22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 SUNAY AKIN 20 EYLÜL 2009 / SAYI 1226 DUYGULAR SERGİSİ Düşen uçaktaki şair... eşiktaş’taki Deniz Müzesi binası, 1950’li yıllarda “Veraset ve İntikal Vergi Dairesi” olarak kullanılmaktadır. Raflarındaki resmi dosyaların solgun bir tarlayı andırdığı, daktilo seslerinin boyaları çatlamış duvarlarda yankılandığı ve damga pulu kokan odalardan birine konuk oluyoruz... Ankara’dan gelen iki müfettiş, dairenin işlemlerini teftiş etmektedir. Onların varlıklarının memurlar arasında yarattığı ürperti, sabah oldukları tıraşın yüzlerde bıraktığı jilet kesiklerinde ve ceket düğmelerinde bile hissedilmektedir. Müfettişlerin bulunduğu odanın kapısı aniden açılır ve içeriye güler yüzlü bir genç adam girer! Yaşı, bir devlet dairesinde çalışmaya hiç de uygun olmayan delikanlının elinde tuttuğu üç defter müfettişlerin gözüne takılır. İsteği üzerine bir sandalyeye oturan genç adam, elindekilerden birinin Fransızca, ötekinin İngilizce defteri olduğunu, İstanbul Erkek Lisesi’nde okuduğunu söyleyerek, üçüncü defteri müfettişlere doğru uzatır: “Bunlarda yazdığım şiirler. Okumanızı çok isterim!..” Lise öğrencisi, Beşiktaş’taki Vergi Dairesi’ne, hesapları denetleyen müfettişlere şiirlerini okutmak için gitmiştir! Bu durum şaşırtmasın sizleri... Çünkü, müfettişlerden biri şair Sezai Karakoç, öteki ise Cemal Süreya’dır! Şair adayının adı Ergün Günçe’dir. İlk şiir Flamenko, resim ve duygular... B kitabının kapağında “Gencölmek” yazan Ergün Günçe’nin adını, 16 Ocak 1983’de, İstanbul’dan Ankara’ya doğru uçan “Afyon” uçağının yolcu listesinde de okuruz. Esenboğa Havalimanı’na inerken düşen uçakta 47 kişi hayatını kaybeder. Zekâ titreşimleri ile yakalayıp, bulduğu esprileri, yakın dost çevresinde türlü renklere boyayarak sunar, başkalarından duyduğu esprileri de sahiplerinin adlarını vererek, parlak yaldızlı kâğıtlara sarılmış tatlı kestane şekerleri gibi çevresindekilere cömertçe dağıtırdı... Ergin Günçe benim dostum, müvekkilim ve cezaevi arkadaşımdı. Ölüm haberini alınca içim kan ağladı...” Uçak kazasında ölen şair, geriye kalan şiirlerden birinde Ay’a seslenir: ayrıcalık olarak Engin Turgut’un “Uçak” adlı şiiri çıkar karşımıza. Şair, 12 Ocak 1996 tarihinde, Bursa’dan İstanbul’a doğru havalanan uçağıyla Yalova’nın Selimiye Köyü yakınlarında dağlara çarpan ünlü müzisyen Onno Tunç’u şöyle anar: D Aşkın bana faydası olmadığını bilsem de Uçak uçtu ve dağlarda çiçek aramaya çıktı Unutma Onno, tunç’tan yapılmış biri değilim Ama ben de kendime çakılıp kalmışım. Unutmadan, edebiyatımızda bir de, uçak düşerken yazılan bir şiir vardır! Hem de, uçağın düşeceğini duyar duymaz kaleme sarılan bir şiir! Şairin adı da Ataol Behramoğlu’dur. Haklısınız, Behramoğlu’nun adı bir uçak kazası sonrasında üzüntüyle takip ettiğimiz yolcu listelerinde geçmedi, geçmesin de... Peki öyleyse, nasıl olur da şair, bir uçağın düşme anını dizlerine yansıtır? Bu sorunun yanıtı Ataol Behramoğlu’nun “Düşmek” adlı şiirinin içindedir: Ölenler arasında 45 yaşındaki Ergin Günçe de vardır. Kazadan üç gün sonra Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesinde şunları yazar: “Duygu dünyasının kapıları, edebiyat alanlarına olduğu kadar espri, kahkaha ve şaka şelalelerine de ardına kadar açıktı. Anlat bize bir gençlik maceranı Aydede Günler hiçbirimize Bir anlam getirmiyor Saklanıyor bir Sırtlan Elişi sepetlerimize Şiirimizde uçak kazalarını içeren dizeler yoktur, dersek, yanılmayız. Bu konuda, bir “Uçak şimdi Düşüyor” Dedi yanımdaki. Düşmenin bilmesem İnmek olduğunu Azericede Herhalde o saat Yüreğime inerdi. G uyguları resme dökmek... Elza İslamova, son kişisel sergisinde işte bunun için uğraşıyor. Duyguların, resimsel karşılıklarını arayan İslamova, bunun için öncelikle natürmortları tercih etmiş. Nesnelerin simgesel anlamından yola çıkarak, nesneyi sadece bir madde değil, duyguların bir karşılığı olarak kullanıyor. Böylece, natürmortun geleneksel sessiz yapısını, resmine kattığı devingen duygularla bir anlamda sesli kılıyor. Sanatçının, erken dönem natürmortlarını, insanı ele aldığı resimleri izliyor. İnsan bedeninin ruhsal dışavurumunu bize aktarmaya çalışan Elza İslamova, üç yıldır bedensel ifadenin en dışavurumcu eylemi olan “Flamenko” ile uğraşıyor. Bu dans aracılığıyla, bedeniyle kendini en doğru ve estetik biçimde gösterebildiğini söyleyen İslamova, son dönem resimlerinde de dansın, hareketin, estetiğin ve dinamizmin önemli bir öğesi olduğunu vurguluyor. Onun için figürlerin, bedensel ve ruhsal varlığı öncelik kazanıyor. Sergisinin açılışını flamenko gösterisi ve gitar dinletisiyle yapması da bundan. İlgilenenler için “Duygular” sergisi, 26 Eylül’de saat 17.00’de açılıyor. Yerin 12 metre altındaki 1500 yıllık Geç RomaErken Bizans dönemine ait Bizans sarnıcının üzerine inşa edilmiş Antik HotelAntik Cisterna Sergi Salonu’ndaki sergi 22 Ekim’e kadar sürecek. G Tel: (0212) 638 58 58 Pazar Çizer..... yazar çizer: Zafer Temoçin (zafertemocin@gmail.com) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle