22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 NİSAN 2006 / SAYI 1049 5 RADYASYON Çevreciler, bu yılın ilk aylarından beri nükleer karşıtı eylemler yapıyorlar. Oysa nükleer santral sadece “bir çevre sorunu” değil. Beraberinde getirdiği silahlanma, militarizm ve savaşla bir insanlık sorunu... dar nükleer silahın depolarda mevcut olduğunu vurguluyor. “Örneğin, ABD kendi topraklarının dışında nükleer silah bulunduran tek ülke. İncirlik’te de doksan tane atom bombası var. Nükleer enerjiden nükleer silaha geçen sınırı aşmak çok kolay ve denetimi neredeyse imkânsız” diyor. Greenpeace de bu yüzden, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun bir yandan nükleer enerjinin reklamını yaparken diğer yandan nükleer silahların yayılmasını önleme misyonunu savunmasını tutarsız buluyor. Atıcı’ya göre özellikle belirtilmesi gereken nokta, nükleer enerjinin iklim değişikliğinin çözümü gibi dayatılıp bütün dünyada yaygınlaştırılması. Bunun sonucunda kısa sürede zengin uranyum cevherleri tükenecek, zayıf cevherlerin madenciliği yapılmaya başlanacak. Tüm bunlar, dünyanın kapısına dikilmiş küresel ısınmaya karşı mücadelede zaman kaybına neden olacak. Bugün hâlâ nükleer santralların kurulup kurulmamasının tartışılmasını “üzücü” buluyor Atıcı, “Bizler” diyor, “nükleer enerjiyi, 20. yüzyılın denenmiş ve başarısız olmuş teknolojileri arasında görüyoruz. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın enerjileri olan yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliği uygulamaları Türkiye’de nasıl geliştirilir, bunu konuşmak istiyoruz”. Nükleer karşıtı mücadele içinde başı çekenlerden biri de Anarşist grup, Antinükleer Cephe (ANC). Geçen hafta da Boğaziçi Üniversitesi’ndeki etkinlikleriyle “Sinop’a hayır” diyen ANC’den Hasan Mesut, eylemlerinin sürekli engellendiğini söylüyor. ANC’lilerin nükleer santrala makine taşıyan, nükleer atık taşıyan trenlerin, gemilerin önünde vücutlarını siper etmelerinin de yetmediğini söyleyen Mesut, “Nükleer santral kapatılsın!” sesini kimsenin duymak istemediğinden yakınıyor. “Bizler”, diyor, “nükleere inat yaşasın hayat!, diye haykırırken ‘yaşasın devlet ve kapitalizm’ diyenler sesimizi boğmaya çalıştılar. Bu slogan kışkırtmaksa evet, kışkırtıyoruz. Kanserin, radyasyonun henüz vicdanına işlemediğini düşünen herkes bu isyana daha fazla geç olmadan katılmalı. Evet, halkı isyana teşvik ediyoruz. Var mı?! Kapitalizm bizi öldürmeden biz onu öldüreceğiz!” Bu, nükleer işgaldir! O ? ? Dünya ilk yatırım ve işletim maliyetleri çok yüksek, 3540 yıllık ekonomik ömürleri boyunca sıkça arıza ve güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm bulunamayan bu pahalı enerji üretiminden vazgeçerken AKP hükümetinin Sinop’tan başlayarak 2011 yılından itibaren peş peşe devreye girecek üç nükleer santral yapılacağını açıklamasını nasıl yorumlamalı? Göltaş’ın yorumu: “Tarihe düşülmüş kara bir leke.” Enerji kaynaklarının değerlendirilmesinde, özellikle elektrik enerjisinin üretim iletim ve dağıtımında yapısı gereği doğal bir tekel olma özelliği olduğunu savunuyor Göltaş. Elektrik enerjisinin depo edilemezliği nedeniyle üretildiği anda tüketilmek zorunda olduğunu, bunun da merkezi planlamayı gerekli kıldığını vurguluyor. “Enerji yatırımları büyük ölçekli yatırımlar olduğundan kısa, orta ve uzun dönemli bir enerji stratejisinin enerji sektöründeki bütün kesimlerin eşgüdümü ile oluşturulması esas olmalı” diyor: “Elektrik enerjisinde ticari kârlılık değil, toplumsal yararı gözeten bir yaklaşım öne çıkarılmalı. Ancak bu yolla doğru bir yatırım ve işletme politikasının oluşturulması mümkün.” Hilal Atıcı... TÜRKİYE’DE 90 ATOM BOMBASI... Greenpeace Enerji Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı, Türkiye’nin hiçbir dönem nükleer enerjiye ihtiyaç