Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 3 4/1/07 14:30 Page 1 PAZAR EKİ 3 CMYK 7 OCAK 2007 / SAYI 1085 3 EDİTÖR’DEN ütün dinler intiharı yasaklar… Bütün dinler Tanrı’nın yarattığı bedenle oynanmasına karşı çıkar. Tanrının yaptığını bozmaktır, bedene başka bir şekil vermek. Oysa insan her gün daha fazla oynuyor kendisiyle, bozup yeniden kuruyor kendisini, yeni bir burun yapıyor örneğin, yeni bir kalça, yeni bir ayak… Tanrıyla arasının bozulduğunun çoktan farkında, felsefenin, sanatın kendisine yetişmesini izliyor... Yeni bir beden yeni bir ruh istiyor, ya da tam tersi… İlk kez belki sanat ve felsefe bu kadar geç kalıyor, insanı görmüyor, görse de anlamıyor, anlayamıyor… Oysa burada, yani mayınlı topraklarda günah yok, yasak da… Tanrı da sırtını dönüyor toprağa, patlamayı görmemek, sesini duymamak için olmalı… Kopan bacaklara, parmaklara, parçalanan gözlere, gözünün ucunu bile değdirmiyor… Yüzünden saklamaya çalıştığı işbirliğinin okunmasından korkuyor belki de. Bu yüzden bunca acı sahipsiz kalıyor. Sınırı yok bu acının, coğrafyası, tarihi ve tanrısı. Mayın, insan aklının yüz akı, ticaretin en kolayı ve ucuzu, hatta en dayanıklısı! Bir dolara yani bir lira dört yüz kuruşa imal ediyor, gömüyorsun toprağa… Değmezse insan ayağı, bir insan ayağı kadar uzun yaşıyor, tam 75 yıl… Kamboçya’da, Türkiye’de, Saraybosna’da, Afganistan’da, savaşın ve yoksulluğun olduğu her yerde, sınırların içinde ve dışında, pusuda bekliyor. Bir koyunun sürüden ayrılmasını, bir çocuğun yolunu şaşırmasını, ülkesinde yasaklı birinin sürüne sürüne yaklaşan gövdesini… Sonra… bumm… Ölüm aranılan oluyor, kopan parçaların yasını tutarken. Tanrıya kafa tutmaya hak kazanıyor kopan elinin yasındaki, hani bütünlüktü senin benden beklediğin diyor öfkeyle, koptu işte, yok, kolum yok, ayağım yok, gözüm yok… Sen… Bütün ülkeler mayın suçlusu, elbette en suçlusu ABD. Güvenlik gerekçesiyle mayını kaldırmayı reddeden Çin’le, Rusya da suç ortağı. Oysa mayınlar hem içeriye doğru patlıyor, sivillere, kendi yurttaşlarına doğru… Bu yüzden diğer ülkeler “Mayınsız Bir Dünya” peşindeler yıllardır. Türkiye de mayınlarını kaldırmayı vaat ediyor hem kendi yurttaşlarına, hem dünyaya… Çünkü anlaşıldı ki mayınlı toprakları Tanrı da çoktan terk etti! İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Türkiye’nin en uzun tüneli, 17 Ocak’ta açılacak. Tünel, bir kadın mühendisin, Nefise Akçelik’in adını taşıyor, çünkü tünelde en büyük emek onun. Ölümüne bir ay kalana kadar başından baretini çıkarmadı, ayağını şantiyeden çekmedi, ama birileri, “hemşeri değil” gerekçesiyle tünelin tabelasından adını çıkarmak istedi. Meslektaşları izin vermedi. Akçelik, bir sosyalist, kadın hakları savunucusu, antimilitaristti. NEFİSE AKÇELİK B 3 bin 775 metre uzunluğunda bir isim Berat Günçıkan M ail, “Kadın Mühendisler eplatformu”ndan geldi, başlık “Mühendis Kadının Adı Var: Nefise Akçelik”ti... Belli ki, kadın mühendisler bir meslektaşlarının haklarını savunuyordu, ama kimdi Nefise Akçelik? Mail’de, 17 Ocak’ta açılacak, tartışmalı Karadeniz Sahil Yolu’nun tünellerinden en uzununa Akçelik’in isminin verildiği, ancak şimdi değiştirilmek istendiği anımsatılıyor, itiraz ediliyordu, çünkü o tünel Akçelik’in eseriydi. Ordulular, daha doğrusu Ordu milletvekillerinin değişiklik isteklerinin gerekçesi ise mühendisin hemşerileri olmamasıydı. Kadın mühendisler, isim değişikliğini emeğe saygısız lık ve ayrımcılık olarak değerlendirirken, mesleklerine nasıl baktıklarını da özetliyorlardı: “Biz, ülkemizin dört bir yanındaki şantiyelerde, madenlerde, ormanlarda, tarlalarda, fabrikalarda çalışırken bölgecilik yapmıyor, toprağına terimizin damladığı şehirlerin halkından, yöneticilerinden ve milletvekillerinden bizi ‘fahri hemşeri’ saymalarını bekliyoruz”... Karayolları Genel Müdürü Mehmet Cahit Turan, kadın mühendislerin içini rahatlattı, 3 bin 775 metre uzunluğundaki tünelin isminin değiştirilmeyeceğini açıkladı. “Tünel” dedi Turan, “bu esere büyük emeği geçen Nefise Hanım’ın adıyla açılacak”… Evet, Nefise Akçelik’in adını taşıyan tüneldeki emeği çok büyüktü, bu tünelin (Hapan) inşaatı sırasında kansere yakalanmış, ölümüne bir ay kalaya kadar çalışmıştı… Bu bilginin, direncin sınırlarını belki çocukluğunda, ama daha çok ilkgençliğinde çizmişti… İşte Akçelik’in, kısa, ama anlatılmaya değer öyküsü… 1955’te Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinde doğdu Akçelik. Beş yaşında ilkokula başladı, on altısında Erenköy Kız Lisesi’ni bitirdi. Aynı yıl Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mimarlık Fakültesi, İnşaat Bölümü’ne yazıldı. Bölümün tek kız öğrencisiydi. Diplomasıyla birlikte iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilgisini ekledi mezuniyetine. 9 Temmuz 1978’de okul arkadaşı İbrahim Ethem Akçelik’le evlendi. Bir yıl sonra Oya’yı doğurdu, on yıl sonra da Oğuz’u. “Karayollarına girdiği 1978 yılından göğe ağdığı 2003 yılına kadar Türkiye’de yapılan karayollarının ve tünellerin her metresinde aklı ve alın teri vardır” diyor Ethem Akçelik, “Yollarımız biraz güvenli ise bunu Nefise’nin ve arkadaşlarının hiç bitmeyen çabasına ve emeğine borçluyuz”. 1989’da “Fisürlü Kilde Deney Örneği Çapının Dayanım ve Deformasyon Özelliklerine Etkisi” adlı teziyle Gazi Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı Nefise Akçelik. Karayollarının tünel teknik şartnamesinin hazırlanışında ve son şeklini almasında onun imzası vardı. IspartaAntalya Karayolu’ndaki iki tünelin proje müellifliğini ve kontrollüğünü yaptı, ama açılışa çağrılmadı bile. Siyasetçilerin mühendisliğe olan saygısızlıklarını ömrü boyunca eleştirecekti. Mühendislikte bu denli başarılı olmasında zemin mekaniğine duyduğu hayranlığın payı büyüktü, 200’den fazla tünel ve geoteknik projesinde çalıştı, ulusal ve uluslararası konferanslarda 21 bildiri sundu. 2002’de, üstelik hastalığı ilerlerken o Türkiye’de ilk Uluslararası Tünel Kongresi’nin toplanmasına önayak olmakla kalmadı, altı da makale sundu. “Dünyanın en büyük tünel uzmanlarından Reinhard Rokahr bu kongrede Nefise’ye şükran çiçeği verdi” diye hatırlıyor Ethem Akçelik. Ondan, 16 yaşında tanıdığı Nefise’yi anlatmasını istiyoruz... “Daha o yıllarda” diyor, “yani 1971’de, bir kadın özgürlüğü savunucusu ve sosyalistti. 1978’de Demokratik Kadın Birliği’nin kurucuları ve yöneticileri arasına katıldı. 12 Eylül ülkenin üzerine bir karabasan gibi çöktüğünde adı barışı savunanlar arasındaydı”. Nefise Akçelik, beş yaşında ilkokula başladı, 16 yaşında Erenköy Kız Lisesi’ni bitirip üniversiteli oldu. (sağda) Akçelik, Uluslararası Tünel Kongresi sırasında dünyanın en büyük tünel uzmanı Rokahr’dan şükran çiçeğini alıyor. Ethem Akçelik Nefise’sini tanımlarken, birilerine hükmetmeyi ve manipülasyonu tiksintiyle karşılayan, erkek egemenliğini koşulsuz reddeden, kadınlığından mutluluk duyan, baskının ve şiddetin her türüne karşı koyan, kadınlığına ya da kişiliğine yönelik her saldırıyı cezalandıran, halkına derinden bağlı bir enternasyonalist, antikapitalist, antimilitarist bir kadın portresi çiziyor. O kadın, TBMM’nin Irak’a asker göndermeyi reddetmesini hastalığına rağmen ömrünün uzamasına dayanak yapıyor, her an, her şeyini bölüşüyor, bir edebiyat oburu, karmaşık bir kişilik olarak algılanacak kadar doğal ve sade, mütevazı… Nefise Akçelik 2000’de göğüs kanserine yakalanıyor, ama hastalığının işini aksatmasına izin vermiyor. Geçirdiği ameliyattan kısa bir süre sonra baretini takıp işinin başına dönüyor… 2001’de bir kaza atlatıyor, şantiyede buldozer yanlarına devriliyor, bir işçi ölüyor. 3 Ekim 2003’te, 25 yılını verdiği, adını taşıyan tünelin ve Bolu Tüneli’nin açılışını göremeden ölüyor… Oğuz Atay “Bir Bilim Adamının Romanı”nda mekanik alanında çalışmalarıyla tanınan Prof. Mustafa İnan’ı anlatmıştı. İnan’ın ismi daha sonra İstanbulAnkara Karayolu’nun İzmit mevkiinde bir viyadüke verildi. Kim bilir belki bir gün, Nefise Akçelik’in de romanını yazanlar çıkar… Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu / Mustafa Doğan (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr Arkadaşım, kız kardeşim En son görüşmemiz çarpıcı biçimde aklımda. Nefise, işe gidemeyecek durumda olduğu için, emekliliğini istediğini, devletin odasını, makamını işgal etmemek gerektiğini söylüyor; amiri emeklilik dilekçesini, sen bize daha lazımsın gerekçesi ile kabul etmiyor. Nefise hiç yılmadı. Benim, bizim yıldığımız, vazgeçtiğimiz zamanlar çok oldu. O hep haksızlığa karşı çıkma gücünü, her şeye rağmen çalışma kuvvetini buldu. Bir mesai arkadaşı, Türkiye’de uzunluğu 1000 metrenin üzerinde olan tünellerden bahsedilir hale gelmesinin Nefise sayesinde gerçekleştiğini söylüyor; Hazine Müsteşarlığı binasının temel projesini kazıklı temelden radye temele çevirerek devlet hesabına büyük fayda sağladığından bahsediyor. Yüksek lisans, doktora yapmak isteyen herkese koşulsuz desteklediğini anlatıyor. Ben birlikte çalıştığı kadın mühendisleri ayrıca desteklediğini, teşvik ettiğini, onlardan emeğini esirgemediğini biliyorum. Karayolları Genel Müdürlüğü, projelendirmesinde ve inşaatında çok emeği geçen Nefise’nin adının, Hapan Tüneli’ne verilmesi yönünde karar alıyor. Fakat gerici düşünce bir yerlerden boy veriyor, tünelin adının değiştirilmesini ve Nefise’nin adının “daha kısa” bir tünele verilmesinin daha uygun olacağını belirtiyor. Bu zihniyet hayatının her döneminde yalnız ülkesinin yararına çalışmış bir kadın mühendisin adının Türkiye’nin en uzun tüneline verilmesine dayanamıyor. Bilmedikleri, tünelin “Nefise Akçelik” adı ile dünya literatürüne girdiği. 2005’te düzenlenen 31. ITA Dünya Tünelcilik Kongresi Bilimsel ve Teknik Komite’de Nefise’nin adına atıf yapılıyor; hemen her sunumda adı anılıyor. Kongre kitabında “Karadeniz Sahil Yolu Projesi Nefise Akçelik ve Asarkaya Tünelleri Deformasyonları ve İyileştirme Çalışmaları” başlıklı bir de makale yer alıyor. Bu benzeri görülmemiş doğallıktaki ve sadelikteki insan, toprağını vatan yapanlar katındadır şimdi.. Gülru Yıldız (mühendis)