22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Bir Karadeniz atışması, bir ağıt ölüme, çan sesleri, Âşık Veysel’in diyarından hüzünlü bir ezgi, bedenin dansla yakarışı, aya, ölüme isyan... Tiyatro Oyunevi, Lorca’nın dizeleri, oyunları, ezgileri ve resimlerini farklı alanlardan pek çok sanatçıyla beraber festivale taşıyor. “Çünkü bugünü anlamak için ona ihtiyacımız var” diyorlar. Özlem Altunok 30 NİSAN 2006 / SAYI 1049 Cengiz Özkan: Gecede Serhan Yastıman ve Emrah Günaydın’la birlikte gitar ve bağlama eşliğinde Lorca’nın “Sevdalı” şiirini yorumlayacağız. “Sevdalı”, halk edebiyatına uygun ve hemen hemen tüm Lorca şiirleri gibi hüzünlü bir şiir. Biz de bu bilgilerin eşliğinde Lorca’nın hayatı, eserleri, belli başlı dönüm noktalarından ipuçları toplayarak şiirin ruhuna uygun bir müzik oluşturmaya çalıştık. Nâzım Hikmet, Âşık Veysel gibi Lorca da barışı, ütopyayı anlatan büyük bir ailenin üyesi ve bütün dünya insanlarına sesleniyor. Bu projenin de bu anlamda önemli bir sesleniş olduğunu düşünüyorum. Nem: Projeye katılmamız Mahir Günşiray’ın bizi keşfiyle oldu diyebiliriz. Adımız ve albüm kapağı hoşuna gidince, albümümüzü alıp dinlemiş ve beğenmiş. Lorca Divanı’na katılmamızı teklif edince heyecanla kabul ettik. Gecede Lorca’nın “Yaz Çanları” şiirini yorumlayacağız. Hatta konserlerde çalmaya başladık ve güzel tepkiler alıyoruz. Bu projeyle Lorca’yı daha yakından tanıdık ve eserlerini ayrıntılı inceleme fırsatı bulduk. “Ay, aşk, ölüm” teması içinde ise en çok ölümü sorguladık. Bizi Lorca’da buluşturan en önemli ortaklığın ölüm olduğunu düşünüyoruz. Şebnem Köstem: İlk kez bir Lorca oyununda çalışıyorum. Beni en çok şaşırtansa “Beş Yıl Geçince”nin diğer Lorca metinlerinden çok farklı olmasıydı. Oyun, hem Lorca’nın kişisel tarihine hem de İspanya’ya, dünyaya dair pek çok şey anlatıyor. Kendi adıma oyunla birlikte hayatla, aşkla, insanla ilgili yeni şeyler keşfettim, hayatı ve aşkı ertelemenin ölümle eşdeğer olduğunu anladım. Şiirleriyse daha büyük bir derya. Lorca bu yüzden tiyatrocu, müzisyen, dansçı pek çok sanatçı için sonsuz malzeme alabilecekleri ve üretebilecekleri sınırsız bir alan yaratıyor. Yurdaer Okur: “Beş Yıl Geçince”, içinde hem humoru hem de karanlığı barındıran fantastik bir oyun. Lorca dönem itibarıyla büyük travmalar yaşamış, kendini koruması gerektiğini, kurtuluşun ölümle gelebileceğini düşünen, bir yandan coşkulu ve ironik biri. Bir de tüm bunları lirizmle, şiirle anlatması oyunu çok daha etkileyici kılıyor. Ben oyunda Lorca’nın dünyasını gördüğümüz genç adamı canlandırıyorum. Bu rolün, bugünün gençliğinin yaşadığı çıkışsızlığı, iletişimsizliği de temsil ettiğini düşünüyorum. Lorca’nın 30’larda yaşadıklarını ben şimdi yaşıyorum. Lorca, yazdıkları, yaşadıkları, travmaları, biriktirmişliği, çok yönlülüğü ile önemli bir kişilik. Bu projede bu kadar insanı bir araya getiren de onu özel kılan bu özellikleri. Zeynep Tanbay: Tilbe Saran’la birlikte bir sunum hazırlıyoruz. Tilbe’nin okuyacağı bir Lorca şiirine ben bir performansla eşlik edeceğim. Projenin Lorca üzerine kurulu olduğunu öğrendiğimde herkes gibi ben de tutku ve heyecanla katılmayı kabul ettim, çünkü Lorca hem sevdiğim şairlerin başında geliyor, hem de ele aldığı aşk, ölüm, tutku gibi kavramlarla bütün insanlığa hitap ediyor. Zuhal Olcay: Ben Bülent Ortaçgil ile birlikte o gün için hazırlanmış özel bir beste sunacağım. Lorca’yı anmak için düzenlenmiş bütün bu ortaklıktan güzel bir bütün çıkacağını umuyorum. Bunu hepimiz o gece, orada göreceğiz. Timur Selçuk: Gecede küçük bir Lorca şiirini yorumlayacağım. Projede yer almamın başlıca sebebi, hangi ülkenin dili olursa olsun, dilin önemini bilmem. Dilini unutmaya başlayan bir toplum, kimliğini, kişiliğini de kaybeder. Benim için şairler de bu yüzden önemli. Bu kadar insanın bu projeyle Lorca’nın adının altında buluşması ise bence onun politik kimliğinden, görüşlerinden de çok, insanı birinci planda tutması, şiirlerinin odağına insanı yerleştirmesi. Tıpkı Nâzım Hikmet ve Orhan Veli gibi. Fikret Hakan: Divan’a Lorca’nın “Ignacio Sanchez Mejias için Ağıt” adlı dört bölümlük şiirinden bir alıntıyla katılacağım. Bu etkinliği en başta bir tiyatrocu olarak 20. yüzyılın en büyük drama yazarlarından birine saygı duruşu olarak görüyorum. Bu büyük yaratı ustasının hazin bir sonla faşistler tarafından öldürüldüğünü unutmamak lazım. Oyun yazarlığının yanı sıra, dünya edebiyatına da önemli yapıtlar sunan bir dehayı anma gününde orada bulunmak gurur verici. Zeynep Erkekli: Tiyatro Patika olarak zaten dört yıldır bir Lorca çalışması içindeyiz. Lorca Divanı’nda da üzerinde çalıştığımız “Biz Şair Öldürmedik” adlı oyundan küçük bir parçayı Özgür Erkekli’yle beraber oynayacağız. Neden Garcia Lorca? Yanıtı, oyunumuzun adından da belli, acı. Lorca benim için aklı ve kalbi simgeliyor. İkisi birbirinden ayrı olduğunda canavarlaşıyoruz. O hem temiz yüreği hem de sınırların ötesindeki aklıyla ikisini birleştirebilen olağanüstü bir insan. Bugün, onun yaşadığı döneme ait acıları, hele bu dönemde yeniden anlatmak çok yerinde ve birleştirici. Soldan sağa öndekiler: Zekeriya Karakaş, Zeynep Erkekli, Şebnem Köstem, Murat Taşkent, Selen Öztürk, Yurdaer Okur Arkadakiler: Hakan Özlücan, Levent Kutlutürk, Kıvanç Bosuter, Mahir Günşiray, Emre Koylu, Özgür Erkekli, Canberk Uçucu, Cengiz Özkan Fotoğraf: VEDAT ARIK Yol arkadaşları LORCA undan 70 yıl önce, İspanya İç Savaşı’nda ölen bir milyon insanı Lorca’nın kimliğinde “Onda İspanya’nın bir çağını yaşamak mümkündü” diyerek anıyordu Pablo Neruda. Çünkü o, “Devrimin büyük hayalcisi, güzel kokular saçan yasemin demeti”ydi. Şiirleri, oyunları, besteleriyle tutkunun, özgürlüğün, aşkın simgesiydi. O yılların İspanya’sı, dünyanın bütün devrimcileri için yükselen faşizmle baş edilebilecek tek ülkeydi. Lorca şiirleriyle, Picasso Guernica’sıyla, binlerce “yabancı” devrimci kırmızı fularlarıyla acıyı, umudu ve zaferi dillendirdiler. Yenildiler. Dünyanın altından çok sular aktı, faşizm yenildi, sosyalizm boy attı, Guernica sembolleşti, devrimcilerin torunları dedelerinin filmini yaptı, Lorca’nın şiir ve oyunları dilden dile aktı... Sonra... Şimdi yeni faşizmle başı dertte dünyanın. Bu yüzden anlamaya, umuda, direnmeye, yani Lorca’ya ihtiyacı var. Tiyatro Oyunevi, onun önemli bir yol gösterici olduğunu düşünenlerle birlikte, 15.Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’ne bir dizi Lorca projesiyle katılıyor. Onlarca oyuncu, müzisyen, dansçı, ressamı Lorca etrafında toplayan proje, yeniden yükselen faşizmin yaratacağı tahribatı tekrar hatırlatmak açısından da önemli. B Başlıca etkinliği Lorca’nın Türkiye’de ilk kez sahnelenecek “Beş Yıl Geçince” oyunu olan projede, bir diğer ilkse Zuhal Olcay’dan Timur Selçuk’a, Teoman’dan Zeynep Tanbay’a, Baba Zula’ya, Fikret Hakan’a pek çok kişiyi bir araya getiren Lorca Divanı. Şiirler, şarkılar, danslarla bezenecek bu projeye eşlik edecek diğer etkinliklerse Lorca’nın desen ve resimlerinden oluşan bir sergi, bir radyo tiyatrosu ve Lorca açıkoturumu. Projenin mimarı Mahir Günşiray, Lorca Projesi’ni anlatıyor. Festivale bir oyun, sempozyum, radyo tiyatrosu ve bir sergiden oluşan geniş bir Lorca Projesi’yle katılıyorsunuz. Neden Lorca? Mahir Günşiray’ın yönettiği Şebnem Köstem, Yurdaer Okur, Selva Erdener, Canberk Uçucu, Selen Öztürk, Zekeriya Karakaş, Özlem Turhal ve Murat Taşkent’in rol aldığı “Beş Yıl Geçince” 1 ve 2 Haziran Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde. Aralarında Cüneyt Türel, Tilbe Saran, Memet Ali Alabora, Rozet Hubeş, Nihal Koldaş, Ahmet Levendoğlu, Ayşe Conte, Aytuğ Civan, Manuel & Işıl Reina, Teoman, Hazal Selçuk, Baba Zula, Ayşenur Kolivar, Nem, Cahit Berkay, Ayşe Tütüncü, Bülent Ortaçgil, Sumru Ağıryürüyen, Turgay Erdener, Selva Erdener, Muammer Ketencoğlu, Jak&Janet Esim, Vedat Sakman, Bilgesu Erenus ve Sema’nın da bulunduğu Lorca Divanı 29 Mayıs’ta AKM’de. “Eskicinin Tazesi” Açık Radyo’da 2226 Mayıs tarihleri arasında her gün saat 18.00’de arkası yarın formatında sunulacak . Kerem Karaboğa, Mehmet Güleryüz, Zerrin Yanıkkaya ve Beliz Güçbilmez’in katılacağı Lorca açıkoturumu 2 Haziran’da saat 14.00’te Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde. Tiyatro Oyunevi olarak geçen yıl “Lorcahane” adlı bir projeyle yola çıkmıştık. Kültür Bakanlığı’ndan destek alamayınca projeyi değiştirdik. Bu yıl Lorca’nın öldürülüşünün 70. yıldönümü. Lorca’nın öldürülmüş olmasını, sadece politik bir kimlik olduğu için değil, aynı zamanda eşcinsel olduğu için de katledilmiş olmasını unutmak, unutturmak istemiyoruz. Ayrıca hem ülkemizde hem de dünyada milliyetçilik, faşizm tüm farklı yüzleriyle her yanımızı sarmış durumda. Lorca, faşizmi, faşizmin yükselişini, araçlarını ve yarattığı tahribatı anlamamız açısından da önemli biri. Projenin bu kadar geniş kapsamlı olması da Lorca’nın zenginliğinden mi kaynaklanıyor? Galiba Lorca’yla işim ölene kadar bitmeyecek. Engin bir deniz, açıldıkça, içine girdikçe insan daha çok zevk almaya, daha çok keşfetmeye başlıyor. Bunun gerisinde de Lorca’nın yenilikçi ve farklı bir sanatçı olması yatıyor elbette. Timur Selçuk, Ayşe Tütüncü, Zeynep Tanbay, Baba Zula, Tilbe Saran... Lorca Divanı’nda farklı alanlardan pek çok sanatçı şiirler, şarkılar, dans gösterisi ve sahne performanslarıyla bir araya geliyor. Bu isimleri Lorca’da buluşturan ne? Bu ortaklık Lorca’ya duyulan sevgi ve saygıdan kaynaklanıyor sanırım. Belki biraz da Tiyatro Oyunevi’ne güven. Lorca Divanı’nın belli bir konsepti, rejisi yok, ama tema olarak farklı sesleri Lorca’nın üç önemli sözü “ay, aşk, ölüm” başlığı altında bir araya getirmeyi amaçladık. Evrensel bir şair, doğduğu, yaşadığı ülkeye değil, dünyaya aittir ve onun şiiri, eseri her dilde, her seste yorumlanabilir. Dolayısıyla bu projede bir tarafta Karadeniz ezgileri, bir tarafta rock, bir tarafta ağıtlar, danslar olacak. Lorca Projesi’nde pek çok “ilk” var. “Beş Yıl Geçince” oyunu Türkiye’de ilk kez sahnelenecek. Bir de festivalde ilk kez radyo tiyatrosu olacak... “Beş Yıl Geçince” fantastik ve farklı bir oyun. Bir yandan aşk, aşkı arayış, arzu edilen aşka ulaşamamak, ölümü seçmek gibi malum Lorca temalarını içeriyor, ama bunun yanında diğer oyunlarından da teatral olarak çok farklı. Zaten Lorca da, “Seyirci” ve “Beş Yıl Geçince” oyunları için “Aslında benim tiyatroda ulaşmak istediğim yer burası” demiş. 1931’de yazdığı bu oyun natüralist tiyatroya sessiz sakin bir karşı çıkış gibi. Radyo tiyatrosuna gelince, bildiğim kadarıyla “Eskicinin Tazesi”nin şimdiye kadar radyo uyarlaması yapılmamış. Bizim için de ilginç bir deneyim olacak. Ayrıca Lorca sempozyumu ve sergisiyle de seyircinin Lorca hakkında kapsamlı bir çerçeve edineceğini düşünüyorum. FEDERICO GARCIA LORCA 1898’de Granada’da doğdu. 38 yıllık yaşamına pek çok oyun, şiir, ezgi sığdırdı. Şiirlerinde ve oyunlarında özgürlük, aşk, tutuculuk, baskı, ölüm gibi temaları ele aldı, kendi topraklarını, Granada’yı anlattı. 1928’de yazdığı “Çingene Romansları” Endülüs Çigan şairi olarak tanınmasına yol açtı. Besteci Manuel de Falla ile birlikte müzik araştırmaları yaptı, tiyatro ile müziği birleştirdi. Sanat onun için insanlara ulaşmakta önemli bir araçtı. Kurduğu Barraca Tiyatro ile İspanya’nın her yanını dolaştı, halk edebiyatını, geleneksel öğeleri yeni akımlarla iç içe soktu. Eserlerinde insanın, doğa ile toplumsal normlar arasında sıkışıp kalmışlığını anlattı, dürtüleri ve tutkularıyla insanın iç dünyasını açığa çıkarmaya uğraşan bir tiyatro türü yarattı. En önemli oyunlarından biri olan Kanlı Düğün’de tutku ve kan davasını işledi. Bir kadının trajedisini anlatan Yerma’da ise ahlakı sorguladı. Son oyunu Bernarda Alba’nın Evi de toplumsal ve ahlaksal kuralların sonuçlarını anlatıyordu. 19 Ağustos 1936’da, iç savaş patlak verdikten kısa bir süre sonra Franco yanlıları tarafından kurşuna dizildi. CUMHURİYET 08 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle