01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 10 Nisan 2021 Cumartesi Dalgalar, uçurumlar ve insanlar 10 soruda Gözde Seda Altuner 1Ruh haliniz nasıl? Karışık. Aslında keyifli olduğum bir dönemdeyim ama malum salgın meselesi yüzünden fonda sürekli bir endişe şarkısı çalıyor. 2Hayatta sizi en mutlu eden şey nedir? Kedilerim ve bebekler ile vakit geçirmek. Masumiyetleri beni mest ediyor. 3En büyük korkunuz? Kendime inancımı kaybetmek 4Pandemi bitince ilk nereye yolculuk yapacaksınız? Her yer olabilir. Yolculuk yapmayı çok özledim. 5Yaşamak istediğiniz başka bir yer var mı? Hayır. Tüm zorluğuna rağmen İstanbul’dan başka dünyada hiçbir yerde yaşamak istemem, çok aşığım kendisine. 6Arkadaşlarınızla nerede buluşmayı seversiniz? Evde vakit geçirmek hem arkadaşlarımla hem yalnızken yapmayı en en sevdiğim şey. 7En son hangi filmi izlediniz? Ölümcül masumiyet 8Son okuduğunuz kitap? Kurtlarla Koşan Kadınlar 9Hayattaki kırmızı çizginiz? Benim veya sevdiğim birinin sınırlarının aşılması. 10En sevdiğiniz hayvan? Kedi. [email protected] Arka Pencere Bu yıl 40. yaşını kutlayan İstanbul Film men, senaryosunun ayaklarını bu ailevi ve kültürel çatışmalar Festivali, yeniden üzerine yerleştiriyor. pandeminin gölAnnesinin kimlik kargesinde seyircisiymaşasından Mary’yi le buluşuyor. ÇevBaşak Bıçak yaratan Khan, kenrimiçi gösterimlerle disinin topluma ayak başlayan festival, açılış filmi Af uydurma çabalarından da kocater Love (Aşktan Sonra) ile izleyi sının sevgilisi Genevieve’in (Natcilerinin film susuzluğunu dindi halie Richard) oğlu Solomon’u recek bir başlangıç yapmayı da (Talid Ariss) kurguluyor. ihmal etmiyor. Filmin bu üç karakteri bir araSinemaseverler olarak sineya getirme biçimi ise hayli enmada film izlemeyi çok özledik teresan ve hatta Genevieve’in, ama en çok da festivallerde keş Mary’ye yaklaşımından Avrufettiğimiz o saklı hazinelerle si palıların Müslüman topluluklara nema salonlarında buluşmaya olan klişeleşmiş bakış açısı okuhasret kaldık. Bir süredir farkması da bir çırpıda yapılabilir. lı programlarla çevrimiçi olarak Ancak After Love’ın meselesi, bu film gösterimleri yapmaya destereotipe indirgenmekten hayvam eden İstanbul Film Festivali, li uzak, çünkü sinemada sıklıknihayet festival heyecanını yeni la karşılaştığımız klasik temsillerden yaşamamıza vesile oluyor ve den kaçınan bir film karşımızda. bizleri, genç bir ustadan, yetkin Genevieve’le tanışan Mary’nin, bir filmle tanıştırıyor. Festivalin hayatına, evliliğine, dinine, külGenç Ustalar seçkisinde yer alan türüne ve hatta bedenine yöneAfter Love daha önce Cannes’ta, lik sorgulamalarını ayna planRoma’da ve Londra’da düzenle larıyla açık eden film, bilhassa nen festivallerde gösterim şansı Mary’nin o güne dek hiç fark etbulan ve büyük beğeni toplayan mediği belki de önemsemedibir ilk film… Aleem Khan imza ği bedenindeki çatlakların arsı taşıyan ve yönetmenin haya tık sorun haline gelmesini sarsıtından otobiyografik izler bacı bir üslupla aktarıyor. Benzer rındıran eser, ilk bakışta aldat bir biçimde, belki de o güne dek ma temelli bir aile trajedisi izleni hayatın akışına kendisini hiç bımi uyandırsa da bundan çok da rakmamış olan, mutlu olduğuna ha fazlasını metaforik olarak kullandığı “çatlaklarına” gizliyor. Film, İngiltere’nin güneyindeki Dover’da yaşayan ve feribot kaptanı olan Pakistanlı Ahmed (Nasser Memarzia) ile onunla evlenebilmek için Müslüman olan Mary’nin (Joanna Scanlan) yaşamını merkezine alıyor. Sabit bir kamerayla, yağmurlu bir akşamda tanıştığımız çiftin hayatı birlikte içmek istedikleri birer fincan çayın hemen öncesinde sonsuza dek değişiyor, zira Ahmed, ani bir ölümle hayata veda ediyor. Ancak Ahmed’in ölümü tek başına bir hayatın ve bir evliliğin bitimine değil, aynı zamanda 20 yıldır Manş’ın öte yakasında sakladığı bir sırrın ortaya çıkmasıyla birlikte bir kendisini inandırıp saatlerce bir kimlik karmaşasının da başlangı falezin üzerinde kocasına el salcına işaret ediyor. layarak bekleyen bir kadının, o Mary ya da namı diğer Fahi dalgaların kendisini sürüklemesima, kocasının ölümünün hemen ne ilk kez izin vermesi de bu deardından onun ailesinin tam or ğişimin bir simgesi olarak yotasında yas rengine tezat bir bi rumlanabilir. çimde beyazlar içerisinde, Hıris After Love’ın finaline doğru iztiyan ikonalarını andıran bir du lediğimiz yemek sahnesi, bir ruşla ve kederle etrafına bakar yandan görünüşte birbirinden ken yaşadığı/yaşayacağı yaban farklı iki kadının hayatının, yaşacılaşmanın da ilk sinyallerini ve dıklarının, aşklarının, yaslarının riyor. Nitekim kısa bir süre sonra kaderlerinin ve kederlerinin orkocasının eşyaları arasında bul taklığının sembolüne dönüşürken dukları, mutlu olduğunu sandığı öte yandan üç farklı kimlik üzeevliliğinin ve kendisini inandırdı rinden çoğulculuk vurgusu da yağı kimliğinin de temelinden sar pıyor. Hıristiyan/Fransız Genesılmaya başlamasına neden olu vieve, Pakistan/Fransa arasında yor. Bir kültür ve benlik karmaşa kültürel olarak arafta kalan Solosı içerisinde mahsur kalan Mary, mon ve kimlik krizinin eşiğindeki bunun üzerine kocasının “öteki” Müslüman/İngiliz Mary... hayatını öğrenmeye ve bir bakıAfter Love, Dover’ın bembeyaz ma o hayatın “ötekisi” olmaya katmanlarla dolu uçurumlarında gidiyor. Gözlerinin önünde, bek bu üç kişinin hayatını kesiştirirlenmedik bir şekilde yıkılan ha ken, Joanna Scanlan’ın da hayyatını temsilen feribottan izlediği ranlık uyandırıcı performansıymanzara da bu anlatının bir te la zihnimize kazınmasına neden zahürü olarak karşımıza çıkıyor. oluyor. Scalan’ın gözlerine fazBu ana kadar Mary’yi merke lasıyla güvenen film, görüntü yözine alan yönetmen, Fransa’nın netmeni Alexander Dynan’ın göz Calais kentindeki geçmişle birlik alıcı kadrajları ve Chris Roe’nun te hikâyesine yeni bakış açısı ka filmin etkisinden bir an bile çıkrakterleri eklemliyor ki manıza izin vermeyebunlar da yine yönetmenin kendi hayatından imgeler barındırıyor. ZiPuanım: 7.5/10 cek notaları eşliğinde dokunaklı bir drama servis ediyor. Genç ra kendisi de farklı ırkbir ustadan, Avrupa’nın lardan mürekkep bir aikültürel karmaşalarına lede büyümüş olan ve tıpkı Mary dair gösterişten uzak, duru ve tagibi annesi de babasıyla evlen ze bir bakış açısı… After Love’ı mek için Müslüman olan yönet listenize eklemeyi unutmayın… Projeyi çalışırken ateşböceği gördüm Karşılıklı oturup kahvemizi içerken konuşmak isterdim, onunla özellikle sinemayı ve işlerinden büyük bir aşkla bahsetmesini dinlemek kadar güzel şey pek azdır. Malum şartlar telefonla görüştük bu yazı için… Yumuşacık sesi, özenle seçtiği kelimeleri, mütevazılığı ve tüm duygusallığıyla büyüler insanı, Andaç Haznedaroğlu’ndan bahsediyorum. Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü filminin yönetmeni sevgili dostumdan. Şöyle bir bilgi vereyim size, TRT’de yayımlanan Çınaraltı dizisini yazmıştık. Andaç yönetmişti ve ben hem yazım ekibindeydim hem de oynamıştım, 2003’te. Sonrasında da hiç kopmadık, işlerini heyecanla takip ettim, hele 2017’de yazıp yönettiği son filmi Misafir’i (The GuestAleppo to Istanbul) çekmek için yaşadıklarına, özellikle Suriyeli çocuklara, aslında insanlığa olan sevgi ve saygısına tanık olduktan sonra, gönlümdeki yeri bambaşka oldu. Film uluslararası platformda büyük ilgi gördü, ödüller aldı. Savaşta ailesini kaybeden bir kız çocuğunun İstanbul’a gelişi ve yaşadıklarını anlatmıştı filmde ama ne anlatmak! İzlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. SALGIN DÖNEMİNDE SEKTÖR DURMADI Netflix’teki yeni filmi de işte bu sebeplerle merakla bekliyordum, her filmine kalbinden bir parça bırakan yetenekli dostumun filmini. Telefonlaştık, ilk sorum korona döneminde film çekmekle alakalıydı. Hem sağlık şartları açısından ve hem de salgının insan psikolojisini bu denli etkilediği bir zamanda film çekmek nasıl olmuştu? Daha zor olacağını düşünmüş başlarken, film kadrosunun testleri muntazaman yapılmış, hijyen konusunda özveriyle çalışan bir ekip varmış. “İşin ilginç yanı, salgın dönemi sinema ve televizyon dünyası adına çok verimli yaşandı”, dedi. Zaten sürekli vizyona giren filmleri görünce şaşırıyor insan, durmamış sektör anlaşılan. Peki bu film için ekiple yolu nasıl kesişmişti, sordum Andaç’a. Necati Akpınar ve Yılmaz Erdoğan, filmi yapmaya karar verdiklerini ve Andaç’ı yönetmen koltuğunda görmek istediklerini söylemişler. Milyonlarca seyirciyle buluşan bir tiyatro oyununun filmini çekmek fikri onu çok heyecanlandırmış. Türkiye’nin yakın tarihini anlatan en iyi tekstlerden biri olduğu için çok mutlanmış. “Benim için büyük sürpriz oldu” dedi. ANDAÇ ASLINDA OYUNCUDUR Andaç’ın aslında oyuncu olduğunu da eklemem lazım yeri gelmişken evet kamera arkasına geçmeden önce önünde de çalışmış bir yönetmendir, işte bu sebeple daha farklı çalışır oyuncularıyla. “Sen de bilirsin ki sete girmeden oyuncularla çalışırız, kast belli olduktan sonra, ki çok istediğim bir kast oldu, filme başladık. Gerçekten, gerçek oyuncularla çalıştım. Ecem Erkek kendi yaş grubundaki en iyi oyunculardan biri, hem komedide hem dramada harikalar yaratan bir isim, filmde de inanılmaz bir iş başardı. Önceden yapılan çalışmanın katkısı sete çıkınca belli oluyor çünkü birbirini tanıyan, aile gibi olan bir ekibe dönüşüyorsunuz artık”. Andaç, sırrını açıkladı bu şekilde, işin özü birbirini anlamakmış yani, yönetmen ne ister, oyuncu ne ister belli olunca iş akıp gidiyormuş. Ecem Erkek’le çalışmak nasıldı acaba? “Metni ezbere bilen ve işe çok inanmış bir oyuncuydu Ecem, en büyük şansımdı onunla çalışmak. Her şeye çok açık bir başrolle çaElif Aktuğ Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü? tiyatro sahnesinden ekrana taşındı. Yönetmeni Andaç Haznedaroğlu macerasını “Hikâyeyi doğru anlatmak tek istediğim şeydi” diye anlatıyor. Andaç Haznedaroğlu Tiyatroda Demet Akbağ’ın canlandırdığı Gülseren rolünde Ecem Erkek var. lıştım anlayacağın, beni çok keyiflendirdi elbette bu durum. Çok esnek bir oyuncu Ecem. Ayrıca bugüne kadar hep kadın filmleri çektiğim için ve bu hikayeyi Yılmaz Erdoğan yazsa da bir kadın başrol filmi olması sebebiyle, yani yine bir kadın hikayesi anlatmak daha da mutlu etti beni”. YERLİ İÇERİK GİBİ DÜŞÜNMEMEK LAZIM Soruyorum “Netflix’te yayımlaması nasıl katkı sağlayacak?” Andaç’a göre Netflix gibi yaygın ve geleceğin platformu olarak görülen bir mecrada yayımlanması büyük şans. “Dünya seyircisine nasıl ve ne zaman ulaşır, ulaşır mı? Film gösterime girdikten sonra anlayacağız. Türkiye seyircisinin ilgiyle izleyeceğini sanıyorum ama birçok ülke artık oyuncularımızı tanıyor, diziler farklı ülkelere satılıyor, reyting alıyor ve oyuncularımızın popülerliği üzerinden sinemamız ve dizi sektörü merakla takip ediliyor. Yerli bir içerik gibi düşünmemek lazım filmimizi, görsel olarak uluslararası düzeyde bir iş yaptığımızı söyleyebilirim”. Bir oyundan veya kitaptan yapılan sinema uyarlamaları hep eleştiri alır ve zordur da aslında. “Aslına birebir bağlı kaldın mı, seyirci aynı hikayeyi, beklediği bildiği hikayeyi bulacak mı?” diye soruyorum. İŞİMİZ HİKÂYE ANLATILIĞI Samimiyetle yanıtlıyor, “Ben Yılmaz’dan daha tutucuydum, Yılmaz değişiklikler yapmak istese de, yapmadım; oyunun ve hikayenin son derece sadık bir izleyici grubu vardı ve ben onları çok önemsiyorum. Hakkında tek kötü eleştiri olmayan bir oyundur, sosyal medyada bile kötü bir cümle bulamazsınız hakkında. Tekste tutucu derecede bağlı kaldım bu yüzden ama görsel olarak, şu dönemde bu hikayeyi nasıl en iyi anlatabilirim dışında bir soru yoktu kafamda. Bu konuda özgürdüm ve istediğim gibi çektim filmi. Yaptığımız iş hikaye anlatıcılığı aslında, elinizde iyi bir metin/tekst varsa işiniz daha kolay oluyor. Hikayeyi doğru anlatmak tek istediğim şeydi.” Sorup sormamakta tereddüt etsem de soruyorum, Andaç yeni bitirmişken filmini, öyle ya daha yeni “stop” demişken. “Yeni proje var mı ufukta?”. Ne ufku, yeni filme başlamış bile. Enerjisine aklına ve en çok kalbine inandığım yönetmenin yeni işi de Netflix için çekilen bir sinema filmi. Ama şimdi yeni projeden değil, Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü’den bahsetmenin zamanı. Adı bile başlı başına hayal kurmaya yetmiyor mu sizce de? Andaç’a sormadan edemiyorum, sen hiç ateşböceği gördün mü ya da en son ne zaman gördün? “Çocukken görürdük yaşadığımız yerde, zamanla şehirleşme ve şehir ışıkları görmemizi engelledi, ortadan kayboldular sanki. En son, Köyceğiz’de Yılmaz’ın bahçesinde projeyi çalışırken gördüm. Senaryoyu çalışıyorduk ve projenin yapılacağı kesinleşmemişti. Hatta Ecem’le gecenin bir vakti yürürken gördük ve çok mutlandık birbirimize sarıldık. Büyük bir işaretti benim için”… Ya siz hiç ateşböceği gördünüz mü? Görecek kadar şanslı mıydınız? 10 NİSAN 2021 SAYI: 30 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA [email protected] cumhuriyetcumartesi n Yayın Danışmanı İPEK ÖZBEY n Görsel Yönetmen ELİF TOKBAY n Sayfa Tasarım ECE KURTULUŞ DURSUN Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@ cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle