22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5ŞUBAT2004/SAYI934 İNSANLAR 3 :EM KARACA Ölüm gelecek, geldiği zaman da nutlu olacağım, çünkü onları ;öreceğim. Hep öyle anlatılmıyor nu? Madem öyle, işte böyle.. >lümden kim korkmaz Allah'ını eversen. Kurbağa bile korkar ahu! Öbür dünyaya gittiğimde üzlerini bile görmediğim nneannem, babaannem, ledem... Hepsini göreceğim." Feleğin çemberi çomak s )eniz )urukan Deniz Durukan, Türkiye'nin gelmiş geçmış soktu mu, sokmadı mı bilmiyorum. en büyük seslerinden Cem Karaca ile "tyılerSi Bir dönem yurtdışında yaşamak zorunda yah Giyer" adlı kitabı ıçın 20 Kasım 2003 'te kaldınız. Bunun nedenlerini sormayacağım... Aman isabet, çünkü bunu anlatmaktan iflaaşağtdaki röportajtyapmıştt. hım kesildi. Zaten öğrentnek istediğim orada neler yapEşiniz tlkitn Hanım'ı zaman zaman konserlerinizde görüyorum. Çok büyük bir gu tığınız. Nasıldı orada olmak, duygusal dünyarurla izliyor. Siz sahnedeyken nerdeyse o siz nızdanasıldı? Onları şarkılara yansıttım aslında. Hep kaden daha heyecanlı. Gözlerindeki sevgi çok hır, Yarım Porsiyon Aydınlık, Canım Benim, net. Cem Karaca: Şimdi bak, güzel hatun! Be IşteGeldikGidiyoruz, Almancılar... Almanya'da yaşamak, orada yaşayan diğer Türklernim bir kadında aradığım belli başlı özellikler den farklı değildi. Onlar ekonomik, ben siyavardır. Anam kadar şefkatli, ablam kadar anlayışlı, kız kardeşim kadar dikkatli, yârim kadar si nedenlerden dolayı orada yaşamak zorunsevgili, kız çocuğum kadar bana bağlı olması daydık. Neticede "orada yaşamak" ortak paydasını paylaşıyorduk. Onların Türk, Kürt, gerekir. Ben bu vasıfları tlkim'de buldum. Bulduğum için de mutluyum, rahatım. Hatta Çerkez, Laz olup olmadıkları hiç umurumda değildi. Sadece cebindeTC pasaportu taşıyan fazla ense yapmaya başladım. Çünkü bütün işleri ona yıktım. Telefonlarıma Ilkim bakar, kişilerin Almanlar tarafından ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesine karşı tavrımı konserlerimi, televizyon işlerimi, gerekli olan her şeyi o yapar. Kronik bir şey aşk. Birbirimi koydum. Başta Türkçe söyledim; ama aynı zi kronik şekilde seviyoruz. Aşkımızın tedavi dertten mustarip insanlara kendi dertlerini si, yani birbirimizin yerine herhangi bir yedek anlatmanın çözüm olmadığını gördüm. Bunun üzerine Almanca öğrenmeye soyundum. leme yapmamız mümkün değil. Be§ kere evlendim. Ilkim beşincieşim. Ben de onun üçün 12 Eylül'ün TC'ye ne faydası oldu bilmiyocü eşiyim. Yeterince feleğin çemberinden geç rum ama, bana yegâne faydası Almanca öğretmesiydi. Derdimi Almanlara Almanca anlatmişiz zaten. Hatta şarkımda söylediğim gibi feleğin çemberine çomak sokmuşum, ama o tım. Kafası çalışan birçok Alman bana hak vermeye başladı. Hatta birkaç oyunda Türkçe danışmanlık yaptım. Nezihe Aras'ın yazdığı Dilek Türker'in oynadığı Sevdican adlı oyunun müziklerini yaptım. Bunu da ilk kez söylüyorum. AfişlereCem Karaca yazılamayacağı için adım Muhtar Cemalettin olarak yazıldı. 1986 yılında bu oyun Istanbul Festivali'nde sahnelendi. Siz Türkiye'ye gelemediniz ama müziğiniz geldi. Güzel kardeşim, benim müziğim bu memleketten hiç gitmedi ki... Pir Sultan Abdal'ı astılar ama hâlâ müziklerini dinliyorlar. Beni assalar da, kesseler de müziğimi yok edemezler. Buna hiçbir iktidarın gücü yetmez. Aradan otuz küsur yıl geçti, hâlâ Resimdeki Gözyaşları, Tamirci Çırağı barlarda başka müzisyen arkadaşlarım tarafından icra ediliyor. Bu bana yeter. YaKanaken? Bir Türk babasını oynadığım bir oyundu. Sonra hayatını sürgünlerde geçirmek zorunda kalan, yönetimlerin gazabına uğramış Bertolt Brecht gibi insanların iç dramlarını yansıtan bir oyunda, bu kez Türkiyeli bir sanatçı olarak rol aldım. Almancabir oyundu. Alm an arkadaşımMartin Burkert'le birlikte Kanaken'i yazdık. Kanaken, Almanların Türklere taktıkları ad. Çingen gibi, daha doğrusu Kıpti gibi birlaf. Oysa Kanaken Polenezya adaları civarında yaşayan bir halkın ulusal adı. Kızılderililerde Şayen insan demekmiş, onlar da kendilerine Kanaken diyorlar. Kanaken Alman argosunda hamamböceğine tekabül ediyor. Annem de bu oyunda oynamak üzere Türkiye'den geldi. Annemin üç beş kelimenin dışında Almancasıyoktu. Ben de Almanca metni, altına telaffuzunu, daha altına da anlamını yazdım. Annem çok sıkı komedi oyuncusudur, oyunu görünce " însanlar buna mı gülecek " dedi. Alman halkının espri anlayışı bizimkinden farklıdır. Çok daha basitşeyleregülebiliyor. Oyunun yönetmeni Herbert Hauck annemi öyle yetmişine yakın, kamburumsu bir şekilde görünce "Bu işi becerebilecek mi acaba" diye sordu. Annem istavrozunu çıkardı, bismillah dedi ve sahneye adımını attı. Birden o ufacık tefecik kadın devleşti. Herbert Hauck çok şaşırmıştı. Annem oyunda Almanya'yagiden ilk kuşaktan birini canlandırıyordu. Bunun için de mükemmel değil, kırık bir Almanca konuşması lazımdı. Oyuna kendimizi oldukça kaptırmıştık. Öyle ki annemle paslaşmaya başladık; tuluat bile yapuk. Kuzey Landesfalya eyalet tiyatrosunun Hitler döneminde hep kabul gören bir sahnesinde oynuyorduk. Böyle bir oyundan dolayı biz Köln Şehir Tiyatrosu'na da çağrıldık. Annem ameliyat olmuştu, epey de ciddi bir ameliyattı. Doktorlar sadece sokağa çıkıp gezmesi için müsaade verdiler. Biz de o sırada o oyunu oynamak zorundaydık. Ve oynadık da. Annemin birinci perdenin sonunda olağanüstü bir efor sarf etmesi gerekiyordu. O eforu sarf etti ve kuliste düşüp bayıldı. Kuliste doktor, hastabakıcı, kapıda ambulans bekliyor. Annemin kulağına eğilip Totiş perde açılmayacakkalkmazsan" dedim. "Kimmişodoktor benim sahneye çıkmamı engelleyecek" diye öyle bir hırsla kalktı ki, doktoru bulsa boğacak. Çıktı oynadı ikinci perdeyi. Annenizi özlüyor musunuz? Özlememek, anmamak mümkün mü? Babamı da özlüyorum, anamı da özlüyorum. Onlar öyle bir diyarda ki, ben o diyara henüz varamam. Ya da varmam için gerekli emir gelmedi. Gelmesin zaten... Gelecek, geldiği zaman da mutlu olacağım, çünkü onları göreceğim. Hep öyle anlatılmıyor mu? Madem öyle, işte böyle.. ölümden kim korkmaz Allah'ını seversen. Kurbağa bile korkar yahu! Öbür dünyaya gittiğimde yüzlerini bile görmediğim anneannem, dedem, babaannem.. hepsini göreceğim. Orada eminim ki Hıristiyanlar bu tarafa, Müslümanlar bu tarafa, Ortodokslar şu tarafa diye bir ayrım olmayacak. Allah'ın ininde hepimiz kuluz. Bunainanıyorum. Herkes o tarafa gidiyor, azalıyor muyuz nedir? Yoo... Burada da çok güzel dostluklar var. Allah hepimize sıralısını versin. Ben eşimden de, senden de yaşlıyım. Benden sonra eşim beni takip eder, sonrasında da sen gelirsin belki. O zaman "Cem ağbi hatırhyor musun senle bir röportaj yapmıştık" dersin. Biz de oturur orada kaynatırız. Sizi tanıyanlar Cem Karaca çok inatçıdır, söylediğinden vazgeçmez, hatta ben bugün öleceğim dese ölür diyorlar doğru mu ? Nereden çıktı bu ya! Kafama koyduğumu yaparım doğrudur. Öleceğim demek benim elimdeki bir hadise değil. Ara ara "çek ipini rahvangitsin" derler ya! Sifon çeker gibi adeta. Bu dünyadan çekip gitmeyi düşündüğüm anlar oldu. Ancak karşıma günün birinde Pamuk Prenses çıktı. O pamuk Prenses beni aslakopmayacakiplerlehayatabağladı. Yoksa gerçekten yapacağını yapmış insanım. Bizim yaptığımıza pop müzik diyorlar ya, değil tabii ki. Daha ciddi bir iş. Türk musikisini başka bir boyutla yorumlamak. Isim koymak istemiyorum ama kendimi tanımlamam gerekirse, ben bir rockozanıyım. Onuniçin Türk hafif müziğitanımlamasınadakatılmıyorum. Kim çıkarıyor bunları? O Türk hafif müziği ise, ağır müzik nasıl oluyor? Bunun özgül ağırlığı nereden kaynaklanıyor. Cıva ile suyu özgül ağırhk itibarıyla tartabilirsin. Ben cıva gibi bir herifim. Sen nasıl H20 mertebesine indirgiyorsun. Banşarockfestivalinekatddınız. Nasıldı? Festivali doğru buldum. Türkiye üzerindeki fast food, yani ayak üstü atıştırma mantığına hep karşı çıkmışımdır. Mesela Niyazi Köfteler diye şarkım vardır, orada hamburgeri dışlarım. Bizım mis gibi înegöl, Sultanahmet, Turgutlu köftelerimiz varken niyehamburger yiyeyim. Bu köfteler de ekmek içi olabilir, eğer gerekiyorsa. Şimdi Anadolu rock ile ilgili birtakım tespitler yapılıyor. Kentli kavramının gittikçe yerleşmesi, bu tarz miiziğin alrcısının çok da olamadığı gibi düşüncelerin yaygınlaşmasını sağlıyor. Bir şeyin önüne set çekilmeye çalışılıyor. Yasaklanan her şey, daha cazip halegelir. Gafiller bunun farkında olsalar Anadolu rock'ın önünü açarlardı. Bir de acısız arabesk çıkardılar. Göbek atıyorum, zevkimden ne kadar da mutluyum diye bir arabesk şarkı olabilir mi ? Özünü bozarsınız. Onun için Anadolu rock kavramının önünü kesmeyekalkanlar, Damat Ferit Paşa zihniyeti taşıyan insanlardır. Ama Damat Ferit Paşa, nasıl ki M. Kemal'in önünü kesemediyse, Anadolu rock'ın önünü de hiçbir güç kesemez. Rock'ın duruşu isyandır. Marksist Leninist olmayan asibir duruşu vardır. Aynen Mustafa Kemal'de olduğu gibi. Ama bağımsızlıktan, özgürlükten yanadır. Bir de Anadolu rock diyerekkısıtlamak.hapsetmek bana ters geliyor. Bırak yavrum bu işleri... 1939. îkinci Dünya Savaşı Datladı patlayacak. tstanbul'da îran Konsolosluğu'nda, ikisi de tran asıllı bir çiftin nikâhı iiyilıyor. Gelin Ermeni Irma Felekyan, damat ise Mehmet Karaca. Gelin, daha sonra adım değiştirecek ve Iurkiyeli tiyatro seyircisi için Ibto Karaca olacak. Y Cem Karaca, sürgünden döndüğü gün havaalanında annesi Toto Varata v nftlıı F.mrah'la... ıl 1945. Karacalar'ın ilk ve tek çocukları Muhtar Cem Karaca doğuyor. Çift 1952'deTürkiyevatandaşlığına geçiyor. Cem Karaca, dokuzonyaşlanndaannevebabasınınevlenme cüzdanını buluyor. Tarihi görünce paniğe kaptlıyor vehesap soruyor: "Ben veledi zina mıyım?" Tiyatro kulislerinde ve Bakırköy'de büyüyor Cem Karaca. 67 Eylül olayları anılarına bir karabasan olarak yerleşiyor... tki üç ev aşağılarında oturan emekli Albay Emrullah Sümer, resmi giysilerini ve kılıcını kuşanıp Bakırköy'deki bir avuç Rum ve Ermeninin evlerinin yağmalanmasını engelliyor. Robert Kolej'de müziğe merak salıyor. Babasınm düşü Hariciyeci olması oysa. Oğlunun Bakırköy'de bir aile kulübünde sahneye çıktığını öğrenince önce adam tutup yuhalatıyor, sonra dabirisini sahneye yollatıp "bırak yavrum bu işleri, al şu 50 lirayı, bir Adanalı söylede oynayalım" dedirtiyor. Karaca vazgeçmiyor, arkasında annesinin desteği Elvis Presley şarkılan söylemeyi sürdürüyor. Rock şarkdarla yarışmalara katılıyor. Askerliğini Antakya'da yapan Karaca, Istanbul'a türkülerle dönüyor. Özleminin yoğun olduğu bir dönemde, bir askerin çaldığı sazın duygularını kuşatıverdiğini, başka hiçbir müziğin bu etkiyi yapamayacağını hissediyor. Dönüşte, Anadolu pop olarak tanımlanacak tarzının ilk şarkılarını Apaçlar'la yapıyor. Altın Mikrofon yarışmasına Emrah'ın" Yoh Yoh"uyla ikincilik alıyor. Ancak şarkı "Emrah" olarak tanınıyor ve hem ilk plağına, hem de birkaç yıl sonra doğacak oğluna isim oluyor. Cem Karaca ve Apaçlar, 15 günlüğüne gittikleri Avrupa'da organizatör tarafından dolandırılıyorlar. Dönüşte söyledikleri "Resimdeki Gözyaşları" daha popülerolmalarını sağlıyor. Karaca, tiyatro yeteneğini de sergileyerek sahne şovlan yapıyor... tlkgençliğinde CHP'de politika yapan Karaca politikleşiyor. Bu grup içinde tartışmalara yol açıyor, ayrılma kararı alıyorlar. Ardından Cem Karaca ve Seyhan Karabay, Erol Büyükgönenç, Cengiz Türksoy ve MuhabbetKokar'danoluşanKardaşlarkuruluyor. Dadaloğlu'nu, Emmoğlu'nu, Kendim Ettim Kendim Buldum'u, Oy Leyli'yi, Unut Beni'yi yorumluyor. Enstürmanlar da zenginleşiyor ve folklorik motifler, pop ile rock formlanyla buluşturuluyor. BENİ SİZ DELİRTTİNİZ... 12 Mart darbesi yapıldığında Almanya'da olan Karaca bir süre bekliyor, hakkında bir işlem yapılmadığını görünce dönüyor ve müziğini kaldığı yerden sürdürüyor. Niksar'ın Fidanlan, Acı Doktor, Kara Yılan, Lümüne bu dönemin şarkılanyla hem 12 Mart'ınyaralarını sanyor, hem sonraki kuşağı şekillendiriyor. Konserlerinde giderek daha fazla slogan atılıyor, toplantılara, mitinglere destek oluyor, 1 Mayıs 1977'yiTaksim'dekarşılıyor. Kardaşlar da dağılınca, Moğollar ve Dervişan'la Tamirci Çırağı'nı, Kavga'yı, Parka'yı, Beni Siz Delirttiniz'i yapıyor. Dönemin bütün müzik listelerinde bir Cem Karaca şarkısı mutlakayerini alıyor, ödüller Karaca'yaveriliyor. Nekendisiodünyaya ait olsa, ne de o dünya kendisini bünyesine tümüyle alsa da, gazinolarda da sahneye çıkıyor. Lalezar'da Mahzuni Şerif'in Acı Doktor şarkısını söylerken, yırtık pıruk sahne ceketini seyirciye fırlatıyor. Yedi buçuk derece miyop gözleriyle ceketin hangi masaya düştüğünü görmüyor, ama sahneden indiğinde, patronu (Egemen Bostancı) çıkışıyor, çünkü ceket Sağlık Bakanı'nın masasına düşüyor. Milliyetçi Cephe döneminde bir başka gazinoda Tamirci Çırağı kostümüyle sahneye çıkınca, dönemin Adalet Partısi Istanbul Başkanı'nın emriyle kovuluyor, o ve grup kovulmayı kutluyor! 1979 sonlarına doğru, "Ben artık bu işteyokum" diyerek Almanya'ya gidiyor. 12 Eylül darbecileri Almanya'da katıldığı 1 Mayıs'ıgerekçegöstererekönce"YurdaDön"çağrısında bulunuyor, sonra da vatandaşlıktan çıkarıyorlar. Sürgunler arasma katılıyor, babasının cenazesine katılamıyor.. 1985'te vatandaşlıktan çıkarılmasınaneden olan davadan beraat ediyor. Özal ve Mesut Yılmaz'la görüşüyor, bir yıl sonra da îstanbul'adönüyor. "Dönek"liklesuçlanıyor. Yeni sloganı "Merhaba Gençler ve Genç Kalanlar"... Nerede Kalmıştık, Yiyin Efendiler'le 12 Eylül sonras\ ku^il|;K1*ia.V«Ş,evusvsvikîa'aıuyor. Yeni şarkılanyla ara sıra konserlerde çoklukla barlarda söylüyor. Kendisini "Müslümanım, annemden gelen sanat aşkı ve bir miktar Ermenilik, babamdan gelen bir miktar Azeriliklebirharıtacümbüşüçiziyorurn.Ne • tice itibarıyla, Turkıyeliyım" diye tanımlıyor. Karaca'nın "Amacımdeğilaracım"dediği sesi ve şarkılanyla kim bilir daha kaç kuşak büyüyecek? atv'deyayımlanan "Bir Yudum İnsan" belgeselinden derleyen: BERATGÜNÇIKAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle