Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 HAZİRAN 2018, CUMARTESİ SAYFA 5 Nick Cave uğrunaİranlı Arash Karimi’nin zorlu konser yolculuğu Tahran’dan İstanbul’a LEYLA ERTAN Arash Karimi 32 yaşında, üniversitede edebiyat okumuş. Felsefe alanında yüksek lisansa başlasa da tamamlama fırsatı olmamış. Son on yıldır Tahran’ın farklı kitapçılarında çalışıyor, şu anda ise şehrin kuzeyindeki Bookland’de görevli. İşiyle ilgili hisleri karmaşık, “Nefret ettiğim kadar seviyorum” da diyecek kadar da dürüst. Kitapçılar bir kitabı, yazarı ya da öğrenmenin hazzını keşfetmenin yeri ona göre. Ona bu hazzı veren ilk kitap Leonid Andreyev'in Şeytanın Günlüğü kitabı. Bir diğeri John Fante’nin Toza Sor’u... Tahran’a karşı hissettikleri de işinden farklı değil. “LCD Soundsytem’ın şarkısı bana tercüman oluyor” diyor: “New York seni seviyorum ama beni çıldırtıyorsun”. ‘Cave benim babam’ “Tahran’da yaşamak pek de modern bir şehirde yaşamak anlamına gelmiyor” diyor, “Modern şehirlerde adı konmuş kurallar vardır, burada ise adı konmuş kaos var, herkes de bu kaosun kurallarına uyar. Evet, büyük markalarla dolu alışveriş merkezlerimiz var. BMW’ler, Porsche’ler, Masserati’ler var ama aynı zamanda çok katı gelenekler de var. Bu size belki de tutarsız gelecek ama öyle, biz tutarsız insanlarız.” “Yok canım” diyorum, “Ne tutarsızlığı! İstanbul’u görünce neden şaşırmadığımı anlayacaksınız”. İranlılar çalışkan, nazik ve sabırlı insanlar Karimi’ye göre. Tahran’da zorlansanız da sonunda nezaketin galip geleceğini söylüyor. Her seferinde değilse de! Mesele pek çok kişinin kırgın ve üzgün olmasında. İşsiz, geleceğinden emin olmayan gençlik orada da iklimi belirliyor. “Aslında kimsenin geleceğe dair bir fikri yok” diyor, “Çünkü burada işler bir anda değişiverir”. Tanışmamıza vesile olan Nick Cave’e geliyor söz. “Benim için bir çeşit Tanrı” diyor Karimi, “Tanrı’yla arasında küçük bir fark var: Nick Cave’in mevcudiyeti!” Ve devam ediyor: “Ben Nick Cave’e ‘Babam’ diyorum, arkadaşlarım da ‘Arash’ın babası’ olarak bilirler. Onu en iyi anlatan şarkıları zaten; Higgs Boson Blues, Mercy Seat ya da The Ship Song. Onun şarkısını ilk duyduğum yer Wim Wenders’ın Arzunun Kanatları filmiydi. Çarpıldım! O bölümü herhalde otuzdan fazla kez seyretmişimdir, sonra da diğer şarkılarını bulmaya koyuldum zaten. Sonra Stagger Lee’yi buldum ve yine çarpıldım. Şarkılarını dinledikçe dünyanın git gide daha iyi bir yer haline geldiğini ve var olmanın dayanılmaz ağırlığına tahammül edebildiğimi fark ettim.” İran’da Batılı sanatçıya bu denli hayran olmak kolay değil. Karimi pek çok yetenekli müzisyenin yasaklar nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kaldığını anlatıyor. Buna rağmen genç İranlılar Batı müziğine aşina; pop da rock da rap de dinleniyor. Ve kitapçıda canının sıkkın olduğu bir gün, Nick Cave’den Mercy Seat çalmaya başlıyor. Sonra da Higgs Boson Blues’u. Kitapçıdan içeri bir kadın gi riyor. Önce İranlı şairlerden konuşmaya başlıyorlar, sonra müziği duyunca “Nick Cave seviyor musun” diye soruyor. “Evet” diyor Karimi. Mucizelere inanır mısınız? “Temmuzda İstanbul’da konseri var, biliyor musun?” “Evet”. “Gitmek ister misin?” “Maalesef gidemem. Askerlik görevi nedeniyle yurtdışına çıkamıyorum”. “Yazık, oysa Nick Cave konserini benim çalıştığım kurum yapıyor”. Arish Karimi’nin konuştuğu kişi, kartvizitini veriyor ve “İstanbul’a gelebilirsen haber ver” diyor. Kartvizitin üzerinde İKSV logosu var, sahibi ise İs İstanbul Caz Festivali 25. yaşında efsanevi müzisyen Nick Cave’i ağırlayacak. 10 Temmuz’daki konseri heyecanla bekleyenler yalnızca biz değiliz. Binlerce kilometre uzaktan bir konuğu olacak konserin. Üstelik buraya gelmek için ‘bedel’ ödeyen bir konuk. tanbul Bienali’nin Sergi Koordinatörü Elif Kamışlı. Ve o sırada o kitapçıda bulunması tamamen tesadüf. Karimi hemen kız arkadaşı Rahele’yi arıyor ve ne kadar da bahtsız olduğunu anlatıyor: “Tıpkı bir mucize gibi ben Nick Cave çaldım ve bir melek kapıdan içeri girip konsere gelmek ister misin dedi. Ama ben gidemiyorum”. Bu bahtsızlığı karşılaştığı herkese anlattığı gibi patronuna da anlatıyor. Ama bir mucize daha oluyor ve patron “Sana borç vereceğim, git bedelli askerlik için başvur” deyiveriyor. Az buz bir miktar değil bu borç, tereddüt etse de ‘Baba’yı görecek olmanın heyecanıyla kabul ediyor. Sonuç mu? 10 Temmuz’da Arash Karimi Küçükçiftlik Park’ta olacak. Nick Cave & The Bad Seeds seyircilerinin arasında... Kim bilir belki Nick Cave bu hayranından haberdar olur ve ona merhaba der. Karimi’de “baba”sına kavuşur. En Nick Cave’ye benzeyen haliyle Arash Karimi. 25. yaşını kutlayan festivalde neler dinleyeceğiz? Önüm arkam sağım solum caz n Bu akşam sahnede Erkan Oğur Quartet var. 19.30’da Sakıp Sabancı Müzesi Fıstıklı Teras’ta başlayacak konserde klasik perdesiz gitarın mucidi Erkan Oğur; Can Çankaya, Matt Hall ve Turgut Alp Bekoğlu ile birlikte olacak. n İtalya’nın önemli caz davulcularından Massimo Manzi’nin adını taşıyan triosu 2 Temmuz akşamı Venedik Sarayı’nda olacak. Onlara caz müzisyeni Elif Çağlar eşlik edecek. Gece Fabrizio Bosso ve dörtlüsünün konseriyle devam edecek. n Chick Corea’nın büyük keşiflerinden Avishai Cohen’in konseri 3 Temmuz’da Sultan Park Swissotel the Bosphorus’ta. Caz ve klasik müziğin buluştuğu konserde Cohen’in son albümü 1970 vesilesiyle Ortadoğu, Doğu Avrupa ve AfroAmerikan etkileri bir arada olacak. n Norveç’ten esen rüzgârın tarihi 4 Temmuz. Adam Baldych, Helge Lien Trio ve Tore Brunborg ile birlikte çıkardıkları Brothers albümünden parçaları Sultan Park Swissotel the Bosphorus’ta çalacaklar. n Aşk, melankoli ve başkaldırı... Benjamin Clementine baladlarıyla Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda olacak. Sahnede edebiyatla müziği buluşturan Clementine’in konseri 5 Temmuz’da. n 6 Temmuz’da iki konser birden var. İlhamını Miles Davis’ten alan piyanist Robert Glasper, grubu R+R=Now ile Grammy ödüllü Kurt Elling. Elling’e Marquis Hill eşlik edecek. Konserler UNIQ Hall sahnesinde. n Ücretsiz gerçekleştirilecek Parklarda Caz konserleri 7 Temmuz’da Beylikdüzü Yaşam Vadisi Parkı’nda, 8 Temmuz’da Fenerbahçe Parkı’nda. n 10 Temmuz’daki konseri öncesinde Nic Cave’e hazırlanmak isteyenlere İstanbul Modern Sinema, Nick Cave ile Bir Haftasonu adlı programıyla el uzatıyor. Filmler 7 ve 8 Temmuz’da müzede. n Küba’nın cazını dinlemek isteyenler için kaçırılmayacak fırsat 9 Temmuz’da Esma Sultan Yalısı’nda. Piyanist Omar Sosa’ya, vokali ve kemanıyla Kübalı caz sanatçısı Yilian Cañizares eşlik edecek. n Festivalin yıldızlarından Caro Emerald. 12 Temmuz’da Zorlu PSM’de 2009’dan bu yana dağarcığımızda yer eden hitlerini söyleyecek. n Festivalin 17 Temmuz’daki son konseri “Final gibi final” dedirtiyor. Led Zeppelin’in efsanevi sesi Robert Plant, grubu The Sensational Space Shifters ile Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda olacak. C MY B