Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ORHAN TÜLEYLİOĞLU’NDAN
‘Yalnız Kitap’
Edebiyatımızın temel taşlarından Sabahattin Ali’ye göre edebiyat her
şeyden önce bir mücadeleydi, edebiyatın amacı “insanları daha iyiye,
daha doğruya, daha güzele yükseltmek, insanlarda bu yükselme
arzusunu uyandırmak” olmalıydı. Sabahattin Ali’nin “Edebiyata
nasıl başladınız” sorusuna yanıtı “Kitap okuyarak” olmuştu. Orhan
Tüleylioğlu’nun Yalnız Kitap’ı da hem Türkiye’den hem de farklı
ülkelerden tanıdığımız yazarların yaşanmışlıklarını, kitaplarıyla
paralel bir akışla aktarıyor.
Uçsuz bucaksız bir saygınlığa sahip oldu- şey yok burada. Onlar okumayı sevdiler’”
KÜBRA ÇİĞDEM İNAL
ğu halde çok az okuyucu tarafından anlaşı- diyen Virginia Woolf’a bir kez daha saygı
lan Ulysses için “Aslında onu hiç kimse an- duymadık mı?
“İki kez okumaya değmeyen bir kitap, bir kez okumaya
lamıyordu ama bunu itirafa kalkışmıyorlar-
“Basılı kitap, internetin ortaya çıkması yü-
da değmez.” Susan Sontag
dı” diyebilen Macar yazar ve çevirmen Antal zünden ortadan kalkar mı” sorusuna, “Kitap
itaba, bir organizmaymış gibi yaklaşana hiç rastlama- Szerb’e hak verdiğimiz olmadı mı hiç?
nesnesinin etrafındaki çeşitlemeler, beş yüz
mıştım ta ki Orhan Tüleylioğlu’nun Yalnız Kitap’ını Kitapları yasaklayacak olanlardan korkan yılı aşkın süredir onun ne işlevini değiştirdi ne
K (Karakarga Yayınları) okuyana kadar. Tüleylioğlu’na Orwell ile yaşamımızda bir kez olsun aynı
de sentaksını. Kitap tıpkı kaşık, çekiç, tekerlek
göre, kitap da her canlı gibi dünyaya geliyor, yaşıyor, yaşatı- duyguyu paylaşmadık mı? Kitapların yasak- veya makas gibidir. Bir kere icat ettikten son-
yor, yakılıyor, yok ediliyor, unutuluyor, uyandırıyor ve kendi- lanmasına gerek duyulmayacağından çünkü
ra daha iyisini yapamazsınız. Bir kaşıktan da-
ni “yalnız” hissediyor. Bahtı açık kitap var, olmayan var. Ki- kitap okumak isteyecek kimsenin artık kalma- ha iyi olacak bir kaşık yapamazsınız” yanıtını
yacağından ürperen Huxley’e katılmadık mı?
tabın da her canlı gibi bir kaderi var, dünyaya geldiği yer ve veren Umberto Eco sayesinde, basılı kitabın
zamana göre şekilleniyor yazgısı: Kimi coğrafyada hâkim ta- Okuyucudan çok yazar üretenlerin, kitap yok olmayacağına yeterince ikna olmadık mı?
rafından “ceza” olarak da verilebiliyor, bambaşka bir zaman- okumadan kitap yazmak isteyenlerin cirit at- Tüm bu isimlerden başka, Yalnız Kitap’ta öyle
da “şenlik ateşi” için uygun da görülebiliyor. tığı bir coğrafyada, “Kendimi hazırlıyorum. biri daha var ki gözlemi üstüne epey bir düşün-
Yalnız Kitap’ta Tüleylioğlu, kitaba verdiği değeri, derin Shakespearelerin, Dantelerin, Goethelerin, Balzacların at mek gerekiyor: V. Karl’ın, Kanuni Sultan Süleyman devrin-
sevgiyi edebi dünyadan alıntılarla, tarih kitaplarından özenle oynattığı edebiyat meydanına öyle ellerini kollarını sallaya de Osmanlı sarayında bulunan elçisi Ogier Ghislain de Bus-
seçip aldığı anekdotlarla öyle güzel ifade etmiş ki “nereden sallaya giremez insan” diye düşünen Cahit Sıtkı’ya bir kez becq. 1 Haziran 1560’ta, İstanbul’da tamamladığı dört elçilik
nereye” diye düşünüyorsunuz: daha hayran olmadık mı? raporunun üçüncüsünde, Osmanlıların matbaayı kullanmaya
1970’lerde 14 bin kitapçısı olan Türkiye’den 12 Eylül Ya 1964’te kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü’nü redde- karşı isteksizliğini şu sözlerle dile getirmiş:
darbesinden sonra Turgut Özal’ın başbakanlığa bağlı kur- den ve gerekçesini “Ben eserimi yaratırken yeterince ödül “Yeryüzünde Türkler kadar, başka ülkelerin yararlı icat-
duğu Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’na; 28 aldım. Nobel ödülü buna bir şey katmaz, aksine beni aşağı- larını kolaylıkla alıp benimseyen bir millete daha rastlamak
yıl sürdürdüğü kütüphanecilik yaşamı boyunca Ürgüp’ün 36 ya çeker. Nobel ödülü tanınma peşinde olan amatörler için zordur. Buna rağmen nedense, kitap basmaya ve çalar saat
köyüne eşek sırtında kitap taşıyıp 12 köye kütüphane kuran güzeldir. Ben yaşlıyım ve yeterince keyif yaşadım. Yaptı- kullanmaya bir türlü ikna edilememişlerdir.”
Mustafa Güzelgöz’den Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş ğım her şeyi severek yaptım. En büyük ödül de zaten buydu” Ve yazar Tüleylioğlu’nun, kitap ile çalar saat arasında kur-
en üretken Maarif Vekili Hasan Âli Yücel’e; Ankara Erkek sözleriyle açıklayan Sartre’a? duğu o bağ insanı sarsıyor: “Her ikisi de insanları uyarmaya
Lisesi’nde Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’a “Kıyamet Günü gelip çattığında büyük fatihler, devlet ve uyandırmaya yarar.” “Kitapları seven kişi, kötü insan ola-
öğretmenlik yapmış olan Ahmet Hamdi Tanpınar’dan 12 adamları, hukukçular; ödüllerini (taçlarını, onur nişanları- maz” cümlesi de kötüleşen dünyanın durumunu açıklıyor sanki.
Mart döneminde hapisteki Mümtaz Bey ile evlenen Sevgi nı, en sağlam mermere silinmeyecek biçimde kazınmış adla-
Orhan Tüleylioğlu, ülkemiz açısından bu konuya da son
Soysal’a kimler, kimler yok ki bu kitapta! rını) almaya gelirlerken Yüce Tanrı; koltuklarımızın altında noktayı koyuyor: “Eğer Köy Enstitüleri kapatılmamış olsay-
Yaşadığı ekonomik zorluklar yüzünden günün 14 saatini kitaplarımızla bizim de geldiğimizi görünce, hani neredeyse
dı, 1956 yılında Türkiye’de okulsuz köy, öğretmensiz okul,
roman yazmaya ayıran ve 20 yıl içinde neredeyse 150 roma- kendisi de kıskanarak, Aziz Petros’a dönüp şöyle diyecektir: okuma alışkanlığı kazanmamış tek bir öğrenci kalmayacak-
na imzasını atan Balzac’a ya ne söylemeli?
‘Bak, bunlara ödül gerekmez. Onlara verebileceğimiz hiçbir tı. Planlar buna göre yapılmıştı. Yazık oldu.”
n
‘CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYVALIK’TA ZEYTİN HASADI’
umhuriyetimizin Yüzüncü Yılında Geçmişten Günü- Ayvalık’ta bugün 2 milyonun üzerinde zeytin ağacı vardır. Su bir kurumu var: Prof. Dr. Filiz
müze Ayvalık’ta Zeytin Hasadı adlı kolektif çalışma, kıtlığına karşı dayanıklılıklarıyla bilinen ve ‘ölmez ağaç’ olarak Ali’nin kurucusu olduğu Ayvalık
C Ayvalık’ta yaşayan / yaşamış, tarihi ve kültürel biri-
nitelendirilen bu ağaçlardan onlarcası 600 yaşın üzerindedir. Uluslararası Müzik Akademisi.
kimlerini paylaşan 64 düşün insanının zeytin hasadıyla ilgi-
Yerleri belirlenenler ‘anıt ağaç’ olarak kayıt altındadır. (...)” AIMA’nın direktörlüğünü yapan
li şiir, öykü, anı, deneme, makale ve fotoğraflarından oluşan
Ayvalık zeytinyağının üretildiği fabrikaların birçok bi- Filiz Ali, halen Avrupa Müzik
yetkin bir seçki.
nasının halen korunduğunu ve Ayvalık, fabrika bacalarının Konseyi Türkiye temsilciliğini de
Şair Turgut Baygın’ın tasarımını gerçekleştirdiği, editör- oluşturduğu “Endüstriyel Peyzajı” nedeniyle UNESCO
sürdürmektedir. AIMA, 15. Zeytin
lüğünü şair ve yazar Halil Genç’in yaptığı, proje koordina- Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer aldığını hatırlatan Cey- Hasat Festivali’nde, Ayvalık Tak-
törlüğünü iş insanı Serkan Aziz Ceyhan’ın üstlendiği, 2 bin han, yaklaşık 150 yıl önce yapılmış olan Madra Zeytinyağı siyarhis Kilisesi Anıt Müzesi’nde
adet basılan çalışma, 29 Ekim 1923-29 Ekim 2023 tarihleri Fabrikası’nın hâlâ ayakta olduğunu hatırlattı. bir konser de düzenlemiştir.
arasını kapsıyor. Sezai Ömer Bey’in (Madra) 1917’de Midilli Adası’ndan Kitaptaki yazılardan biri de kendilerini, “İnsan ve zeytin
Kitabın proje koordinatörü Serkan Aziz Ceyhan, kitabın
İstanbul’a gelerek yağ ve sabun ticaretine başladığını, 1920’lerin ağacının asırlık dostluğuna dayanan saygı, sevgi ve birlik-
içeriğiyle ilgili şu bilgileri veriyor:
başında Ayvalık’a yerleştiğini ve fabrikaya yapısallık kazan- teliğin hikâyesi” olarak tanımlayan, binlerce çocuğumuza
“Ayvalık zeytinyağını bu denli önemli yapan nedir? Ayva- dırdığını dile getiren Ceyhan şöyle devam ediyor: müziğin büyülü dünyasıyla tanıştıran “Zeytin Çekirdekleri”ne
lık zeytinyağı neden değerlidir? Bu soruları yanıtlayabilmek “1888’de yapılan ve Ziya Şükrü Şensal tarafından 1940 ait. Yağın değer bilinirliği ve markalaşmasına katkı sağlamak
için Ayvalık’ta zeytin ve zeytinyağının tarihine bakmak, zey- yılında zeytinyağı fabrikası olarak düzenlenen Altınova’daki bakımından geliştirilen bir uygulama olan “Coğrafi İşaret”
tin tarımının geçmişini araştırmak, ürün veriminin ulaştığı Aktepe Zeytinyağı Fabrikası da üretimini sürdürmektedir. yine ilgi çekecek konulardan biri.
düzeyi incelemek gereklidir. Ayvalık zeytinyağı üretiminin köşe taşlarından biri de Ke- Tokenların atası sayılabilecek olan Ayvalık zeytin je-
Ayvalık Ticaret Odası Galerisi’nde sergilenen Türkiye Salon remköy’deki Gümüşlü Zeytinyağı Fabrikası’dır. Pirina üre- tonları, kitaptaki şaşırtıcı yazılardan biri. Zeytin tarımının
ve İlanat isimli gazetede, mübadelenin ilk yıllarında Ayvalık’ta
timi de yapılan fabrikada binanın birçok birimi sabunhane gelecekte nasıl olacağı, zeytin hasadı ve kentleşme uyumu,
900 bin zeytin ağacının ve 24 fabrikanın bulunduğu belirtilmek- olarak kullanılmıştır.” gelişen teknolojinin üretimi nasıl değiştirebileceği ilgiyle
tedir. Bunların birçoğunda zeytinyağı ve sabun üretilmekteydi. Bu arada Ayvalık’ın uluslararası düzeyde de bilinen saygın okunacak yazılardan.
n
14 7 Mart 2024