Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NİLGÜN ÖNEŞ’TEN ‘AĞLAMAK YOK’ Annesizlik acısı... Nilgün Öneş, Ağlamak Yok!’ta küçük yaşta annesini yitiren bir kız çocuğunun buna inanamayarak, annesini her gün bekleyişini ve aile içi ilişkileri etkileyici bir dille yansıtıyor. HASAN AKARSU N ilgün Öneş, İnebolu doğumlu olup Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirir. Grafik tasarımcı olarak çalışır, senaryolar yazar. Ağlamak Yok! romanında ilkokula giderken annesi ölen Elif’in onu arayışını anlatır. Elif’in çocukluğunda yaşadıkları romanı zenginleştirir. Anlatıcı da Elif’tir. “Kırmızı Sakal” dediği hindinin kendisini kovalamasını unutamaz. Komşuları Yüksel Hanım’ın sevgi dolu yaklaşımları da komşuluğa iyi bir örnektir. Elif’in babası Orman Dairesinde görevli müdürdür. Yönetime aykırı düşünceleri yüzünden sürülür. Amcasıyla babası bu konularda iyi anlaşırlar. Devrimci işçi marşını birlikte söylerler. Elif’in de onlara katıldığı olur. İki aile arasında sıkı bir bağ vardır. Elif’in annesi ev kadını olup iyi giyinir, iyi yemekler yapar, elinden her şey gelir. Kasabaya gezici sinema geldiğinde ailece giderler. Lojmanda oturdukları için arkadaşları çoktur. Birlikte oyunlar oynarlar. Bir gün annesi bayılır ve hastaneye kaldırılır. Uzun süre orada kalan annesi kurtarılamaz, ölür. Amcası, yengesi ve Meral Ablası Elif’i yalnız bırakmazlar. Annesinin gittiğini, oradan gelinmeyeceğini anlatsalar da Elif, bundan sonra hep annesini arayıp bekler. İstanbul’da otururlarken annesiyle Beyoğlu’ndaki İnci Pastanesi’ne gittiklerini, kaybolurlarsa orada buluşacaklarını konuştukları için bir umudu vardır Elif’in. Babasının ataması İstanbul’a yapılır. Gitmeden önce komşuları Yüksel Hanım, onları yemeğe çağırır. Elif’in babasıyla Halim Amca iyi anlaşırlar, birlikte rakı içerler. Annesinin sesini önceden kasete almışlardır. Elif annesinin sesini dinleyince üzülür, ağlamaklı olur; ama kendisine bu durumlarda her zaman “Ağlamak yok!” diye seslenir. İSTANBUL’DA GEÇEN GÜNLER Elif, amcasıyla önceden gider İstanbul’a. Boyacılık yapan amcası onu İnci Pastanesi’ne götürür. Elif günlerini orada oturup annesini beklemekle geçirir. Kasabadayken okul arkadaşı Hasan’ın başını bir taşla yarar. Daha sonra babasının is teğiyle gidip ondan özür diler. Babasının orman yangınına gittiği bir gece de Hasanların evinde kalır. Hasan’ın annesi Şerife Hanım aynı okulda hademedir. Kocası ölür ve ailenin geçimi ona kalır. Hasan, zeki bir çocuktur. Yatılı okulu kazanıp İstanbul’a gelir ve Elif’i bulur. Elif, pastaneye gelen Haluk Öğretmeni tanır ve izleyerek evini öğrenir. Hasan’la bir gün onun evine giderler. Öğretmen evde yoktur. Yaşlı annesine bakan bir kadın vardır. Elif, daha sonra pastaneye yine gelen Haluk Öğretmenle yüzleşir. O da annesinin öldüğünü, uzak bir kente atamasını isteyeceğini söyler. Elif’in Meral Ablası zengin bir ailenin çocuğu olan Nezih’le nişanlanır. Nezih’in babası yönetim yanlısı düşüncelerini söyledikçe Elif’in amcasıyla tartışır. Düğün hazırlıkları yapılırken İtalya’dan bir kız gelir. Nezih’in çocukluk sevgilisidir. Nişan bozulur ve Nezih onunla evlenir. Meral, bunalıma girer. Bunalımı atlatınca üniversiteyi okumaya karar verir, bir kitapçıda iş bulup çalışır. Elif’e göre İstanbul bir masal kentidir. Amcasının evi Büyükada’dadır, orayı çok sever, babası evi taşıyıncaya kadar onlarda kalır. Babasına Kalamış’ta bir ev alırlar, orasını da düzene sokarlar. Amcası Elif’e annesinin artık hiç gelmeyeceğini anlatır. Elif, annesiyle gittikleri piknikleri anımsar, yine ağlamaklı olsa da “ağlamak yok!” diye kendini avutur. Annesinden umudunu keser. Yağan yağmurda yaşama sevincini duyumsar. Yeni evlerindeki apartman bakıcısının kızı Kiraz’la iyi arkadaş olur, kendine yeni bir dünya kurar. Okuduğu kitaplardan etkilenerek Hasan’la yapacakları dünya gezilerini düşler. Nilgün Öneş, roman başkişisi Elif’in ağzından anlattığı Ağlamak Yok! romanında küçük yaşta annesini yitiren bir kızın buna inanamadığını, annesini her gün beklediğini etkileyici bir dille yansıtır. Ayrıca akraba ailelerdeki bağlılığa ilgi çeker. Günümüz yaşamlarından kesitler verir. n Ağlamak Yok! / Nilgün Öneş / Doğan Kitap / 198 s. / 2020. SYLVIA PLATH’DAN ‘MARY VENTURA VE DOKUZUNCU KRALLIK’ Gizemli bir anlatı Amerikalı şair ve yazar Sylvia Plath’ın Smith College öğrencilik yıllarında yazdığı ‘Mary Ventura ve Dokuzuncu Krallık’, bir tren yolculuğu üzerine kuruludur. SERVAN ALTIKANAT A nnesi ve babası tarafından ısrarla trene bindirilen Mary ve ona bu tren yolculuğunda eşlik eden bir kadın... Bu yolculuk kuzeyedir. Bu tren hattında, geri dönüş seferi yoktur ve Mary’e son durağa kadar hiçbir şeyi aklına takmaması, son durakta nereye gideceğinin kondük tör tarafından kendisine söyleneceği belirtilir babası tarafından. Son durağın adı, ‘Dokuzuncu Krallık’tır. Mary bu trene ne den bindirilmiştir? Dokuzuncu Krallık nasıl bir yerdir? Neden oradan dönüş yoktur? Mary’e, trenden indikten sonra karşısına çıkan bir kadının “Seni bekliyordum canım” demesi, ne anlama gelir? Bu sorular, kitabı okuyanın aklında oluşabilecek sorulardır. Tren yolcuları, nereye gittiklerini umursamayan yolculardır ve Mary, kendisine bu yolculukta eşlik eden kadının gizemli ifadelerinden etkilenerek, son durağa varmadan trenden inmek ister. İmdat kordonunu çeker ve 7. durakta trenden iner. Sylvia Plath bu öyküyü bir dergiye göndermiş ve dergi öyküyü reddetmiş. Bir başka bilgi de bu öyküdeki Mary Ventura’nın, Sylvia Plath’ın lise arkadaşı olduğu. İlk kez Şubat 2020’de, İlknur Özdemir’in çevirisiyle Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından okuyucuya sunulan bu kısa öykü kitabı, gizemli ve anlaşılmaz niteliktedir. 30 yaşında intihar ederek yaşamına son veren Sylvia Plath’ın Mary Ventura ve Dokuzuncu Krallık’ı, ilginç bir kişiliğin kaleminden çıkmış ilginç bir yapıt olarak raflarda... n Mary Ventura ve Dokuzuncu Krallık / Sylvia Plath / Çeviren: İlknur Özdemir / Kırmızı Kedi Yayınevi. / 48 s. / 2020. 9 4 Haziran 2020