya rağmen mizah duygusunu da hiç eksik etmemişsiniz... Mizah; varyok, çıldırmaksakinleşmek, acıtatlı arasında kalın çizgide hep iyiden yana, tedavi edici olarak çıkar ortaya. Kendimizi ağlayacak halimize gülerek iyileştiririz. En olmadık zamanda sinirlerimiz bizi boğarken, boğazımızı gevşeten, nefes almamızı sağlayan sigortamız mizah oluyor. Bunu emniyette, cezaevinde, çocukluğumda defalarca yaşadım. Mesela en çok cezaevinde gülmüşüzdür. Sayımda, baskında, dayakların taklidini morarmış yüzümüz, parçalanmış giysilerimizle yaparak, yorulana kadar, karnımızı tutarak güldüğümüz çok oldu. Neden o kadar güldüğümüzü yaşamayana anlatınca üzülür, ama biz bize anlatırken 32 yıl sonra bile güleriz. Hem “Babam Yalnız Öldü”nün büyük kısmı çocuk dünyasını anlatır. Çocukların acıyı çabuk unuttuğu var sayılır. Oysa unutmaz, sadece yükün yol uzadıkça ağırlaşacağını bilirler. Onun için ya atar, ya mizahla hafifletir, ya da büyütür yaşamlarının engeli haline getirirler. Kitaptaki Zeynep yükü hissetmemek için, mizahla hafifletme yolunu seçenlerden. Kitapta da geçen bir laf var; “Özgür olmayı beklediğimiz yıllarda içimize demirler çakmışlar”. Bu demirleri nasıl kırdınız? Zincirleri kırmak, bizi dışına atan yaşamın eteğinden tutup dahil olmak çok zordu. Ama yaşam da bize sadece zoru öğretmişti. Yıllarca bir odaya doldurulmuş gençliğimizi ezmek için istedikleri uzunlukta, sahipsizlikte dövdüler, küfrettiler, hakaret ettiler. Kötü olanın onlar olduğunu hep bildik. Onurumuzu korumak için yıllarca gözegöz, dişediş mücadele ettik. Bu bizi güçlendirdi. Kişi olarak yaşadıklarımın kötü olanlarını atamayacağıma göre onlarla iyi geçinmem gerektiğini öğrendim. İçimden çıkıp gitsin diye yazdıklarımın başına geçip ağladım. Yazmakta zorlandıklarımı, utandıklarımı kendimden, harflerden sakladım ama en sonunda içimden çıkarmayı başardım ve Türkiye’nin gerçeğine vermeyi kendime yol bildim. Kırılan kolumun yen içinde kalmasını istemedim. Yalpaladım, karamsarlaştım, içimdeki demirleri sökerken canım yandı. Zaman uzundu ve uzarken ömrümüzden çok yıllar götürüyordu ama aynı zamanda içimizden atamadıklarımızı eskitiyor, et ve kemik gibi gerçeğimizle kaynaştırıyor, izlerini taşınır, bizi onlarla yaşanır hale getiriyordu. Bu kitabın varmasını istediğiniz yer neresi? Bir nebze; evlerine, çevrelerine hapsedilmiş kadınların, işkence gören, ezilen insanların sesine ses katabilirsem... Baskı uygulayan erkeklerin, devletin, cezaevi yöneticilerinin kulağına, “Siz insan, onlar da kimsesiz değil” diye fısıldayabilirsem... Dört duvar arasında yaşayan mahkum veya tutukluları duvarlarının dışına taşıyıp, onlara yoldaş olduğumu bildirebilirsem kendimi başarılı hissederim. TÜKODER, banka mağdurları için de büyük kampanyalar yaptı. Görülen o ki, kadınlar haklarına daha ükettiğin kadar varsın! Kapitalizm f a z la sahip çıkıyor... yıllardır, ama özellikle de son on yıldır sürekli bunu empoze ediyor. Kadınlar her konuda olduğu gibi Krizden çıkmanın yolu bile işte bu tüketici hakları konusunda da erkeklerden formülde aranıyor; alışveriş yapın piyasa daha fazla haklarına sahip çıkıyor ve hak canlansın! Var olmanın yolu satın arıyor. Erkekler enteresan şekilde özellikle alabilmekten geçiyor. Elektrik, su, meblağın küçük olması halinde yasal akaryakıt gibi hayatta kalabilmek için işlemlere girişmiyor, ama kadınlar meblağ harcamamız gerekenlere dair her gün bir ne olursa olsun mağdur edildikleri, mal zam haberiyle uyanıyor olmamız da veya hizmette ayıp olduğu durumlarda cabası. Anlaşılan adalet, eşitlik talep eden mutlaka yasal yollara başvuruyor. Bilinçli, iyi bir tüketici olmanın, vatandaşlar olarak görülmesek bile o l m azsa olmazları neler sizce? tüketici olarak kabul ediliyoruz, öyleyse en azından tüketirken hak aramak da bu Bilinçli tüketici her şeyden önce sistemde erimemenin bir yolu. Tüketiciyi haklarını bilen insandır. Haklarımızı Koruma Derneği (TÜKODER) işte bu bildiğimiz ölçüde satıcı veya sağlayıcıya yolda bize en yardımcı olan kurumlardan meramımızı daha rahat anlatır ve biri. Şimdi, 21. yılını kutluyor. Neler yaptı, tartışmaya girmeden başvuracağımız neler yapıyor? Yanıt TÜKODER Genel mercilere yöneliriz. Aksi takdirde boşuna Başkanı avukat Şükran Eroğlu’ndan. zaman kaybeder, gereksiz tartışmalarla TÜKODER, 21 yıldır tüketicileri sinirlerimizi harap ederiz. Tüketicilerimiz korumak ve bilinçlendirmek için çalışıyor. şunu çok iyi bilmeli, herhangi bir ayıp veya Bu sürede neler yaptığınızı somut haksızlıkla karşılaştıklarında hemen rakamlarla anlatabilmeniz mümkün mü? derneğimize başvurarak ne yapmaları Mesela hangi konularda, kaç dava açtınız, gerektiğini öğrenebilir, derneğimizden daha çok şirketlere karşı mı, ihtarname çekerek yasal yoksa hükümet süreci başlatabilirler. uygulamalarına karşı mı İhtarnameyle sonuç açtınız davaları? alamadıklarında her ilçede Davalarımızı rakam kaymakamlıklarda faaliyet olarak vermem mümkün gösteren Tüketici Sorunları değil, veri tabanımız ne Hakem Heyetleri’ne bir yazık ki yok. Ancak devamlı dilekçeyle başvurduklarında dava açıyoruz. Genelde de mutlaka sorunları idarelerin ve bakanlıkların çözülecektir ve bu işlem için yönetmelik ve hiçbir bedel Şükran Eroğlu genelgeleriyle kararlarına ödemeyeceklerdir. Satıcı ve karşı. Tüketici sağlayıcıları ancak tüketiciler Mahkemeleri’nde açtığımız genel tüketici yasal haklarını bildiğinde eğitebilir, haklarına ilişkin davalar da var. Örneğin, tüketicilere nasıl davranacaklarını toplu taşımaya yapılan her zam öğretebilir, ayıplı mal satmaları halinde açıklamasında, ÖTV zamlarında dava başlarına nelerin geleceğini gösterebiliriz. Sadece şirketler, satıcılar değil açıyoruz. Keza köprü zamlarına, h ü kümetlerle de uğraşıyorsunuz. Şimdiye otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesine k a d ar en çok hangi hükümetle karşı açtığımız davalar var. Yani kamu u ğ r a ştınız? yararını ihlal eden ve kamunun zararına olduğunu düşündüğümüz her tür işlem Zamlar konusunda AKP rekortmen ve karara karşı dava açıyoruz. olduğu için en çok bu hükümet Tüketicilerin sorunlarını yüzde 95’e yakın döneminde dava açıyor, protesto çözüyoruz, çözemediklerimizi de hakem yapıyoruz. Peki bugünkü yasaları tüketici heyetlerine yönlendiriyoruz... En çok hangi sektörlere dair şikâyetler haklarının korunması açısından nasıl alıyorsunuz? değerlendiriyorsunuz? Özellikle kapıdan satışlarda çok Tüketicinin Korunması Hakkında şikâyet var. Bankaların kart aidatları bize Kanun’a rağmen tüketiciler yeterince gelmeyip, doğrudan hakem heyetlerine korunamıyor. Kanunda değişmesi gittiği için bu konuda sadece gereken ve yeni eklenmesini istediğimiz yönlendirme yapıyoruz. GSM birçok husus var. Mesela? operatörlerinin tarife ve uygulamalarına da inanılmaz şikâyet var, ama onları da Özellikle internet gibi mesafeli hakem heyetlerine yönlendiriyoruz. satışlarda yasa ve yönetmelikler yeterli T Eşim ayıplı mal, ne yapabilirim? Şimdiye kadar aldığınız en ilginç şikâyet ne? Beykoz şube başkanımız anlatmıştı, bir kadın “Benim eşim ayıplı mal, ne yapabilirim” diye şikâyete gelmiş. Tabii avukata göndermişler. değil, geliştirilmeli ve daha ağır hükümler konulmalı. Taleplerimizi TBMM Dilekçe Komisyonuna iletiyoruz. İlgili bakanlığa devamlı yazıyoruz. Geçen dönem kanun değişikliği alt komisyondan Meclis’e gönderildi, ancak kadük oldu. Hükümet acilen bu konuda yasa ve yönetmelik değişikliği yapmalı ve özellikle tüketici derneklerinin önerileri doğrultusunda hareket etmeli. Çünkü biz tüketicilerle bire bir muhatap olan, sorunlarını, mağduriyetlerini yakınen bilen ve çözmeye çalışan kuruluşlarız. Ne yazık ki ülkemizde sivil toplum kuruluşlarına yeterince önem verilmiyor. Oysa Avrupa’da özellikle tüketici dernekleri devletten maddi, manevi destek alıyor. Bizde 1995’te çıkan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da şirketlerin kuruluş ve sermaye artırımlarında yüzde 01 oranında kesinti yapılarak bir fonda toplanması ve bu fondan tüketici örgütlerine destek sağlanması madde olarak konulmuşken bu fonda biriken paraların bir kısmına Maliye Bakanlığı el koymuş ve bu para hazine açığının kapatılması için kullanılmış, kalan miktar da o tarihte Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeline temettü olarak dağıtılmıştı. Bununla ilgili dava açtık ancak fonda para olmadığı için sonuç alamadık. 2003’teki kanun değişikliğinde fonun Bakanlık personeline dağıtılması maddesiyle bizleri tamamen saf dışı bıraktılar. TÜKODER: (0216) 349 85 10 Amargi feminizm tartışmaları T ürkiye’de kadın cinayetleri katliama dönüştü. Her gün bir kadın öldürülüyor. Haliyle kadın mücadelesi de daha çok sokakta sürüyor, ancak kadınlar geleceklerini belirleyecek politikalar üretmek için tartışmalar yürütmekten de geri durmuyor. İşte geçen yıl Amargi'de başlayan “Feminist Tartışmalar” da bunlardan biriydi. Amargi Yayınevi bu tartışmaları bir kitapta topladı: İstanbul Amargi Feminizm Tartışmaları 2011. Bakın Amargi Kadın Kooperatifi amaçlarını nasıl anlatıyor : “Kavramların belli bağlamlarda oluşması fikrinden hareketle feminizmin tarihselliği içinde bilmediklerimizi keşfetmek, bildiklerimizi bir kez daha hatırlamak ve yeniden yorumlamak için yola çıktık ve bu yolda temel derdimizi, kavramların bugün bizler için ne ifade ettiğini, güncel feminist politikamızda nereye denk düştüğünü anlamak, diye belirledik. Dolayısıyla feminist tartışmalara başlarken öncelikle amacımız, hep bir arayışın peşinde yaşadığımız tartışmalarda şimdiye kadar neleri göremediğimizi, neleri görmezden geldiğimizi keşfetmek ve önce kendi ezberlerimizi bozmaktı”. Kitaptaki konu başlıklarına gelince; “Feminizm Hak Talebi”, “Kadın Milliyeti”, “Sosyalist Feminizm”, “Kadın Tarih Yazımı”, “Feminizmin Öznesi kimdir?” bu başlıklardan birkaçı... C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle