22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kitaptan “ihlal” çıktı! Her gün onlarca insan hakkı devlet ya da toplumca ihlal ediliyor. Tarih Vakfı’nın Ders Kitapları’nda İnsan Hakları Projesi, bunların tohumunun okul sırasında atıldığını gösteriyor. Sayfa 3 Herkes için su Su sizin, bizim ve gelecek nesillerimiz için var. “Herkes İçin Su” sergisi, gençleri yaşamsal ihtiyacımız hakkında bilinçlendiriyor. Sayfa 4 Mutlu olmak için çok şey gerekmez... Türkan Saylan, yaşarken iz bırakan kadınlardan. Mücadelenin, iradenin ve umudun simgesi. Kanserle öyle bir inatlaşıyor ki, kemoterapilerin yıpratıcılığına rağmen çalışmaktan vazgeçmiyor. İlkelerine tutkuyla bağlı, yaşama heyecanı gözlerinden okunuyor. Çünkü onun için hayat ürettikçe değerli. ALİ DENİZ USLU ürkan Saylan koca bir hayat çınarı. Güçlü, iradeli, çalışkan, her şeye vakit bulabilecek kadar da zamanın hâkimi. Yaşama her neyle tutunuyorsa, öyle berrak, öyle özendirici ki... Onun yanında daha bir güvende, daha bir güçlü hissediyor insan kendini. Etrafındakilere umut saçıyor, umutsuzluğun tüm bulaşıcılığına inat. Kanserle mücadelesinde hep bir adım önde. Çünkü ondan da korkmuyor, hayatta hiçbir şeyden korkmadığı gibi. Yaşama bağlılığının mayasını insanlara duyduğu sevgiden, sağlıklarına kavuşturduğu hastalarından, hayata kazandırdığı gençlerden ve eğittiği öğrencilerinden alıyor. Çalışmalarına sıkı sıkıya bağlı. Yaşlılığını üretkenliği ile ölçüyor. Kemoterapiden sonra toplantılara katılmasına hayran kalmamak elde değil. Peki hayatı nasıl bu kadar kendinden yana yapabildi? Saylan, içi gülen ve hayat taşan gözlerini bizden ayırmadan yanıtlıyor soruyu: “Hep içgüdülerimle hareket ettim. Hayatı kitaplardan öğrenemezsiniz, ama onları okumadan bunu anlamanız mümkün değil. El yordamıyla yaşanır hayat, inatla, sabırla ve büyük bir aşkla...” İki kız, üç erkek kardeşin en büyüğü Türkan Saylan. İnsanlığa dair duyduğu sorumluluğun tohumları daha çocukluk yıllarında atılıyor. “Annem evde yokken onun elbiselerini giyerdim. Kardeşlerim bana ‘anne’ derlerdi. Hem abla, hem dost, hem anneydim. Onlara duyduğum sorumluluğu sonra tüm insanlara duymaya başladım” diye özetliyor bu yılları. Parlak bir öğrenci T Fotoğraf: Vedat Arık değildi, ama soru sormayı iyi biliyordu. “İnsanları delirtecek kadar soru sorardım” diyor gülerek, “Sorgulardım, bana anlatılanların nedenini öğrenmeden huzur bulamazdım. Hatta ‘Dünyaya niye geldim?’ sorusunun içinden çıkamadığım için beş yaşında intihara kalkıştım.” Onu tatmin edebilmek zor, Saylan’ın sorularına ne çevresindekiler ne de inançlar cevap verebiliyor. Sorular da giderek artıyor: “Neden insanlar birbirini öldürüyor? Neden haksızlıklar var? Adalet ve Tanrı varsa, bu kadar haksızlık niye?” TELAŞLI VE SABIRSIZ... Saylan, bu arayışın o yıllarda epey kafasını kurcaladığını söylüyor. Daha sonra kütüphane görevlisi olarak çalışırken, bulduğu ne varsa okuması, merakını dindirmese de biraz soluk aldırıyor. Hatta her öğle arası yemek yemeden, bir un kurabiyesiyle açlığını dindirip kütüphanedeki tozlu raflardan kitaplar indirdiği günleri unutamıyor. “Anlamasam da okurdum, çünkü açlığım büyüktü. Merakım beni besliyordu. Bu açlık daha sonra kaleme ve kâğıda döndü” diyor, “Hâlâ da kalemle kâğıtla ilişkim sürer. Bilgisayarı sevmem.” Şarlatanlar Ordusu METE KIZIK Sayfa 8 Küçükken müziğe de merak sarıyor, sekiz yıl keman çaldıktan sonra beceriksiz olduğunu düşünüp müziği bırakıyor. Şimdi biraz pişman... Ortaokul yıllarında köy doktoru olmak hayaliyle yanıp tutuşuyor. Aslında daha o yıllarda, doktor olup Türkiye’yi karış karış gezeceğini de hissetmiyor değil. Belki de o yüzden, şimdi kendine gülse de, tıp fakültesine girip beyaz gömleği ilk giydiğinde kendini hemen doktor sanıyor, “Çok heyecanlıydım” diyor, “telaşlı ve sabırsız...” Tıp eğitimi ona insanlara dokunarak anlama yeteneği kazandırıyor. “Bir kere hastayı yanıma oturturum, ellerim, okşarım. Hayatını dinlerim. Önce arkadaş olurum sonra doktor” diyor. Bu yakınlık başına bela da açıyor, epey de acı çektiriyor. Bir hastasından bel kemiği tüberkülozü kapıyor. Fakülteyi on yılda bitirebiliyor çünkü tüberküloz yüzünden 13 ay yatağa mahkum kalıyor. Hem de biri iki yaşında, diğeri de altı aylık iki çocuk sahibiyken. Çocuklar nereden mi çıktı? Hayallerinin peşinde koşarken 22 yaşında evleniyor Saylan. “İdeallerim varken âşık oldum, ama hiçbir şeyi erteleyemediğim için hemen evlendim. Sonra da çocuk istedim. Her şeye yetişeceğimden şüphem yoktu!” diyor. Devamı 6. sayfada Sahnede bir hayalet geziyor Şahika Tekand, sahnedeki 21. yılını kutluyor. Bu yıllar boyunca oyunlarıyla hep bir şeyler hatırlattı, hatırlatıyor. Onun unutamadıklarına gelince; dünyayı değiştirme ve müdahale etme isteğini, daha iyi bir dünya özlemini hep diri tutuyor. “Avrupa’da kol gezen hayalet”in hatırlatıldığı Karanlık Korkusu da bu özlemin ürünü. Bu kadar da değil, Studio Oyuncuları bu sezona dört oyunla giriyor. ESRA AÇIKGÖZ Sayfa 7 Tek suçlu video oyunları mı? Artık birileri şu video oyunlarındaki şiddetle gençleri şiddete teşvik etmeyi bıraksa olmaz mı? Modern zaman cellatlarından Counter Strike en son Alman Tim Kretschmer’i ele geçirdi. Katliam yaptırdı ve kurbanının ipini çekti. Olaydan “hassas” medyamız o kadar etkilendi ki, sanal şiddeti manşetlere taşıdı. Kimse Tim’in okul sonrasında girdiği bunalımın sosyal sebeplerini merak etmedi. Toplum tertemiz, suçlu belliydi! DENİZ ÜLKÜTEKİN Sayfa 9 PAZAR YAZILARI 2. sayfada Ataol Behramoğlu’nun Pazar Söyleşileri 5. sayfada Çikolata sevenler için... 10. sayfada Kadınsa tahrik eder! 12. sayfada C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle