24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 Nisan 2021 Cumartesi 3 Kadının kadınla ne derdi olabilir ki? Haber spikerliği eğitimi alırken hocalarının yönlendirmesiyle yönünü oyunculuğa çeviriyor Mine Kılıç. Şahika Tekand Studio Oyuncuları’nda oyunculuk ve Türker İnanoğlu Sinema ve Televizyon Eğitim Vakfı’nda kamera önü oyunculuğu dersleri alıyor. Diziler, sinema filmleri derken şimdi Kefaret’in, intikam için kaçırılan Elif’i kendi çocuğu gibi büyüten Arzu’su. Macerasını kendisinden dinleyelim... u Mersinlien tatmin edici yönlesiniz, çocuklurinden biri de bu beğunuz orada mı nim için. geçti? İstanbul’a u Annelikle ilgigeliş öykünüzü li neler düşündünüz? dinleyelim... Elif tokbay Ben olsam ne yaparLiseyi mersindım diye aklınızdan de okuyup okul geçti mi? için İstanbul’a geldim. 17 yaşınBen olsam ne yapardım sorusu dan bu yana İstanbul’da yaşıyo bana gerçekçi bir cevabı sorgularum. Yabancı dildi okulda bölü yan bir soru gibi gelmez. Kalbinmüm ama yapmak istediğim şe le, ruhunla, bedeninle gerçekten yin o olmadığını anladığımda değmediğin, içinden geçmedivazgeçip, rotayı değiştirip oyun ğin, maruz kalmadığın bir deneculuk eğitimime başladım. yim, zihninde ölçüp biçip ahkâm u Oyunculuk çocukluk ha kesmekten öteye ne kadar geçeyaliniz miydi? Sizi kimler yön bilir şüpheliyim. Bilmek yaşalendirdi, oyuncu olmanızda et maktan gelir. kili olan birileri var mı, kimler u Sokakta insanlardan nasıl onlar? tepkiler alıyorsunuz? Size mafÇocukluk hayalim değildi ço ya diyorlar... cukluk hayallerim hiç mesleYani enteresan bir şekilde çok ki hayaller olmadı benim. Ben iyi de karşılayabiliyorlar sokakta haber spikerliği eğitimi alırken beni, siz de çok çektiniz, çocuğu okulun oyunculuk bölümündeki severek büyüttünüz ama yapmahocaların gözüne çarptım ve “se yın Zeynep’i üzmeyin diyorlar. nin malzemen oyunculuğa yat “Biz sizi de sevdik keşke iyi bikın” diyerek bu alana yönlendir ri olsanız” en sık duyduğum yodiler. Sonrasında 4 yıl kadar sü rum. Fanlar bazen çok öfkeleneren bir eğitim aldım ve profesyo biliyor sosyal medyada, hepsini nel hayata ilk adımımla başladı sevgiyle selamlıyoruz, iyi ki varbu yolculuk. lar, iyi ki bu kadar inanıp sahipneden sonuç ilişkisi lendiler hikâyeyi. u Kefaret güçlü kadın kau Kefaret’te canlandırdığınız rakterlerin dizisi. Ama birArzu Kendir kilit rollerden bi birlerine destek olmayan kari. Karakterini zor geçen çocuk dınlar. Günümüzde kadınlaluğu şekillendirmiş. Rolünüze rın birbirleriyle ilişkisini nasıl çalışırken ne düşünüyorsunuz? görüyorsunuz? Kadınların da Rolünüzle birlikte insanlara değiştirmesi gereken bir şeybakışınız değişti mi? Yoksa za ler var mı sizce? ten empati duygunuz yüksek midir? Arzu zor bir karak Mine Kılıç, Kefaret’te Arzu ter, çok yönlü ve tah Kendir’i canlandırıyor. min edilebilirliği kolay olmayan. Getirilen metnin en temelinde yatan nedenlere derinlemesine inmeye çalıştım. “Ne yaptı, nasıl yaptı ve en çok da neden yaptı?” diye ele aldım. Rolün gerçekçiliği, yarattığınız karakterin güçlü taraflarının yanında zaaflarını da, kötülüğü kadar iyiliğini de, tutkusuyla birlikte zayıflığını da analiz edip görebilmek ve gösterebilmekle ilgili. YaGünümüzde problem kadının şamın kendi de, insan da öyle kadınla ilişkisinden çok insanın dir ya zaten. Salt bir şey değil insanla ve insanın kendiyle olan dir iç içedir, grifttir. Aksi takdir ilişkisinde bence. Kadının kadıde karikatürize kötülerden öteye na olan tavrı bunun bir tezahürü gitmiyor rol. Metinde yazmayan olabilir ancak. Sorun bireyin bineden sonuç ilişkilerinin peşine rey olma yolculuğunda toplumdüşerek çalıştım. O yüzden çok la ve kendisiyle girdiği çatışmakötü bir karakter olsa da seveni da. Kadının kadınla ne derdi olade çok Arzu’nun. Çünkü gerçek bilir. Bunca toplumsal sıkıntı ya çi geldi izleyiciye, empati kurdu da son zamanlarda hepimizi çok lar. Tüm bunları ele alırken ta üzen “İstanbul Sözleşmesi” feshi bii ki bir kez daha gözden geçiri gibi siyasi boyutları olmasa. Kayorsunuz hayatı ve insanı ve ta dın ve erkek olarak değil, insan bii bakış açınız da esniyor geniş olarak değerlendirilmeli burada liyor. Bu vesileyle mesleğimin sıkıntılar. Psikoloji oyunculuk eğitimine dahil olmalı u Psikoloji dizileri son dönemde çok revaçta. Sizin diziniz de psikolojik unsurların yoğun olduğu bir yapım. Oyunculuk ve psikoloji de birbirine yabancı dallar değil. Nasıl aranız? Okur musunuz, ya da psikoloğa danışır mısınız? Psikoloji bence oyunculuk eğitimine dahil edilmesi gerekli bir dal. Birçok oyuncu mesleğinde daha iyiyi ya da yalnızca kendi yolculuğunda kendini ararken uzunca bir yolculuk yapıyor. Temel psikoloji kitapları, seminerleri ya da geliştirilen modern psikoterapi teknikleri oluyor bu yolculuk. Ben düzenli olarak bir süredir terapi alıyorum ve çok daha erken yaşta başlanması gerektiğini düşünüyorum. İçinden çıkılamaz bir hal almasını beklememeli insan bir desteğe başvurmak için. Anlamlı olan zaten hayat içinden çıkılamaz hale gelmesin diye ruhbedenzihin üçgenini düzenli bir şekilde kontrol altında tutmak. Türkiye’de Tamer Dövücü’nün geliştirdiği ODM ismiyle müthiş bir model var. Açılımı: Optimum Denge Modeli. Şiddetle tavsiyemdir herkese. u Çocukluğunda epey yalnız kalmış, neredeyse kendi kendine büyümüş bir kadını canlandırıyorsunuz. Bu sizce bir insanı güçlü mü yapar, yoksa daha kırılgan mı? İnsanın başına gelenler onu yalnızca tek bir şey haline getirmez, bir tarafı güçlenirken muhakkak ki diğer yanı örselenecek, zayıflayacaktır. Başımıza gelenlerden çok onları nasıl yorumlayıp ne tür aksiyonlar aldığımız belirliyor kim olduğumuzu. u Dizide favori karakteriniz hangisi? İrrasyonel karakterleri izlemeyi ve oynamayı çok seviyorum o yüzden Ahmet olabilir. En dobra burcuz u Kötüleri canlandırmak daha mı eğlenceli? Mesleğini severek yapan bir oyuncu için her karakteri canlandırmak eğlenceli ve heyecan verici olmalı. Oyuncuya sunulan hali öyle değilse dahi onu aktörün kendisi bulup çıkarmalı, yaşamalı ve seyirciye de yaşatmalı. Size verilen metnin alt metninde yatan detaylardır oyuncunun asıl malzemesi. O alanda ne kadar yaratıcı bir hayal gücüne sahipseniz o kadar zengin ve güçlü bir karakter koyarsınız seyircinin önüne. u Arzu’yu karşınıza alıp ne söylemek istersiniz? “Elini kalbinin üzerine koy, nefes al nefes ver özünü hatırla ve orada kal kızım” derdim. u Burcunuz ne, özelliklerini taşıyor musunuz? Akrep burcuyum, astrolojiyi doğru okuyabilen iyi bir astroloğun incelediği akrep burcu özellikleri ile halk arasında bilinen kötücül akrep özellikleri arasında çok fark var. Akrep, burçlar arasında en dobra, şefkatli, sadık ve sezgileri müthiş gelişkin burçtur. Bu özelliklerin hepsini taşıyorum. Ama dillere düşmüş haris, kindar, kıskanç ve kötü olan yanlış yorumlanmış akrep kadını şöhretini ben üzerime almıyorum; zaten gerçekçi bir değerlendirme olarak da görmüyorum. Yanlış yorumlamanın kurban ettiği bir burç Akrep burcu. u Sevmediğiniz huylarınız neler? Sevmediğim huylarımdan ziyade değişime direndiğim inanç kalıplarım var üzerinde çalıştığım. Ama tabii zor meseleler, çocukluktan getirdiğimiz, çoğunun kökü belki bize genetik miras. Ama onlar üzerine çalışmak da belki yaşamı anlamlı kılmanın bir yolu. u Hangi konu açıldığında sıkılırsınız? Kendini tekrar eden, çözüme değil mağduriyete odaklanan her türlü konu ızdırabım oluyor. u Kamp yapmayı sevdiğinizi biliyoruz. Nasıl başladı bu merak, nerelerde kamp yaptınız? Ailemle çocukluk dönemlerinde doğanın içinde vakit geçirmek için yaptığımız kamp tatillerinden kaldı sanırım. Nerede hangi mevsimde nasıl kamp yapılır öğrendim. Göl kıyıları ve ormanlar başta olmak üzere kamp yapılabilecek bir çok yerde kurdum çadırımı. u Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz? Astronomi ve fizik ile ilgili araştırmalar ve keşifler yapmaya hayatını adamış bir bilim insanı olmayı isterdim en çok. Ya da eski medeniyetleri araştıran bir antropolog. Gezgin bir belgesel programı sunucusu olma hayalim hâlâ var. Süleyman Çakır ölmeyen bir anti kahraman Elif Aktuğ 17yıl önce 8 Nisan 2004’te öldüğünde yaşananlar hâlâ hatırımda. Bir dizi kahramanı ölmüş, yani rolü icabı ölmüş ve cenaze namazı kılınmıştı. Bu da yetmezmiş gibi mevlütler okutulmuş, taziye ilanları verilmiş, helvalar kavrulmuş, saygı duruşunda bulunulmuş ve mezar taşı yapılmıştı. Bir vatandaşın kalp krizi geçirdiğini yazmıştı gazeteler. Süleyman Çakır, perşembe akşamları yayımlandığında İstanbul trafiğini boşalttığı söylenen Kurtlar Vadisi dizisinin kahramanlarından biriydi. 2000’ler cesur işlerin yapıldığı yıllardı, ekranda fosur fosur sigara içiliyor, viskiler rakılar buzlanmıyor, yani sansür anlamında buzlanmıyor demek istedim, dizinin kahramanları çapkınlık yapabiliyor, pek çok konu rahatlıkla işlenebiliyordu. Çapkınlık meselesini matah birşey diye söylemiyorum, Çakır çapkındı ama bir türlü başarılı olamıyordu çapkınlık yaparken izleyenler hatırlar, her çapkınlıkta başına gelmeyen kalmazdı. Bugünkü dizilerde karısını aldatan kötü adamlar sevilmiyor. Dedim ya bir anti kahramandı ve bu denli sevilmesi ve unutulmaması ancak klinik deneylerle açıklanabilir. Geçen hafta Çakır’ı canlandıran Oktay Kaynarca açıklama yaptı, fanatiklere teşekkür etti zira Süleyman Çakır sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biriydi ve 17. ölüm yılı sebebiyle yeniden hatırlanmıştı. İZLEMEYENLER ELEŞTİRDİ Diziyi eleştirenler de çoktu o yıllarda ama ilginç olan, diziyi bir bölüm bile izlemeyenlerin eleştirmesi hatta yerden yere vurmasıydı. Gençlerin takım elbise giyip ellerine tespih almasının sebebi olarak Kurtlar Vadisi gösteriliyordu. Oysa (o yıllarda dizinin yapımcıları ve yazarlarıyla birlikte çalışan biri olarak söylüyorum, bana güvenebilirsiniz) şunu hemen eklemeliyim ki, dizi yazılırken zaten başrol kahramanımız Polat Alemdar şöyle kurgulanmıştı: Sıradan vatandaşa benzeyecek, herhangi bir Türk erkeği gibi görünecekti, orta boylu esmer olmalıydı ve kılık kıyafeti de kabadayı/mafya dünyasındakiler gibi olacaktı. Bu bana hep saçma gelmiştir zaten, şehrin arka sokaklarında uzun boylu, yapılı, Boston Celtics forması giyen, basketbol oynayan gençler yoktu ki zaten, ortalık bir anda esmer kumaş pantolonlu erkekle dolsun. The Sopranos, Godfather, Escobar seven ve hayranlıkla ABD yapımı işleri övüp göklere çıkaranlar için bizim kahramanlar tu kaka idi. Anti Arka Pencere kahramandı bizimkiler bir kere, zaafları olan, hata üstüne hata yapan, silah kullanan, kavga eden, adam öldüren, çapkınlık yapan adamlardı. Tom Cruise bir filminde onlarca kişiyi öldürüp ülkesini kurtarıyor, kimseye tuhaf gelmiyordu; Al Pacino mafya olduğunda ödüller alıyordu ama iş Polat ile Süleyman’a gelince bunlar ne biçim adamlar deniyordu. ÇAKIR’IN ÖLECEĞİ DAHA İLK BÖLÜMDEN BELLİYDİ “Ne güzel İstanbul” diye diye ve bir de önüne gelene sıka sıka İstanbul sefirliğine yükselen, çocukluğunda pilav satarak annesini ve kız kardeşini geçindiren, kardeşini korumak için adam öldürdükten sonra hapse düşen sokak kabadayısı Süleyman Çakır, Polat Alemdar’ın mafyaya girip yükselmesi için bir basamaktı ve daha dizi yazılırken öleceği belliydi. O gün geldiğinde konuşulanlar, uydurulan gerekçeler, senaryodan daha yaratıcıydı aslında. “Azdan az, çoktan çok gider” lafı dillere pelesenk olmuştu. Hekimoğlu türküsü, Elif Dedim türküsü dillerdeydi, iki kişinin bildiği sır değildi, silah ele alınınca mermi bitene kadar sıkmak gerekirdi, derin devlet meselesi herkesin ilgisini çekiyordu. Gündemdeki olayları dizi senaryosuna ustalıkla yediren senaristler Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener’in, gelecekten haber verdikleri bile söylenmişti. Üst düzey bağlantıları olduğu, hatta bu dizinin mafyanın arzusuyla yazdırıldığını bile işittik. Dünyada eşi benzeri görülmemiş dizinin, eşi benzeri görülmemiş kahramanı Süleyman Çakır için mertçe yaşadı kahpece vuruldu diyor dizinin hayranları, gerçekten de bu sevgiyi izah etmek güç. Benim için değil ama diziyi izlemeyenler için güç. Neticede Çakır bir ABD filmi için yazılmış bir kahraman olsaydı, Al Pacinolu tişörtler yerine Çakırlı tişörtler giyecektik. Vay be adamlar amma güzel dizi yapmış diyecektik. Dizinin hikâyesi, diyalogları, replikleri, müzikleri, esprileri, birbirinden çatlak kahramanları ne yazık ki silahların gölgesinde kaldı. Bir yanda da öyle komikti ki, ancak izleyen bilir. Onca yıl devam etmesine sebep olarak “sadece vurdulu kırdılı iş izleniyor” demek, ancak saçmalık çünkü. Diziydi dizi, gerçek değildi! Bunu izleyene de izlemeyene de söylüyorum, bir rahat olun, bitti gitti, hikâyeydi hepsi, ne göğe çıkarın ne yerden yere vurun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle