Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NESLİHAN ÖNDEROĞLU’NDAN ‘YAKINLIK KORKUSU’ Varoluşa ışık tutan öyküler Neslihan Önderoğlu, son yıllarda çağdaş edebiyatımızın oldukça hareketlenen türlerinden kısa öyküde yerini sağlamlaştırmış yazarlarımızdan. Önderoğlu, Yakınlık Korkusu’nda kendi üslubunu geliştirirken öykü olanaklarının sınırlarını yenileyebilme arayışını da sürdürüyor. NİLÜFER ALTUNKAYA O n beş öyküden oluşan kitabın ilk öyküsü olan “Hoşça Kal Lili”de karısının ağır seyreden hastalığı ve ölümüne tanık olan öykü kahramanımızın bir de Müslüman olmadığı için karısını gömecek yer bulamaması ele alınıyor. Yazarın yabancılaşma ve yadsıma konularını günlük yaşamın küçük ayrıntılarına odaklanarak ele aldığı bu dramatik konunun yalın ve akıcı bir anlatımla, kahramanın duygu durumuna dair açıklamalar içermeden eyleme dayalı olarak anlatılması okurdaki etkiyi arttırıyor. Gündelik hayatın içinde yaşanan çatışmalar, insanın içinden çıkamadığı çaresizlikler, sorumlulukların taşınamaz hâle geldiği ve artık sözcüklerin yetmediği durumlar öykü için elverişli bir malzemedir. Neslihan Önderoğlu bu malzemeyi kurgularken özenle seçtiği sahneleri yalın ve zengin bir dille şekillendiriyor. Modern hayatın sıkışmışlığı içinde bir yandan otobüs beklerken bir yandan ölümü düşünmek çok tanıdık değil mi? “Adem’in Yüzü” böyle bir öykü: “Belki de haklı, dedim kendi kendime, benden baba da koca da olmaz. Bu dünyada fazlalığımdır kim bilir. Bir yandan otobüs bekliyor bir yandan da ölmeyi düşünüyorum. Ama nasıl? Gelen otobüse binmek yerine altına atlasam fazla kanlı bir ölüm olacak. Asfalttan parçalarımı kazıyacaklar belki. Kendimi vurmaya kalksam tabancam yok. Bir yerden atlamayı denesem yükseklik korkum var. En iyi, en acısız ölüm, bir kutu hapı kafaya dikip sıcak bir uykunun koynuna düşer gibi kıvrılıp yatmak.” (s.22) VAROLUŞ VE YABANCILAŞMA Önderoğlu’nun öykü konularını seçerken kahramanlarının iç dünyasını, çatışmalarını, sosyal hayatın içinde yaşadıkları yabancılaşmayı ve arayışlarını yansıtabileceği olaydurumları tercih ettiğini söylemek mümkün. Böylece anlatıcıkahraman’ın duygu ve düşünce dünyasına okuru kolayca çekip alabiliyor yazar. Öykülerin dip akıntısını ustaca kurgulanmasının bir sonucu olarak aile içi çatışmaların, mutluluk arayışlarının, anneçocuk arasındaki mahremiyetin, insanın varoluşsal yalnızlığının ele alındığı öykülerde metaforların da oldukça çarpıcı bir işlev kazandığını görüyoruz. Yasak bir buluşma için annesine eşlik etmek durumunda kalan bir çocuğun yaşadığı kırgınlık, yoğun bir duygusallık barındırsa da yazar yine de kahramanla olan mesafesini koruyor: “Topu tek kolunun altına sıkıştırarak isteksiz adımlarla onlardan uzaklaştı. Toprak bir yola girerek tırmanmaya başladı. İki tarafı ağaçlı, gölgelik bir yoldu. Bir an için kaybolacağından ve geri dönemeyeceğinden korktu. Ama ne olursa olsun onu burada bırakmayacaklarını biliyordu. Annesinin ona ihtiyacı vardı. Birlikte bir oyun oynuyoruz, demişti. Bu oyun bizim aramızda, kimseye söylemeyeceksin. Bu oyun, o olmazsa süremezdi.” (s.35) İnsanın iç hesaplaşmasını somut durumlar üzerinden yansıtması ve görünenin ardında gizlenen gerçeğin örtüsünü usulca kaldırması için okura fırsat tanıması Neslihan Önderoğlu öyküleri için vurgulanması gereken bir başka önemli nokta. Monologlar bu açıdan çok işlevsel. Öykülerin okurda çarpıcı bir etki yaratabilmesi, dip akıntıların bir birine bağlanan katmanlar arasın da sağladığı geçirgenlik olduğu ka dar atmosferin okuru beklenmeyen sonlara hazırlamasıdır. Kitabın he men her öyküsünde bütün bunlara dikkat edildiğini böylece öyküse verlere haz veren bir okuma dene yimi sunduğunu söylemek isterim. “Müjgân ince, hüzünlü gülüm semesiyle gözümün önüne gel di. Aşk belki de böyle bir şey di ye düşündüm. Birini mümkün kıl mak. O güzel kadın varlığı ve sab rıyla bu haytayı nasıl mümkün kıl dıysa şimdi bu da yolu kazara bu raya düşmüş bir orospuyu öyle mümkün kılacak. Bu yüzden di limin ucuna kadar geldiği hal de, o sensiz yapar da bakalım sen Müjgân olmadan nasıl yapacaksın, diyemedim.” (s.64) Öyküler genelde şimdiki za manda geçerken bir kilit olay geç mişle bağ kurmamızı ve kahra manların içinde bulundukları duy Fotoğraf: KADIR İNCESU gu durumlarını yorumlamamı zı sağlıyor. Bir karşılaşma, bir mi safirin gelişi ya da bir yolculukla “Ulla” adlı öyküde kadın bakış açısıyla mo başlayan öyküler böylece hem za dern hayata dair arayışlar, ikili ilişkilerde ya mansal düzlemde hem de kurgusal açı şanan kırgınlıklar ve insanın kendini bir baş dan oldukça zengin bir atmosfere kavu kasının aynasına bakarak tanımlaması ele alı şuyor. Ölüm ve yaşamın birbiriyle iç içe nıyor. Öyküdeki “öteki”yi belirleyen yaban olan döngüsü, Yakınlık Korkusu’nda dip cı uyruklu bir kadın olan Ulla’nın anlam ara akıntısı diyebileceğimiz temalardan: yışında doğanın önemi, anlatıcıkahramanın “Güvercinleri bilmediği gibi ölümü de anlam arayışına katkı sunuyor: bilmiyor. Ölmüş bir insan bedeninin sa “Kalkıp dışarı çıkıyorum. Bacaklarım dece gömülüp toprakta ufalandığını sanı üstümdeki tişörtün altında haddinden faz yor o. Bu yüzden kafatasını ürkünç bulu la çıplak ve beyaz görünüyor. Karşısındaki yor. Ölümü, bir zamanlar içinde hayat olan sandalyeye oturuyorum. bir gövdenin neye dönüşebileceğini en çok Şu Ulla denen kadını düşünüyordum. o hatırlattığı için. Parçalanmış, lime lime Neyini düşünüyordun ki onun? olmuş, birbirine karışmış insan bedenleri Ne bileyim işte ta İsveç’ten kalkıp bura nin bir kafatasından çok daha korkunç ola lara gelmesi. Bu da yetmezmiş gibi bu dağ bileceği hiç aklına gelmiş midir?” (s.87) başına yerleşmesi filan. Hepsi su kaplum Yakınlık Korkusu, (bu yazıda değine bağaları içinmiş meğerse. Hayat ne garip... mediğim öteki öyküler de dahil) öykü Ben de Orçun denen o saçma herif için nün inceliklerini bilen bir yazarın kale sanmıştım, diyor.” (s. 54) minden süzülerek birbirini bulmuş söz cüklerin, anıların, düşlerin, vazgeçişlerin, KENDİNE DÜRÜST OLABİLME sessiz ayrılıkların, gürültülü yalnızlıkla İnsanın kendisiyle olan hesaplaşması ka rın, hayatın karmaşası içinde kaybolmuş dar kendisine karşı dürüst olabilmesi de ol yanlarıyla bize çok yakın kahramanların dukça zor bir konu. Ve öykü varoluşsal açı bir araya getirdiği hikâyelerle dopdolu. dan can alıcı olan bu kırılma noktalarını ele Öyküyle ilgilenenlerin ıskalamaması ge almak için en elverişli edebi türlerden bi reken bir kitap. n ri. Yakınlık Korkusu’ndaki öykülere bu açı dan baktığımızda yazarın insanın varoluş Yakınlık Korkusu / Neslihan Önde sal sancılarına ışık tutarken öykü odağın roğlu / Can Yayınları / 135 s. / Tem dan uzaklaşmadığını görüyoruz. muz 2020 10 3 Eylül 2020