Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ARALIK 2011 / SAYI 1342 3 Azak köyünden bir kadın. FOTOĞRAFLAR: Douchan Novakovic Geleneksel kıyafetler hâlâ gündelik hayatta giyiliyor. Göç vermek zorunda kalanlar için gerçek bir direniş: Vaftiz töreni. Süryani kadınlar ayinde... Dini ezgiler, dualar ve kutsal metinler eşliğinde yemek... Büyük Mardin Kilisesi’nde Paskalya töreni... İsa’nın dilini konuşan halk: Süryaniler ESRA AÇIKGÖZ Süryaniler, Türkiye topraklarına zenginlik katan kültürlerden, ancak onlar hakkında çok da bilgimiz yok. Sebastian de Courtois’in Süryaniler kitabı birlikte yaşadığımız bu insanları anlamamız için bize bir kapı aralıyor, okuyun... İşte belki de bu yüzden, her şeyden önce dillerini korumuş Süryaniler. Türkçe, Kürtçe, Arapça, Fransızca konuşsalar dahi üç bin yıllık miraslarını ve dillerini çocuklarına öğretmeyi ihmal etmemişler. Yine de bu kolay olmamış, kitapta Turabin’deki papazlardan birinin, Yusuf’un anlatımıyla Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr / twitter.com/cumdergi C M Y B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Doğu’nun son Hıristiyanları D üğünlerin neşesinin, cenazelerin acısının, umutların, yakarışların, minnettarlıkların sindiği duvarları 4. yüzyıldan bugüne sağlam gelebilmiş Mor Gabriel Manastırı'nın... Hâlâ, çok değil ama geriye kalmış birkaç on kişilik Süryaninin de olsa Aremice ve Süryanice ilahileri yükseliyor... Manastırda, bu ilahileri dinleyip, buhurdanlıktan çıkan duman ve iman kokusunu ilk içine çekişinde kafasında bir araştırma konusu yoktu dinler tarihi uzmanı, gazeteci Sebastian de Courtois’in. Hatta Mardin’den Midyat’a geçmek gibi bir fikri bile yoktu. Her şey bir yanlışla başladı. Dolmuş onu müthiş taş mimarisiyle süslendiği Midyat’a getirdiğinde şaşkındı Courtois. Mardin’in etkileyici kültürel yapısının, sokakta gördüğü papazın yarattığı şoka bir de Midyat’ınki eklendi. Süryanilerin evlerine misafir oldu, çaylarını içti, papazların eşleri ve en az yediyi bulan çocuklarıyla karşılaştığında kafası karıştı, çünkü Batı Katolik geleneğinde papazların evlenmesine izin verilmezdi. Bütün bunları 1998’de keşfetti Courtois. Sonraki yıllar boyunca ayağını hiç Mardin’den ya da onun deyişiyle Turabbin’den kesmedi Courtois. Hatta üç yıl önce İstanbul’a yerleşti. Bir süre önce de, Mardin ve Midyat’taki Süryaniler hakkında Yapı Kredi Yayınları’ndan bir kitap yayınladı: Süryaniler. Douchan Novakovic’in fotoğraflarıyla tamamlanan kitap, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan, azınlıklar dendi mi ilk akla gelse de ne yazık ki yaşamları hakkında çok da bilgi sahibi olmadığımız Süryanilerin kökenlerini, kültürlerini, acılarını, bugüne dair umutlarını gözler önüne seriyor. Bu, birlikte yaşadığımız insanları tanıyabilmek için iyi bir fırsat. Mesela, tarihleri imparatorlukların tarihinden bağımsız yazılmayan ve sınırları hiç olmamış Süryanilerin Sebastian dillerinin bir dönem de Courtois bütün Ortadoğu’yu fethettiğini biliyor muydunuz? “Çocuklarımızın Milli Eğitim’in okullarındaki dersleri bitince, onlara bu mütevazı dersliklerde ders veriyoruz. Uzun süre bu işi gizli sürdürdük, zira yetkililer Süryanicenin yaşamasını istemiyordu. Bu zor öğrenme sürecinde küçükleri yüreklendirmek için onlara şöyle derdim: ‘Bakın, günün birinde İsa Mesih çat kapı çıka gelse aramıza, onunla bir tek bizler konuşabileceğiz.’” Evet, ne de olsa İsa’nın ve Havarilerin dilini konuşuyor onlar. İşte bu yüzden Batı dünyası için de önemli bir azınlık Süryaniler. Ancak ne yazık ki, pek çok kültüre ev sahipliği yapmış Anadolu’da artık çok az Süryani yaşıyor. Çünkü onlar da bu ülkenin şiddetinden payına düşeni fazlasıyla almış. Bu nedenle dışarıya kapalı yaşıyorlar. Bunda, Courtois’in kitapta da anlattığı gibi “protestan rahipleri ve arkeolog yahut araştırmacı kisvesiyle gelen gizli ajanlar yüzünden yabancı konuklar karşısında durdukları güvensizliğin” etkisi de var kuşkusuz. Yine de o, aralarına girmekte hiç zorlanmamış. Bunda yabancı olmasının yardımı olduğunu düşünüyor, çünkü yerel problemlerden uzak, bir çocuk bakışıyla izlemiş onları. Süryaniler üzerine çok fazla çalışma olmadığı için, bu kitaptan oldukça gururlu Courtois, ona göre kendisine kapılarını açan Süryanilerle birbirlerine verdikleri karşılıklı bir hediye. “Bu yaşadıklarım benim için önemli bir tanıklıktı” diyor, “Bu azınlık olsa da birbirine çok bağlı, sağlam ilişkileri olan cemaati görmek beni çok etkiledi. Onlar, Tanrı’nın Hizmetkârları Dağı’nın insanlarıydılar. Burada kalmak, iki bin senedir kök saldıkları bu topraklarda yaşamak istiyorlar. Zaten Avrupa’daki Süryanilerin kafalarındaki tek düşünce bir gün geri dönecekleri, çünkü burada gerçekten mutlular”. Courtois’i on yıllık bu çalışmada en çok da Süryani gençlerinin bu ülkenin geleceğinde yer alacaklarına dair hissettikleri umut etkilemiş. “Gençlerin en önemli özelliği geçmişi unutmamaları ama bir anlamda bugünü yaşamak için affetmeleri” diyor Courtois, “Çünkü bugün gelecek için çok önemli. Bu topraklarda yaşamak istiyorlar, Türkiye’yi seviyorlar”. K itap bize Süryanilerin kaygılarını ve umutlarını anlamamız için de bir kapı açıyor. Mesela, Süryanice “gülün kaynağı” anlamına gelen Aynvardo köyünde Mor Hadbşabo’ya adanmış mütehakkim kilisenin papazı Yusuf’un sesine kulak verin: “Biz buradaki son Hıristiyanlarız. Burada kalıp hayatımızı sürdürmek istiyoruz. Kardeşlerimin ve kuzenlerimin çoğu buradan gitmek zorunda kaldı ama ben sürgüne gitmeyi hep reddettim. Çocuklarımın bu ülkede geleceği var.” Aynvardo köyü Süryanilerin tarihinde önemli bir yer tutuyor. “Bu köy, Aynvardo, cemaatimiz için çok önemlidir, zira bu köy, Birinci Dünya Savaşı’nda yapılan kıyımlarda Kürtleri durduran ilk köylerden biridir” diyor papaz Yusuf, “Halkımız çok acı çekti. Bugün cellatların ve kurbanlarının torunları birlikte, huzur içinde yaşıyor. Fakat görevimiz, geçmişte yaşadığımız acıları unutturmamaktır. Turabbin’de on binlerce kişiydik, ama bugün topu topu birkaç yüz kişi kaldık. Göz alabildiğine uzanan, doğudaki zirvesi dört bin metreyi bulan bu kartal yuvasının bir vakitler saldırılara direnmiş olması şaşılacak bir durum değil. Sahibi oldukları topraklara bugün dönen aileler, bu direnişin boşuna olmadığını kanıtlıyor”.