26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 Ocak 2021 Cumartesi 3 Aynı yolu bir kez bile düşünmeden yine yürürüm Fatoş Güney ile yeni kitabı Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun için buluştuk. Çok zarif, özel ve güçlü bir kadın. Zorluklara göğüs gererek serpilen, cezaevi, sürgün, ayrılık gibi çetin süreçlerle daha da güçlenip büyüyen masalsı aşkı ve Yılmaz Güney’in bilinmeyen gerçeğini tüm detaylarıyla konuştuk. u Yılmaz Güney, hayatının 10 yılını hapislerde geçirmiş, iki Kitap, yemek ve biraz da hayat Ebru D. Dedeoğlu Sevgimiz mutlaka ayrılıklarla daha da büyüdü. Yılmaz o kadar güçlü bir kişilikti ki taş duvarların, demir parmaklıkların arkasından bile bana ışığını, duygularını, sevgisini geçirebiliyordu. Bu nasıl bir mucizeydi. Sıra dışı, olağanüstü, masalsı bir aşk yaşadığımızı darbe yaşamış bir devrimci. Dündüşünüyorum. ya sinema tarihine geçmiş ödüllü bir yazar. Bu kitap Yılmaz Güney gerçeğini anlatmak için mi yazıldı? Yılmaz Güney gerçeğini göstermek için yola çıktım. Bugüne kadar hakkında birçok kitap yayımlandı ancak ben hiçbirinde gerçek Yılmaz’ı bulamadım. Biz çok uzun bir dönemi Evimizde dans ederdik. Yılmaz güzel bir müzik duyduğu zaman hemen dans ederdi. birlikte paylaştık. 16 yıl gibi bir süre beraberdik, çoğunlukla demir parmaklıklar arkasınHer tür müzik daydı ama yine de birlikteydik. Sanıyorum en gerçeğe yakın bu kitap oldu. u 17 yaşında güzel, henüz öğrenci bir genç kız. Bir gün karşısına kendinden büyük, çok farklı bir çevrede yetişmiş bir Yeşilçam oyuncusu çıkıyor. Nasıl tanıştınız? Ve cidden ilk dinlerdi. İspanya ve Yunanistan’a gittiğimizde yerel albümler almıştık. Onları çok dinliyorduk. görüşte aşk mıydı? (Gülüyor) Hayat tesadüflerden ibaret. Bir arYemek yapmayı çok kadaşımla filmin çekildiği seti görmeye gittik. Yılmaz Güney adını o güne kadar hiç duymamıştım. Hatta “Ediz Hun, Kartal Tibet, Türkân Şoray olsaydı keşke, onları görmüş olurdum” severdi. Mutfak ve pazar hayatında önemli bir yer tutardı. diye içimden geçirmiştim. (gülüyor) Tanıştık. Biraz daha vakit geçirsek ağabey diye görebileceğim birisi olarak düşündüm hatta. Ancak o ertesi gün beni tekrar sete çağırarak evlenme teklifi etti. Çok şaşırdım, şoke oldum. “Siz dalga mı geçiyorsunuz benimle, böyle bir şey olabilir mi? İnsan ilk gördüğü kişiye tanımadan evlenme teklifi eder mi?” dedim. “Sen insan sarrafı nedir bilir misin” diye sordu. (gülüyor) Yeşilçam’ın çemberinden geçmiş, deneyimli bir insandı. İnsan sarrafıydı cidden. İlgi2 bin 620 çakıl taşı sinden, kişiliğinden, halinden, tavrından, gülüşünden, bakışından her şeyinden etkilendim. Muş’ta askerliğini yaparken bir yıl boyunca uzun mektuplar yazıp kendisini anlattı. “Boynu Bükük Öldüler” kitabını okudum, hayata bakışım değişti. Kitapta Çukurova insanları, Yılmaz’ın geldiği hayat vardı. Sonunda ailemin razı olmayışına rağmen evlenme teklifini kabul ettim. Bir mektup bırakarak evi terk ettim. Ancak Yılmaz bende tarifsiz bir güven yaratmıştı. Söyleyeceklerinin hepsini yapacağına inanmıştım. Kişiliği çok etkili olmuştu. Söylediklerini yaparken diğer bir yandan da kader ağlarını ördü (gülüyor). u Çok zeki, vicdan sahibi ve duyarlı bir kişi neden bu kadar şiddete düşkün biri olarak lanse edildi? Şiddete mi düşkündü yoksa haksızlığa mı tahammül edemiyordu? Asla şiddete düşkün biri değildi. Şiddete karşıydı. Benim delikanlılık filmleri dediğim dönemde elinde silahlar, düşmanlar vs. O filmleriyle kişiliği o kadar iç içe geçmişti ki bir dönem hangisi gerçek, hangisi film ayırt edemeyip karıştırmış, savrulmuş. Gördüğü her haksızlığa karşı çıkan bir tepki göstermeye başlamış, ben o dönemleri bilmiyorum. Sonradan anladığım bu oldu. Şiddet gösterdiğine hiç tanık olmadım. Zaten olsaydım dayanamazdım. Ben de Arnavut kadınıu Yılmaz Güney müthiş tutkulu bir âşık. İmralı’dayken ve Paris’teyken iki özel sürpriz yapıyor. Nasıl süprizlerdi? Yılmaz sürpriz yapmayı çok severdi. İlk büyük sürprizinde, İmralı’dayken sekiz senelik evliliğimizin her günü için kıyıdan özenle seçerek çakıl taşı toplamıştı. 2620 çakıl taşı. İkincisi ise Paris’teki tartışmamızdan sonra, içinde daha önce görüp hayran olduğum mandalina ağaçlarının da olduğu bir kamyon dolusu çiçek (gülüyor) göndermesiydi. Ev çiçek dolup taşmıştı. (gülüyor). Hâlâ kokusu burnumda. u Yol filmi ve Cannes Film Festivali. Maddi sıkıntılar yaşarken gelen ödül? Yılmaz u Oğlunuz Yılmaz’ın İmralı’da babasıyla bir hafta kalmasına izin verdiniz. Oğlunuz şimdi nasıl hatırlıyor o günleri? Oğlum babasına âşık bir çocukyım (gülüyor). Güney’in ve sizin duygularınızı anlatır tu hâlâ da öyle. u 12 Mart’ta Selimiye Cezaevi’nde yaşadıklarından sonra Yılmaz Güney nasıl bir değişim yaşıyor? Selimiye’den çok farklı bir insan olarak çıktı. Biraz sertleşmişti. Hayata, ilişkilerine daha farklı bakıyordu. İki yıl boyunca hapishanede kalmasının da etkisi büyüktü. Çok mısınız? Film festivalde gösterildiği andan itibaren büyük bir etki yarattı. Müthiş ilgi gördü. Bir ödül bekliyorduk ama en büyük ödülü alacağımızı doğrusu pek ummuyorduk. Altın Palmiye’yi alınca çok sevindik. Muhteşemdi. Anlatılmaz yaşanır denilen o anlarDuygularını içinde saklar ve çok paylaşmaz. Babası onun içinde büyük bir yaradır. Çok kıymetli, çok ender vakit geçirdiği zamanmutsuzdu. Gerçi 10 yıl bodan biriydi. Ertesi gün tüm dün lardan biridir İmyunca her dönem hapishaneya Yılmaz Güney’i ve Yol filmiralı günleri. den çıktığında bazı çelişkiler, ni tanıdı, Kürt halkının varlığınadaptasyon sorunları yaşardan haberdar oldu. Bu nedendı. Ama her seferinde daha le Kürtlerin Yılmaz Güney’e çok yeni fikirlerle normal hayata şey borçlu olduklarını düşünüdönerdi. Selimiye Cezaevi’nde yorum. yaşadıklarından sonra da Çiru Filmlerinin hâlâ ülkemizde oykin Kral dönemini kapatıp devnatılmaması çok acı. Ne hissediu Yılmaz Güney Müzesi? Yılmaz Güney Müzesi için uğraşıyorum. rimci döneme geçti. ‘Arkadaş’ filminin çekiminin ardından yeniden normalleşme sürecine girdi. yorsunuz bu konuda? Bu konuda ne diyeceğimi şaşırıyorum. Sözüm de kalmadı. Yıllardır bu Ölümünden 36 yıl geçmesine rağmen hâlâ u Tuncel Kurtiz, Yılmaz Güney’i andüğümü çözmeye çalışıyorum. Büyük unutulmayan, bu kadar çok sevilen kim var? latırken “Kişiliğini hep korudu” diyor. mercilerle görüşüp anlatmak istedim. AnHangi artist onun kadar anılıyor? Sinema taBunca iniş çıkışlarda kişiliğini korumayı nacak bu fırsatı bile tanımadılar. Türkiye’nin darihinde başka bir örnek yok. Sadece sinemacı değil bir mücadele insanı ve gerçek bir entelektüeldi Yılmaz Güney. Kulaktan dolma konuşmazdı. Bizzat okur, araştırırdı. O yüzden bir müze mutlaka gerekli. Müze derken ölüm ya da doğum günlerinde açılan/kapatılan bir yer değil elbet, bir kültürsanat merkezi. u Kitabınızı senaryolaştırmayı düşünüyor musunuz? Film projemiz var. 34 sene içerisinde gerçekleştirmeyi umut ediyorum. Yönetmenin Alejandro Gonzalez Inarritu olmasını çok isterim. Inarritu film yapmaya Yılmaz Güney’in Yol filmini izledikten sonra karar vermiş. Bunu kendisi açıkladı. Ona projemi anlatan bir mail yazdım. Hemen cevap verdi. Dedi ki: “Şu anda kendi projelerime odaklandım, hemen yapamam ama bu ilerde yapamayacağım ansıl başardı? Kişisel özelliklerinden kaynaklanıyordu. Çamura düşmüş pırlanta gibi. Pırlanta nasıl kirlenmezse o da insani değerler açısından hiç kirlenmedi. u Sürü uluslararası arenada ödüle layık görülürken Türkiye’de sansür kurulunun oybirliğiyle aldığı karar gereği yasaklanmıştı. Bu haksızlık karşısında nasıl hisssetiniz? Yasakladılar ve de gösterime girdiği sinemayı bombaladılar. Dört kişinin kolları, bacakları koptu. Korkunç bir olaydı. Günlerce, aylarca etkisinden kurtulamadık. Çok acıydı. Sürü bugün bile dünya klasikleri arasına girmiş kült bir film. Gördüğümüz tüm haksızlıklara karşı bir bıçak gibi bilendim. Kin tutmak iyi değil biliyorum ama kinlendim. Yılmaz benden daha olgun karşılıyordu, alışıktı bu tip yasaklanmalara. İnsanlar acılarla güçleniyor ve hayata karşı daha sağlam duruyor. ha demokratik günlere kavuşmasını bekliyoruz. u Elif Güney bir röportajında babasının çok güzel yemek yaptığını ve yemek yaparken de kendisine hayat dersleri verdiğini anlatıyor. Çok güzel yemek yapardı. Zaten o mutfağa girince ben çıkardım. Çok çeşit yapardı. Bir yapmaya başladı mı durduramazdık. Bir gün Paris’te oturuyorduk, hastaydı, artık son günlerindeydi. Canım çerkeztavuğu istedi. “Hemen yaparım ciğerim” dedi. Her şeyleri ayarladı, hatta ceviz yağını tülbentten süzerek üzerine akıttı. Enfes bir çerkeztavuğuydu. Her yörenin yemeklerini yapardı. Hapishanede de yemek yaparmış. Karavanalar tatsız tutsuz olduğundan onlara da baharatlar ekleyerek güzelleştirirmiş. Hatta bir hapishane arkadaşı “Yılmaz ağabey karavanalara öyle çok şey karıştırıyordu ki, belki diş macunu bile koymuştur” demişti. (kahkahalar) u Bugünden geriye baktığınızda neler hissediyorsunuz? Ve her şeye rağmen yine onunla aynı yolu yürürüm der misiniz? Aynı yolu bir kez bile düşünmeden yine yürürüm. lamında değil.” Olmasını umut ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle