24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 6 28 Temmuz 2018, CUMARTESİ Her maden suyu aynı değil BÜLENT ŞIK Yazın sıcağında en fazla tüketilen içeceklerden biri maden suyu ya da akademik adlandırmayla doğal mineralli su. Ama her maden suyu aynı değil. Yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla kaynaktan yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya çıkartılan, mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan, her türlü kirlenme riskine karşı korunmuş, mikrobiyolojik yönden uygun sular doğal mineralli su olarak tanımlanır. Doğal mineralli su, maden suyu olarak da adlandırılır. Doğal mineralli sulara karbondioksit dışında başka bir kimyasal madde ilave edilmez. İlave edilen karbondioksitin de suyun doğal yapısını bozmaması gerekir. Maden suları elde edildikleri bölgenin jeolojik yapısına bağlı olarak kalsiyum, magnezyum, demir başta olmak üzere vücut için yararlı çeşitli elementleri içerirler. Ancak arsenik ve nitrit gibi toksik etkili kimyasal maddeleri içermemeleri gerekir. Toksik etkili kimyasal madde içerip içermedikleri ise ancak laboratuvar analizleri ile anlaşılabilir. Sodyum oranına dikkat Bazı maden sularının içerdiği sodyum miktarı yüksek olabilir. Sodyum yemek tuzunda bulunan maddedir. Fazla sodyum alımı tansiyon ve böbrek sorunlarına yol açar. Bu nedenle tansiyon ve böbrek hastalarının maden suyu içme konusunu mutlaka bir doktora danışmaları gerekir. Aromalı mineralli içecekler piyasada en fazla çeşit içeren ürünlerin başında geliyor. Ambalajları maden suyu ile aynı olduğu için karıştırılmaları çok kolay. Aromalı doğal mineralli içecekler, doğal mineralli su, aroma maddeleri ve/ veya diğer bileşenler ile şeker ilave edilerek veya edilmeden tekniğine göre gazlı veya gazsız olarak üretilen içeceklerdir. Bu içeceklerle ilgili dikkate alınması gereken en önemli nokta, içindeki doğal mineralli su miktarı, şeker miktarı ve kullanılan aromalar. Aromalar binlerce çeşit olabilir. Örneğin elma aromalı mineralli içecek denildiğinde içeceğin içinde elma veya elma suyu değil elma kokusu veren kimyasal madde olduğu bilinmeli. Bu tip içeceklerin ne kadarını doğal mineralli su oluşturuyor belirsiz. Aromalı içecekler doğal mineralli suyu hiç içermediği gibi çok az miktarda da içerebilir ve ancak laboratuvar analizleri ile anlaşılabilecek bir konu bu. Aromalı mineralli içeceklerin en büyük sorunu içinde yüksek miktarda şeker bulunması. Bu ürünlerin bir şişesi 200 mililitre geliyor; yani bir küçük su bardağını bile tamamen doldurmuyor. Ama bir şişe üründe bulunan şeker miktarı 10 grama kadar çıkıyor ve bu beş adet iri kesme şekere denk geliyor. Bu ürünlerden günde birkaç şişe içen bir insan gereksiz bir şeker yüklemesi yapmış oluyor. Ürünlere şeker olarak fruktoz şurubu ekleniyor. Fruktoz, kilo alımı ve obeziteyi tetikleyen bir şeker. Alkolsüz içecekler fruktoz şurubunun en fazla kullanıldığı ürünler. Dünya genelinde çocukluk çağı obezitesinin en önemli etkenlerinden biri olarak alkolsüz gazlı içeceklerde bulunan fazla miktarda şeker gösteriliyor. Yapay soda besleyici değil İçilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit ve bikarbonatlar eklendiğinde soda yapılmış olur. Yapay sodada maden sularında bulunan besleyici öğelerden eser yoktur. Bu tip içecekleri ifade etmek için soda kelimesi kullanılsa da, doğrusu yapay soda denmesidir. Yapay sodalı içecekler içindeki bikarbonatlardan dolayı mide asitini nötralize eder ve bu nedenle de mide yanması ya da ekşimesi rahatsızlığı duyulduğu durumlarda geçici bir rahatlama sağlayabilirler. Bu üç içecek içinde içiminde en fazla yarar olan, içerdiği mineral maddelerle besleyici bir niteliğe de sahip olan doğal mineralli su ya da yaygın bilinen ismi ile maden suyudur. Her gün değil ara ara içilmesi fayda sağlayacaktır. Ah bir zenginVarlığını para, güzellik ve sahip oldukları üzerinden tanımlayan kuşak olsam... Ali Tufan Koç “Ana akımı anlamak için ekstrem uçları inceliyorum” diyor Lauren Greenfield Generation Wealth’in bir noktasında. Daha önceki belgeselleriyle yine şan, şöhret, para ve estetiği obsesifleştirenlerin hikâyeleri üzerinden toplumun fotoğrafını çeken Greenfield, bu kez ‘zengin hayatlar’dan çok ‘zengin gözükmeye çalışan’ ve ‘yeni yeni zengin’ olan kitlenin röntgenini yayma derdinde. Bekâr anne Cathy, Brezilya’daki botoks seyahatini karşılayabilmek adına varını yoğunu harcıyor, üzerine dolandırılıyor, hayatı altüst oluyor. Belgeselin bir başka ‘kahramanı’, Moskova’nın yeni zenginlerinden Illona, fotoğrafçıeski modelyeni oligark eşi. Milyon dolarlık malikânesinin kütüphanesinin raflarını bir kitabın yüzlerce kopyası dolduruyor. Sadece kendi moda çekimlerinden oluşan, kendi bastırdığı bir ‘coffeetable’ türünden bir kitap bu. Sonra DavidJackie Siegel çiftiyle tanışıyoruz. Tek hayalleri var, o da Amerika’nın gelmiş geçmiş en büyük malikânesine sahip olmak. Çin’de yaşayan 50’lerindeki ‘sosyetik’ bir kadınla, Kaliforniyalı genç bir kızın ortak özelliği, aynı Hermes çantanın on farklı rengini de kıyafet dolabında, turuncu kutuların içinde özenle tutmaları. 160 bin dolarlık ders Belgesel, varlıklı olmanın simgesi sosyal statü objelerinin nasıl değiştiğini de gösteriyor. Çin’de yeni para sahibi çiftler etik ve görgü dersleri alıyor. Fakat gördükleri ders Hermes, Chloe, Louis Vuitton gibi isimleri nasıl telaffuz edeceklerini öğrenmek; masada bir ‘Batılı’ gibi oturmak ve havyar yemek konusunda uzman olmak. İki haftalık dersin ücreti 160 bin dolar. Para, şöhret, güzellik, pornografi üzerine, kurgu taşımayan hikâyeler bunlar. Malibu’da lise çağındaki çocukların bir havuz başı partisinde okuldaki her on çocuktan altısının estetik ameliyatı yaptırdığın öğreniyoruz. Burun operasyonu açık ara önde. Argüman şu: Sahip olabileceğimiz kadarıyla sahip olmak istediklerimiz arasındaki makas bir uçurum boyu kadar açıldı, üzerine Trump etkisi ve Kardashian faktörü geldi. Ortaya varlığını para, güzellik ve sahip oldukları üzerinden tanımlayan bir kuşak çıktı. Eli akıllı cihaz tutan, arada bir Instagram’da volta atan her insanın farkında olmadan içine düştüğü bir uçurum bu. İnsan egosu bu; eğitim, etik ve ayıp dinlemiyor, görüp de sahip olamadıklarına kilitleniyor. Film nerede koptu? Greenfield’in belgeselin bir noktasında söylediği gibi: Çok değil, 1020 sene öncesine kadar insanların ideal yaşam tarzı ölçeği kapı ya da mahalle komşusu kadardı. Komşusundan ufak da olsa bir adım daha üstün, konforlu ve şık bir yaşama sahip olmak, insan için yeterliydi. Tüm tüketim toplumu (ve reklamlar kuşağı) bunun üzerine tasarlanmıştı. Sosyal medya, bu düzeni yıktığı gibi ölçeği çok daha tepelere çekti. Komşunun yerini Instagram ünlüleri; yan kapıdakine benzer otomobil markasına sahip olma arzusunun yerini sıkı takipçisi olduğun Instagram ünlüsüyle aynı dudak botoksunu yaptırma derdi aldı. Film de burada koptu. Generation Wealth (Servet Kuşağı) serisi/ bel geseli, popüler kültürün biz farkında olmadan nasıl da zehirlendiğini anlatıyor; “paran/ takipçin /güzelliğin kadar konuş” mottosuyla yaşayan, ‘hep bana’cı, materyalist bir toplumun geldiği dip noktayı gösteriyor. Greenfield, kamerayı kendisine ve ailesine de döndürüyor, sürekli daha yeni olanı almak ve bunun için daha çok para kazanmak döngüsünü sorguluyor. İş bu noktada daha dramatik bir hal alıyor. Fark ediyoruz ki #richkidsofinstagram (Instagram’ın zengin çocukları) etiketli fotoğraflar eş dost arasında, Whatsapp gruplarında paylaşılarak çekirdek çitlemelik bir eğlence malzemesi değil. Instagram’la nefes alan, sürekli daha yeni bir elbise/ daha büyük bir ev/ daha konforlu bir araba arayışında olan, “para yetmiyor” diyerek mütemadiyen çalışan, çalıştıkça daha çok kazanan, kazandıkça daha çok harcayan herkes bu resmedilen kuşağın bir parçası. Ne kadar harcadığınız değil, nasıl ve neden harcadığınız önemli olan. “Kızım sana söylüyorum…” durumu hâkim. Gelin olan anladı. Kitaptı, sergiye dönüştü, şimdi de belgeseli çıktı. Amerikalı fotoğrafçı ve belgeselci Lauren Greenfield’ın modern toplumun para, şöhret ve estetik obsesyonunu yansıttığı Generation Wealth (Servet Kuşağı), tüketim toplumu olarak geldiğimiz en dip noktayı gösteriyor. Daha Açık hava sinemaları dört bir yanda Film, mısır, frigo Hadi Be Oğlum Her ne kadar bu hafta sağanak yağmur, bolca gök gürültüsü ve şimşeklerle geçtiyse de yazın en güzel tarafı açık havada olmak. Yemekte, içmekte, eğlence ve özellikle sinemada! Bu yaz her zamankinden fazla açık hava sineması programı var. Tabii gönül isterdi ki, çocukluğumuzdan ya da anne babalarımızın çocukluğundan kalan o tahta sandalyeli, frigolu, patlamış mısırlı mekânlarda film seyredelim. Kabul edelim hayat o kadar sterilleşti ki o görüntü ancak hafızalarda seyirci bulabilir. Elimizdekilerle yetinelim... UNIQ Açık Hava Film Festivali eylüle kadar devam ediyor. Pazartesi akşamının programında Onur Saylak’ın Daha’sı var. Hakan Günday’ın romanından uyarlanan filmin başrolünde Ahmet Mümtaz Taylan oynuyor. Bilet fiyatı 27.50 TL, başlama saati 21.00. Bomontiada ise sonbahara kadar her akşam açık hava sinemasına dönüşüyor. Bu haftanın filmi, Las Herederas. 21.30’da başlayacak film, Paraguaylı yönetmen Marcelo Martinessi’ye ait. İki kadının 30 yıllık birlikteliklerinin ekonomik sorunlarla nasıl yıprandığını anlatan filmi seyretmek ücretsiz. Çeşitli AVM’ler de yaz boyunca ücretsiz açık hava sineması programı sunuyor. Vadistanbul’da 14 Eylül’e kadar her cuma 21.00’de film gösterimi olacak. 3 Ağustos programında Kıvanç Tatlıtuğ’un başrolde oynadığı, bir baba oğul hikâyesi, Hadi Be Oğlum var. Tepe Nautilus’un bu hafta başlayan ve sadece Türk filmlerinden oluşan programında ise Gülse Birsel’in yazdığı Aile Arasında filmi gösterilecek. Bir düğün etrafında dönen filmin başrollerinde Engin Günaydın, Demet Evgar ve Erdal Özyağcılar var. Zorlu AVM’nin 31 Temmuz akşamı 21.00’deki gösterimi Hugh Jackman’ın başrolde oynadığı müzikal Muhteşem Şovmen. Filmin kahramanı, 19. Yüzyılda tarihin ilk sirkini kurup eğlence anlayışını kökten değiştiren bir adam. Aqua Florya’da 1 Ağustos’ta Kara Panter filmi var. Wakanda ülkesinin prensi T’Challa babasını kaybettikten sonra Siyah Panter kostümünü giyip yeni kral olur. Marvel’in süper kahramanını sinemada Chadwick Boseman canlandırıyor. Bu yıl otuzuncusu düzenlenen ENKA Açıkhava Buluşmaları’nda konser ve tiyatro oyunlarının yanı sıra film gösterimleri de var. 31 Temmuz akşamı Phantom Thread gösterilecek. Daniel Day Lewis’in İngiliz bir modacıyı canlandırdığı filme giriş ücreti 13 TL. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle