23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 6 12 MAYIS 2018, CUMARTESİ ‘Yeni Türkiye’nin gayri resmi tarihi ‘Bu aslında Can’ın yazmadığı kitap’ emrah kolukısa Biri 35, diğeri 25 yıldır bilfiil medyanın içinde... Can Kozanoğlu ve Mirgün Cabas toplamda 60 yıllık bir deneyime sahipler ve Türkiye’nin geçirdiği değişimin de en yakın tanıkları onlar. 80’lerin hayli kapalı atmosferinden, 90’larda başlayan göreceli açılıma ama bir o kadar da karanlık döneme tanıklık etmiş olan Kozanoğlu ve Cabas bugün Yeni Türkiye olarak adlandırılan tarihsel dönemi de birebir yaşadılar ve “Bıçkın ve Ağlak” adlı söyleşi kitabında da anlatmaya soyundular. Kitabın alt başlığının “Yeni Türkiye’nin Hikâyesi” olması da boşuna değil elbette, zira anlatılacak bir hikâye var gerçekten de ortada ve kelimenin anglosakson literatürdeki karşılıklarından biri olan “Haber” (story) yanını da onlar kadar kimse bilemez herhalde. Konunun genişliğine ve derinliğine fazla takılmadan, onlarınki kadar olmasa da bir hayli keyifli ve keyfi bir söyleşi için oturduk masanın başına... ? Bu 500 sayfalık kitap ne kadar süren bir çalışmanın ürünü? Kaç hafta, kaç saatlik muhabbet, kaç rakı, kaç kahve?.. Can Kozanoğlu: Sıfır rakı.  Mirgün Cabas: Çok çay, çok kahve, bol geyik... 16 defa buluştuk Can’la. Her biri ortalama 1.5 saat sürmüştür, yani nereden baksan 24 saat sürmüştür. Hatta belki 30 saat... ? Geçen yıl çıkan ve Eski Türkiye’nin Son Yılı alt başlığıyla yayımlanan “2001” adlı kitabın ardından bunun gelmesi ve alt başlığının da Yeni Türkiye’nin Hikâyesi olması birbirlerini tamamlıyor bir anlamda. Bu planlı bir şey miydi? Cabas: Aslında birbirlerinden içerikçe de formatça da çok farklı iki kitap. Şunu da söyleyeyim, burada röportajı yapan benim ama bu aslında Can’ın yazmadığı kitabı. Ama evet, birinde Yeni Türkiye’yi, evveliyatıyla birlikte, anlatırken diğerinde sadece Eski Türkiye’nin son yılını anlatıyorduk. Zaten bizim kitap söyleşilerimiz de orada başladı, “2001”de bir söyleşimiz vardı.  Kozanoğlu: Ve hatta o kitaptaki o söyleşi olmasaydı belki bu yeni kitapta medyayı daha fazla konuşurduk. İkimiz de konuya tekrar gireceğiz endişesiyle oraya fazla yönelmedik. “Medyayı az konuşmuşlar” diyen olursa, Mirgün’ün kitabını alsın. ? Medyadan devam edelim o zaman. Bazen şunu merak ediyorum, bundan 150 yıl sonra diyelim, Türkiye’nin bugünlerini araştırmak isteyen biri günlük gazeteleri açıp baksa tamamen yanlış bir tabloyla karşılaşacak ve üstelik bunun yanlışlığını bile bilmeyecek, değil mi? Cabas: Dediğin gibi ileride bugünü anlamak için tek bir gazeteden dönemi anlamak mümkün olmayacak çünkü çok fazla manipülasyon var. ? Medya bu hale nasıl düştü? Cabas: Bence en belirgin sebebi, medyanın dayandığı sermaye gücünün ve de meşruiyetin hasarlı ve sakat olması. Sermaye gücü sakat çünkü büyük ölçüde devletle yapılan başka işlere dayalı bir yapıdan bahsediyoruz. Bu konuda kendini en az bağımlı hale getirmeyi başarmış olan bile kısa süre önce karşılaştığı baskı yüzünden elinde ne var ne yok çıkarmak zorunda kaldı. Ama şu da var, kendi kendini sakatlamış, kendi kendinin meşruiyetini ortadan kaldırmış, başına kötü bir şey geldiği zaman diğer tarafın ‘oh olsun’ dediği bir medya yapısından bahsediyoruz. Siz o kadar kişinin canını yakınca ve meşruiyetinizi kendi elinizle teslim edince başınıza bir şey geldiğinde de kimse arkanızda durmuyor.  200 milyon tık almış ama şöhret değil ? Sosyal medyanın, yurttaş haberciliğinin öne çıkmasında medyanın bu halinin payı var mı dersiniz? Kozanoğlu: Kesinlikle var. Yurttaş haberciliğinin içinde de yalan ve palavra son derece fazla, ama senin çok güvenilir gazetelerin, çok güvenilir haber ajansların, çok güvenilir TV kanal Önce tehdit sonra gözyaşı ? Kitabın adının arkasında ne var? M.C.: Aklımıza ilk gelen kişinin üslubu değil yalnızca, evet onu da kapsıyor, ama onun da ötesinde bu bir ruh hali...  C.K.: Aslında onun muhaliflerinde de olan bir ruh hali. Hatta belki de o malum figürü bu kadar güçlü kılan şey, onun üzerinde yükseldiği zemin, o bıçkın ve ağlak ruh hali. Yani bu aslında Türkiye’nin geneli, muhalifleri de dahil. M.C.: İçip içip önce nara atıp, tehdit edip, sonra ağlamaya başlayan bir sarhoş düşün. Benim gözümde böyle bir şey canlanıyor. ? Toplumsal bir sarhoşluk hali mi yaşıyoruz bir yandan? C.K.: Toplumsal hayat o kadar sertleşti ki, bir an geliyor bıçkın tavır koymak daha işlevsel oluyor, bir an geliyor biraz daha ağlak, duygusal bir tavır sergilemek daha işlevsel hale geliyor. M.C.: Bir de bizde mağduriyet üzerinden haklı çıkmak çok yaygınlaştı ya, onunla ilgili biraz. ların olsa birisi de sosyal medyada bir palavrayı dolaşıma soktuğu zaman dersin ki “Bak şu gazete böyle yazıyor, senin yazdığın yalan”. Ama kaynaklar güvenilirliğini kaybedince, bir taraftan merkez medya, bir taraftan yandaş medya ve sosyal medyadaki profesyonel manipülatörler olunca her şey birbirine giriyor.  ? Popüler kültüre genişçe bir yer ayrılmış kitapta. Son 40 yılda, hatta son 20 yılda bir hayli değişti popüler kültürün özneleri, hatta şöhret kavramı. Kitapta da var, 200 milyon tık almış YouTube’da ama adını bile bilmeyenler var. Oysa Sezen Aksu gibi bir şöhreti, onun kadar tıklanmasa da herkes tanıyor. Kozanoğlu: Aslında Türkiye’ye özgü bir şey de değil bu, tüm dünya bu durumda artık. İngilizcede ‘fragmentation’ (parçalanma, bölümlenme) dedik leri bir şey var, biraz onun etkisiyle oluyor bunlar. Yani bir dönem herkes “Friends” izliyordu çünkü aslında fazla izleyecek bir şey yoktu. Ama şimdi izleyecek çok şey, onları izleyecek farklı mecralar var. O yüzden de bir parçalanma, dağılma söz konusu. Kitapta örneğini verdiğimiz, 200 milyon seyredilmiş kişi, Eypio, şişirme değil mesela, hakikaten o kadar izlenmiş... Sınıfta ben bunu 50 kişiye sordum, “Ya çocuklar böyle biri varmış ben yeni öğrendim, siz biliyor musunuz? diye. Sınıfın yarısı hiç duymamıştı. Bazılarıysa birkaç kez seyretmiş. Ama herkesin adını bildiği bazı insanların da en çok izlenen videosu en fazla 23 milyon izlenmiş. Çünkü onlar şöhretin, şöhret alanlarının daha az parçalandığı dönemden kalan insanlar. Yeni şöhret tanımlarının insanları çok daha parçalı alanlara sesleniyor. “Öl de ölelim” diyecek 5 milyon kişilik bir kitlesi var adamın, ama geri kalan 75 milyon kişi için hiçbir şey ifade etmiyor. Kitapta nasıl ifade edeceğimizi şaşırdığımız, “O kim amk?” meselesi... O yalnızca bir argo değil, değişen şöhret tanımının, popüler kültürdeki yeni parçalanma durumunun da bir yansıması. Muhafazakârlıkla popüler kültür bir arada ? Peki hâkim bir siyasi güç, hâkim bir yaşam biçimi olduğunda, bu popüler kültürü nasıl etkiliyor? Kozanoğlu: Türkiye örneğine bakarsan karşılıklı bir etkileşim söz konusu. Kitapta da duruyoruz üstünde, Recep Tayyip Erdoğan’ı bugünkü güçlü konumuna getiren şey 90’lı yılların popüler kültüründeki ya da kitle kültüründeki değişimdir. Ona yaslanarak gücünü aldı. Mesela onun verdiği bir iftar yemeğinde çevresine topladığı şöhretlere bakarsak büyük ölçüde 90’lı yılların magazin dünyasından insanlar görürüz. Bizim muhafazakâr yaşam olarak nitelendireceğimiz, gözümüzün önünde ilk canlandıracağımız tipolojiden çok az insan oluyor orada. Onun kitlesi hem muhafazârlık olsun istiyor hem de popüler kültürün, kitle kültürünün, yemek programlarının, yarışmaların, eğlence programlarının da havasını sonuna kadar yaşamak istiyor. Yani 50 puanlık gücü varsa hepsi öyle değildir ama 2530 puanı böyledir. Acun, Müge Anlı, Seda Sayan, Esra Erol gibi isimler olmasa sırf Abdülhamid ile, sırf ceddimizle, sırf Osmanlı’yla AKP’nin gemisi de, Erdoğan’ın gemisi de yürümez. Mirgün Cabas sordu, Can Kozanoğlu anlattı. İkisi de Türkiye’nin geçirdiği değişimin yakın tanığı.“Bıçkın ve Ağlak”, medyadan popüler kültüre uzanan bir çizgide bu çağı anlamaya ve anlatmaya çalışan bir kitap. 12 MAYIS 2018 SAYI: 2 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü BÜLENT ÖZDOĞAN Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Faruk Eren Yayın Yönetmeni ZEYNEP MİRAÇ Görsel Yönetmen Ulaş ERYAVUz Yayın Koordinatörü ÖZGÜR ÖZKÜ Sayfa Uygulama SERPİL ÜNAY Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın. Cumhuriyet Gazetesi’nin ücretsiz ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle