Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 EYLÜL 2011 / SAYI 1329 5 Ezilen bütün kadınlarla tango yapıyorum... Mehtap Meral’in ilk albümü “Aşk”. Tango ağırlıklı şarkılarında hayatı alıyor karşısına. Dokunduğu yerde izini bırakıyor. Evet, Meral bunu tangoyla yapıyor. Ona göre tangonun baştan çıkarıcı yanı verdiği cesaret ve tutku. Bu tutku ve cesaretin türkülerde de olduğunu söylüyor Meral. O yüzden ikisini de yanından ayırmıyor. ehtap Meral bıçkın ve asi. Hem müziğinde hem de hayatında böyle. Her bahar âşık olan, rüzgâr olan ve ele avuca sığmayan kadınlara ihtiyacımız var demesi de bu yüzden. Albümde ranlı kadın şair Füruğ'la, Aysel Gürel'i kendiyle buluşturması hiç de şaşırtıcı değil. Kemanıyla ise özel bir ilişkisi var, öyle ki “ahşabın gölgesinde bir hünerdi gösterilen/ boynunuzla parmaklarınız arasındaki köprü/ yalnızlığıma insan sesi bastırıyorum durmadan” mısralarından dökülüyor bu. Mehtap Meral'a göre değişimi başlatan, karşılaşmalardan öte kendini arayabilmek. Bu arayışta karşısına çıkacaklardan da korkmamak. Zaten onun için bu hayatın anlamı da bir yere ulaşmak değil, aslolan aramak. Aklıma “ lkay Akkaya” ve ona verdiğiniz “Bir Şehri Düşlemek” şarkısıyla geliyorsunuz. Ama şimdi tango var. Büyük bir yol ayrımı gibi geliyor ilk anda. Neydi bu değişimi başlatan? Profesyonel müzik eğitimime Ruhi Su Vakfı’nda başladım. Dostlar Korosu bir dönüm noktası olmuştur benim için. Ailemin halk türkülerine olan bağlılığı ve Ruhi Su gibi halk müziğinde devrim gerçekleştirmiş bir sanatçının varlığıyla karşılaşmam benim de kendimi keşfetmemi sağladı. Daha sonra Marmara Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü’nde keman eğitimi ve şarkılarım geldi. Değişimi başlatan şey bütün bu karşılaşmalardan öte benim kendimi arayan yanımdı. çimdeki sakinleştirilemez, asi kadının durduğu ve hayata tutkuyla baktığı bir durak tango benim için, bir yol ayrımı değil bu nedenle. Türküler ve tango arasındaki yolculuğunuzda neler keşfettiniz? Mesela ikisi de aslında bir derdi tutkuyla anlatır. Şiirseldir ve sözünü sakınmaz. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım” dizesini hatırlattınız bana. Gerçekten öyle… Tango da şiirin, özgürleşmenin, aşkın ve tutkunun müziği. Şarkı söylerken de türküler söylerken de aynı duyguyu yaşıyorum; “yaşıyorum ve anlatıyorum” sonra birileri dinlesin istiyorum ki işte o anda şiirsellik ve tutku giriyor işin içine. Bu ATAOL BEHRAMOĞLU Gazze’den Gerze’ye... alkımız Gazze’yle yatıp Gazze’yle kalkarken Gerze’de olup bitenlerden haberi var mı? Kuzey Karadeniz’in, Sinop’un, turizm saldırısından da uzak bu şirin ilçesinin haritadaki yerini kaç kişi biliyor? Bu yılın Şubat ayında, Halkevleri’nin kuruluş yıldönümünde, bin yıllık kardeşim Abdullah Nefes’le Gerze Kültür Merkezi’nde konuşma yapmaya ve kitaplarımızı imzalamaya davet edilmemiş olsaydık, Gerze’den de Gerze’de olup bitenlerden de haberim olmayacaktı. Gerzeli Kenan ve Sinan Büyük kardeşlerin davetiyle gerçekleşen bu yolculuktan, içimde hem bir arınmışlık duygusu, bir sevinç, hem de buruk bir hüzünle dönmüştüm. Sevinçli duygularımın nedeni, Gerze ve çevresinin, yağışlı fakat ışık dolu havanın da etkisiyle, izlenimci ressamı (ve şairi de!) çıldırtabilecek yarı vahşi doğası; kederimin nedeni ise bu eşsiz doğanın ortasında, sanki onu mahvetmek için yapılması tasarlanan termik santral girişimiydi. Hüznüm şimdi öfkeye dönüştü. Çünkü, çok ilginç bir rastlantıyla, o yolculuk sırasında tasarladığım, fakat gerçekleşmesi bugünlere kadar geciken Pazar yazısı için yeni bilgiler edinmek amacıyla Kenan Büyük’ü aradığımda, açılan telefondaki sesin söyledikleri, haykırışlar, bağrışmalar ve bir çatışmayı yansıtan başkaca gürültüler arasında neredeyse anlaşılamıyordu. Termik santralin kurulmak istendiği bölgede, köylerine şantiye kurulmasına engel olmak için haftalardır nöbette olan Yaykıl Köyü halkına, jandarma ve polis birliklerinin biber gazı ve basınçlı su eşliğinde saldırısının tam ortasına düşmüşüm… *** Jandarma ve polis, yaşadığı yöreyi, evini, yaşamını, ailesini, çoluk çocuğunu, ağacını, kuşunu, tarlasını savunan bir halka, kendi ülkesinin halkına, bir başka ülkeye çıkartma yapan düşman bir orduymuşçasına, nasıl, hangi hakla saldırıyor? “Gazze kahramanı” başbakan Gerze’de kendi ülkesinin halkına yapılanlar konusunda ne düşünüyor? Anadolu Grubu adlı şirket, hangi hakla, jandarmayı ve polisi arkasına alarak, kendisini orada istemeyen yöre halkına saldırıyor? Şirketin başkanı, önceki açıklamalarında, çevreye zarar verilmesi söz konusu olursa, termik santral tasarısından vazgeçilebileceğini söylemişti. Bundan daha büyük zarar olabilir mi? H Jandarma ve polis saldırısında 25 yaralı olduğunu, yaralılardan dördünün durumunun ağır olduğunu ertesi günkü gazete ve internet haberlerinden öğreniyoruz. Siz zarar vermeye başladınız bile… *** Kurulması tasarlanan santral, başka ülkelerden satın alınan kömürle elektrik üretecekmiş. Yani bir yanıyla yine de dışarıya bağımlı bir üretim projesi. Ülkemizin kalkınmasını, sanayileşmesini kim istemez? Ama bunu yaparken, doğayı, yaşamı, orada yaşayan insanı yok etmeye kimsenin hakkı olamaz. Gerze’yle ilgili haberlerdeki bir cümle bana ayrıca ilginç ve anlamlı göründü. Polis ve jandarma saldırısından arı kovanlarının da etkilendiği, çevreye dağılan arıların saldırısı sonucunda da on kadar köylünün ciddi sağlık sorunları yaşadığı bildiriliyor. Bu bana, birkaç gün önce Erzurum’un bir köyünde, köye kadar inen bir boz ayının saldırısı sonucundaki ölümleri anımsattı. Magazine meraklı medyamız ve halkımız, hakkında “vur emri” çıkarılan boz ayı ve yaşanan olaylar konusunda fanteziler üretebilir. Oysa bu konudaki bir TV röportajında, yöre halkından biri bu olayı, şimdiye kadar böyle bir saldırganlıkları görülmeyen bu hayvanların, çevre dağlardaki (maden arama vb. nedenlerle) doğaya verilen zararlar, patlamalar vb. sonucunda doğal yaşamlarının zarar görmesiyle açıklıyordu… Arısıyla, ayısıyla, insanıyla, bütün bir doğayı, yaşamın doğal yapısını bozmaya, kirletmeye, yok etmeye kimin, nereye kadar hakkı olabilir? *** Gerze’yi, Gerzelileri, Yaykıl Köyü’nün bilinçli halkını, bu konunun peşini bırakmayan yerel basını, “Karadeniz syandadır Platformu”nun (K P) özverili eylemcilerini buradan sevgiyle selamlıyorum. Ve buradan, halkımızı yanıltma “misyon”u sahiplerine sesleniyorum: Önceliğimiz Gazze değil Gerze’dir. Bunu bugün anlamazlıktan gelseniz de, gittikçe bilinçlenen halkımız, tıpkı Yaykıl Köyü halkı gibi, polisinize, jandarmanıza, biber gazınıza ve her türlü tehdit ve saldırınıza karşı direnişiyle, size öğretecektir… G ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr M yolculukta keşfettiğim birçok kadın sanatçıların ürettiklerini şey var ama aslolan aramak çok önemsiyorum. Hele Aysel galiba. Ben de önce kendimi Gürel gibi cesur, farklı ve sonra “aşk”ı arıyorum. toplumun bize sunduğu Peki tangonun en yoldan kurallarla inadına savaşan, çıkarıcı yanı nedir? inadına üreten kadınları. Bizi yoldan çıkaran şeyler Böyle aşk kadınlarına, her nelerdir diye sormak isterim bahar âşık olan, rüzgâr olan AL DEN Z size? Aşk, cinsellik… ve ele avuca sığmayan Kimilerine göre şiir, kimilerine kadınlara ihtiyacımız var. USLU Albümde ranlı kadın şair göre şairler. Ama en çok Füruğ’da var. “Kayıp” isimli yasaklar ve günahlar yoldan şarkınızın şiiri ona ait. Nedir onunla sizi çıkarıyor insanı ki bu nedenle “yasak” bir bir araya getiren? dans tango. Bu herkes için değişebilir ama benim için en yoldan çıkarıcı yanı, Aysel Gürel’le bir araya getiren şey. bana sunduğu cesaret ve tutku. Füruğ yaşadığı ülkenin, toplumun bütün Albümde Aysel Gürel’den “Ben Her zorluklarına rağmen inatla ve sanatın Bahar Âşık Olurum” u yorumlamışsınız. birçok dalında üretmiş özel bir kadın. Gürel’in müzikteki ve ruhumuzdaki yeri “Yeryüzü Ayetleri” kitabı çok özeldir malum. Karşılığı nedir onun ve bu benim için. Ben tangoda erkeğin şarkının? yönlendirdiğine dair var olan bence yanlış Kadınları çok yaralanmış bir toplumda inancı bu kadınlarla tango yaparak yaşayan bir kadın olarak yalanlıyorum. Füruğ’la, Aysel Gürel’le benden önce şarkı söylemiş ve bu şarkıya ses vermiş Sezen Aksu’yla ve ezilen, yok sayılan bütün kadınlarla tango yapıyorum. Keman özel bir enstrüman. Yaşıyor gibi, hüznü ve acıyı coşkulu bir şekilde verebilen nadir, nazik bir sese sahip. Enstrümanınızla tinsel bir ilişkiniz var mı? “Mühür” şiirime “ahşabın gölgesinde bir hünerdi gösterilen/ boynunuzla parmaklarınız arasındaki köprü/ yalnızlığıma insan sesi bastırıyorum durmadan” diye başlamıştım. Kemanın gövdesi boynunuzla göğsünüze, parmaklarınız ise tele değerken yalnızlığına bastıracak insan sesi bulamayanların sığındığı bir ses. Cemal Süreya kokuyor aslında sözleriniz ki ben bu tadı almaktan keyif alıyorum. Var mıdır onunla da duygusal bağınız? Cemal Süreya en sevdiğim şairlerden biri. Okuduğum, dinlediğim her şeyle sonsuza kadar sürecek bir hayat bağım var. Geçen yıl Yasakmeyve Yayınları’ndan yayımlanan şiir kitabım “Kedi Mevsimi”nin açılış dizesi Cemal Süreya’ya ait; “yalnızlığı soruyorlar/ yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey”. Sözlerin büyük çoğunluğu size ait. “Yorulunca beni bulma” diyorsunuz. Aslında albümde bir ozan var. Şiirselliği nasıl koruyorsunuz? Şiirle yaşayarak. Bir günüm yok ki şiirsiz geçsin… Şiirin ve müziğin olmadığı bir dünyada yaşayamam. “Ozan” demenizse özellikle hoşuma gitti. Bunun altını layıkıyla doldurmayı umuyorum. G mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / stanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B