Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 EKİM 2009 / SAYI 1230 7 DÜNYALI YAZILAR Lady Gaga: Sansasyon, şöhret ve popüler kültür ALİ DENİZ USLU Gözü olmayan kafalar... ZÜLAL KALKANDELEN “Global kapitalizm soyut bir kavram; protesto etmek bir fark yaratmaz.” Kim demiş bunu? ABD Başkanı Barack Obama... Pittsburgh PostGazette ile yaptığı röportajda, soyut bir kavramla uğraşmanın değil, insanların hayatını etkileyen yerel ve acil sorunlara odaklanmanın fark yarattığını söylemiş.... “Ne diye şaşırıyorsun ki, adam kapitalizmin anavatanını yönetiyor?” diyebilirsiniz... Doğru, ama kendi ülkesinde sosyalistlikle itham edilmiyor mu Obama? Hadi o saçmalığı bir yana bırakalım... Ama kendisinin geçmişte aktif olarak toplumsal örgütlenme çalışmaları yapmış olmasına ne diyelim? “Gösteriler, sağlıklı bir demokrasinin işaretidir, ama protestocuların görüşüne katılmıyorum. Büyük kitle gösterilerine taraftar değilim” diyor Obama. Dünyanın gidişatından memnun olmayan emekçilere de şu mesajı veriyor: “Küreselleşmenin kaçınılmaz olduğunu anlamaları lazım.” O zaman şunu sormak gerekir: Başkanlık seçimi sırasında kendisini desteklemek için sokakları, stadyumları dolduran milyonlarca insanın yaptığı gösteriler ne oluyor? Irak savaşı sırasındaki protesto gösterilerine karşı Bush da benzer bir küçümseyici tavır takınmıştı. Ama zaten onun aksi yönde davranması beklenmiyordu. Oysa Obama gibi geçmişte sivil haklar mücadelesine destek vermiş, bütün dünyada demokrasi rüzgârı estirmeye çalışan bir politikacının benzer bir tavrı takınması, ciddi bir karşıtlık yaratıyor. *** Amerika’daki sivil toplum örgütleri, Obama’nın bu sözleriyle gerçek yüzünün ortaya çıktığını düşünüyor. Gerçekten öyle mi acaba? Belki de politikacılar çokyüzlü ve duruma göre o yüzlerden işlerine geleni maske gibi takıveriyorlar... Kendileri iktidardaysa protesto edilmekten hiç hoşlanmıyorlar; muhalefettelerse, protestoculara pasif destek veriyorlar... İşin ilginci, çok yüzlü politikacılar değişip dururken, onların karşısında duran yüz hep aynıdır... Solgun renkli, kemikleri çıkmış bir yüz, öfkesini gözlerinden haykırır... Sokaklarda işsiz gezen, karnını doyurma mücadelesi veren, hep görmezden gelinen, umudu yok edilen milyonlardan biridir o... Obama’nın soyut kavram dediği küresel kapitalizm, işte o yüzde somutlaşır... Parayı ve iktidar gücünü elinde tutanın düşüncesinde “soyut” olan, aslında tam karşısında gözünü dikmiş ona bakmaktadır... Ama iktidar sahibi, gözü olmayan bir kafaya dönüşmüştür. Ona sesini duyurmak amacıyla bağırır... Sonra anlaşılır ki, gözsüz kafanın kulakları da, tek bir sesi, kapital sahiplerinin sesini duyacak şekilde ayarlıdır... Yapacak tek bir şey kalmıştır; soluk benizli adamlar, dünyanın vicdanına seslenmek ve varlıklarını hissedilir kılmak için bir araya gelip sokağa çıkar... Demokratik haklarıdır protesto etmek. Zengin bir adamın servetinin, 140 ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasından fazla olduğu bir dünyadır yaşadıkları... Sessiz kalmaları, akla ve vicdana hakarettir... *** İstanbul’daki protestolarda meydana gelen bazı istenmeyen olayları bahane edip, konuyu bulandırmayalım... IMF ve Dünya Bankası’nın yaptığı makyaj tutmaz; uygulandığı zemin o kadar kötü ki, akar gider... Ardından sömürünün çirkin yüzü belirir yine... Kurallarını insanların belirlediği ekonomik bir sistemdir kapitalizm. Akıl almayacak eşitsizliklerin baş nedenidir. Eğer bu vahşi sistemi insanlar yarattıysa, onun insani alternatifini de yine onlar bulacaktır. Kapitalist sistem alternatifsiz değildir; kimileri kabul etmek istemese de, bu sömürünün sonunu ancak sosyal adalet düşüncesine dayanan gerçek sosyalizm getirir. G www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com L ady Gaga’yı MTV müzik ödülleri töreninde en iyi yeni şarkıcı ödülünü alınca daha iyi tanıdım. Müziğini sonradan dinledim, geç fark etmişim. Hatta Eminem’den ödülünü alırken “Tanrı ve eşcinseller için” dediğinde daha da çekici geldi. Zira Eminem koyu bir homofobikti. Bunu ne kadar bilinçli ve ideolojik yaptı bilinmez ama iyi bir numaraydı. Lady Gaga her fırsatta eşcinselliğe sahip çıktı, kendini onlardan gördüğünü söyledi, tuhaf fakat estetik bir yolla onlara destek oldu. Hatta bir söyleşisinde, “Bugün bulunduğum yerde olmamın nedeni eşcinseller. Bu kültürü popülerliğin içine katmayı istiyorum. Şaka yollu da olsa gerçek motivasyonun bütün dünyayı gay yapmaktan geçtiğini söylüyorum” diyordu. Sonra da çift cinsiyetli olup olmadığı dedikoduları aldı yürüdü. Elbette popüler kültürü bunlar besliyor. İşte ne kadar kaçsak da bir yerden bizi yakaladı, buldu Lady Gaga. Geçenlerde de Madonna ile Lady Gaga, NBC televizyonundaki kurmaca şovla gündem yarattı. Siyah deri kostümleri, deri çizmeleriyle buram buram seks kokan görüntüleriyle birbirlerine girdiler. Danışıklı dövüş güzel, tamam da, Madonna orada olmalı mıydı bilemedim. İzleyince tat vermeyen bu soytarılık epey konuşuldu. Bize de malzeme çıktı. Peki, şimdi kimdir bu Lady Gaga? Müzisyen mi, şarkıcı mı, modacı mı, magazin medyasının elinde büyüttüğü bir pazar oyuncağı mı, kadın mı, erkek mi? Piyasada albüm satılmazken nasıl oldu da 10 milyon gibi bir satış yakaladı? Lady Gaga 1986 doğumlu, ABD’li. İtalyan asıllı bir aileden geliyor. Dört yaşında piyona çalmayı öğrenmiş. Katolik bir okulda eğitim görmüş! Yolu New York’a düştüğünde müzik kulüpleri ona mihmandar olmuş ve kendi müziğini yapmasına imkân sağlamış. Dans, striptiz ve daha neler neler... Kimdir bu Lady Gaga? Müzisyen mi, şarkıcı mı, modacı mı, magazin medyasının elinde büyüttüğü bir pazar oyuncağı mı, kadın mı, erkek mi, hepsi mi? Müzik piyasasında albüm satılmazken nasıl oldu da o, 10 milyon gibi bir satış yakaladı? Müziğinden önce söyledikleri ve sansasyonları gelen Lady Gaga artık bir pop, seks ve moda fenomeni. Gerçek adı ise Stefani Joanne Germanotta. Sahne ismini Queen’in klasiği “Radio GaGa”dan esinlenerek seçmiş. Sahnede tiyatral, kendini izletmeyi iyi biliyor. Aynı zamanda bir moda ikonu. Pek çok magazin dergisinin ve popüler haberin moda başlığı altında kendine yer buluyor. Bir söyleşisinde biseksüel olduğunu açıklayınca “seks ikonu” olması da elbette kaçınılmaz. Zaten oldukça rahat ve umursamaz. Böyle olunca da magazin basınına iyi malzeme veriyor, skandallara açık. Eşcinseller için gösterdiği muhalefeti dünya dertlerinde göstermiyor. Popüler kültür içinde “farklı” olmayı iyi başarması dikkat çekici. Lady Gaga’nın ilk albümünün adı “The Fame”di. Albümün ilk single’ı “Just Dance” tüm listelerde zirve yaptı. Ardından “Poker Face” parçası geldi. Sahnesini 70’ler ve 80’lerdeki popüler tarzla doldurdu. Yeniyi değil kaybedileni araması, “tanıdık” bir tat arayanlara da şifa oldu. Ben de şimdi fark ettim ki en az müziğinden bahsettik, bu epey haksızlık. Lady Gaga’nın müziğinde elektronik dans, nostaljik pop, hair ve glam rock tınılarını duymak mümkün. Glam’ı özlediğimiz kesin ama böyle dönmesi çok da keyif verici değil, o ayrı. Lady Gaga hem söz yazarı hem de besteci, bu ise en büyük artısı. Aslında o bundan üç yıl önce de “Beautiful, Dirty, Rich”, “Dirty Ice Cream” ve “Disco Heaven” gibi parçalarla aramızdaydı. Fakat sansasyon değildi. Belki oyunu kuralına göre oynamıyordu ya da doğru kişiyle çalışmıyordu. Prodüktör, yapımcı Vincent Herbert ile tanışınca şans ondan yana döndü ve bugünlere geldi. Hem şu an rakipleri sayılan Beyonce, Britney Spears, Christina Agulera ve Kylie Minogue’den çok daha iyi bir yere gidiyor gibi görünüyor. Bakalım önümüzdeki günlerde hangi skandal ve sansasyonlarla gündeme gelecek? Yani görünürlüğün müzikle olmayacağı kesin gibi. G Springsteen efsanesinin 30. yılına özel bir set S ony Music, müziğin efsane isimlerinin sınırlı sayıdaki özel boxset albümlerini müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Bruce Springsteen’in şimdiye dek görülmemiş çok özel tasarımlı boxset albümü müzik marketlerde yerini alıyor. Son olarak bu yıl yayımlananan “Working on a Dream” albümü ile müzikseverlerin beklentilerini karşılıksız bırakmayan müzisyenin arşivlik çalışmasında Bruce Springsteen ve The E Street Band’in kariyerinin ilk 25 yılına ait daha önce hiç yayımlanmamış ilk uzun metraj konseri ve daha önce hiç görülmemiş iki saatten uzun 16 şarkılık unutulmaz performansları var. Ayrıca “Born To Run”ın yapımı ve kamera arkası da içerikte mevcut. Bu setin içinde Bruce Springsteen ve The E Street Band’in albümün kaydedildiği 1975 konserine ait ve 1973 ile 1975 arasında daha önce hiçbir yerde yer almamış görüntülerini bulabileceksiniz. Bruce Springsteen ve The E Street Band’in eski ve yeni üyelerini, albümde çalışanlar ve prodüksüyonda yer alan insanlardan oluşan yeni ve özel bir röportajı da sizleri bekliyor. Yayımlanmamış ve özel Roger Waters’ın Avrupa turnesi burada... E ski Pink Floyd üyeleri kısa süre de olsa Live 8 konserinde bir araya geleli neredeyse bir yıl olmuştu ki; Roger Waters Londra’nın Hyde Park’ını yerinden oynatmaya karar verdi. Pink Floyd’un söz yazarı ve vokalisti Roger Waters müziğe başladığı günleri 1 Temmuz Cumartesi günü “Hyde Park Calling” konseriyle kutladı. Konserin ilk yarısını Pink Floyd’un şarkılarına ayırırken ikinci yarısını ise kendi şarkılarına ayırmıştı. Sony Music etiketiyle yayımlanacak olan ve iki CD’den oluşan bu albümde; 1999’daki “In The Flesh Tour”un canlı performansları, ses kalitesinden hiç ödün vermeden sunuluyor. “Breathe”, “Time”, “Money”, “Eclipse” ve “Brain Damage” gibi şarkılar, bunların videoları ve aynı zamanda “Another brick in the wall”, “Wish you were here”, “Shine on you crazy diamond” gibi 19 unutulmaz parça da bu albümde. G fotoğrafların yer aldığı 48 sayfalık bir kitapçık da cabası. G C M Y B C MY B