Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 5 14/6/07 15:27 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 17 HAZİRAN 2007 / SAYI 1108 Her şey ‘Alt/Üst’ Koreografisini Tan Temel’in hazırladığı Alt/Üst isimli dans enstalasyon gösterisinde, kişisel çatışmaların, kaybedilenlerin ve kaybettirilenlerin içsel bir sorgusu yapılıyor. Gösterisinin sahnesi, hayat ve ölümün ifadesi toprak. Tan Temel “İnsan tanınması çok zor bir varlık. Hep gizli bir bölgesi ve paylaşılmayan bir alanı var. İnsana dair beklentiler ise yanıltır” diyor. Ali Deniz Uslu eğitimli bir vücudun, bedeni ne kadar farklı noktalara götürebileceği. Çünkü beden çok kırılgan. Bale ya da modern dans bedeni bir deformasyona uğratıyor. Normal bir beden ile bir dansçı bedeninin arasında farklılıklar var. Normal bedenin sınırları var, ama eğitim almış, teknik eğitim görmüş bir beden inanılmaz noktalara ulaşabiliyor. Yani beden insana ait ve bedene ait olmaktan çıkıyor. Başka bir şekle bürünüyor. Oyunun temasında içsel bir parçalanma ve çatışma var… İnsan tanınması çok zor bir varlık. En yakınınızda, yıllarca birlikte olduğunuz kişileri bile tam tanıyamıyorsunuz. Hep gizli bir bölge ve paylaşılmayan alan var. Bu da benim için hep Biz diriltmeyi değil yok etmeyi biliyoruz. İşte bu yüzden diriltmeyi beceremediğimiz için, o gücü de üste koyuyoruz. Bu bireysel çatışmalar da aslında tümün küçük parçaları. İnsanlar var olduklarından beri kendileri ile çatışıyor. Sanırım bu çatışmalar artık daha rahat dillendiriliyor... Kesinlikle öyle, Yani insan kendi ruhsal dünyasını yeni keşfediyor. Soru sormaktan ve cevaplardan korkmuyor. Sahnedeki kadın ve erkek bedeni arasında fark estetik. Ya da ben bunu böyle görüyorum. Peki ya siz? Kadının estetiğini görmezden gelirsek, sanatsal açıdan baktığımızda sahnedeki beden nötrdür, cinsi yoktur. T an Temel’in koreografisini hazırladığı Alt/Üst gösterisinde, İstanbul Dans Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni ve kurucusu Geyvan McMillen’ın video enstalasyon çalışması ve tasarımcı Dilara Akay’ın üç boyutlu tasarımı yer alıyor. Gösterinin müzikleri ise Serhan Erkol ve Barış Ertürk’e ait. Tan Temel günümüzde insanların hayata ve kendilerine dair soru sormaktan ve karşılaşacağı cevaplardan daha az korktuğunu söylüyor. “Ama” diyor “Gücümüz gömmeye ve ezmeye yetiyor, diriltmeye değil. Yaptıklarımızın görünmediğini sanıyoruz, ama hepsi ortada”. Bazı şeyleri kelimelerle anlatamazsınız, görmeniz gereklidir. “Alt/Üst” de böyle bir oyun. Bu oyun ana fikrini nereden alıyor? Geçen yıl babam ciddi bir rahatsızlık geçirmişti. Bu sancılı süreç beni nedense çok fazla etkiledi. Kanser ameliyatı olduğunda doktora gidip “Ameliyatı nasıl geçti?” dedim. O da bana tüm organlarını dışarı çıkarttıklarını ve oksijenle yıkayıp yerine koyduklarını anlattı. Bu gözümde canlandı. Kendime, bir insanın içi nasıl parçalanır diye sordum, ironik bir biçimde. Cevapları ararken de bunu sanat yönetmenimiz Geyvan McMillen ile konuştum. Bu onun da çok hoşuna gitti ve bu fikri sahnelemek için çalışmalara başladık. Gerisi de tamamen doğaçlamalar üzerine geldi. Oyun ve metni doğaçlamalara çok açık. Peki bedensel olarak oyunun nasıl bir altyapısı var? Oyun her sahnede farklılıklarla oynanıyor. Bu onu daha canlı kılıyor. Bedende aradığımız kusursuzluk değil, amacımız iyi tekniğe sahip bir soru işareti. Yani beklentiler yanıltır. İnsanlar yaptıklarının görünmediğini sanıyor, ama yanılıyorlar. Oyunun finalinde de deve kuşu gibi başınızı toprağa gömmeniz bu kaçışın bir sonucu mu? Evet, öyle. İstediğim kadar kendimi saklayayım, bedenim ortada kalıyor. Aynen tüm diğer yaptıklarımız gibi... SAHNEDEKİ BEDEN NÖTRDÜR Oyunun adı “Alt/Üst”. Bu tam olarak neye karşılık geliyor? Alt gömdüklerimiz, üst ise kontrolsüz olarak inandıklarımız. Üst kavramı için Galileo çok güzel bir tanımlama yapmış: “Aklın bittiği yerde din başlar.” Bir yere oturtamadığımız, anlayamadığımız her şeyi tanrısal bir gerçeğe bağlıyoruz, ama gücümüzün yettiği her şeyi eziyoruz, kullanıyoruz. Para ve egoyla eziyoruz. “Gücümüz gömmeye yetiyor, diriltmeye değil” diyorsunuz finalde de. Ama izleyicinin var... Evet, onlarda var. Aslına bakarsanız bu oyunu oynarken cinsiyeti hiç düşünmedim. Sizin sorunuz ciddi bir soru işareti oluşturdu bende. Bu çok göreceli bir kavram. Çünkü beden kendini her şekilde her cinste ifade edebiliyor. Zaten sanatta hiçbir şey yeni yapılmış değil, doğru referans noktalarını alıp onları yeniden yorumlayıp, şekillendiriyoruz. Oyunda sahne tozu değil de bol bol toprak yutuyorsunuz. Toprak hayat demek ve artık onu kaybediyoruz. Bu şekilde de doğa insan ilişkisini daha güçlü bir şekilde anlatıyoruz. Toprağa gömülü, oyunun başlamasını beklerken, “Bir gün bu toprağı benim de üzerime atacaklar” dedim. Böyle bir sorguya girdiğinizde de bir kırılma noktası yaşıyorsunuz ve önceden yaptığınız ya da yapmadığınız pek çok şey size anlamsız ve gereksiz geliyor. İşte o zaman kendinizi gerçekten keşfetmeye başlıyorsunuz. www.istanbuldanstiyatrosu.com