22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 ŞUBAT 2011 / SAYI 1301 9 Yarının Yüzü isimli fotoğraf projesi geçen günlerde ülkemizde de yankı buldu. Mike Mike isimli Güney Afrikalı fotoğrafçı ülke ülke gezerek fotoğrafladığı insan yüzlerini bütünleyerek yarının yüzünü oluşturmaya çalışıyor. stanbul'da yaşamını sürdüren Mike'la projesi hakkında konuştuk. ADNAN B NYAZAR Destan şiirler Cahit Külebi “Şair olunmaz, şair doğulur,” derdi. Bu tanımı anımsadıkça daha ilk şiirleriyle, gözümün önüne hep Refik Durbaş gelmiştir. Şair de doğulsa, şairi besleyecek anlatımsal altyapı elbette çok önemli. Şiire “Evvel zaman içinde yazdığım şiirler / Bergüzar olsun. / Aç kapıyı bezirgân başı / Bezirgân başı” diye başlayan Külebi’nin doğduğu toprak Çeltek Zile Tokat dolayları ozanlar ocağı, Refik Durbaş’ın Erzurum’u ozandan ozan yaratan bir toprak... Öyle olmasaydı, yirmi yaşlarının ortalarında Kuş Tufanı, Çırak Aranıyor gibi, Anadolu lirizmini söylemine sindirmiş şiirler yazabilir miydi Durbaş! Şu dizeler bile, onun nasıl soylu bir halk damarından beslendiğini gösteriyor: anlatımızın başyapıtıdır. Refik Durbaş’ın Kanatların Yelken Ettik Gemiye (Kavis Kitap) adı altında topladığı Destan Şiirler’i okuyunca, bir edebiyatın evrenselleşmesinin geleneksel anlatımdan beslenmiş olmasını zorunlu görüyorum. Deprem, su baskını, yangın, savaş, cinayet, beklenmeyen bir ölüm, salgın hastalıklar, eşkıya baskını, pahalılık gibi konular bu tür şiirlere konu olabiliyor. Bu şiirlerde, olaylardan etkilenen şair, toplum adına söz alıyor. Örneğin sinek üzerine destan anlatmak kimin aklına gelir! Kitapta o bile var. XVI. yy’da Âşık Kerem’in yazdığı sanılan “Sinek” destanı olay anlatımından çok mizah yönüyle ilgi çekiyor. Destanın sonunda “Ben bilirim karanlıkta geleni / Gelip benim tatlı canım alanı” dizeleri yer aldığına göre, şairin abartılı bir alay duygusuyla sineğe karşı bir savunma geliştirdiğine tanık oluyoruz: “Sineği meydana tutup attılar / Bin yüz kese akça yağın sattılar / Kemiklerinden bir köprü çattılar / Hesap ettik iki bindir yaşını |Derisini çadır edip oturduk / Etin kestik dört köşeye yetirdik / Gürcistan’a, Mirahur’a götürdük /Açtık biz ağzını saydık dişini | Ol sineği gören kaçtı geriye /Karşı koydu yüz bin atlı çeriye / Kanatların yelken ettik gemiye / Fil burnundan uzun gördüm kaşını”. Anlatı, toplumun bellek deposudur. Bu anlatısal birikimler, toplumun olayları kendine özgü verilerle algılamaları açısından elbette ileride yetişecek sanatçıları etkileyecektir. Yalnızca işin dertli yanı değil, yavuklusuna ulaşmak için “Şalvar Destanı” yazanlar da var: “Altun gablatacağum / Yarumun dişlerini / Otur da gonuşalum / Şalvarun işlerini | Yazdurayum adumi / Yarumun fistanina / Şimdiluk başlayalum / Şalvarun destanına”. Halkça, bir ironi yeteneğimiz var bizim. Şiirimizin ön sıralarda yer almasının nedeni bu olmalı... G binyazar@gmail.com Yok aslında farkımız M ike Mike, Güney Afrikalı bir fotoğrafçı. görünmesini kabul etmedi. Bu yüzden fotoğrafını çektirmek istemedi. Yarının Yüzü’nde ortaya Londra ve Los Angeles’ta eğitim aldıktan koymaya çalıştığı işi düşündüğümüzde isteği sonra dünyayı gezerken yolu nasıl aslında oldukça manidar. olduysa stanbul’a düşmüş. Sonrasında bir daha Yarının Yüzü projesi nasıl başladı? şehri terk etmemiş. Yılın büyük bölümünü stanbul Aslında küreselleşmenin hem ekonomik hem ve Sydney arasında mekik dokuyarak geçiriyor. de kültürel etkileri görsel açıdan hep Elbette insan portreleri çekmek için ilgimi çekmiştir. Proje de bunun bir dünyanın farklı yerlerine yaptığı parçası sayılabilir. 2003’te önce seyahatler dışında. Bu seyahatlerinin stanbul’da insan portreleri çekerek sebebi Yarının Yüzü adlı fotoğraf başladım. Proje hâlâ devam projesi. Belli bir bölgede çektiği ediyor. fotoğrafları bütünleştirerek ortaya yeni Ortalama bir yüz oluşturma süreci bir insan yüzü çıkarıyor. Sao Paulo’dan nasıl gerçekleşiyor? Şam’a, Londra’dan Ankara’ya kadar Belli bir bölgede ki bu genelde onlarca şehirde çektiği fotoğraflarla şehir meydanları oluyor fotoğrafını yeni bir insan yüzü elde ediyor. DEN Z seçtiğim yüz kişi içinden 16 kadın ve Tahmin edebileceğiniz gibi bazı ÜLKÜTEK N erkeği karma bir yüz oluşturmak için bölgelerde fotoğrafa olan yaklaşım seçiyorum. Bir biçimlendirme projenin ilerlemesini sekteye uğratmış. programı kullanarak her suratı yüz noktadan bir Ancak Mike yılacak gibi değil, projesi hâlâ devam sonrakiyle eşleştiriyorum ve standart hale ediyor. Proje sergilendiği yerlerde “işte ülkemizin getiriyorum. Dediğim gibi 16 suratla başlıyorum ortalama yüzü” sloganıyla tanıtılmış. Oysa Mike’ın sonra bu sekize iniyor. Sekiz surat dörde ve aynı amacı bunun ötesinde, aslında bibirimize ne işlemle ikiye indirgeniyor. Ve sonunda ortamala kadar yakın olduğumuzu göstermek istiyor. Onca surata kavuşuyorum. insan yüzü fotoğraflamış ama kendi yüzünün stanbul’da yaşamaya nasıl karar verdiniz? Bir keresinde tatile gelmiştim. Şehre ve insanlara aşık oldum, kalmaya karar verdim. Turkiye’deki bazı çekimlerinizde kadınlar fotoğraf vermek istemediği için ortalama bir yüz oluşturmamamışsınız. Size tepkileri nasıldı? Eminönü’nde ve Ankara’daki Gençlik Parkı’nda hiçbir kadını ikna edemedim. Yeditepe Üniversitesi’nde yaptığım çekimdeyse bu konuda hiçbir sıkıntı yaşamadım. Bu sadece çekim yaptığım yerle alakalı. Bazıları diğerlerinden daha muhafazakâr olabiliyor. Başka bir yerde de benzer tepkiyle karşılaştınız mı? Şam’da da kadınlar fotoğraflarının çekilmesini istemedi. Sanırım diğer Arap ülkelerinde de benzer tepkilerle karşılaşabilirim. Yarının Yüzleri projesinden ortaya çıkan sonuçlar hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bizi birbirimizden ayıran şeylerin çok küçük olduğunu gösteriyor. Sadece sekiz yüzü biraraya getirdikten sonra bile benzerliği fark edebiliyorsunuz. Özellikle Türkiye gibi kıtaların buluşma noktalarında projenin sonuçlarını çok daha iyi görebilirsiniz. G Elim sanata düşer usta Dilim küfre, yüreğim acıya Ölüm hep bana Bana mı düşer usta? Sevda ne yana düşer usta Hicran ne yana Yalnızlık hep bana Bana mı düşer usta? Gurbet ne yana düşer usta Sıla ne yana Hasret hep bana Bana mı düşer usta?” Ülke edebiyatlarını karşılaştırıp, hele de şiirle öyküyü öne çıkararak yazarlardan birini öbüründen üstün tutma saçma sapan bir yöntemdir. Hangi ülkede yetişmiş olursa olsun, yazdığı şiirse, onun yeri bellidir. Öykünün de, resmin de, müziğin de ölçüsüdür bu. Yalnız Yunus’tan, Dede Korkut’tan bu günlere akıp gelen şiirimizin de, öykümüzün de, dünya edebiyatları arasında belli bir düzeyin altında olmadığı da bir gerçek. Yaşar Kemal’in romanlarının kaynağı, ölü başında ağıt yakan sığıtçılara, söylencemsi anlatılara, halk destancılarının oba ona dolaşıp anlattıklarına bağlanmalıdır. nce Memed 4, bu bağlamda geleneksel Çocuklar artık markete gittiklerinde ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar! Annebabaları raflardan besin paketlerini toplarken, onlar içeriklerini inceliyor ve içlerinde sağlığa zararlı katkı maddeleri ve GDO varsa almaktan vazgeçiyorlar. Sezin lköğretim Okulu öğrencileri, bu yılki 5. sınıflar Fen ve Teknoloji projelerini sağlıklı beslenme, obezite, besinler içerisindeki katkı maddeleri ve GDO’lu ürünleri konu alan bir sağlık projesi haline getirdiler. Projelerinin adını da “Değiştirilen Besinlerimiz Genlerimiz ve Biz” olarak belirlediler. Öğrenciler, bu proje için F GEN uzmanlarla görüştüler, konferanslar dinlediler, ODTÜ ATALAY akademisyenleri ile Nanobiz Bilim Atölyesi çalışmasını yaptılar. Akademik çalışmalarını tamamladıktan sonra organik tarım üreticileriyle röportajlar da yapan öğrenciler, daha sonra sunumlarını hazırladılar. Çalışmalarını başarıyla sunan öğrenciler, yaptıkları görsel çalışmaları bahçede sergilediler, Nanobiz Bilim Atölyesi’nde yaptıkları “DNA analizi” ve “GDO’lu gıdaları keşfedelim” adlı deneyleri bir kez de aileleri için gerçekleştirdiler. G ler ? Ne diler ren öğ C M Y B C MY B Cenk Bilge: Bu projede ben planlı çalışmayı, takım çalışmasının önemini, birbirimize güvenmeyi, kendime güvenmeyi, araştırma yapmayı, farklı kaynaklardan bilgi edinmeyi, kendime güvenerek sunum yapmayı öğrendim. Lila Özkan: Bu projede hepimiz çok çalıştık. Çok emek verdik. Bu emeğin karşılığını da aldık. Sunumda heyecanlandık ama heyecanımızı bastırabildik. Çünkü anlattığımız kişiler en sevdiğimiz, hep sırlarımızı paylaştığımız ailelerimizdi. Sunum çalışmalarında çok şey öğrendik. Artık markete gittiğimizde ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Gamzegül Çapar: Ben bu proje sunumunda bütün sevgili arkadaşlarımın anlattığı konuların hepsini anladım. Özellikle GDO konusunu daha iyi anladım. Babam ertesi gün pazara gitti. Oradaki meyveler ve sebzeler GDO’lu çıktı. Kendimle çok gurur duyuyorum. Berkay Altınyurt: Sağlıklı ve dengeli beslenmek için vitamin, protein, su, mineral, yağ ve karbonhidrattan bolca yemeliyiz. Karbonhidrat ve yağın bize bolca enerji verdiğini, vitaminin, suyun ve mineralin düzenleyici olduğunu, proteinin ise yapıcı ve onarıcı olduğunu öğrendim. Ece Nil Özberk: Bu proje bana grup çalışmasının önemini anlamayı öğretti. Artık akşam yemeğinde ne yiyip ne yemeyeceğimi öğrendim. Sağlıklı beslenmeyi öğretti. Öğretmenlerimiz sayesinde bunları öğrendik. Kerem Öztosun: Ben bu projeyi yapmadan önce obeziteyi duymuştum. Obezitenin aşırı kilo olduğunu biliyordum ama obezitenin vücuttaki zararlarını, nasıl tespit edileceğini ve nasıl tedavi edileceğini bilmiyordum. Ayrıca GDO’nun zararlarını bilmiyordum. Aslında adını bile duymamıştım. GDO’nun adını duyunca da GDO’yu zararlı olarak benimsedim ama yararları da varmış. Bunları öğrendiğim için mutluyum. G LÖSEV’den çağrı Epilepsi ve ben Çocuklar artık “içerik” inceliyor Dünya kamuoyunun dikkatini, çocuklarda kanser olgusuna çekmek, hızla artan çocukluk çağı lösemisi ve diğer kanser vakaları hakkında bilinçlendirmek, deneyimleri paylaşmak, ortak çözüm yolları üretmek ve kansere yol açan olası tehlikelere karşı uyarmak amacıyla tüm dünyada Uluslararası Çocukluk Çağı Kanser Günü etkinlikleri düzenleniyor. LÖSEV bu yıl “Kanserden Korkmuyorum, Çünkü Bilinçleniyorum” diyen okullarla seminerler, sağlıklı beslenme günleri, “Kanserojenlere Karşıyız” uygulamaları, “Sağlıklı Kantin” ve “Spor Sağlıktır” etkinlikleri gerçekleştirecek. Bu kampanyada aktif yer almak isteyen tüm okullar, LÖSEV’e losev@losev.org.tr adresinden ulaşabilirler. G Türk Epilepsi ile Savaş Derneği tarafından SanofiAventis desteği ile bu yıl beşincisi düzenlenen “Epilepsi ve Ben” resim yarışmasına başvurular başladı. Epilepsi (sara) teşhisi konmuş 616 yaşları arasındaki çocukların katılabildiği yarışmaya son başvuru tarihi 30 Nisan 2011. 611 ve 1216 yaş kategorilerinde gerçekleştirilen bu yarışma ile epilepsi konusunda farkındalığı arttırmak, epilepsi hastası olan çocukların kendilerini ifade etmesi için fırsat yaratmak ve epilepsiden etkilenen bireyleri ve aileleri yakınlaştırmak amaçlanıyor. G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle