24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Okurken karşıma çıkanlar… Oldurulamayan bir hayatın günbegün tanığı olmak… Karşınıza çıkan bir anlatıda bunu izlerini sürerken içimizdeki solgun şeylerin öyküleriyle de karşılaşırız bazen. TUTUNAMADIĞIMIZ raşı “bileşik kaplar” gibi görmesiy- ŞEYLERİN ÖYKÜSÜ le açıklamıştı. “İyi yazar, bir ens- trümanla farklı parçalar çalabilen Oldurulamayan bir hayatın gün- begün tanığı olmak…Karşınıza çı- bir müzisyen gibidir” sözünü de unutamam. kan bir anlatıda bunun izlerini sü- Bir dilbilimci olan Semiramis rerken içimizdeki solgun şeylerin Yağcıoğlu’nun bu kitabı, yalnız- öyküleriyle de karşılaşırız bazen. ca okurunu aydınlatan bir çalış- Klaus Mann’ın Çağının Çocuğu öy- ma değil, aynı zamanda roman lesi bir kendine bakış, çağını kavra- okuma biçimi/çözümleme-yorum- yış, yaşam ve yazarlık yolunu anla- eleştiri bağlamında da yazılmış öz- tış kitabı. Şunu diyordu bir yerde: gün bir çalışmanın birikimini sun- “Daha da önemlisi, ayaklarınızın ması açısından önemli. Bir bakı- altında, ebeveynlerinizin hâlâ sahip ma Berna Moran’ın başlattığı, Türk olduğu gibi sağlam bir zeminin ol- Romanına Eleştirel Bir Bakış adıy- mamasıydı. Tutunabileceğimiz ne nel Teorisi, Bukalemunlar Kitabı) okuyunca, o dün- la da üç ciltlik kitabı dönüştürdüğü zihinsel ahlaki ne de ekonomik bir şey vardı.” yanın dilinden söz edeceğim. çalışmasının uzanımında, okuma/çözümleme yön- Bu da bizi, oradan oraya sürekleyen bir şey. Kurgulanan hayatların, öyküsü anlatılan kahraman- temlerine yeni açılımlar getiren birikimi sunuyor bi- Sonra da gelip durduğumuz yerde varoluşumu- ların yolculuklarına tanıklıktır bir bakıma roman oku- ze Yağcıoğlu. Eleştirel okumanın nasıl olabileceği- zun anlamı nerede diye dünden bugüne her bir şe- mak. “İyi okur”un kendine yarattığı “eşik”, aslından ne dair kuramsal çerçeveyi çizdiği gibi Türk, Ame- yi sorgulayıp duruyoruz. geçişte dönemece taşır onu. Yani haz ve düşünce, rikan, İngiliz ve Rus edebiyatından örnek romanlar Başlamak… Yol almak… Anı, özyaşamöyküsü yorum ve eleştiri, söylem ve sorgu onun odağında üzerinden ufuk açıcı yolculuğa çıkarıyor okurunu. yazmak kaçınılmaz biçiminde bu uğraklara döndü- yer almaya başlamıştır bu eşikte. Sonrası ise ken- rüyor sizi. ORADA VE ÖTEDE OLMAK dinde ve başkalarında olanı görme yolculuğuna çı- Mann’ın öyküsü buruktur, içsesinin tınısı o buruk Bir ses gibi dönüşeni taşıyan söz… Yani bekle- karak yazma arzusuna da yönelebilir. Her iyi roman yalnızlığın labirentlerinde gezdiriyor okurunu. Te- yen sözün yansısından çıkıp gelen her bir imgeyle okurunda olan bir duygudur, roman yazma isteği. dirgin, uysal, kapanık bir dünyanın kahramanı ola- yol alışta ister istemez yeni okumalara dönüyorsun. İyi roman/yazar sizin tepkilerinizi de ortaya çıka- rak onun bakma/ görme /yaşama yolculuğuna eş- Aramak, bekleme biraz da… Biliyorsun bunu. Me- randır. Kabullenen okur/u değil, itirazı olan okuru/ lik ederiz öyküsünü okurken. tinler arasında gezinmeyi seviyorsun. Luis Buñuel’e sorgulayanı seçer öylesi yazar. Sabun köpüğü gi- Babaya (Thomas Mann) kapalı ve uzaktır, amcası döndün gene, Son Nefesim adlı özyaşamöyküsüne. bi “hemen” kaybolan anlatıların okuru “bukalemun Heinrich Mann ise etkileyici gelir ona: Onun anlatısı bir bellek yolculuğu adeta. Sinemasın- okur”dur zira her yöne döner, her yazara kapılır! “Ama Heinrich Mann benim için harikulade ve pek dan imgelerle bezeli. Kendine, geçmişine dönük bir muhterem bir yabancı olarak kaldı. O kendine özgü ZENGİNLEŞEREK OKUMAK yolculuk. Bir ses gibi çoğalan… Yaşamak yolculuğu çekingenliği son derece vakurdu ve ben onun yazdı- Semiramis Yağcıoğlu’nun Roman Kahramanı ve için ilkten kendine bakmak, görmek kendini… Bellek ğı her şeye büyük bir hayranlık duyuyordum; onun- Öznellik kitabını okumaya yöneldiğimde ayrı bir üzerine söyledikleri her daim aklının bir yerindedir: la konuşmak konusunda da tuhaf çekingenliğim var- “okuma defteri” açma gereğini hissettim. Kendini “Tüm yaşamımızı şekillendirenin bu bellek olduğu- dı. Onun sözcükleri ne kadar yumuşak ve ne kadar okutan kitaplar/yazarlar öyledir. Sizi kaleme, def- nu fark edebilmemiz için çok az da olsa belleğimizi düzgün söylediğini izlerken adeta büyüleniyordum.” tere de çağırır. Zira anlattıkları, dile getirdikleri, dü- yitirmeye başlamış olmamız gerekir. Kendini ortaya Duygu akışkanlığının seyrinde kendine bakan bi- şünceleri önemlidir. Bir o kadar da ufuk açıcı. koyamayan bir akıl nasıl tam anlamıyla akıl sayılmaz- ri Klaus Mann. Kendine dair neyin/nasıl anlatılabile- Bir metnini/anlatısını okurken bana yazı yazdıran, sa belleksiz bir yaşam da yaşam sayılamaz. Belleği- ceğini de gösteren üstelik. yeni düşüncelerle karşılaşmamı sağlayan yazarla- miz bizim uyumumuz, varlık nedenimiz, davranışları- rı severim. mız ve duygularımızdır. Biz onsuz hiçiz…” BAŞKA BİR DÜNYAYA YOLCULUK Yazıda, yazarda, yapıtta ve düşüncede iz sürme Hayal ve düşgücü arasında gidip geliriz. Gerçe- Roman okumayı böyle adlandırmak isterim. Hele duygusunu da tanırlar bana. Bunu, sıklıkla Tahsin ğin nasıl bir yanılsamayı içerdiğini ise ondan uzak- Yücel’le buluşmalarımızda konuşurduk. Ona, bir ilk kez karşılaştığınız bir yazarın yapıtını okuyorsa- laşınca anlarız. Bizi biz yapanın/yapanların ne ol- nız iyi bir anlatıcı olduğunu size derinden hissettiri- Flaubert kitabı hazırlamasını/yazmasını önerdiğim- duklarına dönüp bakabilmek için bunların yazılması de; “beni sevgi dolu, yeni düşüncelere taşıyan bir yorsa o dünyadan kopmanız zor. gerektiğine inanırım. Angolalı romancı José Eduardo Agualusa öylesi yolculuğa çağırıyorsun” diyerek bu kitabın çatısını Yazarak ortaya çıkmak… Yazarın işi de budur. kurmaya yönelmişti. Kendisindeki yazınsal tür çe- bir dünyayla karşıladı beni Yaşayanlar ve Diğerle- Kendini yazmaktır bir bakıma, otoportresi çizmek- ri romanıyla. Diğer iki romanını da (Unutmanın Ge- şitliliğini, yazma tutkusunun ötesinde, yazınsal uğ- tir. Bence, cesaret ötesi bir şeydir! n ERDAL ALOVA’DAN ‘BİRİNCİ ÇOĞUL ŞARKI-İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ KİTAP’ sta şair Erdal Alova’nın Birinci Çoğul Şar- ristiyanları ve ana mekân seçtiği bu kentin kültür ta- zengin araçlarını kullanarak yansıtıyor. kı epik şiirinin Birinci Kitabı’ndan sonra, rihini konu ediniyor. Tarsuslu Paulus ve öteki aziz- Alova, Üçüncü Kitap’ta ise Konstantinopolis’i U yine Anadolu uygarlıklarının gizli tarihini lerin Hıristiyanlığı yayma çabalarını, Kapadokya’nın mekân seçerek bu kentin II. Roma olarak yeniden resmi tarih karşısında deşifre ederek yazdığı İkinci entelektüel ermişlerini, Geç Antik Çağ’da İzmir çev- kuruluşunu, bitmek bilmeyen Bizans ayaklanma- ve Üçüncü Kitapları Türkiye İş Bankası Kültür Ya- resinde gelişen İkinci Sofistike Hareketi; coğrafya- larını, ünlü yarışlarını, hizip çatışmalarını kentin yınları tarafından bir arada yayımlandı. yı Kuzey Afrika’ya kadar genişleterek Çöl Baba- Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesine Alova İkinci Kitap’ta, Büyük Kudüs Katliamı’ndan larının olağanüstü yaşantılarını, sütun çekirgenleri- kadar tarihsel kaynaklardan esinlenerek şiir sever- sonra kuzeye göç ederek Antakya’ya yerleşen ilk Hı- ni lirik-dramatik plandan ayrılmadan şiir sanatının lerin düş gücüne sunuyor. n 4 1 Eylül 2022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle