02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 HAZİRAN 2018, CUMARTESİ SAYFA 5 Küçük adımlarSinema ve televizyonda toplumsal cinsiyet eşitliği için büyük farklar Cannes Film Festivali’nde Kristen Stewart, kırmızı halıda kadınların giymesi şart koşulan topuklu ayakkabılarını fırlattı, kadın oyuncular sessiz bir protesto gerçekleştirdiler. ABD’den dünyaya #Metoo dalgası yayıldı, Benedict Cumberbatch “Benimle oynayan kadın oyuncuya aynı ücret verilmezse ben yokum” restini çekti. Dünyanın dört bir yanında sinematelevizyon sektöründeki kadınlar birer birer “Yeter” derken, Türkiye’de de benzer sesler yükseliyor. Oyuncular Deniz Türkali, Demet Akbağ, Şebnem Sönmez, Ece Dizdar ve BM Nüfus Fonu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Program Koordinatörü Meltem Ağduk, geçen çarşamba sabahı Oyuncular Sendikası’nın düzenlediği “Türkiye’de bir kadın olarak oyuncu olmak” panelinde buluştular. Moderatör ise panelin ardından bir toplumsal cinsiyet eşitliği atölyesi gerçekleştiren yazar Ebru Nihan Celkan’dı. Celkan, “Birkaç yıl önce böyle bir panelde konuşacağımızı bile hayal etmezdim. O nedenle de gelecekten umutluyum. Küçük adımlarla büyük farklar yaratabiliriz” sözleriyle başlattı konuşmaları. Umut herkesin cebindeydi ama konular da çetrefilliydi. Hikâyesi tamamen kadınlar üzerine dönen senaryodan yapımcılar mutlu değiller çünkü kadın seyircisi olmayacağını düşünüyorlar. Kadınların beğenmediği iş televizyonda tutmuyor. Kadınların eşit işe eşit ücret talebi olsa da bu talepler yüksek sesle yapılmıyor. Sadece ücretler değil koşullar da eşit değil. Aktörümüzün şahane bir karavanı var ama kadın oyuncu komşunun evinde giyinip soyunabilir diye düşünüyorlar. Uzun zamandır televizyon dizisi yapmıyorum ama çok senaryo okuyorum. Gelen senaryolar hep şöyle... Şahane bir aile, evin bir reisi var ve tabii ki annesi var. O anne bir evin içine girmiş, giyiniyor kuşanıyor ve bir yerde duruyor. Bana önerilen rol bu. Her bölüm var mı, var. Diyorum ki, “Beni burada durmam için niye çağırıyorlar?” “Bu rolü de Demet Akbağ oynasın” dedirtecek ne var merak ediyorum. Bu boyda biri mi gerekiyor? Kostümler hazır da bir tek bana mı oluyor? Benim açımdan bak bir de, ben bu duran kadını neden oynayayım? Kendime şöyle klişe bir laf buldum: “Beni iştahlandıran bir rol olursa dizi sektörüne sıcak bakıyorum”. lır arkadaş, intikam için yatılır”. O zaman feminizm falan burjuvazinin bir oyunu olarak alınırdı. Sonradan düşündüm, küfürler kadın cinselliğini aşağılamak üzerine. Bu dil değişmedikçe ben özgür kadınım demenin dramının altından kalkamıyorum. Bu küfürler hayatımızda olduğu sürece özgürlükten söz edemeyiz. Dil her şeydir ve bazı sözcükler sadece kadınlara söylenir. Dünyada #Metoo akımı yaşanınca Bianet erkeklerden “Ben de” diyecekleri yazılar istedi. Aklı başında, tatlı, çok sevdiğim erkeklerden sadece biri biraz kendini açmaya yaklaştı. Erkek arkadaşlarımıza hep söylüyorum: Erkeklikten ne kadar uzaklaşırsanız insanlığa o kadar yaklaşırsınız. Beni, hayatımı anlatan bir kitap çıktı. Orada şunu anlattım. Gazetecilik yapığım dönemde MSP’li bir bakanın odasında saldırıya uğradım. Beni öpmeye çalıştı. Ne yapıyorsunuz siz dedim, “Söylersen sana mı inanacaklar, bana mı” diye cevap verdi. Hiç kimseye anlatamadım, evde babama anlattım. “Herkese anlat duysunlar” dedi. Gazeteye gidip hikâyeyi olduğu gibi anlattım. Bir arkadaşım dedi ki “E Deniz, sen de kaşınmışsındır”. Bunu duymak bile taciz değil mi? Bizdeki #Metoo sadece bu kadar çün Türkiye’ye ‘ulaşamayan’ #Metoo dalgası, TV dizilerinde eşit işe eşit ücret talepleri, senaryolarda kadınların yeri, sinemanın şiddete ve kadın cinselliğine bakışı, kadın oyuncuların sinemaTV, seslendirme ve tiyatroda yaşadıkları... ? ECE DİZDAR ‘Kadın sesi bankada güven vermez mi?’ Bence esas mesele kadına ne kadar güveni lip güvenilmediği. Bu kış oynadığım bir dizi de sürekli başıma gelen bir şeyi anlatayım. Part nerim olan erkek oyuncuyla bütün kış bunu ya şadık. Diyelim ki adı Mahmut. Çekim sırasında Mahmut ve ben pozisyonumuzu alıyoruz ve ka yıt bekliyoruz. Reji asistanı sesleniyor: “Mahmut Bey buyurun”. E ben? Sonunda dedim ki, “İki miz birlikte değil miyiz, neden Mahmut Bey bu yurun?” Asistan ki erkek “O gelirse sen de ge lirsin zaten” dedi. Neden? Çünkü o zamanlama yı tuttururmuş. Bir süre sonra gitmemeye başla dım. “Mahmut Bey buyurun” diyor, ben duruyo rum. Sezon sonuna kadar savaştım ama değişti remedim. Güvenmiyor benim zamanlamayı tut turacağıma herhalde. Oyuncular fiziksel özelliklerine göre bir cas ting sistemine tabidir. Ben de genelde iş kadını oynarım; başarılı, kendi ayakları üzerinde duran, kendi parasını kazanan kadın... Bir değil, iki de ğil, beş değil; rol bana teslim ediliyor, reyting ne deniyle bir süre sonra oynadığım kadın işi bırakı yor, bir adama âşık oluyor ve onun için başka bir kadınla didişmeye başlıyor. Güçlü kadın karak terleri öne alıp yazmak cesaret gerektiriyor. Güvensizlik konusunda bir örnek daha... Çok genç yaştan beri seslendirme yapıyorum. Bugü ne kadar 150200 kadar markanın sesi oldum. İngiltere’de büyük bir otomobil firmasının navi gasyon sesiyim. Yıllardır bana diyorlar ki “Sesi niz kadınları tehdit etmeyecek, erkeklerin de içini gıcıklayacak”. Önceleri normaldi bu, ancak Şebnem Sönmez, Deniz Türkali, Demet Akbağ (üst sıra). Ebru Nihan Celkan, Ece Dizdar, Meltem Ağduk (alt sıra). ben de fark etmeye başladım ve artık hiç de normal karşılamıyorum. Seslendirme sektörü mar ? DENİZ TÜRKALİ kü henüz yaptırımı yok. Ancak kaybedecek bir şeyi kadın” diye soruyorsunuz, “Anne işte, hepimizin kaları cinsiyete göre ayırır. Çok büyük bir bankanın cep telefonu, ATM ve radyo sesiyim. Ancak televizyonda aynı markanın sesi olamıyorum. Çünkü ben güven vermiyorum. Kadın se ‘Evet bana da oldu’ diyebilelim olmayanlar anlatıyor. Tutunabilmekle yaşamak arasında kalanlar... Benim kaybedeceklerim var, konuşamam. O tarihte kaşınmış olduğum söylendi, bu tarihte sadece empati kuruluyor benimle. En azın annesi gibi...” diyor. Nasıl? Hepimizin annesi aynı mı? Anneleri de, kadını da nerede ve ne şekilde tutmak istediklerinin göstergesi bu. si otomobilde, bankada, bazı markalarda güven vermez diye düşünüyorlar. Gerçekten böyle mi? 70’lere kadar sinemada kadınlar ikiye ayrılıyordu: İyi kadın ve kötü kadın. İyi kadın sıkıntıdan dan “Evet bana da oldu” diyebilelim. Günün birinde söz ne olduğu, kimin yaptığına da gelecektir. ? MELTEM AĞDUK Gerçekten benim sesim güven vermiyor mu? patlardı, kötü kadın gelirdi de hayatına biraz renk katılırdı. Kötü kadın denenlerse hayattan talepleri olan kadınlardı. Sinemada kadına yönelik şiddet ? ŞEBNEM SÖNMEZ ‘Kadınlar düşük ücretli ve güvencesiz işlerde’ ? DEMET AKBAĞ ‘Ben duran kadını neden oynayayım?’ Eşit işe eşit ücret isteniyor ancak bunun aksini uygulayanlar, o ederi biçenler yapımcılar. Benim starım bu aktör ve o benim için önde diyor. Bunun sebebinin yine kadınlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü o yapımcının benim starım dediği aktörü kadınlar seyrediyor ve istiyor. de 70’lere kadar çok olağandı. Adam kadına mutlaka bir tokat aşk ederdi filmlerde. Ayhan Işık geliyor vuruyor, Muzaffer Tema geliyor vuruyor. Bunlar kültürü oluşturuyor. “Kadın seyirci bunu ister” derlerdi. 70’lerden sonra sinemada “devrimci bacılar” karakterleri çıktı. Cinsellik yine yok, ayıp. Cinselliği olamaz bir kadının! Nitekim Yılmaz Güney’in Arkadaş filminde Semra Özdamar en devrimci haliyle sloganlar atarken Yılmaz Güney burjuva kadınıyla sevişir. O sırada şöyle bir kavga çıkmıştı: “Burjuva kadınlarıyla yatılır mı?” Cevap: “Yatı Eşitlik ve adalet arayan kadınların buluşma noktası Seçimler yaklaşırken kadın milletvekili adaylarının sayısı, kadının siyasette temsili tartışılıyor. Kadınlar siyasette eşit bir yer mücadelesini sürdürürken kadının eşitlik ve adalet talebini savunanların bir araya geldiği bir platform kuruldu: Eşitlik Adalet Kadın Plat “Birlikte Daha Güçlüyüz” mottosuyla yola çıkan www.esitlikadaletkadin.org’un koordinatörü ve sözcüsü Gülseren Onanç, içerik yöneticisi Ceren Gülbudak, etkinlik yöneticisi Aslı Aydemir. Birlikteliği olduğu kadar cesareti, dayanışmayı ve değişimi vurgula ‘Bekleriz, taşırız, sır tutarız’ Bir sektörden bahsedebilmemiz için onu tanımlayabilecek sıfatlar ve kurallar gerekir. Oyuncular Sendikası’nı kurma sebebimiz buydu. Bizim bir sektörümüz yok çünkü kuralları yok. Taban ücret diye bir şey söz konusu değilse, eşit işe eşit ücret nedir? Oyuncu Sendikası Çalışma Bakanlığı’na bizim oyuncu olduğumuzu kanıtladı. Bakanlık anladı, yapımcılar anladı ama oyuncular anlamadı. Kabul etmek istemediler. Buradan başlıyor zorluğumuz. Aynı derecede tanınmış iki oyuncuya bir dizide başarı verdiğinizi düşünün, erkek daha çok ücret alır. Farazi değil, yaşanmış bir örnek. Başka bir örnek: Kadın görece daha çok tanınmış ve sevilen, beyefendi hiç tanınmamış. Bu kez eşit ücret alındı. Benim oynadığım dizi bu. Biz kadınız, daha dayanıklıyız. Bekleyebiliyoruz, taşıyabiliyoruz, sır tutabiliyoruz. Düşünceli kadın şahane bir şeydir ama kadının düşünmesi pek mak Kadının kameranın karşısında nasıl resmedildiği ve temsil edildiğine ilişkin çok şey söylendi. Kamera arkasında da azımsanmayacak kadar çok kadın var. Ama kadınlar çoğunlukla düşük ücretli, güvencesiz işlerde, hamaliyede. Karar alma mekanizmasında yoklar. Uzun metraj kurmacadansa belgesele yöneliyorlar çünkü maliyetler daha düşük, daha kolay fon buluyorlar. Kısa süre önce Anna Serner, İsveç Film Akademisi’nin başına geliyor ve bakıyor ki orda çok eril bir yapı var. Bir karar alıyor: Eğer kadınlarla erkekler eşit görev almazsa o filmleri desteklemeyeceğim”. Önemli bir dönüm noktası. Bunlar #Metoo’ya giden taşlar... On yıl kadar önce de bazı yaş almış olan kadın oyuncuların artık rol alamadıklarına ilişkin bir hareket başlamıştı. Bu kadınlar eşit işe eşit ücretle ilgili konuşmalar da yapmaya başladılar. Bütün dünyada 68’lerden itibaren gelen kadın hareketi, akademinin işin içine girmesi, toplumsal hareketler, neoliberal fikirlerin eleştirilmeye başlanması bizi böyle bir noktaya getirdi. Oyuncu ve sektördeki çalışan formu. www.esitlikadaletkadin.org adresin yan platformda “Cinsiyet Eşitliğinin 100 Yü bul değildir. Onu da bekliyoruz, söylemenin zama kadınların bir dönüşüme uğradığını görüyoruz. den erişilen platform; her alanda eşitlik ve zü”, “Seçim Bildirgelerinde Kadınlık Halleri nını. Koşulları sağlama çabasında kadınlar kendini Atıf Yılmaz ve sonrası bir kırılma noktasıdır. O adalet mücadelesini bağımsız olarak sürdü ve Kadınlara Vaat Edilenler”, “Çalışan An ortaya koymadan bu bir sektör olmayacak. Erkekler ve birlikte çalıştığı kadınlar. Çevresinde feminist ren dernek, vakıf, kooperatif, kolektif, kadın neler, Cinsiyetçi Mitler”, “Kadın Girişimciler bizim sektörümüzü piyasadan öteye götüremediler, kadınlar vardı ve onlardan öğreniyordu. araştırmaları merkezi, inisiyatif, topluluk, Birlikte Büyüyor”, “Politikada Cinsiyet Eşit götüremeyecekler. Bunlar minik adımlar, ülkemizde daha da minik. örgüt, dayanışma grupları gibi oluşumları liği: Erkekler Daha Fazlasını Yapmak Zorun Anne rollerine gelince... Anne diye bir rol mü Bu yıl TÜSİAD da televizyon dizilerinde toplumsal buluşturmayı hedefliyor. da” başlıklı yazıları okuyabilirsiniz. var? Mutfakta duran, kapıyı açan, “Aç mısın?” di cinsiyet eşitliğine dair bir araştırma yayımladı, so ye soran kişi. Yönetmene ya da yazara “Bu nasıl bir nuçlar beklediğimiz kadar kötüydü. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle