Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 6 4 AĞUSTOS 2018, CUMARTESİ Bir bardak suda 18 kesmeşeker içer misiniz? BÜLENT ŞIK Meyveli içecekler, aromalı içecekler, meyveli ve aromalı şuruplar, meyveli ve aromalı içecek tozları, meyveli ve aromalı doğal mineralli içecekler, yapay sodalar, kolalı içecekler, tonik ve aromalı sular gibi çok sayıda içecek alkolsüz, gazlı içecekler sınıfına giriyor. Bu sınıfa giren kolalı, gazlı içeceklerin yaygın bir kötü ünü var. Peki, diğerleri nasıl? Tek suçlanması gereken kolalı içecekler mi? Bu soruya bir yanıt arayalım. Tek suçlu kafein mi? Kolalı içeceklere yöneltilen en önemli eleştiriyi yüksek miktarda şeker, kafein ve bazı katkı maddeleri içermesi oluşturuyor. Ancak kafein dışarıda bırakılırsa şeker, benzoik asit ya da aspartam, asesülfam K gibi katkı maddeleri diğer alkolsüz içeceklerin çoğunda var. Sadece kafeinden kaynaklanan bir sorun olduğunu düşünmek de akla yatkın değil. İşin aslına bakılırsa kolalı, gazlı içeceklere yönelik antipatinin diğer alkolsüz, gazlı içeceklere de yöneltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ürünlerin nasıl adlandırıldığına değil de içerdikleri şeker miktarına bakmak daha doğru. Bu durumda büyük bir çoğunluğunu birbirine çok benzer ürünler ya da aynı ürünler olarak görmek mümkün çünkü. Bazı örnekler vererek içerdikleri şeker miktarlarının ne kadar yüksek olduğunu göstermek mümkün. Ülkemiz piyasasında satılan bir litre kolalı, gazlı içecekte 56 adet kesmeşekere denk 112 gram şeker var. Yani bu üründen bir bardak (250 ml) içildiğinde 28 gram ya da 14 adet kesmeşeker (bir adet kesmeşeker yaklaşık 2 gram) vücuda alınmış oluyor. Çay, karpuz, şeftali, adaçayı, portakal, yeşil çay aromalı olarak adlandırılan içeceklerdeki şeker miktarı bir litre ürün için 44 gram ile 84 gram arasında değişiyor. Bu ürünlerden bir bardak içildiğinde yaklaşık olarak 6 adet ile 10 adet arasında değişen sayıda kesmeşeker alınıyor. Sade gazoz, limon aromalı ya da portakal aromalı gazozların bir bardağında ise 11 ile 15 adet kadar kesmeşeker var. Ama şeker içeriği açısında en sakıncalı ürünler limonatalı içecek olarak nitelenenler. Limonatalı içeceklerin bir bardağında 18 adet kesmeşekere denk şeker var. 18 adet kesmeşekeri bir bardak dolusu su içinde eritip içmeyi deneyin. İçemediğinizi göreceksiniz. Bu ürünleri içilir kılan içindeki karbondioksit ve asittir. Piyasadaki çok sayıda ürünü burada değerlendirmek mümkün değil. O nedenle bu tip ürünlerdeki şeker miktarını nasıl hesaplayacağımızı anlatacağım. Kilo alma tuzağı İçeceğin etiketinde şeker ya da karbonhidrat ifadesi olup olmadığına bakılır. Her ikisi de aynı şeydir. Etikette bir litre ürünün ya da o ürünün 100 mililitresinin ne kadar şeker içerdiği bilgisi yer alır genellikle. Eğer bir litre ürün için şeker miktarı belirtilmişse, o üründen bir su bardağı içildiğinde ne kadar şeker alınacağını belirlemek için belirtilen şeker miktarını dörde bölmek yeterli. Eğer ürünün 100 mililitresinde bulunan şeker miktarı belirtilmişse, o zaman o değerin iki buçuk katını alarak bir su bardağı içildiğinde alınacak şeker miktarı belirlenebilir. Kutu içeceklerde ürünün bir kutusundaki şeker miktarı belirtilmişse doğrudan onu dikkate alırız. Yok eğer 100 mililitresi için bir değer varsa o durumda kutunun kaç mililitre (ml) olduğuna bakarız. Bir gram şeker vücuda alındığında 4 kalori verir. Bir bardağında 18 adet kesmeşekere denk şeker içeren bir içecekten iki bardak içildiğinde vücudumuza 144 kalori girer. Orta hızda 2025 dakika koşarak bu kaloriyi yakmak mümkündür. Dolayısıyla alkolsüz içecekleri sık tüketen bir insanın kilo alması kaçınılmazdır. Ya da kilo verememesi… Alkolsüz, gazlı içeceklerin yüksek şeker içeriği, fiyatlarının ucuz olması ve her yerde temin edilebilen ürünler olmaları özellikle çocukluk çağı obezitesinin en önemli etkenlerinden biri olarak görülüyor. Bu ürünlerdeki şeker içeriklerinin mutlaka azaltılması ve bu kadar kolay erişilebilir olmalarının da engellenmesi gerekiyor. Goril Koko veİki bin kelimeyi anlıyor ve bin işaret dili kelimesi ile konuşabiliyordu evrimin geleceği Koko bakıcısı Francine Patterson ile... Bİnnaz Saktanber Dil nedir? Sadece insanlara özgü bir ayrıcalık, gezegendeki hükümranlığımızın sebebi veya evrimin en tepesine kurulmuş zekâmızın ödülü müdür? Yoksa hayvanlar da konuşur da biz mi duyamayız? Kediniz burnunu burnunuza dayadığında, bir sokak köpeği bacaklarınıza sürünüp havladığında, bir martı ciyak ciyak martıladığında ne söylemek istiyordur acaba? Peki, ya üç bin kelime konuşan bir gorile ne dersiniz? Koko, belki de dünyanın en meşhur konuşan hayvanıydı. 1971’de San Francisco hayvanat bahçesinde doğan ve ailesinden ayrı düşen bu soyu tükenmekte olan dişi goril, Haziran 2018’de uykusunda öldüğünde konuşulan iki bin kelimeyi anlıyor ve bin işaret dili kelimesi ile konuşabiliyordu. Bebekliğinden itibaren hayvan psikoloğu Penny Lancaster ile yaşayan Koko, sayısız belgesel, makale ve kitaba da konu oldu. O aynı zamanda Goril Vakfı ve Koko Projesi’nin yüzü; Leonardo Di Caprio, Robin Williams gibi isimlerle arkadaşlık hatta bazen flört eden bir yıldızdı. Şaka bile yapıyordu Köpeğimizin birkaç komut öğrenmesine veya bir oyuncağının ismini bilmesine çoğumuz aşinayız. Koko’yu farklı kılansa dili insanlara özgü sandığımız özellikleriyle kullanmasıydı. Koko sadece eşyaların isimlerini ezberlemiyordu. O şaka yapıyor, yeni kelimeler uyduruyor (maske yerine göz şapkası) duygularını dile getiriyor, geçmişi ve geleceği ayırt ediyor, yalan söylüyor (lavaboyu ben kırmadım, Kate kırdı) hatta hakaret ediyordu (Kuş! Fındık! Tuvalet!). Hayvanların IQ’sunu ölçmek insanlar için tasarlanmış testlerle tam olarak mümkün olmasa da Lancester, Koko’nun dört yaşındayken aynı yaştaki bir insan yavrusundan sadece dört beş ay geride bir zekâ gösterdiğini söylüyordu. Koko’nun öz benlik ve aidiyet algısı gelişmişti, utanma duygusu vardı ve en önemlisi başka canlılara karşı empati besleyebiliyordu. Gemlenmiş bir atı gördüğünde “At üzgün” dedi Koko, “Neden” diye sorulduğunda “Dişleri” dedi. Atın çektiği acıyı hissetmişti. Hepimiz gibi yalnızlığın iyice vurduğu bir yılbaşındaysa hediye olarak bir kedi istedi Koko. Yavru kedinin ismini komiklik olsun diye AllBall koydu ve bir arabanın altında kalarak öldüğünde günlerce yasını tuttu. Koko bildiğimiz anlamda dili en yetkin kullanan insan dışı canlıydı. Ama Washoe’dan da bahsetmez lama yetileri olduğunun kanıtlandığını biliyor muydunuz? Bebek özlemi çekti Esas mevzu hayvanların Peki, insanlardan eğitim almayan hayvanlarda bu konuşup konuşamayacağı, beyinlerinin yeterince evrilip evrilmediği değil, yetilere neden rastlamıyoruz? Tarzan diyeyim anlayın. Ya da şöyle açıklayalım: dil zaten öğrenilen bir şey, en yakınımızdakilerden duyarak, tekrarlayarak ve bir eğitimden geçerek öğreniyoruz. Anadil dememiz boşuna değil. Doğar doğmaz insanlardan esas mevzu biz insanların uzaklaştırılsak ve bu dile maruz kalmasak bizler de ‘insanca’ konuşamayız ve kendimizi başka şekilde beyinlerinin ve şuurunun bu hayatı paylaştığımız diğer ifade etmek zorunda kalır, başka türlü bir dil uydururuz. Ki hayvanlar da zaten bunu yapıyor. Tüm maymun cinslerinin son derece kompleks canlılara iyi ve hakkaniyetli iletişim sistemleri var. Sesler, ifadeler, hareketler, duruş, yürüyüş ve aralarındaki en ufak fark davranacak kadar gelişip gelişmeyeceği. lar bambaşka anlamlara geliyor. Hatta 2006’da yapılan bir araştırmayla gorillerin kendi aralarında kullandıkları bir işaret dilinin var olduğu bile keşfedildi. Kimi çalışmalar hayvanların konu şamamasının sebebini dilağızboğaz yapılarının, kimileri de ön beyin fonksiyonlarının yeterli de recede gelişmemesine bağlıyor. Koko tüm haya sek olmaz. 1966’dan 2007’ye kadar 250 kelime öğrenen şempanzenin evlatlık çocuğu Loulis de onu izleyerek işaret dilini öğrendi. Böylece insanlardan değil, diğer maymunlardan işaret dili öğrenen ilk canlı olarak evrimin eşiklerinden birini atladı. Konuşmayı lexigram denen sembollerle öğrenen 38 yaşındaki cüce şempanze Kanzi de aynı Koko gibi kelimeleri düşüncelere ve cümlelere dönüştürme yetisine sahip. Dilimizi öğrenenler sadece kuzenlerimiz maymunlar da değil üstelik. Kelimeleri tekrarlamakla kalmayıp anlamlı cümleler kurabilen papağan Alex, binden fazla kelimeyi anlayabilen ve eliminasyon yöntemiyle ismini bilmediği objeleri de seçebilen Border Collie cinsi köpek Chaser gibi örnekler de var. 1984’te yapılan bir çalışmada yunusların verilen komutları yerine getirdiğini, yerine getirilmesi imkânsız komutları eğitmenlerine bildirdiğini ve böylece cümle an tı boyunca bir bebeğin özlemini çekti. Belki Koko anne olabilseydi ve biyolojik çocuğuna işaret dilini öğretebilseydi şu anda elimizde hayvanların neden ve nasıl konuşup konuşamadığı ile ilgili bambaşka kanıtlar olurdu, olamadı. Olsun, bilim istediğimiz seviyeye gelmemiş olsa dahi hayvanların bilişsel kapasitelerinin sandığımızın üstünde olduğunu kabul etmek çok önemli. Çünkü hayvanlara yapılan kötülüklerin çoğu onların aptal ve duygusuz canlılar olduğu tezine dayanıyor. Etrafında olup biteni anlamayan, kendini ifade edemeyen, acı ve üzüntü hissetmeyen varlıklar üstünde deneyler yapmak, onları zalim koşullarda yaşatmak, öldürmek, işkence etmek, yemek normal karşılanıyor. Koko bir vâris bırakmamış olabilir ama o ve arkadaşları çok daha değerli bir miras bıraktılar bizlere: Bu gezegeni paylaşan canlıların birbirleriyle ‘konuşmasının’, birbirini anlamaya çalışması nın ve birbirine empati duyma sının önemini öğrettiler. Sade ce Koko, Kanzi, Washoe, Alex ve Chaser de değil üstelik; alet kullanan kuşlar, yas tutan fil ler, yardımsever şempanzeler, gelecek duygusu taşıyan do muzlar… Hepsinin bize söyle dikleri bir şey var. Evrimin ge leceğinde esas mevzu hayvan ların konuşup konuşamayaca ğı, beyinlerinin yeterince ev rilip evrilmediği değil, esas mevzu biz insanların beyinleri nin ve şuurunun bu hayatı pay laştığımız diğer canlılara iyi ve hakkaniyetli davranacak kadar gelişip gelişmeyeceği. Uma Koko ile Robin Williams’ın buluşması. lım ki gelişsin, bunu Koko’ya borçluyuz. C MY B