Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Özgür’ kölelik çağı!
Ballerini, bu sarsıcı distopik öyküsünde gelecekte bir dönemden açsa da sözü, altını çizdiği aslında
“günümüz”dür. Ardı arkası kesilmeyen, tarih boyunca sürüp gelen yenilgiler zinciri içinde
Ballerini’nin; sevginin gücünü, karşı çıkmanın erdemini, merakın yaratıcılığını sakladığı alanları
bulup çıkarmak da biz okurlara düşüyor.
ğumuzda abarttığını düşünmüştük. Yıl 1973’tü,
Y. BEKİR YURDAKUL
içten içe ürpersem de ben öyle düşünmüştüm.
Çok değil kırk yılda gelinen noktada insan; Mira
amanın çok daha ağır aktığı bir
Her Şeyi Bilir’in de altını kalınca çizdiği gibi, “bü-
çağda, ürettiğimizi bugüne oranla
yük gözaltı”ların gönüllülerine dönüşürken özel
Z daha adil paylaşarak yaşayıp gider-
ken nerdeyse dünyanın büyük bölümün- yaşamını da neredeyse tümüyle yapay zekânın
de, her gereksindiğimizi kotarılmış, pa- denetimine açmış (ya da kısa sürede açacak)
ketlenmiş, hazır edinir olduk. Gıda da öy-
gibi görünüyor.
le. Giyim de öyle. Barınma, ulaşım, eğlen-
Çevrimiçi tercihlerimiz, paylaşımlarımız, alış-
ce de öyle. “Üst akıl” neyi, nasıl ve ne za-
verişlerimiz, beğendiklerimiz / nefret ettikleri-
man istiyorsa... Sanki olağanüstü bir dü-
miz, dinlediklerimiz.. Hakkımızda her şeyi bilen
şünce birliği var.
yapay zekâ (Mira), bizim için kusursuz bir profil
“Sizin için her şeyi düşündük; yormayın ken-
oluşturmanın ötesinde kimlerle arkadaş, kimin-
dinizi, seçtiklerimiz arasından seçin dilediği-
le sevgili olacağımıza da karar veriyor.
nizi... Saatler boyu ara(ştır)makla zaman yi-
tirmeyin. Okuyup yorulmayın, düşünüp he-
IŞIĞI ARAMAYA ÇAĞRI
der olmayın, sorular sorup hedef olmayın!”
Kitabımız bir eşleştirme öyküsüyle açılıyor. Her
İnsanlığın yerkürede var oluşu dikkate alın-
ne kadar onu “kişiliği, iradesi, duyguları olan bi-
dığında birkaç saniye bile tutmayacak bir za-
riymiş gibi gören, ona bir insanmış gibi davra-
man aralığında gelindi buralara. Dönemlere,
nanlardan nefret” etse de kahramanımız Vera’yı,
çağlara ad verme merakımızla bu son kısacık
Ale’yle buluşturan da Mira’dan başkası değildir.
dilime de yakıştırmalarımızın ardı arkası kesil-
Okullarda bilgisayar tarihi derslerinin olduğu
medi. Bugün söylenen yarın eskiyince gelsin
bir çağdır anlatılan. Binyıllardır varlığını sürdüren
yenisi: Teknoloji çağı, otomasyon çağı, ileti-
edebiyat, “öngörülemez bir hızla ve fark edilme-
şim çağı, bilişim çağı, hız çağı...
den terk edilmiş”tir. Öyle ki “edebiyat” sözcüğü-
nün bir karşılığı yoktur halk arasında.
DEĞİŞMEYEN KURAL!
Dahası ağaçları kurtarma algısıyla kâğıda ihti-
Bir yanda insanın daha iyi, daha mutlu bir
Desen: MURTEZA ALBAYRAK
ömür sürmesi, dünyanın yaşanabilir koşul- yacın ortadan kaldırılması oyunu başarıyla sah-
ye adlandırdığımız “yeni” iletişim olanağıyla gereken
larının bozulmaması çabaları; bilim sanat in- nelenmiştir. İnatla okumayı sürdürenler için de
“algı”yı istenen düzeyde ve en kısa zamanda yarat-
sanlarının uğraşı bu erek doğrultusunda sürüp gidi- sanal ortamda ve elbette “zararlı” bölümleri çıkarıl-
mak artık çok daha kolay ve etkili.
yor. Bir yanda daha çok kazanma, daha çok kâr, do-
mış, sansürlenmiş kitaplar kalmıştır.
Pek çok eski haberi yeni, önemliyi önemsiz, işe
layısıyla pazarı “canlı” tutma, ihtiyaç olmayan için ih-
Romanın sonunda varılan yeri okura bırakıp yapı-
yaramayacak olanı ihtiyaç, sakinliği tehlike, sevgiyi
tiyaçmış algısını yaratma doymazlığı... Yine insanın
tın dirence ve umuda yönelik penceresini de biraz-
nefret gibi sunup bunları, gönüllüce yaygınlaştıracak
“bulduğu” sistem ve yönetim anlayışı da her geçen
cık açalım:
“köleler”e ulaştırmak yetiyor. Artık önemli olan ger-
gün daha çok körüklüyor bu doğala ters anlayışı...
Bu arsız, sıkı örgütlü ve “özgürlük” diye sunulan
çeğin ne olduğu değil, olup bitenin nasıl algılandığı-
Bir yanda her adım adil bir hayat için olsun çabası,
“gönüllü” köleliğe ikna olmayan kahramanlarımız
dır. Kısacası, “Bir şeyin doğru olduğuna inanılıyorsa
bir yanda gölgesi satılmayan ağaçtan bana ne doy-
Ale, Vera ve onları itiraz sahnesinde yalnız bırakma-
o şey doğrudur.”
mazlığı. Ve neredeyse hangi düşünceye, inanca yas-
yan Pam’le Tom, işe, sansürlenen kitapların özgün
Aslında ortaya konan “Bir mantık zinciri: Rejim(ler)
lanırsa yaslansın, sanki değişmeyen kural; bu büyük
kopyalarını ortaya çıkarmakla başlıyorlar. Bir depo-
cahil olmamızı istiyor çünkü ne kadar cahil olursak o
çatışmanın, kimi parıltılı / ışıltılı anlar dışında, hep ku-
da rastlantıyla bulunan kâğıtlar ve ne zamandır unu-
denli az eleştiririz. Ne denli az eleştirel olursak o den-
rulu düzenin, haksızlığın değirmenine su taşıması.
tulmuş kartpostallar bir anda direnişin önemli araç-
li kolay yönlendiriliriz. Dolayısıyla rejim(ler)in gücünü
larına dönüşüyor.
koruması o denli masrafsız olur.”
ALGI ÇAĞI...
Luigi Ballerini, bu sarsıcı distopik öyküsünde gele-
Hayatın seyriyle hiç mi hiç ilgilenmeden, / farkın-
cekte bir dönemden açsa da sözü, altını çizdiği aslın-
da bile olmadan düşüyoruz yola. Sonra gelsin “böy- BÜYÜK GÖZALTI
da “günümüz”dür. Ardı arkası kesilmeyen, tarih bo-
Bir kitapta kendi yaşantımızdan ayrıntılar bulmak
le gelmiş böyle gider” köleliği; “kral öldü yaşasın kra-
yunca sürüp gelen yenilgiler zinciri içinde Ballerini’nin
lın sunduğu / sağladığı konfor!” Karşı çıkma, ayak di- çoğu kez haz verir, mutlu eder bizi. Bu kez hiç öyle
sevginin gücünü, karşı çıkmanın erdemini, merakın
reme hallerini bertaraf etmeninse her yolu “mübah”! değil! Mira Her Şeyi Bilir’in aynasına bambaşka an-
yaratıcılığını sakladığı alanları bulup çıkarmak da biz
lar düşüyor: “Büyük gözaltı”na farkında bile olmadan
Şimdi sözün burasında, şu son dönem için yeni bir
okurlara düşüyor. n
adlandırmayı anımsatalım: Sanırım epey bir zamandır verdiğiniz onaydan, size kolaylık sağladığını sandığı-
nız “yapay zekâ”nın marifetlerine gönüllüce desteği-
-oysa hepi topu otuz yıl- “algı çağı”ndayız. Önceden
de benzer çabalar, bütün toplumu “kandırma” işleri nizden ürperiyorsunuz. Mira Her Şeyi Bilir / Luigi Ballerini / Çeviren: Tü-
yok muydu? Vardı elbette. Ne ki “sosyal medya” di- Çetin Altan’ın, ilk romanı Büyük Gözaltı’nı okudu- lin Sadıkoğlu / ON8 / 13+ / 244 s. / 2022.
29 Eylül 2022
20