02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 5 7/2/08 16:32 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 10 ŞUBAT 2008 / SAYI 1142 5 Tuna Kiremitçi ilk solo albümü “Kendi Halinde”yi yayımladı. Kiremitçi, yaşadıklarını müziğe dönüştürmenin ruhu için iyi bir tedavi yöntemi olduğunu söylüyor. Şimdi, kendini evine varmış Odysseus gibi hissediyor. Pek çok badire atlattıktan sonra huzurlu ve umutlu. Her şeye rağmen yaşadıkları için minnettar. TUNA KİREMİTÇİ Dal rüzgârı affeder... Sahnede çalmayı özledim. “Sana Dair”, “Koru Beni”, “Bu Aşk Burada Biter”gibi klasikleri yeniden sahneye taşımak için bir çalışmam da var. Bir de Ahmet Kaya’nın “Acılara Tutunmak” şarkısını yorumlamak istiyorum. Ali Deniz Uslu una Kiremitçi hayatımıza 90’lı yılların ikinci yarısında “Kumdan Kaleler”in kırılgan ve nahif solisti olarak girdi. İlk romanı “Git Kendini Çok Sevdirmeden”le onu daha da sevdik, ama o gitmedi. Ardından diğer romanları geldi. Edebiyatına övgüler alırken özel hayatındaki çalkantılar onu magazin haberlerinin en gözde isimlerinden biri yaptı. Şimdi ise yine müziğe döndü ve ilk solo albümü “Kendi Halinde”yi yayımladı. Albümde sözü ve müziği Tuna Kiremitçi’ye ait on şarkı var. Hepsi son on yılda bestelenmiş. Albümün müzikal kokusu Fransız şansonlarından Bülent Ortaçgil’e kadar uzanıyor. Şarkılarda ise hep bir burukluk var. Albümün çıkış parçası ise “Dal Rüzgârı Affeder”. Sözleri de manidar: “dal rüzgârı affeder, ama kırılmıştır bir kere…” Son yıllarda sizi magazin sayfalarında görüyorduk. Sarsıntılı bir dönem geçirdiniz. Fırtına bu albümle duruldu mu? Bu albüm hayatımın son on yılının bir dökümü. Ayrılıklarım, yaşadığım çatışmalar, hayatımın kırılma anları ve askerlik, bu albümün içinde. O yüzden bunu yalnızca bir albüm olarak dinleyemiyorum, çünkü yaşadıklarım, insanlar ve mekânlar gözümde canlanıyor. Şimdi ise kendimi evine varmış Odysseus gibi hissediyorum. Çok uzun bir yolculuk yaptım ve pek çok badire atlattım. Artık huzurluyum, yaşadıklarım için de minnettarım. Hem bu albüm benim için bir 35 yaş hediyesi. Aslında edebiyatçı yanınız daha ağır basıyor, ama müzikle döndünüz. Bu farklı bir şekilde görünebilir olmanın kaygısı mı? Ben bir edebiyatçıyım, müzik yapmayı seviyorum. Yaşadığım savrulmaları, hataları, mutlulukları, acıları şarkılara dönüştürmek benim için çok iyi bir tedavi yöntemiydi. Müzikle hayattaki zorluklar ve acılar dayanabilir oluyor, mutluluklar da kalıcı hale dönüşüyor. Yani iç dünyamdaki o nevrotik çalkantıları yatıştırmak, onlardan uzlaşmak için sanata dayanıyorum. Aslında bu albümü on yıl önce, “Kumdan Kaleler”den hemen sonra yapmam gerekiyordu. Arkadaşlarım, müziğin zor imkânlarla yapıldığı bir dönemde inandıkları şeyin mücadelesini verdiler. Keşke ben de o mücadelenin içinde olsaydım. Niye olmadınız? Cesaret edemedim, edebiyat öncelikliydi. Aslında ikisini bir arada götürebilirdim. Şimdi ikisi bir arada gidiyor mu? Aslında onlar birbirinin panzehiri. Edebiyat yalnızlığa dair, onunla iç dünyanıza yelken açıyorsunuz. O yaşlarda insan bunun karşısına da bir şeyler koymak, bir şeylere dokunmak ve dokunulmak istiyor. Müzik bu noktada yardımıma koştu. Yani müzik, tek başına odaya kapanıp şiir yazan Tuna’nın sosyalleşmesiydi. Yani müzik sizin için o zaman neyse şimdi de o. Yeni şarkılarınızda bir burukluk var. Şarkılar zırhımızı aralayıp, o en gerçek noktamıza, yaşadığımız kötü deneyimlerle ilgisi olmayan saflığa dokunuyor. Bu da benim kendi köklerime, on yıl önceki Tuna’ya dönme çabam. Bu imkânsız bir çaba, biraz da trajik. Zaten bunu arzulamak dramatik, albümün gerilimini de bu arzu oluşturuyor. “Hayallerin Neydi?” şarkısını babanıza yazmışsınız. Babalar ve oğulların ilişkisi de hep trajiktir. Erkekler babalarını pek tanımaz. Ben de babamı çok fazla tanımadığımı o öldükten sonra anladım. Zaten biz babalarımızı toplumsal bir figür olarak tanırız. Gerçek keşif süreci ise sancılıdır. Ben de babamın hayalleri neydi bilmiyordum. Hiç bunları konuşamadık. Bu da benim hâlâ canımı yakıyor. Oğlunuza da bir şarkı var albümde. Babanızla yaşadığınız eksikliği onun yaşamasına izin vermeyeceksiniz sanırım. Ona tüm sevgimi vermek istiyorum, çünkü eğer o sevgiyi verebilirsem ve o sevginin arkasında olduğumu ona hissettirebilirsem hayattaki zaaflarımı, yaptığım ya da yapacağım hataları hoş görecektir diye düşünüyorum. Albümde “Birden Geldin Aklıma” isimli bir parça var. Ben en çok onu sevdim. Bence Bülent Ortaçgil’i seviyorsunuz. Evet, siz de öyle… Onu seviyorum, onunla büyüdüm. Fikret Kızılok’u da çok severim. Bülent Ortaçgil’in söz yazma mantığını ve armonik yapılarını, Fikret Kızılok’un da o hafif Doğulu tadını severim. Sahneyi düşünüyor musunuz? “Kumdan Kaleler”in şarkılarını dinlemek hoş olur. T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle