Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“Umutsuz Ev Kadınları”nın cesur ve şeffaf yüzü; ÖZGE ÖZDER... Oynadıkça çoğalıyorum Yüzyılın Lahdinin Altın Tacı İskoçya’da! Özgen Acar Sayfa 4 Özge Özder, bu kez “umutsuz ev kadını” olarak karşımızda. Desperate Housewives’ın Türkiye versiyonu olarak yayımlanan dizide, cesur bir kadını canlandırıyor. Zaten bu rolün onun için çok önemli olduğunu söylüyor: “Sosyal yaşamın kadına ezberlettiği hal ve tavırları umursamadan yaşayan bir kadın bu. Farklı kadın rolleri önemli. Çünkü Türkiye’de kadın olmak çok zor.” Röportaj: Zuhal Aytolun Sayfa 3 Küçük arkeologlar işbaşında Figen Atalay / Sayfa 7 Fotoğraf: UĞUR DEMİR Bir bina, bir tabela; işte size üniversite! Büyükşehirde yaşıyorsanız, illa ki mahalle arasında birkaç katlı apartman üzerine asılan üniversite tabelasına denk gelmişsinizdir. Şaşıran da olmuştur, gururlanan da. Evet, tam 165 üniversitemiz oldu. Varsın çoğu bilimsel eğitim vermekten uzak olsun, öğrencilere sosyalleşecek kampus hayatı sunmasın, sosyal bilimler gibi toplumsal sorunlarla ilgilenen bölümler yerine paraya dönüştürülen “bilgi” önemsensin, ne fark eder? AKP’nin deyişiyle her şehre bir üniversite kazandırılıyor ya, o da yeter! ESRA AÇIKGÖZ H er şehre bir üniversite! AKP iktidarı işte bunu vaat ediyordu ve gerçekleştirmek için adımları atmaya başladı, nasıl mı? “Tabela üniversite”leri çoğaltarak. Bu icraatının en önemli destekçisi de, özel sektör. Özellikle İstanbul’da neredeyse her mahalle arasında mantar gibi vakıf üniversitesi bitmeye başladı. Üstelik çoğunun ne fiziksel şartları üniversiteye uygun, ne de akademik kadroları bilimsel eğitim vermek için yeterli. Pek çok şehirde açılan devlet üniversiteleri için de aynı durum geçerli. Neoliberal sistem varlığını üniversiteler üzerinde hissettirdikçe üniversite “işletme”ye, öğrenci “müşteri”ye dönüşüyor. Vakıf üniversitelerinin yaptıkları promosyon kampanyaları da bunun getirisi; kimisi kendini seçen öğrenciye notebook veriyor, kimisi tablet PC’ler... Sadece öğrenciye yaklaşım değil, öğretim üyelerinden beklenti de değişiyor. Bilimsel eğitim verebilmekten ziyade, piyasanın ihtiyaçlarına yanıt verecek “eleman”lar yetiştirebilmek, prim yapıyor. Sonuç, her yıl giren 835 bin 915 öğrencinin, Türkiye toplamında 15 bin 529 profesör tarafından eğitilerek on binlerce “eleman”ın mezun olduğu bir fabrika! Durumu EğitimSen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Yrd. Doç. Dr. İsmet Akça ile konuştuk. YÖK’ün Mart’ta yaptığı “Yükseköğretimin Yeniden Yapılandırılması” açıklamasında “Yükseköğretim Kurulu oluşturulduğunda, üniversitelerimizin sayısı 27 idi. Aradan geçen 30 yıl boyunca, özellikle son yıllarda kurulan yeni devlet ve vakıf üniversiteleri ile üniversitelerimizin sayısı yaklaşık altı kat artış göstermiştir” denilerek övünülüyor. Son yıllardaki çalışmalarla 50’ye yakını vakıf olmak üzere 165 üniversitemiz oldu. Peki bu gerçekten bir gelişme mi? Üniversite dediğiniz, bilimsel, mekânsal, maddi bazı koşulları içermelidir. Öğrencilerin uygun dersliklerde eğitim alabilmesinden donanımlı kütüphaneye, sosyal kulüplerin aktivitelerine, yemek, barınma imkânlarının karşılanmasına, öğretim üyelerinin odalarının uygun olmasına kadar her şey önemli. Bırakın Türkiye’de yeni açılan üniversiteleri, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki birçok üniversite bile bu koşullardan mahrum. Dolayısıyla bu rakamın bir karşılığı yok. Bilim, eğitim politikası kısa, orta, uzun vadeli planlamaları gerektirir; el yordamıyla, günün dar ihtiyaçlarını çözmek için yapılanlarla bilimsel eğitim verilemez. Türkiye’deki artış da böyle. Bu üniversitelerin çoğu tabela üniversiteleri. Bölüm kuruluyor, hoca yok. Ya da hoca olsa, bir bölümde sadece birkaç öğrenci oluyor. Devamı 5. sayfada Bienalde korsan saklambaç Bienale karşı mesafeli dururuz. Orada mutlaka kültürümüzü geliştirecek faydalı işler yapılıyordur diye düşünürüz. İçeriğini pek çözemediğimiz işleri anlıyormuş gibi yaparız. İşte bu ezikliğimizi birkaç genç, bienal alanında saklambaç oynayarak giderdi. Arkalarında da sorgulanacak birçok şey bıraktılar. Deniz Ülkütekin / Sayfa 2 C M Y B C MY B