23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D.H. Lawrence / Şiirler Çeviren: Recep Nas 2 0. yüzyılın en önemli romancılarından D. H. Lawrence Nottingham’ın Eastwood kasabasında doğdu. Yüksek öğrenimini Nottingham Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra kısa bir süre Londra’da öğretmen olarak çalıştı. 1914’te soylu bir Alman olan Frieda von Richthofen’le evlendi. Bir madencinin oğlu olduğu ve çocukluğunu işçi sınıfının egemen olduğu bir çevrede geçirdiği için orta sınıf İngiliz yazarlarının içine düştükleri ahlakın kısır döngüsüne hiç kapılmadı. Kadınerkek ilişkilerini, sanayileşmenin insanı makineleştiren etkilerini, uygarlık adına bireyin en köklü duygularının soysuzlaştırılmasını toprak tan ve doğadan kopmamış bir sanatçının sezgisiyle eleştirdi. Günümüzde Oğullar ve Sevgililer, Gökkuşağı ve Seven Kadınlar gibi 20. yüzyılın klasikleri arasında yer alan romanları yayımlandıkları yıllarda ilkel bir hayat felsefesinin tehlikeli propaganda aracı olarak soruşturma konusu oldu ve saldırılara uğradı. Lawrence roman türündeki başarısına karşın şiirle uğraşmaktan da hiçbir zaman vazgeçmemiş, kendine özgü kişiliğini ve hayata bağlılığını özellikle özgür koşuk tekniğini kullanarak yazdığı kuşlar, hayvanlar ve çiçeklerle ilgili şiirleri ile insanın ölümlülüğünü ele aldığı düşünsel son şiirlerinde İngiliz şiirinin 20. yüzyıldaki en özgün temsilcilerinden biri olmayı başarmıştır. KAYGI KÜKRER durur saatlerce Bir canavar gibi durmaksızın Boğazlanırcasına kendi ininde; Akarken günler dalga dalga Yaralı düştüğü bir mağarada Bu kasaba. Gizli bir keder kırar mührünü tufanın Aşar gider böylece ötesine sınırların: O muhteşem yaşlı kent Duyarken iliklerinde Köpük köpük pençesinden Yayılan kükremelerini engin sularıyla göletin Gelin görün ki budur elinden gelen Dinlemek kulakları duya duya Bir gök gürültüsü gibi vuran Parçalanmış sokaklar boyunca Acımasız sesini dalgaların Ve duymak boşluklardan yankıyan Gürlemeleri ara sıra. BİR KOLEJİN PENCERESİNDEN IHLAMUR ağaçlarının parıltısı, güneşyüklü, uykulu, Geçip gider titreyerek gövdemden ta Kolejin duvarına. Aşağıda çimenlik, gönül okşayan hüznüyle Tatlı tatlı hükmederek ninniliyor köpük köpük papatyaları. Sokağı gölgeleyen yaprakların ardında Yaz beyazına bürünmüş apak kaldırım boyunca Ayakuçlarında yatan dünyayı geçer uçtan uca Savrularak sağa sola. Duysam da öksürmesini dilencinin uzaktan uzağa, Görsem de kadının adama bozukluk uzatan Parıltısını parmaklarının, otururum arınıp günahlarımdan Asla karışmak istemediğim bir dünyanın dışında. KANAT SÜRÜNEREK çıktı aşk, mühürlenmiş yüreğinden Bir tarlacı arı olarak, kara ve kehribar renginde Kış hücresini kırdı tırmanmak için Güneş ışınlarının düştüğü sıcak çimlere. Yerleşti şafak söken gözlerine haylazca bir bakış Rengârenk açan süsenin ışıltısındaki cezbediş Uçmaya hazırlanan şu arının kanat kıvrımlarınca uzanmış O da bir yalanmış. Heyecanlı, kaygı dolu bir esintiyle kim açtı Şu yabanıl, genç perinin kanatlarını? Yolunu şaşırmış bir genç arı gibi Gözlerindeki günahkâr uçuşa kim kanatlandırdı ruhunu? Aşk anlam yükler sesindeki cefaya. Ağır, sarsak kanatlarının vızıltısı Titretir bilgeliğiyle alelade şeyleri Sözü neşe üstüne, budur işte aşkın söylediği. cevatcapan33@gmail.com UYANIRKEN UYANDIĞIMDA titreşiyordu duvarda gölün ışıkları, Yüzüyordu bir uçtan öbür uca akın akın günışığı Ve bir arı; tüylü, kocaman, abanıyordu çuhaçiçeklerine Pencereden gelip geçiyordu kara kürklü gövdesi, yankıyan sesiyle. Bir şey vardı hatırlamam gereken: ama ne var ki Çıkmıştı aklımdan. Ah neden? Akıp duran ışıklar Ve şen şakrak çuhaçiçekleri, Bîhaberlerdi korku salan arıdan görülmeye değerdi halleri. KASABADAN GELEN MEKTUP: BADEM AĞACI BİR buket menekşe gönderecektin bana, unuttun mu, söz vermiştin? Bahçe çitlerinin dibindekilerden; mavilerden, beyazlardan? İtiraf edilmemiş ilk aşkımıza verdiğimiz söz için Toplanmış; şirin, koyu mor ve beyaz olanlardan. İşte orada bir badem ağacı görmemişsindir kuzeyde Böylesini çiçeğe boğar sokağı, ben de her gün dururum Çitin yanı başında, göğü kaplayan gailesiz çiçeklere bakarım Ve şaşar kalırım anlattıkları karşısında. Badem ağacı altında uzanıp yatar mutlu topraklar Provence, Japonya ve İtalya, Ve şakıdık şukuduk seslerle geçip giden bu ayaklar, Yanımızda yöremizde el çırparak oynaşan köylü kızlarıdır. Sen, çiçekli giysinle benim aşkım, evvelim, O baş edilmez sevecenliğinle sen, O sonsuzca iri gözlerini irkilten kahkahalarınla, Sen, vazgeçişin avareliğiyle salınıp gezenimsin. 12 4 Haziran 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle