Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 EKİM 2008 / SAYI 1176 “562 tamam reis”... Sonuç: Yedi genç ölü Latif Can. Ankara, Bahçelievler, 15. Sokak, 56/2... Bu adres, yakın tarihi bilmeyenler için bir şey ifade etmeyebilir, ancak bilenlerin gözlerinin önünden yedi gencin yüzü geçiyor. Efraim, Hürcan, Osman Nuri, Salih, Serdar, Latif ve Faruk, Türkiye İşçi Partili oldukları için öldürüldüler. Yakınları, bilenlere unutturmamak, bilmeyenlere duyurmak için Bahçelievler katliamının 30. yılında mezarları başında olacak. sokağa çıkmış olanlar dışında pek kimseler de yoktu. Aslında bu olayla amaçlanan da buydu. Parti binasına geldiğimde iki arkadaşımızın daha (Salih ve Faruk) cesetlerinin, Eskişehir yolunda bulunduğu haberi geldi. Bahçelievler’deki evde öldürülen gençler, (Hürcan, Efraim, Lâtif) nkara, Bahçelievler, 15. Sokak, 56 No’lu apartman, daire yatağın üstüne oturtulup kurşuna dizilmişlerdi, gene onlarla birlikte 2... Tarih, 8 Ekim 1978. Yaşları 20 ve 26 arasında değişen kurşuna dizilen Serdar ise, 8 gün daha yaşadı. Komada olmadığı ender yedi gencin akıllarında o gün katıldıkları Türkiye İşçi Partisi saatlerde olayın çözülmesinde çok yararlı olacak bilgiler verdi. Osman (TİP) il toplantısındaki konuşmalar vardı. Latif Can, Efraim Nuri ütü kordonu ile boğularak öldürülmüştü. Eskişehir yolunda Ezgin, Osman Nuri Uzunlar, Hürcan Gürses ve Serdar Alten evdeydi, bulunan cesetlerin elleri arkalarından bağlanmıştı, ağızlarında tıkaçlar, ev sahipleri Faruk Ersan ve Salih Gevenci ise işten çıkmış eve beyinlerine sıkılmış kurşunlarla, görünüm tam bir vahşetti. geliyorlardı. Aralarında Abdullah Çatlı, İbrahim Çiftçi, Haluk Kırcı’nın da Bu katliamın davasına bakmaya nasıl başladınız? olduğu Milliyetçi Hareket Partisi yanlısı faşist grup onları eve giderken Bahçelievler Katliamı’nı yalnızca ben değil, TİP’in üyesi, dostu birçok yoldan alıp Eskişehir yolunda kurşunlayarak öldürdü, diğerlerini ise avukat izledi. Gerek sıkıyönetim mahkemesindeki aşamalarda, gerekse evde. Bu olayın üzerinden 30 yıl geçti. Aileleri ve arkadaşları yedi gencin ağır ceza mahkemesindeki aşamada davaya kalabalık bir meslektaş unutulmaması için, mezarları başında anma yapacaklar. Hürcan Gürses katılımı oldu. Bu davayı takip etmek, düşünsel inançlarımızın bir gereği ve Serdar Alten 8 Ekim’de, Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda saat olduğu kadar, meslekî bakımdan da ertelenemeyecek bir görevdi. 12.30’da, Latif Can, Efraim Ezgin ve Osman Nuri Uzunlar Bursa Topluma düşen görev ise, bu olayı unutmamaktır. Yenişehir’de saat 14.00’te, Salih Gevenci 18.00’de Çorum’da anılacak. Serdar’la hastanede görüşme şansınız oldu mu? Faruk Ersan içinse, 11 Ekim’de saat 14.00’te Kırklareli’nde anma Ben Serdar’ı hastanede yattığı sırada göremedim. Zaten yaşadığı 8 yapılacak. Biz de katledilenlerin avukatı Erşen Sansal, katledilenlerin günün büyük bir kısmında komada kalmıştı. İki kez ifadesi alınabilmiş, arkadaşı ve TİP üyesi Mehmet Atalay ve TİP’in o dönemdeki genel katilleri tarif etmişti. Daha sonra katiller sekreteri Nihat Sargın’la konuştuk. Sansal yakalandığında, bu tanımların onlara aynen sorularımızı şöyle yanıtladı: uyduğu görüldü. Kendisini yaralıyken, kollarına Ankara, Bahçelievler, 15. Sokak, 56 No’lu girerek kapıda bir arabanın içinde katliamı idare apartman, daire 2... Bu adres sizin için ne etmekte olan Abdullah Çatlı’ya götürüp ifade ediyor, ilk aklınıza gelenler neler? getirdiklerinde, Çatlı’nın arabasını görmüş, bu Ankara’nın Bahçelievler semtindeki ev çok arabanın rengini, markasını, modelini ve ünlendi. Bu ev, iki öğrencinin (Salih ve Faruk) plakasını ifadesinde söylemişti. kaldıkları, öğrenci bütçesine uygun, zaman Dava, 86’da sonuçlandı; Haluk Kırcı, ölüm zaman tıpkı 8 Ekim 1978’teki gibicezası aldığı halde serbest bırakıldı, yakalandı arkadaşlarının da gelip kaldığı bir ev. Kapısındaki yine serbest bırakıldı. Bu süre boyunca sizce kocaman anahtar deliğinden, içerisi nasıl bir yargılanma yapıldı? gözetlenebiliyor. Bu ev, Bahçelievler katliamında Bahçelievler Katliamı’nın üzerinden 30 yıl yitirdiğimiz gençlere mezar oldu. Katliamın geçti. Bu süre zarfında uzun yıllar dava, yargının çözülmesine giden önemli bir adım bu evle ilgili gündeminde kaldı. Bu süreçte, olayın failleri, bir bilgiden kaynaklanarak atıldı. Katliamdan bir yani katiller ve yardımcıları, olayın nasıl tertip iki gün önce, pazardan dönen bir kadın, filelerini edildiği ve nasıl gerçekleştirildiği açıklığa duvarın üstüne koyup dinlenirken, iki gencin kavuştu. Bu, yargı açısından net bir olaydır. konuşmalarına tanık olmuştu. Bu gençlerden Davada sanıkların cezalandırılmaları ile ilgili bir birisi, diğerine “Tamam reis, 562” diyormuş. Avukat Erşen Sansal. oturum yapılıp karar verildiği gün, haber Reis denen, “Bir yanlışlık olmasın, git bir daha televizyonlarda duyurulduğunda, akşam evdeki bak!” deyince, tekrar bakıp gelen genç, ötekine, telefonumu birçok kişi aradı. Tanımadığım birçok insan, hakkın yerini “Tamam reis, 562” diye tekrarlamış. Bu şifreli konuşma, yaşlı kadının bulmasından dolayı memnunluklarını belirtiyorlardı. Aralarında bir dikkatini çekmiş. Bahçelievler semtindeki katliamın bir bomba gibi kadın, kendisinin oğlunun da bir olayda öldürülmüş olduğunu, fakat patlamasının ardından, o civardaki bir evde kabul günü yapan kadınlara olayın “faili meçhul” kaldığını söyledi. “Oğlumun katilini mahkeme tanık olduğu bu şifreli konuşmayı anlatmış, kadınlar da “5, 6, 2” önünde görmeyi çok isterdim, olmadı. Ama şimdi Bahçelievler’in şifresinin; evin numarası olan 56/2 ile ilgisi olduğunu düşünmüşler. katilleri mahkum edildi ya, benim oğlumun katilleri cezalandırılmış gibi Buradan hareketle bir fotoğraf teşhisinden yola çıkılıp Bahçelievler hissettim” diyordu. Ancak Bahçelievler Katliamı’nın yargı dışındaki Katliamı’nın katilleri yakalandı. O gün keşif yapan gençlerden, reis yanları, oldukça düşündürücü ve bir o kadar da üzücüdür. Katliam, denilen Ercüment Gedikli, ağırlaştırılmış ömür boyu hapse çarptırıldı. olaydan sonra onlarca yıl, yargının ve siyasetin gündeminde kaldı. Diğer genç Duran Demirkıran ise olayda gözcülük yapmaktan TBMM’de ve Başbakanlık Teftiş Kurulu’nda bu konuyu araştırmak için cezalandırıldı. Ben bu evi hiç görmedim. Daha sonra bu evin bir müze iki ayrı komisyon oluşturuldu, ama hazırladıkları raporların en önemli gibi korunup saklanması düşüncesi konuşuldu, ama gerçekleşmedi. kısımları, ilgililerce mahkemeye gönderilmedi. Mahkeme, bu ilgililer Bahçelievler Katliamı’nda öldürülen gençleri tanıyor muydunuz? hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılması için suç duyurusunda Onlar da, ben de TİP üyesi olduğumuzdan kimileriyle daha çok, bulundu. Olay, iki bakanın bakanlıktan düşmesine neden oldu. Çatlı, kimileriyle daha az tanışıyorduk; ama özellikle Ankaralı gençleri; hayatta kaldığı sürede, etkili çevrelerce yargının önüne çıkarılmaktan Serdar’ı, Salih’i, Hürcan’ı ve Faruk’u iyi tanırdım. Serdar’ın babası da uzak tutuldu, gözaltına alındı, kaçırıldı... Halen cezasını çekmekte olan arkadaşımdı. Kardeşlerimiz gibiydiler. Kırcı, iki kez “yanlışlık”la tahliye edildi! Hatta yurtdışına çıkmayı bile Olayı nasıl duydunuz? başardı. Susurluk kazası sonrasında dönemin başbakanı Tansu Çiller, 9 Ekim Pazartesi sabahı yazıhanemdeydim, 09.30 sıralarında Abdullah Çatlı’nın cenaze töreni yapılırken, “devlet için kurşunu yiyen telefonum çaldı. TİP Ankara İl Başkanı Osman Sakalsız, acele partiye kadar, kurşunu sıkan ellerin de kutsal” olduğunu söylüyordu. Gerek gelmemi istiyordu. Ne olduğunu sordum, beş arkadaşımızın Çatlı’nın, gerekse Haluk Kırcı’nın önemli devlet görevleri yapan kişilerle katledildiğini söyledi. İl başkanlığına gittim. Olay radyolar ve ilişkileri, beraber çekilmiş resimleri, yakınlıkları anlatıldı. Ancak bu televizyonlar aracılığı ile duyurulmuştu. Sokaktaki insanlar bir ürperti çabalar, güneşi balçıkla sıvamaya yetmedi. G içindeydi, yüzlerini bir dehşet duygusu sarmıştı. Zaten, zorunlu olarak MEHMET ATALAY Faruk’la Salih çok misafirperver, sevecen, samimi insanlardı. TİP Genel Merkezi’nde mali büroda görevli olduğumdan çok sık Ankara’ya giderdim. Gittiğimde de çoğunlukla onlarda kalırdım. Olaydan en son bir ay önce yine oradaydım. Aslında, olay gecesi de orada kalacaktım, ancak akşam bir yemeğe davet edilmiştim, çok geç bittiği için arkadaşlar bırakmamıştı. Bir oda, bir mutfak ve uzun bir holden oluşuyordu, evleri. Misafir geldiğinde, koridora açılır kapanır somyalarını açar, orada kendileri yatar, odalarını misafire verirlerdi. Mutfakta televizyonları bulunurdu. Salih yazları Çorum’da çalışır, kışın orada biriktirdikleriyle geçinirdi. Fakir bir ailenin çocuğuydu, Faruk da öyleydi. Bizde toplantı olduğunda, otele filan arkadaş bırakılmaz, tanıdıkların evlerinde kalınırdı. O gün de TİP’in il temsilcileri toplantısına Latif ve Efraim Bursa’dan gelmişlerdi. Latif Yenişehir, Efraim Bursa Merkez temsilcisiydi. Latif’le Osman Nuri, Faruk ve Salih’in Hacettepe’den de okul arkadaşıydı. Serdar, Faruk ve Salih’in karşısındaki apartmanda annebabası ve kardeşiyle oturuyordu. Aynı zamanda Genç Öncü kurucusu ve Ankara şube yöneticisiydi. Hürcan’ın ailesi Ankara’da otururdu, ancak Faruk ve Salih’le samimi oldukları Esra Açıkgöz A Osman Nuri Uzuner. Salih Gevenci. için onların evine çok sık gelirdi. Ben olayı öğlene doğru il binasına gidince öğrendim. Kapıyı il başkanı arkadaşımız açınca rengi değişti. Hücran biraz saç yapısı olarak bana benzer, bir de başından vurulduğu için teşhis edilmesi zor olmuş, onu ben zannetmişler. O dönem MHP Genel Merkezi Bahçelievler’de bina yaptırmış, kendilerinden olmayanları semtten püskürtmek istiyorlardı. Salih ve Faruk hem Hacettepe’de çok önde olan arkadaşlarımızdandı, hem de faşistlerin ağırlıklı olduğu Devlet İstatistik Enstitüsü’nde çalışıyorlar ve Bahçelievler’de oturuyorlardı. Bu yüzden gözlerine battı herhalde. Evi bastıklarında Faruk ve Salih iştelermiş. Daha geç saatte çıkmalarına rağmen, o gün enstitüde çalıştıkları bilgisayar arızalanınca işten erken ayrılmışlar. Bu bile hâlâ şüpheli, çünkü o dönemde enstitü faşistlerin yığınak yapıldığı bir yer, arızayı biri bilinçli mi yaptı, bilinmiyor... Faruk ve Salih’i eve giderken almışlar. Abdullah Çatlı’nın talimatıyla arabaya bindirip, Eskişehir yolu kenarında öldürmüşler. Osman Nuri’yi boğmuş, diğer arkadaşlarımızı da tabancayla vurmuşlar. G Hürcan Gürses. NİHAT SARGIN O gün Ankara’da il temsilcileri toplantısı yapmıştık. Her zamanki gibi katılımcıların kalacağı yerler önceden belirlenmişti. Genç arkadaşlardan beşi, Ankara’da Bahçelievler’de kalan iki arkadaşın evine misafir olmuşlar. Ben il başkanımızın evinde misafirdim. Sabaha karşı beş gibi uyandırdılar, olayı anlattılar. Hemen İstanbul’a, merkeze döndüm, Behice Boran Ankara’da kaldı. İstanbul’da herkes alt üst olmuştu, onları teselli etmeye çalıştım. Ardından öğrendik ki, Serdar öldü diye bırakılmış, ama vücuduna beş kurşun yemesine rağmen hayatta kalmayı başarmış. Hastanede Boran nasıl yapmış bilmiyorum, ama onunla görüşmeyi başarmış. “Yaşayacağım” demiş Boran’a, “Yaşayacağım ve hepsini tek tek göstereceğim”... Bu anlatılması kolay bir olay değil. Çok ölümle karşılaştık, ancak bu başka türlüydü. Kavga, gürültü olur, ölüm yaşanır, ama bu öyle değil, herhangi bir şeye sığan bir olay değil... Serdar öldüğünde Ankara’da toplandık. İktidarda Ecevit vardı, İçişleri Bakanı da Eyüboğlu’ydu. Maltepe Camii’nde tören yapmak istedik, ancak “yeni bir mesele çıkabilir size müsaade edemeyiz” diye engellemeye çalıştılar, sonunda izin vermek zorunda kaldılar. Mezar başında, teskin edici bir konuşma yaptık, çünkü bu olay herkesi çok sinirlendirmişti. Zaten bu tür olaylarla bizi silahlı gösterip, çatışmaya sokmaya çalışıyorlardı, ancak biz onların oyununa asla gelmedik. Sonra o günü, partimizin onur günü ilan ettik. İkinci kongremizde, bu arkadaşlar için özel bir sütun diktik. G Fotoğraflar: Vedat Arık Efraim Ezgin. Serdar Alten. Faruk Ersan. C M Y B C MY B