22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 TEMMUZ 2011 / SAYI 1320 9 CUMHUR YET PAZAR Ç N YAZDI Erol Albayrak Bütün evren bir Jungle aşadığımız şehir… Aslında yaşarken fark edemediğimiz, farkında olduklarımızı ise yaşayamadığımız bir kaos. Dünyanın neresinde olursanız olun aynı duygulardan kaçamayacağınız kaotik bir düzen. Bu düzeni yaratan kim?.. nsan değil mi? Var oluştan günümüze kadar yaşadığımız bir serüvendir yaşam. Bu yaşam dönencesi içinde adını dünya koyduğumuz gezegende hiçbir zaman yalnız değildik. Sadece kendimizi yalnız hissedecek oluşumlara ve sebeplere kapıldık. Kendimizden ve amaçlarımızdan ötesini göremeyip bencilliklerimizin esiri olduk. Bu sebepleri yaratan kim?... nsan değil mi? Doğanın bir parçası iken, parçalanmış bir doğanın sanıkları olduk. Kendi yaşam alanlarımızı oluşturmak adına birçok canlının yaşamını katlettik. Sadece evcilleştirdiklerimizle dost kalabildik, diğerlerini sevmedik evsizleştirdik. Bunun suçlusu kim?.. nsan değil mi? EROL ALBAYRAK K MD R? zmir doğumlu moda tasarımcısı Erol Albayrak, Fashion & Art Moda ve Sanat Akademisi’nde aldığı eğitim ile koleksiyon çalışmalarına zmir’de devam etti. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli markalar ile hazır giyim konusunda çalışmalar yapan Albayrak, ilk koleksiyonunu Düsseldorf Moda Fuarı’nda sergiledi. Daha sonra stanbul’da Cemil pekçi atölyesinde tasarım yöneticisi olarak çalışmaya başladı. Tasarımlarında Osmanlı Anadolu etkilerinin oluşumu da bu sayede yer almıştır. 2001 senesinde Hollanda Kraliyet Ailesi’nin sponsorluğunda 'Selamlık' defilesini sergiledi. Tamamı 70 takımdan oluşan bu koleksiyonu 70 erkek manken ile sunarak bu alanda bir rekor kırdı. Osmanlı sarayı selamlık kısmını bu günün modern tarzı ile anlattığı koleksiyon ile uzun süre gündemde kalan tasarımcı daha sonra sırasıyla; Şile, Muska, Harem Suare, Cumhuriyet Kadınları ve Anadolu Medeniyetleri, Renklerin Dansı, Shıle 2007, Mevlana ve Dua, Surname Efeste Hasat Dönümü, Umut Çiçek Açıyor, Fashion in Sircus, Cinema by Erol Albayrak ve Jungle koleksiyonlarını hazırladı. 2002 yılında Hollanda Prince Claus Fonds’un temsilcisi olarak Özbekistan'da bir ay boyunca sanatsal araştırmalar yaparak 2003 Prince Claus Fonds ödül adaylarını belirledi. Aynı sene Hollandalı ünlü müzik grubu She Got Game’nin müzikal kostümlerini hazırladı. Amsterdam Kraliyet Akademisi'nde hazırladığı Tulip & Kaftan projesi ile iki ülke kültürlerini sentezleyerek bunu farklı şehirlerdeki müzelerde sergiledi. Hollanda Williem de Kooning Academi'de profesör olarak ders verdi. 2005 yılında Rotterdam belediye başkanı tarafından resmen Hollanda'ya davet edilerek bir tasarım merkezinin kurulması çalışmalarına başladı. Hollanda, Rusya, srail,Yunanistan, Japonya, Bulgaristan, Ukrayna, Romanya, Letonya, Danimarka, Kıbrıs, Azerbaycan, Mısır ve Kazakistan’da koleksiyonlarını sergiledi. Aynı zamanda 2005 yılında Çin’de yapılan Miss World Dünya Güzellik Yarışması’nda ülkemize en iyi elbise (Best Dress) ödülünü kazandırdı. Bu ödülle 3. kez dünya birinciliği kazanan tasarımcımız bu alanda da başarısını tescilledi. 2006 yılında Polonya’da yapılan Miss World Dünya Güzellik Yarışması’nda “Best Dress” (en iyi elbise) dalında Hollanda adına yarışarak ikincilik ödülü kazandı. 2011 yılında World Consumer Academi tarafından AB Kalite Ödülü’nü kazanarak Yılın En yi Moda Tasarımcısı seçildi.G www.erolalbayrak.com.tr Prof. Dr .Orhan Ersek Sok. Güçer Apt. No:18 Kat:4 D:20 Topağacı – Nişantaşı / stanbul 0212 2965427 – 241 20 18 Y Dünyanın bizlere sunduğu tüm güzellikleri görememek gafleti gibi... Üstelik her açıdan faydalandığımız ve muhtaç olduğumuz tüm güzelliklerde olduğu gibi... Doğallığını yitirmeye başlayan yaşamlarımızla birlikte, doğanın kendisini de yok ettiğimizi düşünüyorum. Yeşilin daha az, mavinin daha kirli, toprağın ise verimsiz kılındığı bir düzen. Kendi yarattığımız şehirlerde metal ve betonlardan oluşan yeni ormanların içinde, polyesterden yaşam alanlarımız oldu. Sanayi toplumlarının kaderinde olan çevre kirliliği, aynı zamanda sosyal hayatımızı kirletti. Teknolojik iletişim sanal ilişkileri yarattı. Kendi içimizdeki dalış yapacağız denizlerin gizemli dünyasına doğru…. HER ENERJ YEN B R H KÂYE Her koleksiyonun bir oluşum süreci vardır. Fikirler tartışılır, araştırmalar yapılır ve doneler elde edilir. Bu bağlamda her doneyi şekillendiren formlar oluşturulur. Kumaşlardaki desenler, giysilerdeki yeni kup formları belirlenir. Model uygulama, dikim, drapaj ve işlemecilerden oluşan profesyonel bir atölye çalışması başlar. Koleksiyonun her parçası bir çok insanın emeğiyle harmanlanır. Her parçada ayrı bir sinerji oluşur, her enerji yeni bir hikaye doğurur kendi içinde. Özen ve sabır çalışmalarımızın sihirli anahtarlarıdır. Yaklaşık altı aylık bir zaman süreci vardır. Koleksiyon ortaya çıkamaya başladıkça, ekipler de diğer çalışmalara odaklanır. Moda çekimleri, imaj çalışmaları, PR organizasyonu, davetiye ve sahne tasarımları finalin bir önceki aşamalarıdır. Modellerin seçimi ve provalar da aynı süreçlerde ilerler. Koreografik uygulama ve müzik seçimleri ise işimizin en keyifli anlarını yansıtır. Bunun gibi daha bir çok detay yaklaşık 150 kişilik bir ekip çalışmasının emeğiyle gerçekleşir ve işimizin en keyifli anları ise sadece yirmi dakika sürer: Bu renkli ve eğlenceli süreç bir kelebeğin ömründen bile çok kısadır. G DOĞA VE NSAN “Jungle” ismini verdiğimiz 2012 SonbaharKış koleksiyonunda, yaşamsal karmaşalar içine sıkışan kaotik ve duygusal gelgitlerimizi yansıtmak isteyerek yola çıktım. Doğa ve insan olgusunun birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu düşünsem de aslında insanların doğadan kopuk ve bir o kadar da doğallığın dışında yaşadıklarını gözlemledim. Jungle ismine vurgu yapmamın en önemli özelliği de budur. Aslında nefes aldığımız her an, yaşadığımız şehir, evimiz, işimiz hatta bütün evren bir Jungle. Üstelik yaşadığımız tüm duygular da öyle... Aşklarımızı da buna katabiliriz. Farkındalığını yitirmediği sürece katlanarak büyüse de aslında her aşk kendi içinde karmaşasıyla bir jungle gibidir... Beslediğiniz sürece renkli ve güzel görünür, aksi bir durumda parçalanmış kırık bir kalp bırakır geride. şte bu durumda kalbiniz de bir Jungle oluverir. Koleksiyondaki ana fikir her ne kadar kaotik olsa da giysilere yansıyan etkisinde bunun aksi bir duruş sergilemesi önemliydi. Yaşama pozitif bakan, mutlu, lüksü seven; ama abartısız, renkli, seksi ve eğlenceli bir kadın portresi yaratmaya çalıştım. olarak el işçiliği ile de tasarımları değerli kılmaya özen gösterdim. Koleksiyonda kullandığımız desenlerin grafik çalışmalarını Almanya’da hazırladık. Barok formlardaki gardenya çiçekleri, kâinat puantiyeleri, leopar ve antilop desenleri ön plana çıkan çalışmalarımız oldu. Doğanın sunduğu yaşam formlarını en belirgin şekilde temsil eden desenlerden bazıları bunlardı benim için. ÇOK RENKL VE ÇOKSESL Jungle çoğunluğu temsil eder. Sadece çok renkli değildir, çokseslidir ve detay karmaşası yaşar. Her parça domino efekti gibi birbirini takip eder. Bütün renkler birbiri ile barışıktır. Kompleksi olmayan tüm renkler aynı formda buluşabilir. Uyum içindeki uyumsuzluk rahatsız etmez. Tıpkı gezegenimizde olduğu gibi, her detayın bir hikâyesi vardır. Koleksiyondaki renk harmonisi ve detay vurguları şehir yaşamındaki insanın kendi yarattığı mimari etkileri içerir: Doğaya ait olan ama bir o kadar da aykırı... Tarihsel dokular, modern çizgiler ile birleşerek farklı bir form alır. Bu da yaşanmışlığı temsil eder. Her koleksiyon döneminde ilham aldığım bir çok hikâye vardır. Ancak Jungle projesi bir hikâye değil gerçekliktir; bugüne kadar belki de çok farkına varmadığımız duyarsızlığımızın gerçekliği gibi... TENSEL EFEKTLER Tasarımlarımda görsellik kadar kullanılan materyalin de önemli olduğunu düşünürüm. Dolayısıyla kullandığım kumaşların dokularında tensel efektlerin olmasına özen gösterdim. Özellikle kış koleksiyonlarında ısı derecelerini muhafaza etmesi amacıyla kullanılan sert ve tahriş edici materyaller içeren kumaşlar yerine, moher ve yünlü kumaşları ipek alaşımlar ile karıştırıp yeni dokular elde ettim. Hazır giyim koleksiyonlarındaki dikim tekniklerine ilave duyguları da sanal hale getirdi üstelik… Kendi yalnızlığımızı yarattı. Bu koleksiyonda diğer tematik çalışmalarımda olduğu gibi, kendi içselleştirdiğim duygular ön planda oldu. Daha önceki Fashion in Circus ve Cinema By Erol Albayrak projelerinde sanatsal akımları ele almıştım. Jungle koleksiyonu ise insan ve doğa duyarlılığına göndermeler yapan bir koleksiyon ve bu serinin devamını 2012 yazı için yine aynı tema üzerinden giderek hazırlayacağız: Bu sefer ki konseptimiz “su” teması olacak.”Splash” ismini verdiğimiz koleksiyonda su dünyasını yansıtacağız. Su altındaki yaşam, renkler ve hayatımıza kattığı değerler ile ilgili bir Dürbünümde Ayşe Kulin “B abamla benim dünya gözüyle karşılaşmamız, serin bir eylül sabahına rastladı. Nişantaşı’nda, Narmanlı Apartmanı’nın üçüncü katında caddeye bakan dairedeydik. (Babam), kız doğduğuma üzülmedi. Beni sevinçle kucakladı. Mavi, ilk aldığım renkti, babamın gözlerinden. Gözlerimi yeniden sımsıkı yumdum ve kollarında huzurlu bir uykuya daldım. Mavi bir uykuya!”. Benim Ayşe Kulin’le tanışmamsa haziran ayının en sıcak gününe rastladı. Aylar sonra ilk kez gördüğüm yakıcı güneşi üstüme giymiş, gazeteye gitmiştim. Ayağında kırmızı spor ayakkabılar, bir blue jean ve gemici bluzu ile sıcak bir kadın içeri girdi. Durumun güneşle hiç ilgisi yoktu. Sıcaklık kısa zamanda baba EBRU yadigârı gözlerinden içeri yayılmıştı. GÜZEL Ayşe Kulin babasına aşkla bağlı bir çocuktur. Babası içinse Ayşecik, sevimli bir kediciktir. Evde bir tek babası onu, Boşnakça kedicik anlamına gelen Mâço diye çağırır. Ayşeciğin iyi bir eğitim almasını isteyen Muhittin Bey ve Sitare Hanım büyük fedakârlıklarla kızlarını, dönemin en iyi okuluna gönderirler. Amerikan Kız Koleji’ndeki yıllar Ayşecik’ten Ayşe genç kıza dönüşen yarı hüzünlü, yarı eğlenceli, o hiç unutamadığı tren yolculuklarıyla geçer. Elimde Dürbünümde Kırk Sene kitabının ilk cildi, sayfaların kimisinin altı çizili, peş peşe sorular yöneltiyorum Ayşe Kulin’e. Kitap cümleleri gibi düzenli konuşuyor. Fiziksel güzelliğinin ötesinde başka şeyler keşfediyorum. Toplumsal konulara duyarlı, yaşamı sorgulayan, çalışkan bir kadın. Ne 19 yaşında yaptığı yanlış evliliğinden, ne üniversite eğitimini yarıda bırakmasından, ne de çocuklarını büyütmek için verdiği mücadeleden şikâyet ediyor. Yaşamı boyunca bir tek güzelliğidir, onu tutsak eden. “Güzelliğin kıskançlıklara neden olma gibi bir durumu var. Arkandan konuşuyorlar, hiç yapmadığın şeyleri yapmış gibi oluyorsun, kimseyi inandıramıyorsun, bunlar güzelliğin lanetli tarafları!” diyor. Oysa kıskançlık onun hiç bilmediği bir duygudur, tek çocuk olmasından dolayı rekabete girmeden büyümüştür. Her şey onundur, annebaba, oyuncaklar, büyükanneler, kalemler, boyalar, sevgiler... Ayşe Kulin en büyük acıyı ikinci evliliği sırasında eski eşi çocuklarını elinden almak isteyince yaşar. Varlıklı bir aileye karşı kendini savunmakta yasalar önünde de zorlanır. Bu arada iki erkek çocuğu daha olur, boşanır, mücadeleye eskisinden daha kalabalık, ama inatla devam eder. Ailesine, okumayazma guzel1977@gmail.com C M Y B C M Y B bilmeyen çocukları da katar. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin maddimanevi destekçisidir, Kardelenler projesinin isim annesi olur. Biraz buruk şöyle söyler: “Bakın, Türkan Saylan hocanın tiyatrosu yapıldı, çok az insan gitti ve oyun zararla kapattı. Filme de kimse gitmemiş. Efendim oyuncu, iyiymiş, kötüymüş, sıkıcıymış o önemli değil. Türkan hoca, senin yaşam tarzının bir bayrağıdır, ayakları üstünde duran, çocukları okutan, cüzamlılara yardım eden bir doktor, Cumhuriyet değerlerini taşıyan bir kadındır. Beğenmesen bile git, o tiyatroyu yaşat”. Ayşe Kulin, aynı zamanda UNICEF’in iyi niyet elçisidir. Gündeminde, 1314 yaşına kadar Temel Eğitim dışı kalmış çocukları tekrar topluma kazandırmak amacıyla Stars of stanbul Projesi var. UNICEF’in organize ettiği projeyi ve “Türkiye’de 2015 yılına kadar bir tek eğitimsiz çocuk kalmasın” sloganını duyurmak için çabalayan Kulin, “Bir yıldız 15 bin lira ve her bir yıldız 100 çocuğa telafi eğitim sağlayacak. Yıldızlar stanbul’da sergilenecek. Hani inekler vardı ya, onlar gibi, sonra açık arttırmaya konulacak, telafi eğitime kaynak sağlanacak. Bankalar, kurumlar, zengin insanlar veya bir apartman bir araya gelin, beşer yüz lira verin, bir yıldızınız olsun” diyor. Muhittin Bey’in bir küçük kız çocuğunun kalbine ektiği cumhuriyet filizi, dev bir ağaca dönüşmüş, dallarında çocuklar uyuyor. Dürbünümden baktığımda, Ayşeciğin mavi rüyasının gerçek olduğu görüyorum. G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle