Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İLKER ÖZÜNLÜ’DEN ‘DERİN VİRÜS’ Biz, birlikte güçlüyüz! İlker Özünlü’nün dünyanın giderek ayrımcı, çıkarları uğruna her şeyi yapabilen, kentleri de ayıran gelecekteki dönemini, geleceğe olan inançsızlığın, umutsuzluğun ve yılgınlıkla kendi kontrolü dışındaki gelişmeler karşısındaki çaresizlik sürecini anlatan romanını okumak gerekir. KORKUT AKIN korkutakin@gmail.com “ Ü çüncü Dünya Savaşı’nı bilmem, ama dördüncüsü taş ve sopayla yapılacak” sözü Einstein’e atfedilir. William Gibson’un, “Bir toplumu daha iyi anlamak istiyorsak, o toplumun bilimkurgu filmlerini izlememiz gerekir” sözünün ışığında İlker Özünlü’nün romanını da okumak gerekir… Belirsiz bir tarihte değil; “yıl İki Bin…” dediğine göre çok yakın bir zaman içinde (insan yaşı değil de toplum yaşı olarak düşündüm) geçiyor. Çok zaman geçmediğini, sömürünün devam ettiğini vurgulayan bir cümle: “Üzerinde yaşanan hiç de eşit bir dünya değildi. Bazı insanlar yaşıyor, bazı insanlar da sadece onları yaşatmak için yaşıyordu.” Çok uzun bir zaman geçmiş olsa, toplumsal düzen de değişmiş olurdu (umudu üzmemek gerekir). Egemen erk, yüksek duvarlarla ve teknolojik olarak radar benzeri aygıtlarla, optik okuyucularla, yüz/göz/ten/koku tanıyan sistemlerle korunan “sitekent”lerde yaşıyor. O gün kahvaltıda yediklerinden giydikleri iç çamaşırlara, hatta düşüncelerine kadar her şeyi okuyabilen, takip edebilen sistem o kentte yaşayanları koruyor. ALIŞKANLIKLAR BELİRLEYİCİ Dışarıdaki insanlar ise tam da Einstein’e atfedilen cümledeki gibi yoksul ve çaresiz. Bilgisayarla büyüyen çocuklar o teknolojiye ulaşamayınca tekrar kara tahta ve tebeşirli yıllara dönmüşler. Asıl sorun, kimsenin başkasına güven(e)memesi, ayrımcı yönetimin insanları birbirinden her şekilde ayırması… Ne insan var sokaklarda ne turist var Sultanahmet’te… Yine de kıpırdanmalar var tek tük de olsa. Yavaş yavaş güvenmeye başlıyor insanlar birbirlerine. İskelede çiçek satan çingeneler ortaya çıkıyor çıkmasına da, yeraltı trenleri, havada işleyen metrolar, uçan taksiler nedeniyle iskelelerin eski hareketliliği kalmamış. SADECE COVID MI VAR? Kent boşal(tıl)dığı için camiler insanların buluşma, görüş alışverişi yaptığı, giderek de egemen erke karşı bir mücadelenin merkezleri halinde. Herkes imeceyle yapıp üretme peşinde, yaşamlarını sürdürebilmek için. Sitekentlerdeyse her şey günlük güneşlik. Biz, insanların yaşamını ve karşıt güçler arasındaki çatışmayı bir tarafa bırakalım… Aniden orta ya çıkan derin bir virüsün martılarla başlayıp bütün canlıları intihara sürüklemesiyle bu virüs duvarları da aşıyor, her canlıyı takip eden bilgisayarlarca üretilen koruma kalkanlarını da yeni bir düzen/yaşam söz konusu oluyor. Havayı, daha doğrusu havanın moleküllerini kullanarak zaman ve zemin üzerinden odaklanmayı sağlayabilen bir yaşam biçimi, aradaki ayrımı, farklılığı, küçük görmeyi, aşağılamayı, ötekileştirmeyi, dışlamayı bitirebilir. Dört romanı, bir gezi edebiyatı, bir de araştırma/deneme kitabıyla deneyimli bir yazar olan Özünlü, 2020 öncesinde tamamladığı, ama Covid19 salgını nedeniyle basılıp okura ulaşması geciken “Derin Virüs”te, içinde yaşadığımız koşulların ne denli belirleyici olduğunu, olabileceğini anlatıyor. “Birinin hastalığı belki bilgisayar aracılığıyla geçirilebilir, ötekininki ise yine bilgisayar ile yapılan terapinin olumlu sonuç vermesiyle yok edilebilir, ama gökyüzünde özgürce uçuşan martıları intihara sürükleyen ve tüm canlılara bulaşan bu ‘derin’ virüs ile mücadele nasıl gerçekleştirilebilir” sorusunun yanıtına okur da katılıyor. Yaşanılan her şeyde siz de okur olarak bir görüş ileri sürüyor, bir değerlendirmeyle insanların kurtulmasına yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. n Derin Virüs / İlker Özünlü / H2O Kitap / 307 s. / Temmuz 2020. GÖKSEL BASMACI’DAN ‘GALATASARAY LİSELİ GAZETECİLER’ VE ‘TÜRK SİYASAL TARİHİ’ Uygarlaşma yolunda Türkiye! Dr. Göksel Basmacı, genç bir bilim insanı. Lisans, yüksek lisans ve doktorası iletişim üzerine. Medya ve gazetecilik özelinde, basın tarihi, basın siyaset ilişkileri, özellikle ilgilendiği alanlar. Basmacı’nın ardı ardına iki kitabı okurla buluştu. BARIŞ DOSTER G öksel Basmacı’nın ardı ardına iki kitabı okurla buluştu. İlki, yüksek lisans tezine dayanıyor. Adı, Galatasaray Liseli Gazeteciler. İkincisi, doktora tezini kitaplaştırdığı çalışma. Adı, Türk Siyasal Tarihi. Basmacı, Galatasaray Liseli Gazeteciler kitabında, lisenin Türk basınındaki önemini, mezunlarının gazeteciliğe olan ilgisini inceliyor. CUMHURİYET TÜRKİYESİ Kitap, üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde, lisenin kurulduğu dönemin eğitim anlayışı, modernleşme çabaları, Cumhuriyet Türkiyesi’nin eğitime verdiği önem anlatılıyor. İkinci bölümde, lisenin tarihçesi, kad roları, Galatasaraylılık ruhu, liseden yetişen gazetecilerin mesleğe olan ilgisinin nedenleri inceleniyor. Kitabın üçüncü bölümünde ise aralarında Yunus Nadi Abalıoğlu, Celal Nuri İleri, Abidin Daver, Ercüment Ekrem Talu, Refii Cevad Ulunay, Ali Naci Karacan, Nadir Nadi Abalıoğlu, Cihad Baban, Hıfzı Topuz, Metin Toker, Çetin Altan, Mehmet Şevket Eygi, Orhan Koloğlu, Abdi İpekçi, Orhan Karaveli, Sedat Simavi, Çetin Emeç ve Mehmet Ali Birand’ın da bulunduğu Galatasaray Lisesi mezunu yirmi üç gazeteci hakkında kapsamlı bilgiler veriliyor. SİYASAL TARİH VE BASIN TARİHİ Basmacı’nın öteki çalışması olan Türk Siyasal Tarihi (1923 2018) ise siyasal tarihi, ağırlıklı olarak basın mevzuatı ve siyaset basın ilişkileri üzerinden inceliyor. Birinci bölümde, demokrasinin tanımı, türleri, ideoloji, devlet, iktidar, parti sistemleri ve parti türleriyle ilgili kavramsal açıklamalar yer alıyor. Bu kavramların tarihsel gelişimi inceleniyor. İkinci bölümde, 1923’ten 2018’e dek Türk siyasal tarihinin önemli olayları, siyasi partiler, seçimler, kurulan hükümet ler, muhtıra, darbe ve darbe girişimleri anlatılıyor. Üçüncü bölümde ise Türk Basın Tarihi, tek parti ve koalisyon hükümetleri kapsamında inceleniyor. Basına yönelik uygulamaların, yasaların, değişen mevzuatın tek parti hükümetleri döneminde mi yoksa koalisyon hükümetleri döneminde mi daha demokratik, daha özgürlükçü olduğu sorusuna yanıt aranıyor. Her iki çalışması için de kapsamlı araştırmalar yapan, her iki çalışması da zengin kaynakçalarıyla dikkat çeken Göksel Basmacı’nın eserleri, hem iletişim alanındaki çalışmaların niteliği ve çeşitliliği hem de genç bilim insanlarının çalışkanlığı adına umut veriyor. n Galatasaray Liseli Gazeteciler / Göksel Basmacı / Urzeni Yayınevi / 159 s. Türk Siyasal Tarihi / Göksel Basmacı / Urzeni Yayınevi / 387 s. 4 27 Ağustos 2020