duymadığını söylüyor. Ona göre Türkiye’nin asıl sorunu enerji kaçağını önleyememek. Üstelik bu kaçaklar, tek bir nükleer santral parasına en aza indirilebiliyor, yedi nükleer santralla sağlanabilecek enerji bu yolla korunmuş oluyor. Atıcı’ya göre nükleer santral, “iyi” ve “temiz” enerji olarak gösterilse de asıl amaç, atom bombası hammaddesi hazırlamak. Atıcı, dünyayı birkaç yüz kere yok edebilecek ka ya Koca (sinopbizim.org En basitinden Sarıkum’daki güzel sitesinin kurucusu). O da bir sahilde gezemeyeceğiz. Oradan Sinopluların nükleer santral kuşları izleyemeyeceğiz. Eğer sesimiz istemeyen yüzde 84’ünün arasında. yeterince gür çıkmazsa Sinop’un Siteyi ve sürdürdükleri mücadeleyi İnceburun mevkiindeki 20 bin dönüm şöyle anlatıyor: araziyi telle çevirecekler. Orası bize Sinoplu musunuz? yasaklanacak, o bakir topraklara ömür Evet, ama İstanbul'da yaşıyorum. boyu adım atamayacağız, atmak da Yine de büyük ailem hala orada, her yıl istemeyeceğiz. Çünkü oralar sonsuza birkaç kez gidiyorum. Sinop, dışarı dek kirlenmiş olacak. Bunlar komplo çok göç veren bir şehir. teorisi değil. O santrallarda, nükleer Sinopbizim.org sitesini de, Sinop mühendislerin çok sık vardiya dışında yaşayan Sinopluların ve Sinop değiştirmesinin, yiyeceklerinin ve severlerin oranın kaderiyle ilgili kararlardan haberdar olmasını ve sorunlarının çözümüne katkıda bulunabilmesini sağlamak amacıyla kurmuştum. 300 üyeli bir siteydik. Nükleer santral projesi açıklanınca sitede bir imza kampanyası başlattık, giderek büyüdü. İki ayda 15 bini buldu. Norveç, Mısır, Macaristan gibi pek çok ülkeden de kampanyanıza katılanlar oldu. Pek çok ülkeden uzmanlar bilimsel çalışma yolladılar. Aslında nükleer santral projesini aylardır bekliyorduk. Konuyla ilgili gizli yürütülen projeleri kasımdan beri takip ediyorduk. Açıklama Oya Koca Başbakan’dan son derece gayri resmi bir şekilde, bir “Sinoplular” gecesinde geldi, “Size yol yapacağız. sularının 600 kilometre öteden Size üniversite yapacağız. Size bir de taşınmasının sebebi ne olabilir? nükleer santral yapacağız” dedi. Çoğumuz emekliliğimizde Sinop’a Sinop’a nükleer santral dönmeyi hayal ediyorduk. Bu yapılmasını neden istemiyorsunuz? santralla, hayallerimizi de elimizden Bu sadece Sinop’un sorunu değil, alacaklar. Kapıyı araladılar ve adım bugün Sinop’a, yarın Akkuyu’ya, öbür atmaya çalışıyorlar. Bir kere içeri gün İğneada’ya, öbür gün başka bir girdiler mi, burada kalacaklar. Tıpkı yere... Bunun enerji açığı ile alakası Filipinler’de olduğu gibi. Filipinli vergi yok. Öyle olsa sadece rüzgâr enerjisi mükellefleri, 1970’lerde petrol buhranı ile nükleer santraldan 23 kat fazla sonrası yapılan nükleer santral enerji elde edebileceğimizi söyleyen yüzünden hâlâ günde 300 bin dolar bilim insanlarını dinlerlerdi. borç ödüyorlar. Bu santral bir kilovat Peki Sinop’a nükleer santral bile enerji üretmiş değil. Çünkü yapılması sizin yaşamınızda neler anayasa ile kullanımı yasaklandı, değiştirecek? dönüştüremiyorlar da. Hüzün, isyan ve bahar... Baharı Balkan müzikleri ile karşılamak istiyorsanız Bucovina Clup albümünü alın ya da Ahırkapı’ya gelin... Çünkü Shantel orada. 5 Mayıs Cuma gecesi Ahırkapı şenliklerinde İstanbullulara eşlik edecek. müzik ise daha büyük bir hızla yayılıyor damarlarımıza. Şimdi mevsimlerden bahar. Tam da içimizin kıpır kıpır olduğu, coşmaya hazırlandığımız bir dönemdeyiz. Dansın ve ritmin bizi sarıp sarmalayacağı, ya da içinde olduğumuz mevsimi en hararetli haliyle yaşatacağı bir müziğe ne dersiniz? Söz konusu olan eğlence ve coşkuysa, aklımıza ister istemez Balkan müziği geliyor. Romanların Ahmet Haşim’in deyimiyle kır sakinlerinin bağımsız ruhu, dansa ve müziğe doğuştan yatkın bedenleriyle birleştiğinde, ortaya inanılmaz bir hız ve hareket çıkıyor. Elbette hüznün de çok ayrıcalıklı bir yeri var bu etnik müzikte. Bir yanıyla eğlenceliyken, bir yanıyla da isyan türkülerini içerir Balkan melodileri. Aşk da bir isyandır, kaçınılmazdır. Elbette Balkan müziğinde aşkın yoğunluğunu, ateşli söylemini de buluruz. Hem siyahtır, hem kırmızıdır Balkan müziği. Söz konusu mevsimlerse eğer, bu şarkılar en çok baharı yaşatır bize. Çünkü kır sakinleri, yüzlerini hep güneşe dönerler. ALBÜMÜN ADI BUCOVİNA CLUB... Tam da bu sırada, yüzünü güneşe dönen, kendi köklerini keşfetmek üzere yola çıkan Shantel’e kulak vermek gerek. 2. Dünya Savaşı öncesi ailesinin yaşadığı Romanya ile Ukrayna arasında bir sınır kasabası olan Bucovina’ya giden Shantel, oradaki müzikal ortamdan etkilenir. Almanya doğumlu olan Shantel, Frankfurt’ta tanınmış elektronika ve Freestyle dj’lerinden biriyken, bu yolculukla kendine yeni başlangıçlar yapar. Shantel için kendini yeniden keşfetme turuna çıkması; ruhunu, karakterini bütünleyen genlerin arayışına girmesi heyecan verici olmalı. Nasıl ki albüme adını veren Bucovina Club’ı dinlerken, farklı tatları keşfetmek bize heyecan veriyorsa... Sonuçta bir kültürün, başka bir kültüre iletilmesini, toplumların birbirine anlayışla yaklaşmasını, sevmesini sağlıyor bu müzik. Bu anlamda müziğin işlevi daha da belirginleşiyor. Türkiye’de ilk kez yayımlanan Bucovina Club, aslında Shantel’in Avrupa’da bir dizi olarak yayımladığı ve ödüllü albümleri Bucovina Club Vol.1 ve Vol.2’den seçilmiş on altı şarkıdan oluşuyor. Doğu Avrupa ve geleneksel Balkan melodilerini elektronikle harmanlayan Shantel, Balkan tınılarını kulüp dünyasına taşıyor. Albümde Doğu Avrupa’nın en iyi müzisyenlerinden oluşan Bucovina Orkestrası’nın yanı sıra, Makedonya kır sakinlerinden oluşan Kocani Orkestar, Fanfare Ciocarlia, The Rootsman, kadınlar korosundan oluşan Balkan Beat Box gibi gruplar da yer alıyor. Bucovina Club’da, 1980’lerin ünlü şarkısı Şiki Şiki Baba, Rashit Taha’nın meşhur ettiği Ya Rah gibi aşina olduğumuz şarkılara da yer veriyor Shantel. Bir anlamda Shantel, geleneksel Balkan müziklerinin özünü bozmadan, daha geniş kitlelere yayarak popülerleşmesini sağlıyor. dendurukan@yahoo.com Deniz Durukan ir söyleme göre aşkın sonu cinayettir. Müziğinse sonu yok... Aşk bireyseldir; biterse, en fazla o aşkı yaşayanları etkiler. Müzik ise kitleseldir. Bir yanıyla toplumsal aidiyeti belirler, diğer yandan insanın hem kendisiyle, hem de diğer insanlarla bütünleşmesini sağlar. B Ritim durursa, topyekun akan zaman da durur, yaşamın damarları kesilir. Çünkü insanın ait olduğu coğrafyalara girmenin en önemli anahtarlarından biridir müzik; elbette o toplumun karakterini, seviyesini de belirler. Öyleyse korkulacak bir şey yok! Zaman akıyor, Ahırkapı’da Hıdrellez 2006 İstanbullular bu baharı da sokakta karşılayacak. Bir sokak etkinliği olan “Ahırkapı’da Hıdrellez” şenliği bu yıl 7 yaşına basıyor. Kutlama, 5 Mayıs Cuma akşamı. Bu yılın programında da yine çeşitli sokak konserleri, sokak tezgâhlarında bahar yiyecek ve içecekleri ve sürpriz konuklar yer alıyor. Program 19.00’da Roman orkestraları eşliğindeki “Hıdrellez Resmigeçidi” ile Ahırkapı Sokak’ta başlayacak. Çevre sokaklar ve alanlarda devam edecek etkinlik 24.00’de hıdrellez ateşlerinin yakılmasından sonra 00.30’da son bulacak. Bu yılın programında yer alacak sanatçıların listesi şöyle: Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası, Ahırkapı Küçük Roman Orkestrası, Ahırkapı’lı Pire Mehmet Ve Roman Orkestrası, Buzuki Orhan Osman Ve Balkan Topluluğu, Göksenin İleri İstanbul Şarkıları Grubu, Görkem Ve Yannis Saulis, Koçani Orkestar, Lüleburgazlı Küçük Hasan Ve Tamer Kum, Makedon Folk Orkestrası, Semaver Kumpanya ve Shantel. AKM 0212 245 25 90 CUMHURİYET 05 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle