22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 KASIM 2011 / SAYI 1340 5 bir STK Seks köleliğine son AYŞE YILDIRIM İttihat Terakki’nin Fransız gelini 100 yıldır Milas’ta Neyse ki köyün imamı devreye girer. Sevilen, yardımsever bir kadındır Suzan. İmamın gönlü böyle bir kadının cenazesini ortada bırakmaya el vermez. “Sizin aile mezarlığınız ile bizim Müslüman Mezarlığı arasında yol var. Orası size ait, oraya gömeriz madamı” der aileye. Ve Suzan, Türkçe dualarla gömülür. İstediği gibi Murat’ın yanında yatıyor artık. Ama Fransız akrabaları onun Milas’ta yattığından habersiz. “En son 1992’de erkek kardeşinin oğlu gelmişti Milas'a. Ama o da öldü” diyor torunu Osman Menteşe, “Zaten bir ablası bir de erkek kardeşi vardı. Hepsi öldü. Onların torunlarıyla da bağımız koptu.” Osman Menteşe, Fransız Nine'sinin bu aşk hikâyesini bir zeytinyağı şişesinde ölümsüzleştirdi. Dedesi ve ninesinin 100. evlilik yıldönümlerinde “GrandMaman Suzanne” için özel bir üretim yaptı. Şişenin üzerine de fotoğraflarını koydu. Suzan Nine, siyah beyaz bir fotoğraftan aşkla bakmayı sürdürüyor hâlâ. G ayse@cumhuriyet.com.tr 1900’lerin başı. Sultan Abdülhamit’in baskıcı rejimi sürüyor. Milas’ta Menteşeoğulları’ndan gelen Halil o sırada bir süvari binbaşı. Üstelik illegal İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi. Yakalanma korkusu ve baskı nedeniyle yurtdışına kaçmak zorunda kalıyor Halil, Paris’e gidiyor. Ama onun yüzünden bu kez kardeşi Murat takibe alınıyor. Bir ara tutuklanıp dönemin ünlü cezaevi Bekirağa Bölüğü’ne konuyor Murat. O da kalamayacağını anlayıp ağabeyinin yanına Fransa’ya gitmeye karar veriyor. Önce Romanya’ya geçiyor. Vize alıp Fransa’ya gidecek. Fakat Fransız elçiliği bir türlü vize vermiyor. En sonunda görevli memur Murat’a “Mösyö, kafanızda bu fesle geldiğiniz müddetçe vize alamazsınız” diyor. Bunun üzerine Murat, batılılar gibi giyinmeye karar veriyor ve vizeyi alıyor. Paris’e gittiğinde ilk işi dil okuluna gitmek oluyor. O yıllarda Osmanlı’dan kaçan kalabalık bir mülteci kitlesi var Fransa’da. Arkadaşlarından biri, “Murat, madem Fransızların yaşantısına bu kadar meraklısın sana tavsiyem dans derslerine gitmen” diyor. İşte bu dans dersleri sırasında Suzanne ile tanışıyor Murat. Âşık oluyorlar, mektuplaşıyorlar bir süre. Sonunda evlenmeye karar veriyorlar. Ama Suzanne’nin ailesi karşı çıkıyor. “Kimdir bu genç? Tanımadığımız biriyle seni nasıl evlendiririz?” Türk sefareti de Murat hakkında hiç de iyi şeyler söylemeyecektir. Çünkü Osmanlı’da hâlâ Abdülhamit rejimi vardır. Aile “Seni böyle serseri, kaçak birine vermeyiz. Üstelik Türk ve Müslüman. Seni böyle bir maceraya atamayız” diyerek evliliğe izin vermez. Suzanne’yi de bir Fransızla nişanlar. 1908’de Abdülhamit tahttan indirilir. İttihat ve Terakki iktidara gelir. Osmanlı’nın Paris Büyükelçisi de değişir. Murat, yeniden ulaşır Suzanne’ye. “Artık benim için her şeyi sorabilir ailen elçiliğe, yeter ki evlenme teklifimi kabul et” der. Aracıların da devreye girmesiyle Fransız aile kabul eder. 25 yaşındaki Murat ile 18 yaşındaki Suzanne evlenirler. Milas’a gelip yerleşeceklerdir. Ama Suzanne’nin kafasında soru işaretleri vardır. “Nasıl bir evde yaşayacağım? Beni orada ne bekliyor? Kimbilir senin kaç karın vardır? Osman Menteşe, Beni de haremine mi sokacaksın? Başımı “GrandMaman Suzanne” kapatacak mısın?” ve dedesi Murat Murat, endişelerini boşa çıkarıyor Menteşe’nin 100. evlilik Suzanne’nin. “Benim ailemde dört yıldönümleri için özel jenerasyondur hiç kimsenin birden fazla üretim zeytinyağı yaptı. eşi olmamıştır. İki, siz kiliseye giderken Şişenin üstüne de onların başınızı örtmez misiniz ya da rüzgârlı fotoğraflarını koydu. havada başınıza eşarp takmaz mısınız? Fotoğraf: TOLGA SEZGİN Bizim insanımız da aynen sizin kiliseye giderken yaptığınız gibi ya da rüzgârlı havada saçlarınız uçmasın diye eşarp taktığınız gibi takar. Bizimkilerin de kullandığı sistem budur.” İkna olur Suzanne ve Paris’ten Milas’a gelirler. Murat Menteşe, o yıllarda suyu olmayan Milas’ta musluklarından su akan bir ev yaptırır Suzanne için. Eşyaları da Paris’ten getirtir. Kocasına çok âşık bir kadındır Suzanne. Dinini değiştirmez ama artık ona herkes Suzan der. Kocası Murat 1956’da ölene dek mutlu bir hayat sürerler. Murat ölünce kardeşleri Suzanne’ye “İstersen Paris’e dön. Çiftliklerden senin payını göndeririz” önerisini yapar. Kızar Suzan, “Murat nerede yatıyorsa ben de onun yanında yatacağım.” 20 yıl daha yaşar Suzan. 1976’da ölür. Cenaze ortada kalır. Müslüman olmadığı için Milas Müftülüğü tören yapmayı reddeder. Çocukları ve torunları İzmir’deki papaza giderler. O da reddeder, “Bir Müslüman’la evlendiği için komünyon (şaraba batırılmış ekmek) verilmedi kendisine. O halde artık Hıristiyan değil” der Papaz ve tören yapmayı reddeder. hiçbiri yaşamıyor. Ama Apne Aap pne Aap Women Worldwide, hiçbir faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. kadının satılmadığı ya da satın Birçok uluslararası kuruluşla da işbirliği alınmadığı bir gelecek için çalışan yaparak yürüttüğü faaliyetlerle 10 binden Hindistan kökenli bir sivil toplum kuruluşu. fazla kadına ve kıza ulaşan örgüt onların Kurucuları Mumbai kentinin “kırmızı ışık” eğitime, yasal haklarına, sürdürülebilir ve olarak tanınan bölgesindeki genelevlerde onurlu geçim çalışan 22 kadın. Bu kaynaklarına 22 kadın, Emmy ulaşmalarını ödüllü gazeteci sağlıyor. Apne Aap Ruchira Gupta’nın Women Nepal’den Worldwide’ın şu Hindistan’a kaçırılıp anki başkanı satılan kadınları Ruchira Gupta, 25 anlattığı belgesel Kasım Uluslararası çekimi sırasında Kadına Karşı tanışmış. Onları Ruchira Gupta (solda). Şiddete Hayır Günü harekete geçiren nedeniyle de bu olmuş. Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen Birlikte ve güçlü oldukları anda bazı şeyleri konferansın katılımcısıydı. Gupta, seks değiştirebileceklerini görmüşler. 1992 köleliğinin olmadığı bir gelecek için yılında “kadınların seks kölesi yapılmasına erkekleri de aktif göreve çağırıyordu. hayır” demeye başlamışlar ve 10 yıllık bir Töreyle, kadın cinayetleriyle, tecavüzle, mücadelinin ardından 2002’de kendilerini tacizle ve şiddetle boğuşan bir ülkede sesi Hindistan’da STK olarak kaydettirmeyi ne kadar duyulursa... G başarmışlar. Bugün bu 22 kurucu kadının A bir İNSAN * bir TREND Gelin isterse... ames Cameron’un üç boyutlu çektiği Avatar filmi gişe rekoru kırınca 3D teknolojisi de yaygınlaşmaya başladı. Sinema salonlarından sonra televizyonlar da üç boyuta uygun teknolojik gelişim gösterdi. Şimdi sıra düğünlerde. En azından İstanbul Çırağan’da yapılan bir düğünün üç boyutlu çekildiğini öğrendik. Vizyon sahibi bir organizasyon firması gelin adayına bu öneriyi götürmüş. Ne de olsa gelin kabul ederse damata susmak düşer. Öyle de olmuş. Ama henüz bu tür çekimleri yapan bir firma olmadığı için bilinen bir yapım şirketinden rica edilmiş çekim işi. Onlar da hem eğlenmek, hem arkadaşlarını kırmamak, hem de öncü olmak için çekimi yapmışlar. “Ama düğün çekimi yapmak bizim işimiz değil, bir kerelik yaptık. Herhalde önümüzdeki süreçte bu tür organizasyonlara yönelik bir sektör doğacak” diyorlar. G J C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle