25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

karşılar. Bu durum zenginleşme çabalarının önüne geçiyor. yapıyorlar. En önemlisi de içsel ışığa inanmaları. Kvekerla- Noel Yortusu akşamı, sonuncusu 1991 sonbaharının sonla- ra göre her insanın içinde var olan ışık tanrıdan bir parça. Toplumsal dışlanmışlıkları, hatta birtakım varlıklarının ellerin- rındaki “Asane akşamı”. İkinci kitap tek bölüm: Stavanger, Lars da içindeki sessizliği arıyor, oysa sürekli bir kaos ya- den alınması da onları yoksullaştırıyor. Mor kadife takım bile 1902 sonbaharının başları. şanıyor orada. Eğer sessizlik gerçekleşir ve “tanrının inaye- İlk kitabın son bölümü Melankoli’nin üst kurmaca ol- eğretiliğiyle Lars’a bir yük. Çünkü Lars hem Kvekerlığı hem ti de tecelli ederse, içi serin bir ışıkla, sıcak bir ışık değil, se- duğunu gösteriyor. Otuzlu yaşlarının ortalarında, melan- yoksulluğuyla “şayak kumaşından” yapılmış adeta, ancak onu rin parlak, ağır ve aynı zamanda hafif, karşı konulamaz” ve kolinin sularında dolaşan başarısız yazar Vidme’nin Lars giyebilir. Taşıyamadığı elbisesi de Akademi’deki arkadaşları- bir ışıkla dolacak. Bu ışığı görmek olanaklı olmuyor bir türlü. Hertervig’in tablosunun önünden ayrılamayışı, onunla kur- nın alaylı sözlerine maruz kalması da onu altüst eden şeyler. Lars’ın aşkla bu ışık arasında bağlantı kurması dikkat çeki- duğu bağ, bir roman yazmasını sağlayacak. Alaylarla mücadele edecek gücü yok, Kvekerlığı da buna ci. Aşık olduğu Helene’nin gözlerinden hiç görmediği kadar Vidme, rüzgârda, yağmur altında yürürken “belirgin sı- engel. Her türlü şiddet eyleminin karşısında pasifist bir yakla- güçlü bir ışık yayıldığını görüyor. Bu “ışık onu sarıp sarma- nırlar çizdiği, çapı belli ve derinlemesine çalıştığı takdirde şımları var Kvekerların. Lars’ın babası evlerine taş atıldığını lıyor ve bu ışıkta o kendinden başka birine” dönüşüyor. Kar- sadece epeyce içine girmiş, derine inmiş olmakla kalmayıp zannettiği için Stavanger’e göç etmeleri gerektiğine karar ve- şılık bulamadığında ise yok edici bir cinsel aşka savruluyor. başkalarının göremediği ama kendisinin gördüğü şeyi” riyor örneğin, annesi de bunu sessizce kabulleniyor. Işık, resim yapma tutkusuyla da birleşiyor. Lars hırçınlaş- görmekle kalmayacak yazacak da. Jon Fosse’nin Melankoli, biyografik bir roman. İlk sayfada Norveçli res- tığı dönemlerde -ki bu dönemler resim yapma arzusuyla do- Melankoli’yi - Lars Hertervig’in deliliğe sürüklenişini - sam Lars Hertervig’in (1830-1902) Norveç Ulusal Müzesi’nde lup taştığı zamanlar- melankolisini açığa vuran, kapkara re- yazdığı gibi, belki de… n bulunan “Borgoy Adası” (1867) adlı tablosu yer alıyor. Sayfa- simler yapıyor. Ama bu karalık, “Ölü bir karalık değil... ışık yı çevirdiğimizde Fosse’nin yazdıklarını melankolik şair Tor Sabahtan Akşama /Jon Fosse / Çeviren: Deniz Ca- n verir gibi, ışık veren bir karalık gibi bir şey.” Ulven’in anısına ithaf ettiğini anlıyoruz. nefe / Monokl Yayınları / 104 s. Melankoli’nin birinci kitabında üç ayrı zaman dilimi var. DÜRÜSTLÜK, BASİTLİK, MÜZAKERE, Üçleme /Jon Fosse / Çeviren: Banu Gürsaler n Üçü de tek bir günü hatta birkaç saati anlatıyor. İlki 1853 ANLAYIŞ, EŞİTLİK VE KVKERLAR! Syversten / Monokl Yayınları / 160 s. Yaşantıları dürüstlük, basitlik, müzakere, anlayış, eşitlik sonbaharının son günlerinden biri, Düsseldorf’ta bir akşa- Melankoli I-II /Jon Fosse / Çeviren: Banu Gürsaler n prensiplerine dayanan Kvekerlar lüks sayılabilecek her şeye müstü; ikincisi 1856’da Gaustad Akıl Hastanesi’nde geçen Syversten, Monokl Yayınları / 352 s. DORIS LESSING’DEN DİSTOPİK GELECEK ROMANI ‘Mara ile Dann’ Dünyayı bekleyen tüm küresel iklim tehditlerini, antropolojik ve sosyolojik olarak ele alan Mara ile Dann (Çeviren: Dilek Şendil / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları), yeryüzüne kayıtsız kalamayan ve ilgililerin dikkatini sorun üzerine çekmeye çalışan, türünün ustası Doris Lessing’in tasarladığı başarılı bir imgesel kurgu. İkinci Buzul Çağı’nın kıtaları yok etmesinin ve farklı yerlerde aynı anda yaşanan kuraklığın “uygarlığı” yalnızca uzak bir “anı” haline dönüştürmesinin romanı da denebilir Mara ile Dann’e. lu çocukluk günleri ile başlıyor roman. ğayı anlamaya çalışmaktan vazgeçmiyorlar. Z. DOĞAN KORELİ Mahondi kabilesine bağlı soylu bir ailenin TEKNOLOJİ BİR İLLÜZYON MU? 007 Nobel Edebiyat Ödüllü İngiliz yazar Doris Lessing, çocukları olan kardeşlerin anne ve babası kanlı Sonuçta şunu fark ediyorlar: Buzun çekil- Mara ile Dann’i (Çeviren: Dilek Şendil / Türkiye İş Ban- bir uluslararası savaşta yaşamlarını kaybediyor. diği ılıman çağlarda genlerine her türlü ik- 2 kası Kültür Yayınları) 1999’da yayımladığında orada Kardeşler, Mahondi kabilesiyle birlik- lim ve koşula uyum sağlama özelliği yük- anlatılan yaşam koşullarının yalnızca bir kurgudan ibaret ol- te, güney topraklarını toza bulayan kurak- leyen gerçek ataları Neandertaller sürgüne mayacağı, Mara, Dann ve Daima’nın yaşadığı hayatta kalma lıktan kaçarak insanoğlunun sağ kalmasına gittikleri orta ve güney enlemlerden ayrıla- mücadelesi ve ölüm kalım savaşına benzer koşullara şu anki yetecek kadar su ve besin bulma umuduyla rak yeniden kuzeydeki vadilerine, suyun ko- dönemde bu kadar çabuk ulaşılacağı kimsenin aklına gelmezdi. Kuzey’e giden göç yollarına düşüyor, ölüm- kusunun geldiği yerlere, doğanın yeşerdiği Atmosfere bağlı iklimsel evrim, Mara ile Dann’in çok cül iklim değişikliklerinin etkisinde kalan coğrafyalara göçerlerdi. uzak gelecekte vermeye çalıştığı doğaya uyum mücadelesi- dünyada giderek zorlaşan yaşam koşulların- Neandertaller güneye yolculuklarını sürgün ni insanlık için yakınsıyor. Dünyayı bekleyen tüm küresel da yerlerini alıyorlar. olarak görmeselerdi ve orada daimi su ve be- iklim tehditlerini, antropolojik ve sosyolojik olarak ele alan LESSING’İN KENDİNE EN YAKIN sin bulabileceklerini bilselerdi eğer, her sefe- roman, yeryüzüne kayıtsız kalamayan ve ilgililerin dikkatini BULDUĞU KARAKTER: MARA! rinde kuzeye geri gelirler miydi? sorun üzerine çekmeye çalışan, türünün ustası bir sanatçının Yol boyunca barbarlığın ve vahşetin her Yapıt, her ne kadar binlerce yıl sonrasında tasarladığı başarılı bir imgesel kurgu. türlü boyutuna tanık oluyorlar. Tekinsiz geçse, insanoğlunun gerçek ataları üzerine keş- YAKIN GELECEKLE BİR YÜZLEŞME topraklarda yeni adlarla, yeni yaşamlarına fe çıkarsa da bugüne göre teknolojik yoksun- İkinci Buzul Çağı’nın kıtaları yok etmesinin ve farklı yer- uyum sağlamaya çalışıyorlar. luğu da gösterip “Nasıl olur, yoksa teknoloji lerde aynı anda yaşanan kuraklığın “uygarlığı” sadece uzak Mara roman boyunca Lessing’in en önemsediği, belki de bir illüzyon mu” dedirtiyor. bir “anı” haline dönüştürmesinin romanı da denebilir Ma- kendine en yakın bulduğu karakter. Suya duyduğu özlem İKLİM VE GÖÇ KRİZLERİ EŞLİĞİNDE ra ile Dann’e. Dünya çapında ekolojik felaketler farkındalı- kadar güçlü öğrenme isteğini, çevre koşulları ve insan dav- BİR UYGARLIK SORGULAMASI ğının henüz bugünkü boyutlara varmadığı sıralarda kaleme ranışlarının acımasızlığına karşın sevecen ve sevgi dolu ol- Örneğin uçan arabalar, jetler, roketler, uzay araçları yok. alınışı ve insanoğlunun yaşam koşullarıyla ilgili keskin göz- ma özelliğini hiç yitirmiyor o. Güçlü bir kadın olana kadar Bunun yanında köleler tarafından itilen paslanmış vagon- lemlere dayanan irdelemeleri, yakın gelecekte karşılaşıla- yeni kabilesinde kalıyor. Sonra ise farklı bir kabileye kö- lar, devasa kuşların çektiği katarlar, kölelerin taşıdığı seya- caklarla yüzleştiriyor yaklaşık 600 sayfada. le olarak satılıyor. Evinin dışındaki dünyada hayatta kalabil- hat sandalyeleri, hatta nehirlerde güneş enerjisiyle çalışan mek için ödenmesi gereken her bedeli ödüyor. ‘İFRİK’ VE ‘YERRUP’ yelkenliler var. Olay, çok eski bir söylencenin yeniden işlenişi aslında. SAVUNMASIZ ANCAK İNANÇLI DANN Bu durum, geçmiş-gelecek, gerçek-düş, ilkel-uygar kav- Söylence, bir tek Avrupa’da değil, farklı kültürlerin pek ço- Dann, daha savunmasız ancak inançlı. Ablasından ayrı ol- ramlarının ne olduğu üzerine düşündürtüyor. ğunda benzer içeriklerde anlatılıyor. duğu zamanlarda her türlü baskı ve ölüm tehlikelerine karşın Yazıldıktan çeyrek asır sonra dahi güncelliğini koruyan, Lessing’in versiyonundaki macera ise binlerce yıl sonra onu aramaktan vazgeçmiyor. Sonunda buluşarak kuzeyde ken- üstelik daha ciddi sorunlara işaret eden bu kitabı okumak in- insan uygarlığını yeryüzünden silmekte olan kuraklık ve buz di köklerinin sırlarını öğrenmeye çalışıyorlar. san doğasının karanlık ve aydınlık yüzünü, aşk ve nefretin çağının ortasında, Afrika ve Avrupa’da geçiyor. Yolculuk boyunca Mara’nın aklında uçuşan yanıtsız so- gücünü, iyi ile kötünün çatışmasını tanıtarak insanlığı; par- Romandaki adlarıyla İfrik’te ve Yerrup’ta. İfrik, her yeri rular onu hep rahatsız ediyor. Gördükleri harabelerde kimler çası olduğu doğaya, bütün canlılara, başta bireyin kendisi- kaplayan toz bulutlarıyla ve aşırı sıcaklarla boğuşurken Ku- yaşamış ve neden yok olmuşlardır? Kuzey’e gidince nelerle ne daha duyarlı, daha düşünceli, daha sevgiyle ve korumacı zey Yarımküre’de, Yerrup’ta Buzul Çağı yaşanıyor. karşılaşacaklardır? Kuzey denen yer tam olarak neresiydi ki? yaklaşması gerektiği konusunda duyarlılık kazandırıyor. İfrik’in güneyindeki Rustam kasabasında, ağaçların kuru- Zorunlu göç sırasında su, ağaçlar, dört başı mamur kentler, Mara ile Dann, Doris Lessing’in usta kaleminden günü- yup ormanların aylarca yandığı suya hasret bir zamanda, ye- dost canlısı, iyilik meleği insanlar eşlik ediyor düşlerinde on- müzün iklim ve göç krizleri eşliğinde özellikle önem kaza- di yaşındaki Mara ve dört yaşındaki kardeşi Dann’in acı do- lara. Bir yandan da kökenlerini araştırmaktan ve acımasız do- nan bir uygarlık sorgulaması. n 6 8 Şubat 2024
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle