Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Öykülerimiz nerelerden geliyor?
Öykülerimiz, uçsuz bucaksız o sonsuz evrenin, kocaman hayatın ta içinden geliyor elbette, işin püf noktası şurada ki, olduğu
gibi geliyor değil soyutlayım, dönüştürüm eşliğinde geliyor. Yazar, bunu anlatısındaki dille yapıyor. Nasıl bir uydurukluksa
bu, onları okurken biz, gerçekçi dünyalar kurup yeni ufuklara yelken açıyor, umuda yolculuğa çıkıp tutunabiliyoruz.
yküler yeni bir söz etmiyor numuna indirgenmiş kadınlar.
ama her sözü yeniden biçim- Yeter ki görevlerini yerine getirsin-
Ö lendirip ilk kez dillendirerek
ler, bu kadar. Bir düş yıkımı; asıl ya-
önümüze getirebiliyor. Yoksa öykü
ra buradadır, öyle derindir ki, artık
dediğin nedir?
aşılabilmesi, katılmış irinin sökülüp
Bağrından çıktığımız ana ocağıdır,
atılabilmesi olanaksızdır.
çocukluktur, anadır ana, içinden çı-
Gidgide kadın varlık için bir varo-
kageldiğimiz evdir, mahalledir, okul-
luş sorunsalına dönecektir bu. Yine
dur, kenttir, kendimizi büyüttüğümüz
de her zaman değil belki, ama umu-
aşktır, inançtır, ülküdür, yaşam boyu
du elden bırakmayan kadınlarla da
içinde çırpındığımız duygular, ne bile-
karşılaşıyoruz öykülerde.
yim kindir sözgelimi, öçtür, para-ikti-
Sözgelimi karşılıklı bakışımla önü-
dar hırsıdır, sonra yumuşacık erdem-
müze getirilen öykülerde bunu so-
dir, kadınlığımız-adamlığımız, ana-ba-
mut görebiliyoruz. “Issız Tarlada Bir
balığımızdır, çocukluğumuzdur tabii.
Siyeç”, “Onuncu Ay” birbirine karşı-
Tutkularımızdır, cinselliktir.
lıklı yüklemeler getiriyor örneğin.
ğa dönük parçalarını serimliyor neredeyse yazar,
Bunları anlatmanın değil, bütün bunları bi-
Bu çerçevede öykülerde umutsuzluk umutla
ze yeniden hem de dosdoğru kurdurmanın yolu- daha sonra somutlaşıp ortaya çıkacak gövdeyi
aşılırken Ayla Burçin de okur önüne farklı çıkar-
bütünlemeye girişiyor böylece âdeta.
dur öykülemek, ne olduğu sorulduğunda kalakal-
sama topları bırakıyor bir biçimde.
O zaman biz, bütün kadınların bu tek bir “kadın
maktır, ayaküstü aktarılamayan bir güzellik karşı-
sında şaşkın donmuşçasına. varlık kavramı” odağında bütünlenip gövdelendi- FİRDEVS EV: ‘TAVANA BAK’…
ğini kavramsallık kazanarak somutlandığını öteki
Birer ana izlek bağlamında alabilirsiniz, ille si- Farklı biçemiyle bir ev içi öyküler toplamı da
kadınlara kendini katarak onlara da ruh üflediği-
zin yaşamanız gerekmez bunları. Geçersiniz kar- Firdevs Ev’den: Tavana Bak (İthaki, 2022). Dı-
şı tarafa, yaşayan insanın üzerinden anlatırsınız, nin ayırdına varıyoruz.
şa dönük görece her an patlamaya hazır kadınlar
Güvensiz evrenlerle kuruyor öykülerini Şenay,
ama sonuçta ille biri vardır, görünmese bile duy- var Firdevs’in öykülerinde ya da “kadın” imgesi-
gu-düşünce bulutlarıyla bir özne gezinir, anlatıcı- kişiler bu güvensizliğin yükü altında soluksuz, çı-
nin içini dolduran öteki özneler.
kışsız görece ezilip çöküyor denebilir.
nın ruhu dolanır aramızda.
Ancak sonuçta her biri bir köşesinden öyküyü
Biz bunları öykü evreninde gezinirken birbirine
Kedi köpek de olsa, çiçek böcek konuşsa, kuş
kendisine çeken, döngüleri içinde yaşayadurur-
cıvıldasa yılan tıslasa, sonuçta anlatıcı öznenin geçişli katmanlar halinde çocukluk, gençlik, eriş-
ken olup bitenleri mıknatıs benzeri üzerine topla-
kinlik, yaş almışlık / kocalmışlık, aralarına daldığı-
ruhudur gezinen. Çünkü insan yazar, insan okur,
yan öykü kişileri bunlar.
mızda görüyoruz.
insan anlatır insan dinler; ama rüya ama gerçek
Bir umursamazlık evreninde yer bulmaya çaba-
ama yalan ama doğru. Nitekim kişiler bu doğrultuda, sanrılarla örü-
layan hep.
lü evrenlerinden bakıp öykünün iç dokusuyla dış-
Bütün sanatlar böyledir, aracı gerektirmez, öy-
Firdevs, öykü kişilerini, kendileriyle öteki ara-
kü de böyle ulaşır bize. taki yapı arasında âdeta bir araftaymışçasına tu-
sında kurduğu bağlar, ilişkiler aksında çatılayıp
Gelin şimdi üç farklı yazarın öyküleriyle böyle tum sergiliyor.
işliyor anlatılarında.
Nehir, dağ, ağaç, çiçek vb. öyküyle birlikte
bir yoldan yürümeye çalışalım.
Bu nedenle öykü kişilerini, öykünün canlı-can-
İlki, öykücülüğünün onuncu yılını da geri- içindekileri de sırtlanıp taşıyacakmış havasında
sız öteki öğeleriyle çevrelenmiş halde yerleştiriyor.
de bırakıp artık ustalaşmanın ince çizgisinde aralıklarla kendisini anımsatıyor bize.
Yani öykü kişileri, öykü evreninde anlatılmaksı-
yol alan Şenay Eroğlu Aksoy, diğer ikisi ilk öy- Bu, gezgin bir karamsarlığı da pekiştiriyor. Ar-
zın ama yanlarında birer dolayımlı anlatıcı varmış
kü kitaplarıyla okura merhaba diyen Ayla Burçin talan yoğunluğu, sıkılık, yazarın kurduğu havayı
gibi özne-nesne varlıklarca biçimlendiriliyor göre-
ayrıca güçlendiriyor.
Kahraman’la Firdevs Ev.
ce, böylelikle de bu öğeler öykü kişilerinin belirle-
Ama sonuçta o “kadın varlık”, somut gövde ha-
yenine dönüşüyor neredeyse.
ŞENAY EROĞLU AKSOY:
linde doğruluyor öyküde, tek başına bir ana yon-
Ama bu durum, anlatı evrenindeki konumunu
‘SARDUNYALARIN KIŞI’…
tu halinde anlatıya yayılıyor.
etkilemiyor temel kişinin.
Şenay Eroğlu Aksoy, 2012’den 2022’ye uzanan
Çünkü tümü, “onlarca hikâyeye tanıklık eden
AYLA BURÇİN KAHRAMAN: ‘ONUNCU AY’…
kitaplı öykücülüğünde üçüncü yapıtıyla geliyor:
gizemli bir sedye” (40) örneğinde olduğunca öy-
Sardunyaların Kışı (Everest, 2022). Ayla Burçin Kahraman, ilk öykü kitabı Onuncu
kü kişisini ya da anlatıcıyı somutlamaya yarıyor
İlk iki kitabı Evlerin Yüreği’yle Gece Ay’da (İthaki, 2023) yaralı kadın yürekleriyle ta-
bir biçimde.
nıştırıyor bizi.
Çığırtkanları’nı (2015) okumuş, bu yapıtlar için
Öykü yazarları, yol almışı, yola yeni çıkmışı ar-
yazmıştım da. Dıştan ruhsal-maddi şiddet üzerine bir karaba-
tık yaptıkları işin, dil oymaklarıyla seyrana çıkmak
Güçlü “öykülem”iyle dikkati çeken, gevşek te- san halinde çökebildiği gibi farklı etkimeler altın-
olduğunu biliyor, bildik yolda öyküleme getirirken
da kadın da kendisini koyultup kanırtıp iç yara-
yelleme izlenimi bıraksa da ilmeklemeyle bunları
enikonu farklılık yaratmaya çalışıyor aynı zaman-
sıkıca birbirine bağlayan, sağlam evrenleri, güç- lanmalarına yol açabiliyor.
Kimler bu kadınlar? Öykücülüğümüzde ağırlık- da. Öyküler nereden gelirse gelsin, yanlarında dil
lü kadın kişileriyle yüksek bir öyküleme getirmişti
Şenay öncekilerle. lı yeriyle “küçük insan” (küçük adam) benzeri “kü- feneri hep.
n
Üçüncü kitabında da tutumunu sürdürüyor. Bu çük kadın”lar hep.
Ötelenip itilmiş, emekleri görmezden gelinmiş, www.sadikaslankara.com, her perşem-
kez öykü kadınları, öncekilerin yanında tek bir
gövdeye dönüşürken alabildiğine kavramsallaşı- salt bir ev emekçisi nesne veya “dilsiz uşak” ben- be öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında
yor da. Her öyküde bir antik metnin kadın varlı- zeri her emre ayak uydurması beklenen, köle ko- güncellenerek sürüyor.
12 25 Ocak 2024