Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 HAZİRAN 2018, CUMARTESİ SAYFA 3 Sahalarda görmekCantona, Maradona, Metin Oktay’dan emektar Güzel Adam Süreyya ve Adnan Dinçer’e istediğimiz filmler GÜLİZ ATSIZ NOYAN Dört yılda bir yaşanan futbol hadisesi Dünya Kupası, bu hafta başladı. Üzerinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen, 2002’deki Türkiye Güney Kore maçını hâlâ hatırlıyorum. Gözlemlediğim kadarıyla herkes o maçı nerede ve nasıl izlediğini, tekrar tekrar anlatmaktan ve hatırlamaktan keyif alıyor. Toplum hafızasında önemli bir yeri olan bu maçın üstünden birkaç kupa daha geçti. Biz de mecburen önümüzdeki maçlara bakmaya devam ediyoruz ve tabii ki içinden futbol geçen filmlere! Delikanlılık romantizmi Aklıma ilk gelenlerden biri, geniş oyuncu kadrolu Dar Alanda Kısa Paslaşmalar. Mahalle kültürüne, futbola ve ilişkilere delikanlılık romantizmi diyebileceğim türden bir yaklaşımı olan film, zaman içerisinde bir kült haline geldi. Eğer bir klasik peşindeyseniz Taçsız Kral, yeni bir film arayışındaysanız da Başka Sinema’nın Dünya Kupası haftası gösterime soktuğu Teknik Direktör Adnan Dinçer’i mutlaka izleyin. Kaledeki Yalnızlık ve bu sene İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Güzel Adam Süreyya da beğendiklerimden. Sporcuların ve sanatçıların anlatıldığı filmlerin çoğunda itilip kakılan, yetersiz bulunan birileri, kendilerini kanıtlama mücadelesine girişiyorlar. Haliyle bunların futbollu olanlarından da bolca var; Goal!, A Shot at Glory, Pelé ve Montevido, God Bless You! bunların bir kısmı. İlaveten The Cup ve Will de futbol izlemek için mücadele verenlerin hikâyelerini anlatıyor. Liverpool Milan maçını izlemek için İstanbul’a gelmek isteyen bir çocuğun hikâyesini anlatan Will’in, İstanbul’da geçen sahnelerine de buradan göz kırpmadan edemeyeceğim. Futbol denince akla ilk gelen şeylerden biri hapishane değildir aslında ama Cehennemde İki Devre adlı Macaristan yapımı film, bu ikisini bir araya getirmiş bir klasik. Naziler ve tutuklu Müttefik Devletler askerleri kendi futbol takımlarını kuruyorlar. Naziler bu maçı propaganda amacıyla kullanmak isterken, tutuklu askerler de kaçış planlarını maç etrafına şekillendiriyor. Bu film daha sonra, Sylvester Stallone ve Michael Caine’in oynadığı, Malta Şahini’nin yönetmeni John Huston’un yönettiği 1981 yapımı Escape to Victory’e de ilham vermiş. 2001 yapımı Mean Machine de yine mahkumlarla gardiyanların karşı karşıya geldiği filmlerden. Eğer bu iki filmi biraz futbollu biraz politik diye sevdiyseniz o zaman Miracle of Bern’le devam etmekte fayda var. 2003 yılında çekilen film, İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın gerçekçi bir portresi olarak kabul ediliyor. Maradona by Kusturica ise, Maradona’nın hayat hikâyesi ve kokainle mücadelesinin yanı sıra, Latin Amerika siyasetindeki etkisini de ele alıyor. Hem de Emir Kusturica’nın kamerasından! Sahada kadınlar da var Ayrıca favorilerimden biri olan Offside’a da değinmeden edemeyeceğim. İran’da stada kadınların girmesi yasak olduğu halde Dünya Kupası eleme maçına gizlice girmeye çalışan kadınla rın hikâyesinin anlatıldığı Jafar Panahi filmi, Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı almıştı. Kadınların sahada var olmak için verdikleri mücadelenin hikâyeleri ise nedense çoğunlukla sevimli ergen filmlerinin konusu oluyor. Bend It Like Beckham, Gracie, Gregory’s Girl, She’s the Man bunlardan birkaçı. Türkiye’de taraftarlık kültürü ciddi bir tartışma konusuyken, tam da değiştirilmeye çalışılan şiddet kültürünü romantize eden Green Street Holigans’ı yeniden izlemek ilginç olabilir. Gary Oldman’ın performansıyla sırtında taşıdığı 1989 yapımı The Firm de bu bağlamda izlemeye değer. Class of 92 ve Once in a Lifetime Trip to New York belgesel kategorisinde önereceğim filmler. Goal of the Dead Zombi, Fever Pitch romantik komedi, Saolin Soccer’ı da absürt komedi türlerinde kaçırılmaması gerekenlere not etmek isterim. Ve tabii ki Eric Cantona’nın kendisini oynadığı Looking for Eric, sırf Ken Loach yönettiği için bile izlemeye değer. Dünya Kupası başladı, yarısı seçimler tarafından işgal edilmiş olan zihinlerimizin diğer yarısı Rusya’ya taşındı. Bir ay boyunca futbolla ilgisi olmayanlar bile ‘meşin yuvarlak’ muhabbetinden kaçamayacak. Maçları seyretmeseniz bile kendinizi topun merkezde olduğu filmler ve kitaplar arasında gezinmekten mahrum etmeyin. Kupa tarihinden rakamların deşifresine Futbol kütüphanesi Kimisi görerek öğrenir kimisi okuyarak. Maçları hep birlikte seyredeceğiz, orası tamam. İşin kıraat kısmına gelince... Dünya Kupası nedir, futbol ne işe yarar diye soracak kadar ‘yeni’lere de, maçın kimin alacağını tahmin ederken verileri kullanacak kadar işin kurdu olanlara da hitap edecek seçkimiz hazır. Önce şu kupanın tarihine hâkim olalım derseniz önerimiz Mert Aydın imzalı Dünya Kupası Tarihi. Kupaya gidecek milli takım kadrosunu tek tek belirleyen diktatörden tutun, maça dopingli çıktığı için yetkililer tarafından dayak yiyen futbolcuya; ülkesinin işgalini protesto etmek için kupaya katılmayıp canını tehlikeye atandan devlet mülkü ilan edilen futbolcuya kadar her ayrıntı bu kitapta. Kupa tarihine bambaşka bir açıdan bakmak isterseniz önerimiz Hayri Cem imzalı Pullarla Dünya Kupası Tarihi. Sonradan futbol istatistikleri uzmanına dönüşen eski bir kaleci ile bir davranış analistinin işbirliğinin ürünü olan Rakamlar Oyunu kitabı, Futbol Hakkında Bildiğiniz Her Şey Neden Yanlıştır alt başlığını taşıyor. Kitap; kornerler ne ölçüde değerli, en önemlisi kaçıncı gol, oyuncunun değeri nasıl ölçülür, topa hâkim ol mak kazanmaya ne oranda yardımcı gibi sorulara cevap vererek bir maçın kazananını rakamlar üzerinden tahmin etme yollarını öğretiyor. Kitabın yazarları David Sally ve Chris Anderson. Futbol Düşünürken Aslında Ne Düşünürüz? Simon Critchley bu soruyu sorup cevabını aramaya koyuluyor. Futbolun önümüze bambaşka bir zaman ve mekân düzeni serişini, kimliği ve kimliksizliği sahneleyişini, seyircilerin oyuna katılımını inceliyor. Türk futbolunun benzersiz kişiliği Metin Kurt’u anlatan kitabın adı Gladyatör. Yazarı Vecdi Çıracıoğlu, endüstriyel futbola direnen Kurt’un hikâyesini “futbol arenalarında bir isyanın hikâyesi” olarak anlatıyor. Hayatı anlama çabasına futbolu vesile eden iki kitap önerisi de Tanıl Bora imzalı. Biri Kârhanede Romantizm, diğeri ise Takımlar, Taraftarlar, Endüstri, Efsaneler alt başlığını taşıtan Futbol ve Kültürü. Dünya kupalarına dair izlenimler okuyacaksak Eduardo Galeano’nun izlenimlerinden iyisi olur mu? Gölgede ve Güneşte Futbol, futbola ticaret ve siyaset açısından değil kültürel açıdan yaklaşıyor. C MY B