22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 20 ŞUBAT 2011 / SAYI 1300 Kolektif kitaplar geliyor ZÜLAL KALKANDELEN Yayınevlerinin tutumundan şikâyetçi olan yazarlar için artık yeni bir alternatif var; Yayın Kolektifi. Oluşum, hem karar alma hem de mali konularda dayanışma yöntemiyle yayıncılık yapmayı hedefliyor. DEN Z ÜLKÜTEK N özellikle yanı başımızdaki ya da içimizdeki Rumca, Ermenice, Lazca gibi dillerde de yayın yapabileceğidir. Kitap basımında en önemli sorun olarak mali konular görünüyor. Kolektif bu sorunu nasıl çözmeyi planlıyor? Yayın Kolektifi piyasanın zorlayıcı mekanizmalarına rağmen iyi yayıncılık yapmayı, kaliteli kitap basmayı, şöhretlerin değil, bilinmeyen değerlerin peşinde koşmayı becerebilmenin, bunu gerçekleştirebilmenin takipçisi olacak. En azından “neden denemeyelim” diyoruz. Yenilirsek de yenildiğimizi görmüş oluruz. Bu sözlerimizden fazla iddialı olmadığımız sonucu çıkarılabilir. Evet, iddialı olmayı doğru bulmuyoruz. Kararlı olduğumuz tek şey, piyasa ve para ilişkileri karşısında gerilememek ve ilkelerimizde sebat etmek. Yayıncılık yapmak adına ilkelerimizi esnetmeyi doğru bulmuyoruz. Karar alma süreci nasıl işliyor? Herhangi bir yönetici organı reddediyoruz. Yayın Kolektifi’nin hangi kitapları basacağına, mali politikasına 3 ayda bir toplanan Genel gündemi, Türkiye dışındaki arkadaşlara eposta yoluyla gönderilecek. Toplantıda, 3 ay içinde yayınlanacak kitaplara karar verilecek, yayın politikası tartışılacak, mali rapor denetlenecek, ayrıca yeni yayınlar için öneriler yapılacak. nternet sitesinde bir eleştiri köşesi de olacak ve ister maliyesine, ister yayın politikasına ilişkin eleştiriler bu köşeye girebilecek ve herkes okuyabilecek. Yazarların telif hakları konusunda da çalışmalarınız olacak mı? Yayın Kolektifi yaşayan yazarlara telif öder. Miras hakkına karşı olduğundan ve kültürde tekeli reddettiğinden yerli ya da çeviri kitapların ölmüş yazarlarının yakınlarına, vakıflara, ajanslara telif ödemeyi yanlış bulur ve böyle bir ödeme yapmaz. Bu konuda takibata uğramamız halinde, kültürel tekele karşı olan hukukçuları bizi savunmak üzere dayanışmaya çağırırız. Künye sayfamızda “copyright”ı reddettiğimizi “bu kitabın yayın hakları yayınevimize ait değildir; yayın izni olmadan, kısmen veya tamamen, fotokopi, film vb. elektronik ve mekanik ortamlarda “Sahte solcu” yazıma tepkiler eçenlerde yazdığım “Sahte Solcu” başlıklı yazıma çok sayıda okuyucudan yorum geldi. (Yazıyı okumamış olanlar, www.zulalkalkandelen.com’a bakabilir.) AKP’ye verilen “liberal sol” desteğin nedenini irdelediğim o yazıda, Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmadan söz etmiştim. Siyaset bilimci Brendan Nyhan’ın başkanlık ettiği bu araştırma, gerçeklerin mutlaka insanların önceden sahip oldukları fikirlerini değiştirmesine yol açmadığını; üstelik ters yönde bir etki yarattığını ortaya koyuyor. Nyhan’ın belirttiğine göre, “yanıldığını itiraf etme düşüncesi insanlar için ürkütücü.” Böyle bir durumda, “bilişsel uyumsuzluktan kaçınmak için ‘geri tepme’ denilen savunma mekanizması devreye giriyor”. Ben, bu bilgilerden yola çıkarak, araştırmanın bulgularının AKP’ye destek veren “liberal sol” denilen kesimin siyasal davranışını açıklamakta kullanılabileceğini yazmış ve bazı yorumlar yapmıştım. *** Yazım üzerine okurum Sayın Cumhur Mumcu’dan toplu bir gönderi olarak çok sayıda kişiye iletilen bir eposta aldım. Sayın Mumcu’nun görüşlerini, konuyla ilgilenen okuyucularla paylaşmamın etik bir davranış olacağını düşünüyorum. Uzunluğu nedeniyle kısaltarak vermem gerekiyor ama ana hatlarıyla şöyle diyor Cumhur Mumcu: “Öncelikle belirtelim ki, gazete yazılarının artık bilimsel araştırmalardan faydalanılarak yazılması hem gazeteciliğin hem de bizzat Sayın Zülal Kalkandelen’in adına hürmete değer bir eylem. Tanıtımın amacı, hiçbir gerçek solcunun iktidara destek vermeyeceği şeklinde veriliyor. ktidara desteğin bireysel bir çıkış noktası olduğu düşünülürse, araştırmanın tamamı okunduğu zaman, bu sahte diye nitelenen solcuların yerine, birçok grup veya ideolojik siyasal davranış tiplerinin de konulabileceğini görmek zor değil. Yani konu sadece solcuların sahte olması değil. Yanıldığını Y G kabul etmemek için kendini kendini kandıran milliyetçiler de olabileceği gibi, Atatürkçüler veya Zülal Kalkandelen’in ifadesiyle liberal solcular da var. Araştırma nesnel. Bir başka deyişle tüm siyasal davranış tipleri için geçerli. Ama Sayın Kalkandelen, ondan çok öznel sonuçlar çıkarıyor. Bu tür araştırmaları bulunduğu teorik mekândan alıp bir tek zümrenin yanlışı diye pratik bir alana taşımak doğru bir düşünce değil. Bunu bir Atatürkçü olarak söylemek bana ne kadar rahatsızlık verse de, bugün eleştirdiğimiz yanlışların benzerlerinin geçmişte Atatürkçüler tarafından da yapıldığını gözlemliyoruz.” *** Bunun üzerine Sayın Mumcu’ya gönderdiğim iletide, bir bilimsel çalışmanın sonuçlarını AKP yandaşı solcular için yorumladığımı; ancak bunun, araştırmanın başka siyasi düşünceler için de uygulanamayacağı anlamına gelmediğini belirttim. Elbette aynı araştırmadan yola çıkarak diğer siyasi görüşler için de yorumlar yapılabilir ama bu benimkini geçersiz kılmaz. Sayın Mumcu, takıldığı konunun tam da bu noktada; eleştirisinin o “de” kipinin içinde saklı olduğunu söylüyor. Çünkü yazımda, bu “de” kipini belirtecek bir sözcük olmadığı görüşünde... Sonuç olarak, sözü geçen araştırma elbette doğrudan AKP’yi destekleyen “liberal sol” üzerinde yapılmış değildir. Ben yazımda, siyasal davranışlar üzerindeki bilimsel bir çalışmayı kullanarak, konunun bir yönüne ışık tutan bir yorumda bulundum. Ama bu yorumu yaparken, aynı araştırmanın başka siyasi görüşlere de uygulanabileceğini ayrıca belirtmedim. Çünkü bu zaten Sayın Mumcu’nun dediği gibi açıkça belli... Bu hafta bu konuyu yeniden gündeme getirme gereği hissettim. Çünkü herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermek istemem. Şu kesin ki, Cumhur Mumcu ile bilime saygı konusunda ortak bir tavır içindeyiz. G www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com ayın Kolektifi kitap sektöründe yayınevlerine ve kitap basımındaki işleyişe karşı kurulmuş bir oluşum. Henüz çok yeniler. Kurucular arasında Gün Zileli, Raif Zor, Ali Rıza Gelirli gibi isimler var. Hedefleri kitap yayınlarında içerikten telif haklarına kadar hemen her konudaki yanlışlıklara bir alternatif üretmek. Yayın Kolektifi’nin nasıl bir yapılanması olduğunu Rana Arıbaş’la konuştuk. Kolektifte nasıl bir yapılanma olacak? Piyasa ve para ilişkilerinin plaza ve bataklıklar alanı haline getirdiği kitap yayını alanında yeni bir girişim başlatıyoruz. Üç temel ilkemiz var; özgürlük, eşitlik, açıklık. Genel sloganımız Desen: Felat Delibalta “Bir El Ver.” Kastettiğimiz dayanışmadır. Herkesin kendinde olandan bir parça vermesidir. Kimi para verir, kimi yeteneğini. Kimi konuşarak, yazarak Yayın Kolektifi'ni tanıtır; kimi dağıtım için yardımcı olur; kimi işyerinin olanaklarını açar; kimi bağış toplar; kimi basın ilişkilerini Yayın Kolektifi için harekete geçirir. Herkes bir el verdiğinde, binlerce el en ağır yükü bile kaldırır. Başarabilecek miyiz? Bilmiyoruz ama en azından deneyeceğiz. Yayınlayacağınız eserlerde ne gibi nitelikler arıyorsunuz? Belirlenmiş bir ideolojik çizgimiz yok. Tek belirgin çizgi kapitalizme, despotizme ve ayrımcılığa karşıt olmak. Bu sınırlar içinde, karar verici tek organ Genel Katılımcılar Toplantısı’nın kararlaştıracağı kitaplar basılacak. Yayın Kolektifi kendini hiçbir konuda sınırlamıyor, her türlü kitabı basabilir. Bir de tabii dil milliyetçiliğine karşıyız. Türkiye’de konuşulan Kürtçe ve Zazaca ve başka dillerde de yayın yapılabileceği gibi, Katılımcılar Toplantısı karar verecek. Bu oluşumun mülkiyeti kimseye ait değil; sadece katılımcıların tasarrufu altında. Yasal nedenlerle sahiplik belgesine sahip olma görevi verilen arkadaşlar, Genel Katılımcılar Toplantısı’nın kararlarına uyacaklarına söz verirler. Toplantıya, Yayın Kolektifi’ne parayla, emekle, öneriyle destek olan herkes katılabilecek. Katılmak serbest olduğu gibi, çekip gitmek de serbest. Herkesin bir oyu var ve herkes eşit. Kimse yaptığı desteğin büyüklüğü oranında söz ya da kitabının basılmasını dayatma hakkına sahip değil. Yazarlardan para alarak kitap basmayacağız, telifi para olarak ödeyeceğiz. Telifini Yayın Kolektifi’ne bağışlamak tamamen yazarın kişisel tercihine kalmıştır. Katılımcıların görevlendirdiği profesyonel çalışanlar grubu toplantılardan önce eposta aracılığıyla, yayınlanması önerilen kitaplar hakkındaki özet bilgileri ulaştıracak, böylece katılımcılar toplantılara kitaplar hakkında fikir sahibi olarak gelecekler. Türkiye dışındaki sığınmacı ve göçmen arkadaşlarımızın da toplantılara katılmasını çok isteriz. Bunun için toplantının çoğaltılabilir. Tanıtım amacıyla istendiği gibi alıntı yapılabilir” ilanıyla açıklıyoruz. nternet sitesinde, yayınlanan kitapların tanıtımının yanında mali hesapların açıklandığı bir köşe de olacak. Oraya mali hesaplar haftadan haftaya işlenecek ve herkes hesapları kontrol edebilecek. Yayın Kolektifi’nin mali kaynakları küçük ya da büyük orandaki her türlü bağış ve kitap satışlarının gelirleridir. Bağışlar için banka hesabı kullanmama amacındayız. “Kapitalizme karşıyız, bunun için bize bağışta bulunun” dedikten sonra “hesaplarınızı şu banka numarasına yatırabilirsiniz” demek hem komik hem de ayıp. Yayın Kolektifi’nin hesabı elbette ve mecburen bankada tutulacaktır ama bağışlar için posta havalesi yolunu kullanmayı düşünüyoruz. G denizulk@gmail.com Ateş pervaneleri: Tulumbacıların tarihi M acaristan ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’da yangınlara tulumba olarak adlandırılan söndürme düzeneğiyle müdahale edilmesi XVI. ve XVII. yüzyıllarda başladı. Osmanlı Devleti’nde ise tulumbanın kullanılmaya başlanması XVIII. yüzyıl başında, Fransız asıllı bir mühendis olan Gerçek Davud (David) tarafından Kasım 1719 Kasım 1720’de gerçekleştirildi. Kendilerine has argoları ve küfrü bol muhabbetleri ile tulumbacılık, başlı başına bir kültürü, bir yaşam biçimini yansıtmaktaydı. Bir “haaaayt” ile başlayan naralar, manilerle yangına gidiş ve dönüşte öndeki sandığı geçme adına verilen mücadele, beledî bir hizmetin ifası yanında teatral bir gösteri niteliğindeydi. Ağustos 1924’te yasaklanan Mahalle tulumbacılığı kültürünün kapılarını aralayan bu sergide; Cibali Tütün ve Sigara Fabrikası tfaiye bölümüne ait malzemeler ile tfaiye Müzesi eserlerinden oluşan bir seçki ile dönemin soysokültürel yapısı, gündelik yaşam tarzı ve devlet yapısı gözler önüne seriliyor. Sergide ayrıca ilk yangın söndürme araçlarından birisi olan 1927 yapımı FIAT marka bir araba da bulunuyor. Tam adı Autopompa FIAT 503F Torpedo olan bu araç, itfaiye modeli araçların bugüne kadar korunmuş ve ülkemizde bilinen tek örneğini oluşturuyor. “Ateş Pervaneleri: Tulumbacılar” sergisi 24 Şubat 2011 tarihinden itibaren Haziran ayına kadar Rezan Has Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor. G http://www. rhm.org.tr/ C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle